8. Ders-Adverbs-Zarflar

Son güncelleme: 27.02.2011 16:39
  • Zarflar fiilin anlamına katkıda bulunur. Fiili nitelemek suretiyle, eylemin; halini, zamanını, yerini, nedenini, derecesini belirtir. Ayrıca; nasıl, ne zaman, nerede, ne kadar sorularını yanıtlar.
    Başka bir deyişle; zarflar eylemi tanımlar. Bir şeyin nasıl yapıldığını gösterir.
    Zarfın esas görevi fiilleri nitelemektir. Ama, sıfatları, diğer zarfları, edat cümleciklerini, isimleri ve tam cümleleri de niteler. Yani, zarf İngilizce lisanınında sayılar dahil, her türlü unsuru niteler. Bunun istisnası ismlerdir(nouns). Çünkü isimleri sıfatlar ve belirleyiciler(determiners) niteler.

    Bir kelimenin zarf olup olmadığını tayinde en geçerli yöntem; ne, nasıl, nerede, ne zaman gibi sorular sormaktır.

    Sıfatdan farklı olarak, zarf cümle içinde her yere konulabilir.
    Zarflar cümleleri ilginç, renkli hale getirirler. Dolayısıyla, kaliteli bir İngilizce için zarfların iyi öğrenilmesi gerekir.



    A. Zarflar Nasıl Meydana Gelir?
    Zarflar dört biçimde oluşur.

    1.) Sıfatlara "ly" Eklenerek :

    Dikkat: Zarfların çok büyük çoğunluğu bu şekilde oluşturulur. Dolayısıyla, bir sözcüğün sonundaki "ly" eki, zarfı tanımamızda kesin değilse de oldukça iyi bir ölçüdür.

    Complete: tamam, bütün Completely: tamamen, bütün olarak
    Rare: nadir, ender rarely: nadiren, ender olarak
    absolute: mutlak, absolutely: mutlak olarak
    probable: muhtemel probably: muhtemelen
    clear: açık clearly: açıkça
    honest: dürüst honestly: dürüstçe
    wise: akıllı wisely: akıllıca
    essential: zaruri, elzem essentially: zaruri olarak, esas olarak
    wide: geniş, kapsamlı widely: genişçe, kapsamlı olarak
    different: farklı, değişik differently: farklı şekilde

    Extreme: aşırı Extremely: aşırı bir şekilde, son derece
    True: doğru, gerçek Truly: gerçekten, dürüstçe
    Whole: tüm, bütün Wholly: büsbütün, tamamen
    Undue: gereksiz Unduely: gereksiz yere, gereksiz bir şekilde
    Reluctant: isteksiz Reluctantly: isteksizce, isteksiz bir şekilde
    Adequate: uygun, elverişli Adequately: elverişli bir şekilde
    Accurate: doğru, hassas Accurately: doğru(hasas) bir şekilde
    Adamant: sert Adamantly: sert bir şekilde
    Vehement: sert Vehemently: sert bir şekilde, öfkeli


    2.) İyi Sözcükleri

    Bunların sıfat ve zarfları birbirlerine benzemez. Sıfat ve zarfları için ayrı kelimeler kujllanılır..

    Good: iyi (sıfat) Well: iyi (zarf)

    He is a good boy. O iyi(uslu) bir çoçuktur.
    I know my job well. İşimi iyi bilirim.

    3.) Sıfat ve Zarfı Aynı Olan Sözcükler

    Bunlar için sıfat ve zarf olarak ayrı kelimeler türetilmemiştir. "ly" de almazlar. Cümlede kullanımlarına göre zarf veya sıfat olurlar.

    Hard: sıkı

    It has been a hard day. Zor bir gün oldu. Sıfat
    I work hard. Sıkıca çalışırım. Zarf

    Fast: hızlı

    She is a fast runner. O hızlı bir koşucudur. Sıfat
    She runs fast. O hızlı koşar. Zarf

    Near: yakın

    The near station. Yakındaki istasyon. Sıfat
    He is sitting near me. O benim yanımda oturur. Zarf

    High: yüksek

    He lives a high life. Lüks bir yaşantısı var. Sıfat
    He is talking high. Yüksekten atıyor. Zarf

    Enough: yeter, yeterli

    This food is enough for everybody. Bu yiyecek herkes için yeterli. Sıfat
    I have eaten enough. Yeteri kadar yedim. Zarf

    Much: çok, pek (sayılamayan şeyler için)

    He has much money. Onun çok parası var. Sıfat
    I am much surprised. Çok şaşırdım. Zarf

    Little: az, küçük

    She is a little girl. O küçük bir çoçuk. Sıfat
    You are a little tired. Biraz yorgunsun. Zarf

    Late: geç

    It's late afternon. Vakit akşam üzeri. Sıfat
    You came late. Geç kaldın. Zarf

    Early: erken, ilk

    The early bird catches the worm. Erkenci kuş yemi kapar. Sıfat
    I always get up early. Daima erken kalkarım. Zarf

    4. Sıfat ve Zarf Olarak Farklı Anlamı Olan Sözcükler:

    Bu zarflar da "ly" eklenerek oluşturulur. Ama zarf olduklarında anlamları köken aldıkları sıfatlardan farklı olur.
    Sıfat Zarf

    Hard: sıkı Hardly: hemen hemen hiç, güç bela, ancak hiç
    Scarce: kıt, nadir, seyrek Scarcely: " " " " " " "
    Bare: yalın,çıplak Barely: " " " " " " "
    Near: yakın Nearly: yaklaşık olarak, tahmini
    Late: geç Lately: son zamanlarda
    Fair: adil, doğru, iyi Fairly: oldukça, bayağı,
    Eventual: olası, muhtemelEventually: sonuç olarak, sonunda
    Consistent : uygun, tutarlı Consistantly: sürekli olarak
    Steady: istikrarlı Steadily: sürekli olarak
    Constant: sabit Constantly: sürekli olarak

    It is a hard lesson. O zor bir derstir. Burada hard = sıfat
    I can hardly hear you. Seni hemen hemen hiç duymuyorum. Burada hardly, zarftır ve cümleyi olumsuz yapar.

    B.Zarfların Kullanıldıkları Yerler
    Zarflar İnglizce'de üç yerde kullanılırlar.

    1. Zarflar Fiiller İle Kullanılırlar.
    Zarfların tamamına yakın bölümü fiiller ile birlikte kullanılır. Zaten zarfların normal fonksiyonu fiilleri nitelemektir.

    Please speak slowly. Lütfen yavaşça konuşun.
    He studied sufficiently. Yeteri kadar çalıştı.
    She speaks French very well. O Fransızcayı çok iyi konuşur.
    They move quickly. Onlar hızlı hareket eder.
    We sometimes behave badly. Biz bazen kötü davranırız.

    Türkçe'de ce, ca son ekleri veya ..şekilde" ifadeleri sıfatlara eklenerek zarflar oluşturulur. Örneğin: "yavaş" bir sıfattır, yavaşça dediğimizde, zarf olur.

    2. Zarflar Sıfatlar İle Kullanılırlar

    Bu kullanımda zarf sıfatı nitelemiş olur.

    It's a beautiful day. It's a rather beautiful day.
    I am less patient than a saint. Ben bir azizden daha az sabırlıyım.
    Drugs are more expensive than before. İlaçlar eskiye göre daha pahalı.
    This film is more interesting than all others. Bu film tüm diğerlerinden daha ilginç.
    Dolphins are very intelligent animals. Yunuslar çok zeki hayvanlardır.

    Note: Zarf sıfatı niteler ama, sıfat zarfı niteleyemez.

    3. Zarflar, Başka Zarflar İle Kullanılırlar

    Bu kullanımda zarf zarfı nitelemiş olur.

    He always gets up very early. O daima çok erken kalkar.
    She speaks Turkish fairly fluently. O Türkçe'yi oldukça akıcı bir şekilde konuşur.
    I meet her too often nowadays. Bugünlerde ona çok sık rastlıyorum.
    It's too late now. Artık çok geç.
    My house is a little far from here. Evim buradan biraz uzak.
    I would like to see you less often. Seni daha seyrek görmek isterdim.

    C.The Comparıson Of Adverbs - Zarflarda Mukayese

    Başlıca iki mukayese biçimi vardır.
    Birincisi, göreceli üstünlüğü gösteren ve Türkçede " daha "edatıyla ifade edilen comperativedir. İkincisi, ikiden fazla kişi veya nesne arasında "en iyi, en üstün, en ...vs.yi " gösteren superlative.

    Adverb Comparative Superlative

    Hard Harder Hardest
    Greedily More Greedily Most Geedily
    Rarely More Rarely Most Rarely
    (Düzensiz Zarflar)


    far farther/further farthest/furthes
    late later last
    little less least
    much more most
    well better best

    She cooks better than everyone I know. Tanıdığım herkesden daha iyi yemek pişirir.
    She types the fastest of all the secretaries.Tüm sekreterlerin içinde en hızlı tapaj yapandır.
    I can speak English as well as you.Senin kadar iyi İngilizce konuşabilirim.
    She doesn't drive as carefull as her mother. Annesi kadar dikkatli sürmez.
    The baby cannot eat so much as you can. Bebek senin kadar çok yiyemez.
    She could understand me more quickly than I had expected.Beni beklemiş olduğundandan daha çabuk anlayabildi.
    He always comes late. O daima geç gelir.
    I last saw him 2 weeks ago. Onu en son 2 hafta önce gördüm.
    Her latest book is about child care.Son (en yeni) kitabı çocuk bakımı hakkındadır.
    We'll enquire further into this matter. Bu meseleği daha derinliğine soruşturacağız.
    [The house is not large enough for us, further (=in addition),it's too far from the town.] Bu ev bizim için yeteri kadar büyük değil, ayrıca şehirden çok uzak.
    The faster I work, the more mistakes I make. Ne kadar hızlı çalışırsam o kadar çok hata yaparım.
    It rained more and more quickly.Gittikçe daha hızlı yağmur yağdı.




    D.Adverbs Of Manner - Hal Zarfları


    e.g. madly, suddenly, fannily, possibly, basically, daily, early, deliberately, naturally hard etc.

    Your words are basically wrong. Sözlerin temel olarak yanlış.
    Suddenly he showed up. Aniden ortaya çıktı.
    He is possibly a crook. O muhtemelen bir sahtekar.
    It was my mistake, but I didn't do it deliberately. Benim hatamdı. Ama kasten yapmadım.
    The story is badly written. Hikaye kötü bir şekilde kaleme alınmış.
    She loves you madly. O seni delice seviyor.
    I can understand you perfectly. Seni mükemmelen anlayabiliyorum.
    I advise you to always behave naturally. Sana daima doğal davranmanı tavsiye ederim.
    You are partly right and partly wrong. Kısmen haklı, kısmen haksızsın.
    You should treat your wife nicely. Karına nazikçe davranmalısın.
    She knows her job very well. İşini çok iyi bilir.
    Did you come here by train?(prepositional phrase)Buraya trenle mi geldin?
    They talked friendly among each them. Aralarında dostane bir şekilde konuştular.
    Hard work requires working hard. Ağır iş sıkı çalışmayı gerektirir.

    Adjective Adverb

    I can see you hardly. Seni güçlükle(zarzor) görebiliyorum.
    It rains heavily(snows) in Sakarya. Sakarya'da çok yağmur(kar) yağar.
    He always behaves naturally. O daima doğal hareket eder.
    Suddenly he began to cry. Aniden ağlamaya başladı.
    I eat meat daily. Her gün et yerim.

    E.Adverbs Of Place - Yer Zarfları

    Abroad, Ashore, anywhere, somewhere, away, forwards, upstairs, here, left, north, south, west...etc.

    Tomorrow, we are going to Marmaris. Yarın, Marmaris'e gidiyoruz.
    Businessmen have to travel abroad frequently. İş adamlarının sık sık yurt dışına seyahat etmeleri gerekir.
    I stay upstairs and my family lives downstairs. Ben üst katta otururum, ailem alt katta yaşar.
    East or West, home is the best. Doğuda veya batıda en rahatı yuvamda.
    She studied quietly in the library all day. Bütün gün kütüphanede sessizce çalıştı. Bu cümlede :
    quietly: hal zarfı, in the library: yer zarfı, all day: zaman zarfı.

    Dikkat: Zarfların genel sıralamasında;

    Yer zarfı, hal zarfından sonra, zaman zarfından önce gelir. Yer zarfı vurgu için en başa da gelebilir.

    In Turkey, you should behave properly.all the time. Türkiye'de her zaman düzgün hareket etmelisin. Turkey: yer zarfı, properly : hal zarfı, all the time: zaman zarfı.

    Outside it felt cold and fresh.

    F.Adverbs Of Tıme - Zaman Zarfları

    Today, last week, ago, till, at last, another time, eventually, presently etc.

    She doesn't go anywhere without her husband. Kocası olmadan, o hiçbir yere gitmez.
    I'll meet you on Thursday
    I don't love you any more
    This morning I received a letter.
    At last everything was settled. Sonunda her şey halledildi.
    Today I feel great. Bugün kendimi çok iyi hissediyorum.
    Last week the weather was awfull. Geçen hefta hava berbattı.
    Don't go out until you recover from your sickness. Hastalığın düzelene kadar dışarıya çıkma.
    I have started learninig English three years ago. İngilizce öğrenmeye üç yıl önce başladım.
    Dikkat: Birden fazla zaman zarfı olduğunda sıralama saat+gün+tarih+yıl şeklindedir. Yani daha küçük saat biriminden daha büyüğüne doğru sıralanır.

    My son Emre was born at 23. 15 on Thursday September 11 th 1977.

    Sıralama : Saat - gün -ay - yıl

    They are still living in the same house. Hala ayni evde oturuyorlar.
    She has just had a baby. Onun daha yeni bir beeği oldu.
    She never lost courage during bad times. Zor zamanlarda hiç cesaretini yitirmedi.
    I haven't seen him for 3 weeks. Onu üç hafta boyunca görmedim.
    You can make an appointment anytime you want. İstediğin zaman randevu yapabilirsin..
    There was an economical crisis throughout the year. Bütün yıl boyunca ekonomik kriz vardı.


    G.Adverbs Of Frequency - Sıklık Zarfları


    sıklık zarfları, ne kadar arayla, ne sıklıkta, kaç zamanda bir? Sorularının cevabını verir.

    e.g. once, always, frequently, rarely, never, at times, now and then, continually... etc.

    Company meetings are held fortnightly. Şirket toplantıları 15 günde bir yapılır.
    I visit my father once a month. Babamı ayda bir ziyaret ederim.
    That magazine is only published annually. O magazin sadece yılda bir yayımlanır.
    I hardly ever go to the opera. Operaya hiç gitmem.
    I'll always love my mother. Annemi daima seveceğim.
    Sometimes we go walking in the woods. Bazen ormanda yürüyüşe çıkarız.
    If you ever need help, you can always contact me. Yardıma ihtiyacın olduğunda, her zaman benimle kontak kurabilirsin.
    You never can rely on him. He lets you down. Ona asla güvenemezsin. Seni hayal kırıklığına uğratır. Accidents happen every now and then. Arada sırada kazalar olur.
    I Eat Meat Daily. Her Gün Et Yerim.

    H.Adverbs Of Degree - Derece Zarfları

    e.g. almost, barely, a bit, rather, somewhat, too, fairly, hardly... etc.



    1- Fairly, Quite, Rather

    Her üçü de "oldukça, epey, bayağı, gerçekten tamamen " anlamlarını taşır. Aralarında sadece küçük nüanslar vardır.

    "fairly" olumlu anlama sahiptir.
    "Rather" daha çok negativ ifadeler için uygundur.
    He is rather stupid, but his friend is fairly clever. (O oldukça aptaldır ama kızkardeşi oldukça zekidir.)

    Quıte bir fiili nitelediği zaman "tam, tam olarak" anlamını katar. Sıfat ve zarf ile kullanımında ise "oldukça, epey " anlamı verir.

    I could not quite understand what you said. (Tam olarak ne söylediğinizi anlıyamadım)

    He looks quit tired. O oldukça yorgun görünüyor.
    Your English is quite good. İngilizcen oldukça iyi.
    She is quite an expert in archeology. O arkeolojide epeyi uzmandır.
    It's quite (considerable) sometime since we had a holiday. Biz tatil yapalı epey(çok) zaman oldu.
    He's quite an interesting man. (veya a quite interesting). O çok ilginç bir adamdır.
    It's quite (=certainly) the worst film have ever seen. Gördüğüm en berbat film.
    Your work is fairly satisfactory. Çalışman oldukça(bayağı) tatminkar.
    His speech was fairly effective. Onun konuşması epeyi etkiliydi.
    He's fairly a good teacher. Gerçekten iyi bir öğretmendir.


    Rather:

    She's rather old for me. O benim için çok yaşlı.
    Workers work rather more than boses. Çalışanlar patronlardan çok daha fazla çalışırlar.
    It was rather a depressive story. Oldukça depresif bir hikayeydi.

    2-Much/far/a lot: Çok, fazla

    His qualifications are a lot / far better than those of other employeess. Onun özellikleri diğer çalışanlardan çok daha iyi.

    I far prefer swimming to boxing. Yüzmeyi boksa fazlasıyla tercih ederim.
    He is much happy than before. Eskisinden çok daha mutlu.
    I was so sick yesterday. But today, I am a lot beter. Dün çok hastaydım. Ama bugün çok daha iyiyim.
    Süreyya is far more faster than her rivals. Süreyya rakiplerinden çok daha hızlıdır.
    Your work is much more satisfactory than those of other students. Senin çalışman diğer talebelerinkşnden çok daha tatminkar.

    3- A little bit/ a little / somewhat: biraz, bir dereceye kadar, bir parça

    You are a bit / a little / somewhat wrong in that subject

    He is a little lazy. O biraz tembeldir.
    I was a little bit surprised to meet him at such a place. Ona öyle bir yerde rastladığım için şaşırdım.
    She is somewhat upset with me. O bana biraz kırgın.

    4- Enough / fairly: yeterli, yeter

    The goods in that shop are fairly cheap. Bu dükkandaki mallar oldukça ucuz.
    They are cheap enough to buy. Satın alınacak kadar ucuzlar.

    Fairly enough: Oldukça yeterli.

    5- too - very - enough

    very : çok, fazla (ama aşırı değil),

    Too: çok, çok fazla, aşırı, gereğinden fazla

    Enough: yeterli

    Too: Aşırı, gereğinden fazla, ihtiyaç duyulandan fazla

    Cümleye olumsuzluk katar.

    You came too late. Çok geç geldin.
    The soup was too salty. Çorba çok tuzluydu.
    Ther weather is too hot. Hava aşırı sıcak
    He is too old. O çok (aşırı) yaşlı.

    Aşağıdaki kullanım şekline dikkat edin.

    He is too young to marry. Evlenmek için çok genç.
    The coffe was too cold to drink. (Kahve içilemeyecek kadar soğuktu.)
    This car is too expensive for me to buy. Bu araba benim için alınamayacak kadar pahalıdır.)
    He talks too quickly to understand. O anlaşılamayacak kadar hızlı konuşuyor.



    Dikkat: Özellikle günlük konuşma dilinde artık"too" very ile aynı anlamda kullanılıyor..

    Very: çok, fazla anlamındadır. Ama;

    "too" zarfından farklı olarak, aşırı, gereğinden fazla demek değildir.

    She is very beautiful. O çok güzeldir.
    I am very happy. Ben çok mutluyum.
    He is very talented. O çok yeteneklidir.
    I was very angry. Çok kızgındım.

    Enough: Yeterli, kafi, gereği kadar

    sıfattan sonra kullanılan tek zarf "enough"tır. Diğer zarflar sıfattan önce kullanılır

    I have enough money. Yeterli param var.
    There isn't enough water in the tank. Tankta yeterli su yok.
    He is experienced enough to solve this problem. O bu sorunu çözecek kadar deneyimlidir.


    Fair enough. Bu kadar yeter.


    6- Hardly - Scarcely - Barely: Hemen hemen hiç, hiç, ancak, güçbela, zar zor

    Üçünün de anlamı ayndır. Her üçü de kullanıldıklarında cümleye olumsuzluk katarlar. Bunların kullanımını iyi öğrenmek gerekir.

    He can hardly see. O pek göremez.
    I can hardly hear you. Seni (hemen hemen) hiç duymuyorum.
    She is hardly/barely/scarcely tolerable. Ona tahammül edilemez.
    We have just barely missed the bus. Otobüsü ucu ucuna kaçırdık.



    I.Intensıfıers - Pekiştiriciler


    Derece zarfları kelimenin anlamını zayıflatır veya sınırlar, oysa pekiştiriciler anlamı güçlendirir.

    Your English is good. İngilizcen iyi.
    Your English is very good. İngilizcen çok iyi.
    Your English is quite good. İngilizcen oldukça iyi.

    Very:

    She is very friendly. O çok dostane bir insandır.
    He is not a very polite person. O çok kibar bir insan değildir.
    They cannot learn very quickly. Onlar çok hızlı öğrenemez.
    Her work is very much better. Onun çalışması çok daha iyi
    The latest news has very much interested us. Son haberler bizi çok ilgilendirdi.




    Much/So/Such a /an:


    I enjoyed your speech very (so) much.Hitabetinden çok zevk aldım
    You know that I love you so much. Seni çok sevdiğimi biliyorsun
    He is such a nice person that everybody likes him. O kadar iyi bir insan ki herkes onu sever
    He can speak much English. İngilizce'yi iyi konuşur.
    It was so important ana event that we could never forget it.
    I am so young and you are so old. Ben çok gencim ve sen çok yaşlısın

    Too/ As well / not ...either/also:

    I like classical music too / as well. Klasik müzik de severim.
    I don't like mathematics and I don't like science either. Matematiği sevmem, ayrıca feni de sevmem. She is also angry with me. O da bana kızgın.
    I should also have gone to post office. Ben de postaneye gitmiş olmalıydım.
    I also know how to play basketball. Basket oynamasını da bilirim.

    J.Sentence Adverbs - Cümle Zarfları:

    Strangely, he made no mistake at all. Tuhaftır ki, hiç bir hata yapmadı.
    Frankly, I don't like him very much. Açıkçası, onu pek sevmem.
    Honestly, I am not so pleased with her performance. Dürüstçesi, onun performansından pek memnun kalmadım.
    Hopefully, he won't fail in the exam. İnşallah, sınavda başarısız olmaz.
    Admittedly, we were a bit too hard on him. Kabul etmek gerekir ki, ona biraz aşırı sert davrandık.
    Unfortunately, I was the looser. Maalesef, kaybeden ben oldum.
    Fortunately, we didn't miss the last train. Şans eseri, son treni kaçırmadık.
    İnterestingly, nobody objected his strange offer. İlginçtir ki, kimse onun tuhaf önerisine itiraz etmedi.
    More importantly, I did it my way. Daha önemlisi, herşeyi bildiğim gibi yaptım.

    Conjunktive Adverbs - Bağlaç Zarfları

    Bağlaç Zarfları (adı üzerinde), iki cümleyi birbirine bağlar, onları birleştirir. En yaygın olarak kullanılan bağlaç zarflarının bazıları şunlardır:

    Also: de, dahi, ayni zamanda, keza, hem, hem de

    Consequently : Sonuç olarak, neticede

    Finally : Sonunda, en sonunda, nihayet

    Furthermore : Ayrıca, ilaveten, bir de,

    Hence : Bundan dolayı, bu nedenden dolayı,, bu zamandan, itibaren. Henceforth : bundan sonra, bundan böyle

    However : Mamafih, ancak, halbuki

    Incidentally : Tesadüfen, aklıma gelmişken, fazladan

    Indeed : gerçekten, hakikaten

    Instead : yerine, karşılık olarak (instead of)

    Likewise : benzer şekilde

    Meanwhile : Bu arada, arada, iken, ayni zamanda

    Nevertheless = nonetheless : Bununla beraber, mamafih, yine de

    Next : Sonra gelen, en yakın, sonar

    Otherwise : aksi takdirde, yoksa

    Still : hala, yine de

    Then : sonra

    Therefore : bu nedenle, bundan dolayı,

    And : ve, böylece

    Thus : Böylece, bundan dolayı


    K.Position Of Adverbs - Zarfların Yeri
    1. Cümle başında kullanılan zarflar:

    Actually - gerçekten, fiilen, hakikaten
    Admittedly - kabul etmek gerekir ki
    Afterwards - daha sonra
    Altogether - hep beraber
    Evidently - açıkça, zahiren
    Eventually : En sonunda, netice olarak
    First - ilk, ilk önce
    Fortunately - şans eseri, şansına
    Unfortunately - maalesef, ne yazik ki
    Generally - genel olarak , genellikle
    However - Ancak, mamafih, halbuki
    Indeed - gerçekten, hakkaten
    Kindly - nazikçe , kibarca , lütfen
    Lately - son zamanlarda
    Luckily - şans eseri , şansa bak ki
    Naturally - doğal olarak, tabiatiyle
    Next - bir sonraki, sonraki, sıradaki
    Now - şimdi, halen
    Originally - orijinal olarak, işin başında
    Perhaps - belki
    Personally - şahsen, kişisel olarak
    Possibly - muhtemelen, ihtimalen
    Soon - yakında
    Suddenly - aniden, ansızın, apansızın
    There - Orada
    Usually - genelikle

    2. Fiilden sonra , am/is/are/should/would/was/were/can/have/may gibi yardımcı fiillerden önce kullanılan zarflardır:
    Absolutely - mutlak olarak, kesinlikle
    Almost - hemen hemen, neredeyse
    Completely - tamamen
    Considerably - önemli miktarda veya ölçüde
    Entirely - tamamen, bütün olarak, tam olarak , baştan aşağı
    Greatly - büyükçe, büyük ölçüde
    Immensely - yoğun olarak, büyük
    Much - çok, fazla
    Partly - kısmen
    Rather - daha ziyade
    Scarcely - ucu ucuna, ancak
    Thoroughly - bütün olarak , tam olarak
    Always - daima , her zaman
    Already - hali hazırda, şimdiden
    Continually - sürekli, devamlı olarak
    Frequently - sık sık
    Generally - genellikle
    Hardly - zorlukla, ancak
    Just - tam, henüz
    Never - asla, hiçbir zaman
    Nearly - hemen hemen
    Occasionally - ara sıra, okazyonel olarak
    Often - sık sık, sıkça
    Rarely- nadiren, ender olarak
    Regularly - düzenli olarak , regüler olarak
    Seldom - seyrek olarak , nadiren
    Sometimes- bazen
    Doubtless - şüphesiz
    Most likely - çok muhtemelen, kesine yakın
    Unlikely - imkansız, ihtimal dışı
    Most unlikely - kesinlikle imkansız

    3. Çoğu hal, yer, zaman zarfları cümle sonunda bulunur ama anlama vurgu yapmak için cümle başına alınabilir:
    Dates - tarihler
    Days - günler
    This morning - bu sabah
    This afternoon - bu öğleden sonra
    Today - bugün
    Tomorrow - yarın
    This month - bu ay
    Nexy year - gelecek sene
    Quickly - hızlıca, çabukça
    Slowly - yavaşça, ağırdan
    Weekly - haftada bir, haftalık
    In Adapazarı - Adapazarı'nda
    At Karaman - Karaman'da
    Here - burada
    There - orada

    4. Her üç pozisyonda kullanılanlar:
    already, next , often, sometimes, soon.

#24.06.2008 17:08 0 0 0
  • yardımın için teşekkürler
#24.06.2008 17:35 0 0 0
  • paylaşımın için teşekkürler emeğine sağlık
#27.11.2009 14:43 0 0 0
  • çok teşekkürler
#27.02.2011 16:39 0 0 0