SEHITLERIMIZIN SON MEKTUPLARI GAZILERIMIZIN ONURLU DURUSU

Son güncelleme: 11.10.2007 12:58

  • Koray Gürbüz ve Hüseyin Özlük.İki yiğit Türk genci.

    Koray 1973 yılında Malatya''da doğdu.Jandarma Astsubay olarak Türk ordusunda göreve başladı.Karakol komutanlığı ve Tim komutanlığı görevlerinde bulundu.Güneydoğu Anadolu'ya ilk sevk edildiği zaman henüz 17 yaşındaydı Koray.Onun için İlk beş aylığını, 18 yaşına girene kadar babası aldı.1995'de Şırnak'da Gabar Dağlarında teröristlerle çatışmada yaralandı.18 yaşından iki ay almıştı vurulduğunda.

    Yedi ay yattı.
    Vucudundan çok sayıda mermi çıkarıldı.
    İyileşti ve tekrar terörist takibine başladı.
    İstirahati bitmeden çıkmıştı dağlara..
    1996 yılında Siirt'te Karadağlar mevkiinde çatışmada vuruldu.
    Koray 2000 yılında TSK'dan malülen emekliye ayrıldı.

    Hüseyin Özlük 1969'da Kırıkkale'de doğdu.

    Uzun boylu ve yakışıklı bu genç, askerden önce bir süre mankenlik yaptı.
    Saz çaldı.Halen kaset yapmaya devam ediyor.

    1991 yılında Jandarma Okullar Komutanlığından Uzman Çavuş olarak mezun oldu.
    1993 yılında Şırnak'ta mayın patlaması sonucunda sol elinin dört parmağını ve iki gözünü yitirdi.
    Malulen emekli oldu.
    Hüseyin evli ve iki evladı var.

    Hüseyin ve Koray'ın terörle mücadelesi bitmemiş.Türkiye Gaziler Vakfı çatısı altında çalışmalarına devam ediyorlar.

    Gazi arkadaşları ile birlikte Ankara'da düzenli olarak bir araya geliyorlar.
    Günlük olaylardan bahsediyorlar.

    Türkiye'yi, ülkenin karşı karşıya olduğu tehditleri tartışıyorlar.
    Kanları, etleri ve kemikleri pahasına korudukları ilkelerin Avrupa Birliği adına pazarlanmasından büyük rahatsızlık duyuyorlar.Sıra savunduğumuz topraklara da mı gelecek diye soruyorlar kendilerine.


    Onlar, Vatanın Bölünmez Bütünlüğü için vurulan, parçalanan 5000 gaziden ikisi.

    Aynen, teğmen iken bacağını dağlarda bırakan ve daha sonra yüzbaşılığa kadar yükselip daha sonra kurmay subay olma hakkına sahip olamadığı için
    emekliye ayrılan ve " devletin varlığı, milletin bağımsızlığı için birkaç kilo kemik ve etin hesabı olmaz" diyen emekli yüzbaşı Zafer Yılmaz gibi.

    Koray ve Hüseyin, teröre karşı mücadelede artık silahı değil, kalemi kullanıyorlar. Bir süre önce çok büyük ve önemli bir proje başlatmışlar.


    Serhat 1973 doğumlu imiş.

    7 Ocak 1994'te ailesine şu satırları yazıyor.
    "Sevgili ailem, ilk önce hepinizi çok sevdiğimi söylemek istiyorum.
    Bu mektup ancak ben öldükten sonra sizin elinize geçecektir.
    Beni asla unutmayın.
    Hep kalbinizin bir köşesinde saklayın.
    Şunu asla unutmayın.
    Allah'ın verdiği canı Allah'tan başkası alamaz.
    Bu yüzden üzülmeyin.
    Ben Burcu'yu çok seviyordum ve bu sevgimi mezara götürüyorum. Ben burada öldümse Allah yolunda, vatan, namus ve millet yolunda öldüm.
    Benimle gurur duyun ve gülün.
    Asla ağlamayın.
    Eğer ağlarsanız ben yattığım yerde rahat etmem.
    Dedeme de hepinizin selamını söylerim.
    Kendinize iyi bakın.
    Sizleri çok seviyorum.
    Hepinizi çok özledim.
    Oğlunuz"

    Serhat bu mektubu yazdıktan bir gün sonra 21 yaşında Şırnak-Maden ilçesi kırsalında girdiği çatışmada şehit oluyor.

    Sait Korkmaz bir ilkokul öğretmeni Ağrı Doğu Beyazıt Kazan köyünde öğretmenlik yapıyor.

    Karısı ve çocuğunun önünde Leyla ve benzerlerinin kahraman dediği ceteciler tarafından katlediliyor.

    Dört aylık hamile olan karısı, Ayten hanım kocası kanlar içinde yerde yatarken köyün içinde çalmadık kapı bırakmıyor. Kimse kapısını açmıyor.Bazıları başımızı derde sokma diye kovuyor.

    Devam ediyor Ayten hanım mektubuna: "en sonunda baktım ki kimse bana yardım etmeyecek eşimin yanına geldim.
    Başını dizime koydum.
    Baktım ki eşim can veriyor, dudaklarını suyla ıslattım.
    Eşime kelimeyi şahadet getirdim.
    Kalkıp eşimin başının altına bir minder koydum.
    Üstünü örttüm.
    ...şimdi düşünüyorum ki evimizin köye uzak olmasından başka aramızda bir de dere vardı.
    Dört buçuk aylık hamile olduğum halde kim bilir kaç defa göğsüme kadar sulara gömüldüm köylülerden yardım isteyebilmek için. Ben ki köyün vahşi
    köpeklerinde korkuyordum..
    O gece köpekler benim feryadımdan benden korkup kaçıyorlardı."

    " Bingöl'de şehit olan polis memuru Murat Şengül ise "Ölümün sebebi nedir?

    Ne ekmek kavgası, Ne adres sormayan kurşun yarası, Kutlu bir ülkenin vazgeçilmez sevdası, Yazın mezar taşıma şehit olursam eğer" diye haykırıyor. Bunun gibi yüzlerce milli acı.
#11.10.2007 12:58 0 0 0