MASAL ÇİMENDEKİ PRENSES

Son güncelleme: 22.12.2005 18:06


  • Uzak ülkelerden birinde kralın on iki oğlu varmış. Kral evlatlarını
    çok sever, onların kendi gibi mutlu olmasını istermiş.
    Çocukları büyüyünce, kral her birine birer at vermiş ve
    onları kendilerine eş aramak için dünyanın dört bucağına göndermiş.
    Ama kral prenslerin sıradan kızlarla evlenmelerine karşıymış.
    O, oğullarının becerikli kızları kendilerine eş olarak seçmelerini dilermiş.
    "Evleneceğiniz kız, bir gün içinde kendi dokuduğu
    kumaştan sizin için gömlek dikebilmeli.Böylesini bulabilirseniz getirin. Yoksa başka
    kızı sarayımda gelin olarak kabul etmem" demiş.
    Kardeşler yola çıkmışlar. En küçük kardeş en çelimsizleriymiş.
    Onunla alay etmişler ve:
    "Sen zaten kendine bakamıyorsun, öyle dünya beceriklisi bir kızı nereden
    bulacaksın? Git başımızdan ve ne halin varsa gör" diyerek kovalamışlar.

    Küçük kardeş onlara yalvarmış. Terk etmemeleri için diller dökmüş.
    Ama onu kimse dinlememiş. Sonunda çaresiz geri dönmüş.
    Saraya da gidememiş. Ormanları, çayırları dolaşarak ne yapacağını
    düşünmeye başlamış. Bir ara bir vadiye ulaşmış. Atından inip biraz
    dinlenmek istemiş. Birden ayaklarının dibinde birşeylerin kımıldadığını
    hissetmiş. Eğilip bakmış ki ne görsün: Minicik bir kız, ufacık bir koltukta
    oturuyor. Arkasındaki kutu kadar bir yükseltinin de sanki pencereleri ve
    kapısı varmış. Oğlan gözlerine inanamamış. Kız bir de su şırıltısı gibi bir
    sesle ona seslenince daha da şaşırmış:

    "Niye böyle kederlisin güzel çocuk" demiş kız.

    Kralın en küçük oğlu başına gelenleri birbir anlatmış. Minik kız
    dikkatle dinlemiş sonra da :

    "Üzülme" demiş, "herşeyin bir çaresi bulunur. Eğer beni sözlün olarak
    kabul edersen, sana şimdi hemen bir gömlek dokur ve dikerim. Hem de
    öyle güzel dikerim ki, titiz baban tek bir hata bile bulamaz!"

    Delikanlı çok sevinmiş:"Elbette" demiş, "kabul etmez olur muyum!"

    Küçük kız ellerini çırpmış. Arkasındaki minicik kulübeden
    kendinden de küçük üç hizmetçi çıkmış. Ellerindeki çıkrıkları, dokuma
    tezgahını, dikiş makinesini çimenlerin üzerine koymuşlar. Minik kız ise
    çalışmaya başlamış, ama ne çalışma! Küçük prens kızın hızla çalışan
    ellerini gözleriyle takip etmekte güçlük çekiyormuş. Göz açıp
    kapayınca kadar gömlek hazır olmuş. Oğlan gömleği katlayıp cebine
    koymuş. Bir yandan da, bu fındık faresinin kuyruğundan da küçük olan
    gömleği babasına nasıl vereceğini düşünüyor, biraz utanıyormuş.
    Ama sonuçta babasına gömleği vermiş. Gerçekten de babası gömleği
    çok beğenmiş ve oğlunun o kızla evlenmesine razı olmuş.
    Kralın oğlu heyecanla çayıra koşmuş. Minik kızı atına alıp saraya
    götürmek istemiş. Ama kız kendi arabasıyla yolculuk etmek istiyormuş.
    Arabası da, önüne dört beyaz fare koşulmuş küçük bir gümüş kaşıkmış.
    Delikanlı, atının ayağı minik kızın arabasına değecek diye çok
    korkuyormuş.Gerçekten de korktuğu başına gelmiş. Hem de tam
    köprüden geçerken. Dar köprüde atın ayağı gümüş kaşığa çarptığı gibi,
    minik kızla beraber suya itivermiş.Kralın oğlu çok üzülmüş.
    Fakat birden sular kabarmış, köpüklerin arasından sarı saçlı, dünya güzeli
    bir kız çıkmış. Yüzü minik kızın yüzüymüş.

    "Sevgili prensim" demiş, "büyüyü bozdun, beni kurtardın. Bir ömür
    boyu mutlu olacağız." Sonra ikisi birden, prensesin muhteşem arabasına
    binerek saraya gitmişler.
#11.12.2004 09:30 0 0 0
  • paylaşım için tşkler...
#15.05.2005 23:41 0 0 0
  • ellerine saglik tesekkürler levis abi
#12.10.2005 09:26 0 0 0
  • paylaşımların için teşekkürler ellerinize yüreğinize sağlık usta
#11.12.2005 16:43 0 0 0
  • TEŞEKÜRLER
#22.12.2005 18:06 0 0 0