DİVAN EDEBİYATI

Son güncelleme: 20.12.2007 17:42
  • Osmanlı ülkesinde, özellikle medreseden yetişen aydın kimselerin Arap ve Fars edebiyatlarını örnek alarak oluşturdukları yazılı edebiyata, "divan edebiyatı" adı verilir. XIII. yy'dan XIX. yy'ın ortalarına kadar süren divan edebiyatı, adını, şairlerin şiirlerini topladıkları "divan" denilen kitaptan almıştır. Divan edebiyatının tarihsel gelişmesi dört dönemde incelenebilir:

    Kuruluş dönemi: Geçiş dönemi; olgunluk dönemi; çöküş dönemi.
    Kuruluş dönemi (XIII. yy.-XV. yy'ın ilk yarısı) Bu dönemde Sadi, Feridettin Attar, Nizami gibi İranlı şairlerin yapıtları Türkçe'ye (Osmanlıca'ya) çevrildi. Bu çeviriler, biçim ve öz bakımından yeni bir edebiyat geleneğinin kurulmasına ön ayak oldu.Gülşehri, Hoca Dehhani, Nesimi, Ahmet Dai, Kadı Burhanettin, Şeyhi gibi şairler, bazen din dışı konuları, çoğunlukla da, çeviri yapıtların etkisiyle, tasavvuf konularını işlediler.

    Ceçiş dönemi (XV. yy'ın ikinci yanst-XVI. yy'ın baş¬lan): Saray ve çevresinde oluşan divan edebiyatı, bu dönemde özellikle belirli bir sınıfın (saray ve çevresi) edebiyatı olma niteliği aldı. Seçtikleri konular, genel eğilimleri, dilleri ve dünya görüşleri, şairleri bu sınıfın hizmetine soktu. Saray ve çevresinden yakın ilgi ve destek gören, ama topluma açılmayan divan edebiyatı, resmi bir edebiyat, daha doğrusu bürokratik bir edebiyat kimliğine büründü. Ahmet Paşa, Necati şiir alanında, Mercimek Ahmet, Âşıkpaşazade ve Sinan Paşa düzyazı alanında başarılı yapıtlar ortaya koydular.

    Olgunluk dönemi (XVI. yy'ın başları-XVIII. yy'ın ikinci yarısı): Bu dönem, Fars edebiyatı etkilerinin en aza indiği, divan şairlerinin ve yazarlarının kendi kişiliklerini, yaratıcılıklarını en iyi biçimde gösterdikleri dönem olarak kabul edilebilir. Divan şair ve yazarları bu dönemde, etkilenme ve esinlenme yerine, özgün yaratıma yöneldiler; biçim ve içerikte bazı yerli öğeler oluşturdular. Şairlerin bazıları (özellikle Şeyh Galip), "Sebk-i Hindi" akımını tanıttılar ve bu akıma uygun şiirler yazdılar. Sabit ve Nabi'nin başlattığı "yerlileşme"yse, Nedim'de ve onu izleyenlerde belirli bir bütünlük kazandı. Bu dönemin şairleri arasında Fuzuli, Hayali, Baki, Bağdatlı Ruhi, Taşlıcalı Yahya, Naili, Nabi, Nef'i, Nedim, Şeyh Galip, Koca Ragıp Paşa, yazarları arasındaysa Sehi Bey, Âşık Çelebi, EvliyaÇelebi, Kâtip Çelebi, Peçcvi, Naima, Koçi Bey, Veysi, Nergisi, Yirmisekiz Mehmet Çelebi, vb. sayılabilir.

    Çöküş dönemi (XVIII. yy'ın ikinci yarısı- XIX. yy'ın ilk yarısı):Osmanlı toplumunda görülen yenileşme akımları ve girişimleri, Batı dünyasıyla çeşitli alanlarda kurulan yakın ilişkiler, gazete ve dergilerin Osmanlı ülkesinde de yayınlanmaya başlanması, bazı Osmanlı aydınlarının Batı ülkelerinde öğrenim görmeleri, Batı toplumlarını ve uygarlığını yakından tanımaları, edebiyat dünyasında da belirli bir etki uyandırdı. Diliyle, dünya görüşüyle toplumdan kopuk olan dîvan edebiyatı, yeni Osmanlı aydınları tarafından eleştirilmeye başlandı. Böylece, divan edebiyatının kendi çerçevesi içinde en güzeli yaratma, en güzel deyişe varma anlayışı değişmeye, edebiyatı toplumun eğitilmesinde, ahlâkının düzeltilmesinde, çevresini tanımasında ve değiştirmeye yönelmesinde etkin bir araç olarak görme eğilimi yaygınlaşmaya başladı. Divan edebiyatı, ilk sivil gazetenin çıkış tarihi olan 1860 yıllarında sona ermiş kabul edilmektedir.

    HALK EDEBİYATI

    Türklerin XI. yy'dan başlayarak yurt edindikleri Anadolu'da sözlü geleneğin bir devamı olarak günümüze kadar sürdürülen sözlü edebiyata, "halk edebiyatı" adı verilir. Halk edebiyatı, kendi içinde üç bölümde incelenir:



    ANONİM HALK EDEBİYATI

    TEKKE EDEBİYATI

    AŞIK EDEBİYATI

    ANONİM HALK EDEBİYATI

    Anonim halk edebiyatı: Anonim halk edebiyatı, yazanı ya da söyleyeni bilinmeyen bütün sözlü ve yazılı ürünleri kapsar. Halk öyküleri (destansı öyküler, destanlar, tarihler, menkıbeler, âşık Öyküleri, masallar, efsaneler, fıkralar), türküler, maniler, atasözleri, bilmeceler, seyirlik halk oyunları (karagöz, ortaoyunu, meddah), anonim halk edebiyatı kaps***** girer. Bütün halk ozanları, bu tür anonim ürünlerin bir türs aklayıcısı,taşıyıcısı, ileticisi gibi görev yapmışlar, meraklı kimseler de, bu ürünleri "cönk" adı verilen uzun defterlere yazmışlardır.

    TEKKE EDEBİYATI

    Tekke edebiyatı (XIII.-XVI. yy'lar arası): Anadolu'da XIII. yy'daki iktisadi, siyasal ve toplumsal çalkantılar, Anadolu insanını tasavvuf ilkelerini yaymaya çalışan tarikatlara yöneltti; medreseye karşıt tutumları, geniş hoşgörüleri, insan sevgisine verdikleri yüce değerle tarikatlar (mevlevilik, bektaşilik, bayramilik, vb,), birer çekim merkezi haline geldi. Tarikatlar, ilkelerini yaymak için çeşitli sanat kollarından oldukça geniş biçimde yararlandılar; bu arada zengin bir tekke edebiyatı da doğdu, din ve tasavvuf konularını dinin kesin yasakları biçiminde değil de "gönül işi, gönül yolu" biçiminde yorumlayan, halkın diliyle ve sözlü geleneğin biçimsel özellikleriyle dile getiren tekke ozanları, büyük bir etki alanı oluşturdular. Şiirler tekke toplantılarında ilahi, nefes gibi özel bestelerle okunuyordu.
    Tekke edebiyatının ünlü temsilcileri arasında, XIII.-XIV. yy'larda Yunus Emre, XIV. yy'da Nebimi, XV. yy'da Kaygusuz Abdal, Eşreîoğlu Kum i, Hacı Bayram Velî,
    XVI. yy'da Hatayi (Şah İsmail Safevi), Pir Sultan Abdal,Kul Himmet, Aziz Hudai, XVII. yy'da Niyazi-i Mısri anılabilir.
#20.12.2007 17:42 0 0 0