Ney

Son güncelleme: 15.12.2008 18:07
  • noimage
    NEY SÖZCÜĞÜNÜN ETİMOLOJİSİ VE NEY'İN TARİHÇESİ

    Sümerce' den Farsça' ya geçen " nâ " veya " nay ", kamış, kargı anlamlarına da gelen bu çalgının en eski adıdır. Arap toplumunda üflemeli çalgıların hemen tümü için kullanılan " mizmâr " sözcüğü, (nefes borusu, ses organı anlamında) ney için de kullanılmıştır. Türkçe' de ise hemen her zaman " ney " olarak anılmıştır. Çeşitli Avrupa ülkelerinde de benzer adlarla (örneğin Romanya'da " naiu " adıyla) adlandırılmıştır.

    Farsça çalan, icrâ eden anlamına gelen " zeden " sözcüğünden takılanarak oluşturulan " neyzeden " bozularak, ney icrâcısı anlamında günümüzde de kullanılan " neyzen " e dönüşmüştür. Aynı anlamda Arapça kurallarına göre oluşturulan " nâyî " sözcüğü de kullanılmıştır.

    Sümer toplumunda MÖ 5000 yıllarından itibaren kullanıldığı sanılan bu çalgıya ait elimizdeki en eski bulgu, MÖ 2800-3000 yıllarından kalan bugün Amerika'da Phledelphia Üniversitesi Müzesi' nde sergilenen neydir. Çalgının o dönemlerde de dinsel törenlerde kullanıldığı sanılmaktadır. Assomption rahiplerinden Thibaut' un "esrârengiz, cezbedici, tatlı ve âhenkli bir ses" diye tanımladığı ve şu şekilde şiirleştirdiği ney sadâsı, her dönemde insanları derinden etkilemiş, özellikle dinsel duyguları çağrıştırmıştır:

    " Kamışların üzerinden geçerken,

    Kuşları uyandırmaya korkan tatlı bir meltemin kanat çırpınışları".

    Sadâsından gelen bu özellik neyi, ilişkide bulunduğu her toplumda önemli bir çalgı haline getirmiştir. Türklerin İslâmiyeti kabûl ile birlikte kullanmaya başladıkları ney, Xlll. yüzyıldan itibaren İslâm tasavvufunun sembolü haline gelmiştir. Bunda bu yüzyılda yaşamış büyük mutasavvıf, filozof , şâir ve velî Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî 'nin rolü büyüktür.

    XV. yüzyılda yaşamış bir gezgin olan Hoca Gıyaseddin Nakkaş' ın seyahatnâmesinde kendilerine mahsus bir nota yazısı geliştirip kullandıklarını da bildiğimiz Hıtay Türkleri' nin hâkanlık sarayında gördükleri oldukça ilginçtir:

    " Sadinfu şehrindeki hâkanlık sarayının önünde üçyüzbin kadar kadın ve erkek toplanmıştı. İkibin kadar sâzende sazlarını aynı sese düzenleyip (akord edip), hep bir ağızdan hâkana duâ ettiler. Köslerin iki yanlarında kemençe, ney, mûsikâr ve diğer sazlarla hânendeler oturmuşlardı. Neyzenlerin bazıları neyi bilindiği üzere çalıp, bazıları ortasındaki deliklerden üflüyorlardı."

    Mûsikîde çok ileri gittikleri bilinen Hıtay Türkleri' nin neyi, Orta Asya' da eskiden beri kullandıkları ve hatta onu tıpkı bir yan flüt gibi de üfledikleri anlaşılmaktadır.

    Tarihte Nây-ı Türkî, Hoş Nây (veya Koş Ney), Kurre Nây gibi adlarla anılan bugün yapısını ve özelliklerini tam olarak bilemediğimiz ney adından türemiş pek çok çalgı bulunmaktadır. Ancak birer meydan sazı olarak kullanılan bu çalgıların bugünkü formundan çok farklı olduğunu sanıyoruz.

    NEY' İN TÜRK TASAVVUF DÜŞÜNCESİ' NDEKİ YERİ

    Türklerin İslâmlaşma süreci X. yüzyılda başlamıştı. İslâmiyet ile birlikte zaten toplumda var olan mistik düşünce ve anlayış islâmî bir kimliğe bürünerek, Türk tasavvuf anlayışının temellerini oluşturdu. Hoca Ahmet Yesevî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî bu anlayışın Türk toplum hayatına yerleşmesini sağlamışlardı.

    Türklerin İslâmiyetten önceki dinleri olan Şamanizm, Animizm ve Totemizmde de mûsikînin çok önemli rolü vardı. Bu dinlerin tümünde törenler müzik eşliğinde yapılırdı. Örneğin çoğunlukla hâkim olan Şamanizmde kam, baksı veya şaman denilen din adamları ellerinde kopuz ile dolaşır, dînî mesajlarını mûsikî yardımıyla iletirlerdi. İslâmiyette de mûsikîye karşı bir cephe mevcut değildir. İslâm Peygâmberi Hz.Muhammed, Kuran' ın güzel sesle ve kâideye müstenîd âhenkle okunmasını öğütlemiştir. Tecvîd ve Kıraat işte bu rağbetin sonucunda doğmuştur ve mûsikî ile yakın ilişkileri vardır.

    Türklerin dînî hayatlarında mûsikî her zaman yer almıştır. Özellikle tekke hayatında, âyin ve diğer dînî törenlerde (cem, zikir, deverân vs.) mûsikînin rolü büyükse de bir çok tarîkatin törenlerinde telli çalgıların yer almasına cevâz verilmemiştir. Ancak hemen hemen bütün tarîkatlerin törenlerinde bendir ile birlikte ney yer almıştır.

    Bilhassa Mevlevîlikte neyin önemi çok büyüktür. Hz. Mevlânâ Mesnevî' sine şu sözlerle başlamıştır:

    " Bişnev ez ney çün hikâyet mî küned

    Ez cüdâyîhâ şikâyet mî küned

    Gez neyistân tâ merâ bübrîde end

    Ez nefîrem merd ü zen nâlîde end

    Sîne hâhem şerha şerha ez firâk

    Tâ begûyem şerh-i derd-i iştiyâk "

    " Dinle neyden, zirâ o birşeyler anlatmada

    Ayrılıklardan şikâyet etmededir.

    Ney der ki: Beni kamışlıktan kopardıklarından beri,

    İniltim kadın - erkek herkesi ağlattı.

    Ayrılık bağrımı delik deşik eylesin,

    Tâ ki aşk derdini anlatabileyim."

    Hz. Mevlânâ' ya göre mûsikî Allah' ın lisânıdır. Yüce yaratıcı Bezm-i Elest' te ruhlara mûsikî ile seslenmiştir. Bu sebepten hangi milletten, hangi dilden olurlarsa olsunlar, insanlar mûsikî ile aynı duyguları paylaşabilirler. Hiçbir sanat insan rûhuna mûsikî kadar doğrudan doğruya ve içinden kavrayacak şekilde nüfûz edemez. Mûsikî, son derece değerli bir mânevî temizlenme, ferahlama ve yücelme vâsıtasıdır. Rûhu kir ve paslardan temizlediği gibi, ona batmış olan dikenleri de ayıklayarak tedâvi eder. Mûsikî ile temizlenmeyen rûh yükselemez, aksine yerdeki bayağı ihtiraslara bulaşarak kirlenir ve körelir. Gerçek mûsikî insana hayvânî hisleri hatırlatmak şöyle dursun, ona "sonsuz varlık" ı hissettirir, sezdirir. Bu sezgiyle onu O' na yaklaştırır ve nihâyet ulaştırır. Bunda en etkili ses ise ney sadâsıdır.

    Hz. Mevlânâ' nın fesefesinde ney, "insan-ı kâmil" in (yani bir takım merhalelerden geçerek olgunlaşmış insanın) sembolüdür ve aşk derdini anlatmadadır. Benzi sararmış, içi boşalmış, bağrı dağlanarak delikler açılmış, ancak Yüce Yaratıcı' nın üflediği nefesle hayat bulan, tıpkı insan gibi geldiği yere özlem duyan ve delik deşik olmuş sînesinden çıkan feryâd ve iniltileri ile insanlara sırlar fısıldayan bir dosttur. Bu sebeple ney, mevlevîlerce kutsanmış ve " nây-ı şerîf " diye anılmıştır.

    " Ney hadîs-i râh-ı pür hûn mîküned

    Kıssahâ-yı ışk-ı Mecnûn mîküned "

    " Ney, kanla dolu bir yoldan bahsetmede,

    Mecnûn' un aşkından hikâyeler anlatmadadır."

    " Âteş-i ışkest ke'ender ney fütâd

    Cûşiş-i ışkest ke'ender mey fütâd "

    " Aşk âteşi ki neyin içine düşmüştür,

    Aşk coşkunluğu ki meyin içine düşmüştür."

    " Hem çü ney zehrî vü tiryâkî ki dîd

    Hem çü ney demsâz ü müştâkî ki dîd "

    " Ney gibi hem zehir, hem panzehir,

    Ney gibi hem hemdem, hem müştâkı kim gördü? "
#17.10.2007 09:08 0 0 0
  • paylasım icin tesekkrler
#17.11.2007 13:19 0 0 0
  • paylasımın icin teşekkürler.
#04.12.2007 17:37 0 0 0
  • teşekkürler.
#11.12.2007 20:32 0 0 0
  • bu bilgiler için çok teşekkürler
#14.12.2007 16:02 0 0 0
  • tesekkurler abla paylasim icin
#15.12.2007 11:24 0 0 0
  • harika bir enstürman ya
#15.12.2007 23:34 0 0 0
  • Sagolunn...elinize saglıkk
#17.12.2007 15:08 0 0 0
  • ney ney??:)sorusunu ceap bulduğum için sevindin:)
#19.12.2007 17:17 0 0 0
  • Teşekkürler....
#10.02.2008 21:48 0 0 0
  • @cıvıl adlı üyeden alıntı:
    ney ney??:)sorusunu ceap bulduğum için sevindin:)
    Orijinali Göster...


    bende siz sevinince sevindim civil bey
#11.02.2008 16:45 0 0 0
  • TeşekkürLer aßLacm !!
#13.02.2008 10:10 0 0 0
  • güzel bilgiler ney gerçekten huzur veriyo insana
#18.03.2008 13:11 0 0 0
  • noimage

    Ney, Sümerlerden beri bütün Türk topluluklarında sürekli görülmüş olan üflemeli çalgıdır. Benzer örneği Aztek Kültür'ünde de bulunmaktadır.Kaşgarlı Mahmut, Divân-ı Lügati't-Türk adlı Türk Kültür ve Dil'ini anlatan eserinde, Sagu denilen, "Erler" için düzenlenen, ölüm, erdem ve acıları anlatan tören'lerde kullanıldığını aktarmıştır.

    "Ney", yakın zamanlarda Farsça'ya geçmiş olup nâ veya nay (kamış) adını almıştır. Arap toplumunda'da üflemeli çalgıların hemen tümü için kullanılan mizmâr sözcüğü ise, (nefes borusu, ses organı anlamında) ney için de kullanılmıştır. Türkçe'de ise hemen her zaman ney olarak anılmıştır. Kavimler Göçünden çok eski zamanlardan kalan, Runik Harfler'in aslının henüz anlaşıldığı; Proto Türk Yazıtları zamanından kaldığı düşünülen Kültür'izleri gibi miras kalmış olan, çok az kültürel öğelerin devamı olarak ise, bugünkü Romanya'da nayu olarak Ad'landırılır..

    Sümer toplumunda MÖ 5000 yıllarından itibaren kullanıldığı sanılan bu çalgıya ait elimizdeki en eski bulgu, MÖ 3000-2800 yıllarından kalan bugün Amerika'da Philadelphia Üniversitesi Müzesi'nde sergilenen neydir. Çalgının o dönemlerde de dinsel törenlerde kullanıldığı sanılmaktadır.

    Günümüzde ney, Türk sazı olarak anılmaktadır ve tasavvuf müziğinin bir sembolü haline gelmiştir. Bir müzik aleti için kullanılan çalmak yerine, Ney için üflemek tabiri kullanılır. Burada üflemenin mecazi bir anlamı vardır. Kaynağını İslam'da Allah'ın insanı yaratırken ruhu üflemiş olmasından alır.

    noimage

    Kargı denilen bir çeşit budaklı kamıştan yapılır. Akordlarına göre çeşitli boylarda olan ney, dokuz kısa boğumdan meydana gelmiştir. Üzerinde 7 perde mevcuttur. Bu perdeler, açkı ile delinerek elde edilir. Son yüzyıllarda eklenmiş üflemeyi kolaylaştırıcı önemli bir bölümü de başparesidir. Boynuzdan veya fil dişinden yapılır. Bir neyin düzgün akord'lu olabilmesi için 9 adet boğumdan oluşması ve bu boğumların her birinin birbirlerine eşit olması şarttır ki böyle bi kamışın sazlıkta bulunması çok enderdir.Ney fiyatlarının yüksek olmasının sebebi de budur.

    Başlıca yedi çeşit ney vardır. Bazı neyzenler ve ney ustalar her ney için diyapazona göre hangi perde açılacak akordun karşılığıdır: Mansur'da dügah, şah ney'de buselik, davut ney'de çargah, bolahenk'te neva, süpürde'de hüseyni, müstahsen'de acem, kız ney'de gerdaniye. Başka neyzenler ve ustalar başka bir hesap yapıyorlar; aşağada "Ney Çeşitleri"ye bakınız.

    Yeni başlayanlar için genelde kız ney tavsiye edilir. Neylerin bir oktav ince sesini veren çeşitlerine de nısfiye adı verilir. Her ney'in nısfiyesi vardır. Bunlar hem ince hem kısadır. Alındıktan sonra ilk üç ay içinde haftada bir, ikinci üç ay içinde iki haftada bir, daha sonra ayda bir yağlanmak suretiyle bakımı yapılır. Yağ fındık yağı, badem yağı vb. olabilir. En iyi yağlama yöntemi neyi bir tekne içerisinde yağa yatırmak suretiyle yapılanıdır. Daha farklı yağlama metodları da kullanılabilir. Neyi çok dikkatli kullanmak gerekir. Ney düz bir zemin üzerine yatay olarak bırakılmalıdır. Eğer uzun süre bu kurala uymadan bırakılırsa eğilmesi muhtemeldir.

    Mesnevi ilk 18 beytinde neyden bahseder sonraki 6 cildinde de bunu açıklar. Burada ney sembolü altından bir dünya görüşü ve bir medeniyet anlatılır. Neyzen olmakla bu dünya görüşünü öğrenmeye de talip olmak da ilişkilendirilmektedir.

    Dinle neyden kim hikayet etmede
    ayrılıklardan şikayet etmede - Hazreti Mevlana
#19.07.2008 14:43 0 0 0
  • kesinlikle bir Jazz eser icrasında kullanılmasını isterdim. özellikle smooth jazz bi eserde..
#20.07.2008 07:41 0 0 0
  • TEŞEKKÜRLER
#21.07.2008 22:27 0 0 0
  • Bende nacizene yeni NEY üflemeye başladım 2 hafta oldu. daha elime aldığımda 2 dakika içerinde ses çıkarabildim ama zor olan bundan sonrası sanırım Bu arada NEY üflemek isteyen arakadaşlar lütfen korkmayınız ses çıkarmak o kadar zor değil zorluğu notalara basmak. sevgiyle kalın
#31.07.2008 22:33 0 0 0
  • NEY bence karşılığı huzurdur .paylaşımınız için teşekkür ederim
#31.07.2008 22:40 0 0 0
  • Konular Birleştirildi..
#15.12.2008 18:07 0 0 0