Kaçak Yusuf Destanı

Son güncelleme: 02.11.2009 18:57
  • Kaçak Yusuf Destanı

    Kaçak Yusuf Destanı, Karapapakların sözlü anlatı sanatının örneklerinden birisidir.

    Halk arasında toylarda, toplantılarda halk ozanları bu destanı anlatırlarmış. Eğer toplulukta Kaçak Yusuf'un akrabaları varsa, Kaçak Yusuf'un ölümünü anlatan kısmı okumadan destanı bitirirlermiş.

    Destan Bakü'de yayın yapan edebi eserler Neşir evi tarafından Azerice ve kiril alfabesi ile basılmış ve bugünkü Türkçeye çevirisi de kitap olarak Mehmet Hacaloğlu ve Tolga Kağan Önder tarafından hazırlanmıştır.
#07.04.2008 17:47 0 0 0
  • çok sağolun elinize sağlık
#03.10.2008 20:31 0 0 0
  • Halk arasında toylarda, toplantılarda halk ozanları bu destanı anlatırlarmış. Eğer toplulukta Kaçak Yusuf'un akrabaları varsa, Kaçak Yusuf'un ölümünü anlatan kısmı okumadan destanı bitirirlermiş.

    Destan Bakü'de yayın yapan edebi eserler Neşir evi tarafından Azerice ve kiril alfabesi ile basılmış ve bugünkü Türkçeye çevirisi de kitap olarak Mehmet Hacaloğlu ve Tolga Kağan Önder tarafından hazırlanmıştır.

    Destandan bir alıntı;

    Yusuf sözünü tamamlayıp atının yularını boşaltı. Güllüce'nin üstünden aşıp Göydağa (çıldır hududundaki dağın ismidir) teref (taraf) yüz tuttu (gitti). Yusuf, evvelce Çıldır yolu ile bir hayli gittikten sonra, atın ağzını aşağı dönderdi (yönlendirdi). Dağ taş yayla cemaatı ile doluydu. Ona göre de Yusuf öyle giderdi ki çoban çoluk çocuk duyuk düşmesin (görmesin). Tan yeri sökülüp gökte yıldızlar seyrekleşirdi. Hava ışıklanmamış. O özünü (kendisini) Kars'ın yukarı başında Bayrampaşa mahallesine yetirdi (yetiştirdi). (O vakit Kars vilayeti, Akbaba mahali ile birlikte Rusya'nın tabiyetinde imiş.) Burda Yusuf'un Ahmet adında bir dostu var idi. Ahmet efendi ile Yusuf çoktanın dostuydu. Dar günde bir birine arka olmuşlardı. Ona göre de Yusuf erkle (güvenerek), Ahmet efendinin kapısını döydü. Hele hele bu vakit kapı döyülmezdi. Ona göre Ahmet efendi, kapının arkasına gelip sordu: "Kimsin? Kim var orda?" Yusuf dostunun sesini tanıyıp dedi: "Benim. Yusuf'am. Ahmet aç kapıyı." Ahmet efendi kapıyı açıp atı yedeğinde duran Yusuf'u görünce kollarını geniş açtı. "Ay hoş geldin. Ne yahşı (iyi) geldin. Durma atı içeri çek." Ahmet efendi, tez lambayı yakıp, Yusuf'un atını tavlaya bağladı. Önde Ahmet efendi, arkasında Yusuf dönüp eve girdiler. Yusuf'un gözü kapının ağzında ayak üstü duran kadına sataştı. Elini uzatıp "Hoş gördük bacı" dedi. Kadına selam verdi. Kadın utangaç başı ile razılık eledi (gösterdi). Yusuf, oturan gimi (oturunca) Ahmet efendi. küçük yastığı götürüp küçük pencereye hastı. İçerde lambanın ışığı titredi. Bayırdan (dışarıdan) bakan olsaydı içeriyi görmek olmazdı. Bunu gören Yusuf erkle (güvenerek) Ahmet efendiye dedi: "Niye böyle yapıyorsun? Işığın önünü niye kapıyorsun?" Ahmet efendi dedi: "Cavanık (gençlik) eyleme. Zaten seni el el geziyorlar. Böylesi daha iyi." Yusuf gülerek dedi: "Ben buraya gizlenmeye gelmedim." Ahmet efendinin karısı sofrayı açtı. Çay çörek getirdi. Yiyip içtiler. Yusuf dedi: "Hey... arkadaş badronumuz (mermimiz) kurtulup (tükenip), gelmişem buralardan mermi alıp gideyim." Ahmet efendi kalkıp giyindi. Ahmet efendinin hanımı kapıyı biraz aralayıp, sokağa baktı. Küçede hiç kimsenin olmadığını görüp başı ile işaret eyledi. Yusuf'la Ahmet efendi sokağa çıktılar. Yüzümüze hayırlı sabahlar açılsın. Hava aydınlandı. Ahmet efendi dedi: "Yusuf yerin dibinde de olsa sana mermi buluruz. Ancak sen biraz sabırlı ol. Hayırlısı Allah'tan. Benim bir dostum var. Gidelim onun yanına. O bir encam çeker (düşünür)." Yusuf, Ahmet efendinin elbisesini giymişti. Şimdi andan hiç kimse şüphelenmezdi.....
#02.11.2009 18:57 0 0 0