Gülsüm'ün Kısmeti - Skeç

Son güncelleme: 20.06.2008 16:59
  • GÜLSÜM'ÜN KISMETİ

    BABA: Biliyor musun Hanım, Gülsüm'e ne çıktı?
    ANNE: Piyango mu çıktı yoksa bey?
    BABA: Onun gibi bir şey, bil bakalım.
    ANNE: Kısbet mi çıktı?
    BABA: Pehlivan mı bu? Ne kısbeti? Kısmet demek istedin herhalde.
    ANNE: He ya, tam onu diyecektim.
    BABA:Aferin sana, evet ondan çıktı.
    ANNE: Peki kim?
    BABA: Kim kim?
    ANNE: Herif, kısmet kim?
    BABA:Kısmet de kim?
    ANNE: Ayol, Gülsüm'e çıkan kısmet kim?
    BABA: Düşünüyorum, sen de düşün.
    ANNE: Olur.
    GÜLSÜM: Ana, baba, ne oluyor burada?
    ANNE: Ne bağırıyorsun kız! Otur sen de düşün.
    GÜLSÜM: Oluur.
    BABA: Yahu Hanım, ne düşünüyoruz biz?
    ANNE: Gülsüm'e çıkan kısmetin adını
    GÜLSÜM: Nee! Bana kısmet mi çıktı?
    BABA: He ya
    GÜLSÜM: Ne duruyorsunuz öyleyse, verin gitsin.
    BABA: Kime vereceğiz kız?
    GÜLSÜM: İsteyen adama
    BABA: O kim? îşte onu düşünüyoruz.
    GÜLSÜM: Baba, beni kim istedi?
    BABA: Karşı köyden biri.
    ANNE: Herif, madem biliyordun neden söylemedin?
    BABA: Ne düşünüyorduk demin biz?
    ANNE: Gülsüm'ün kısmetini düşünüyorduk!
    BABA: Hay Allah ben de ne düşünüyoruz diye düşünüyordum.
    GÜLSÜM: Peki kim bu adam baba?
    BABA: Çiftçi. Seni de şehzade istemez ya
    GÜLSÜM: Nerede görmüş beni?
    BABA: Görmemiş ki
    ANNE: Bey, bu nasıl iş? Kızı görmeden mi alacak bu adam?
    BABA: Görmeden olur mu kadın? Görecek tabi.
    ANNE: Ne zaman?
    BABA: Nerdeyse gelir.
    GÜLSÜM: Amanın! Ana kız, hemen ortalığı toparlayalım.
    BABA: Kapı çalınıyor, kim o?
    DÜNÜR: Benim, haber yollamıştım. Aldınız mıydı?
    BABA: Haber bu, kaybolur mu? Aldık tabi.
    ANNE: Gülsüm! Gel kız buraya!
    GÜLSÜM: Süsleniyorum ayol, herif gelip beni böyle mi görsün?
    BABA: Şeey, bizim kızımız biraz şeydir
    ANNE: Akılsız
    DÜNÜR: Aman efendim, akıllı kadın daha tehlikeli olur.
    BABA: Zaten ben hiç akıllı kadın görmedim.
    GÜLSÜM: İşte geldim. Deminden beri ne bağırıp duruyorsunuz yahu? Bu da kim?
    BABA: İşte, bu kısmetin
    DÜNÜR: Adım İsmet.
    ANNE: Kızım hele bi sor. Kısmet efendi ne içmek ister?
    GÜLSÜM: Ne içecek! Şıra tabii.
    DÜNÜR: Neden?

    GÜLSÜM: Bizim şıramız iyi de ondan. Aptal değilsen şıra içersin.
    BABA: Kusura bakma oğul bizim kız kıt akıllıdır.
    DÜNÜR: Aman aman, böylesi daha iyi.
    GÜLSÜM: Anaaaa, anaaaaa, üüüüüüüüü,üüüüü
    ANNE: Ne oldu kız? Niye ağlıyorsun?
    GÜLSÜM: Ağlarım tabi.
    ANNE: Kız, kocaya gidiyorum diye ağlanır mı?
    GÜLSÜM: Ona ağlamıyorum. Şu baltaya ağlıyorum.
    ANNE: Baltanın nesine ağlıyorsun?
    GÜLSÜM: Ben evlenince çocuğum olmayacak mı?
    ANNE: Olacaak!
    GÜLSÜM: Çocuk buraya şıra olmaya gelmiyecek mi?
    ANNE: Geleceek!
    GÜLSÜM: O balta yavrumun kafasına düşerse ya
    ANNE: Essahtan kuz. Vah benim torunum. Vay talihsiz yavrum!
    BABA: Nooluyor orada be!
    ANNE: Beey, bey yetiş!
    BABA: Noldu?
    ANNE: Bu balta ilerde torunumuzun kafasına düşerse nolur halimizİ bir düşünsene
    BABA: Amanın, bunu ben hiç düşünmemiştim yahu. Vay torunum/
    DÜNÜR: Yahu sabahtan beri sizi dinliyorum oradan. Çok safsınız ha
    BABA: Vay yavrum, oy torunum, ooy!
    DÜNÜR: Yahu kesin şu ağlamayı. Bakın baltayı aldım oradan. Artık çocuğunuza bir şey olmaz.
    BABA:Vaay, ne kadar akıllıymış bu kısmet yav! Allah razı olsun evladım.
    DÜNÜR: Bakın, ben Gülsüm'ü akıllı değil diye alacaktım ama, dünyanın en aptal kızıyla da evlenemem.
    GÜLSÜM: Ana, ana, almayacak bu adam beni!
    DÜNÜR: Belki en aptal değildir. Bunu öğreneceğim.
    BABA: Nereden öğreneceksin?
    DÜNÜR: Şimdi yola düşeceğim. Eğer kızınızdan daha aptal birini görürsem gelir kızınızla
    evlenirim. Beni beklesin.
    BABA: Zaten kim alır ki onu? Mecbur bekleyecek.
    GÜLSÜM: Benden aptal insan yoktur dünyada. Bulamaz. Evlenemiyeceğim.
    DÜNÜR: Sözüm söz. Hadi hoşça kalın
    BABA: Merak etme kızım, buralar aptal doludur. Döner alır seni.
    (Sahnenin önünde)
    DÜNÜR: Kolay gelsin hemşerim!
    ÇOBAN: Kolaysa başına gelsin. Anamdan emdiğim süt burnumdan geldi.
    DÜNÜR: Ne yapmaya çalışıyorsun?
    ÇOBAN:Eşeği yukarı, ağaca çıkaracağım.
    DÜNÜR:Zor bir iş ama, eşek ağaçta ne yapacak?
    ÇOBAN: Görmüyor musun, hayvanın karnı aç. Hadi aslanım, çık yukarı.
    DÜNÜR: İyi de eşek ağaçta ne yapacak?
    ÇOBAN: Manzara seyredecek! Tövbe yarabbi! Karnını doyuracak karnını!
    DÜNÜR: Yani ağaca karnını doyurmak için mi çıkacak?
    ÇOBAN: Len git işine! Sorgu meleği misin sen?
    DÜNÜR: Kızma, sahiden merak ettim.
    ÇOBAN: Ağaçta ne var?
    DÜNÜR: Yapraak
    ÇOBAN: Haa, demek kör değilsin. Ya kör olmalıydın ya aptal. Demek ki kör değilsin.
    DÜNÜR: Eşek ağaçta ne yapacak?
    ÇOBAN: Len hemşerim, "hayvan aç" diyorum.
    DÜNÜR: Haa, anladım. Çıkarıp onları yedireceksin.
    ÇOBAN:Afferin sana.
    DÜNÜR: Ama şöyle yapsan, dalı tutup aşağı çeksen öyle yedirsen daha kolay olmaz mı?
    ÇOBAN: Vaay canına!
    DÜNÜR: Yaa!
    ÇOBAN: Yahu sen sandığım gibi aptal değilmişsin be.
    DÜNÜR: Sana bu kadarı yeter. Hadi eyvallah.
    ÇOBAN: Uğurlar ola!
    sahnede ————-
    GÜLSÜM: Hoş geldiniz. Bak geçen gün şıranı içmemiştin. Sakladım. îç.
    DÜNÜR: Yani sen üç gündür elinde bardakla beni mi bekledin?
    GÜLSÜM: Ne var bunda? Başka işim mi var ki?
    DÜNÜR: Ya hiç gelmeseydim?
    GÜLSÜM: Babam "mutlaka geri döner" dedi. Benden daha aptal insan çokmuş. Söyle bakalım beni alacak mısın?
    DÜNÜR: Alacağım Gülsüm
    GÜLSÜM: Yaşasın, demek benden aptallar da var şu dünyada. Ne gördün, anlatsana.
    DÜNÜR: Bir adam gördüm. Aç olan eşeği zorla ağaca çıkarmaya çalışıyordu. Eşek ağaca çıkınca oradaki dalları yiyecekmiş. Zavallı hayvanı itip duruyordu.
    GÜLSÜM: Hah hah hah ha! Aptal adam. Eşek öyle itmeyle ağaca çıkar mı? Önce kendi ağaca çıkıp, sonra iple eşeği yukarı çekseydi ya!.


#06.11.2007 20:10 0 0 0
  • güzel paylaşım
#20.06.2008 16:59 0 0 0