Solunum Sistemi

Son güncelleme: 03.07.2008 16:15


  • Havayla yasayan canlilarda , enerji olusturmaya yarayan fiziksel ve kimyasal islemleri gerçeklestiren sisteme solunum sistemi denir. Havayla yasar (aerob) bir organizmanin , yasam islevlerini sürdürebilmesi için çevresindeki havadan yada sudan oksijen almasi gerekir. Oksijen (O?) alis ve hücresel atik ürünü karbondioksiti (CO?)çevreye salis sürecine, " solunum" adi verilir. Bir hücreli çok küçük bir organizma, edilgen yayinim araciligiyla hücre zarindan yeterli miktarda oksijen alabilir ve ayni anda karbondioksit salabilir. Buna karsilik, çok hücreli organizmalar, dokularina O? saglamak ve CO? fazlasini atmak için , evrim geçirerek özel solunum sistemleri gelistirmek zorunda kalmislardir. Bu sistemler en az enerji harcayarak , genis bir ****bolizma gereksinmeleri dizisine iliskin islevleri yerine getirebilirler. Omurgasiz hayvanlarda , temelde ilkel olan gaz alis veris sistemleri vardir; bu hayvanlardan süngerler ve yassi solucanlar gibi en basitleri , solunum gereksinmelerini beden yüzeyinden gaz degis tokusuyla saglarlar. Toprak solucani gibi daha karmasik beden yapilari bulunan omurgasizlarda , beden yüzeyleri araciligiyla gaz degis tokusunun yani sira , oksijenlenmis kani bedenin daha derin kesimlerine tasiyan basit bir dolasim sistemi de bulunur. Böcekler gibi eklembacaklilarda , beden yüzeyine açilan ve iç dokularla baglantili soluk borularindan olusan ag biçiminde bir yapi vardir. Su böceklerinin ya da larvalarin soluk boru sistemleri , sudan oksijeni alma özelligini kazanmistir. Denizyildizinda gaz alis veris , boru ayaginda olur. Birçok omurgasizda , beden yüzeyinden disari bir çikinti biçiminde uzanmis tek bir hücre tabakasindan , damar bakimindan son derece zengin üst üste yigilmis tabakalara kadar , degisik biçimlerde solungaçlar vardir. Örümceklerin kitap akcigerleri , kitap yapraklari biçiminde doku levhalarindan olusur; hava, karindaki deliklerden girerek , bu levhalar arasinda dolasir. DERI, SOLUNGAÇLAR ve AKCIGERLER Basarili bir biçimde evrim geçirmis bütün solunum sistemlerinde , ortak bazi özellikler bulunur. Bunlardan birincisi , kan ile dis ortam arasinda etkili gaz yayinimina (difüzyona) olanak veren , damar bakimindan son derece zengin , büyük bir ince solunum zaridir. Ikincisi , beden dokularina yeterli oksijeni tasima ve oradan karbondioksiti alma yetenegi bulunan dolasim sistemidir. Üçüncü özellik , bu sistemlerde , solunum yüzeyi ile dolaysiz temas durumunda olan oksijeni yenileme yetenegi bulunmasidir. Bu baglamda , omurgalilarda üç çesit solunum sistemi gelismistir: Solungaçlar , akcigerler ve özel islev kazanmis deri bölgeleri (örtü). Akcigerler ve solungaçlar , embriyo evresinde içi disina dönmüs bagirsak bölümlerinden olustugundan , bu organlardaki solunum zari , beden içinde iyi korunmus bir durumdadir. Zarda , oksijen kaynagi ile kan arasinda bulunan akcigerlerde 0,36 - 2,5 mikronluk ve solungaçlardaki 0,30 - 3,0 mikronluk çok küçük uzaklik , yeterli gaz alisverisini güvence altina alir. Gerek akcigerlerde , gerek solungaçlarda , çevreye açilan delikler vardir. Akcigerler brons borularina, brons borulari da agiz ve burun bosluklarina açilan soluk borusuna baglidir. Gaz alis verisi , akcigerlerin içindeki hava keseciklerinde (alveoller) gerçeklesir. Solungaçlar , agzin arka tarafinda yer alir; agizdan giren su , solungaçlardan geçerek , solungaç yariklarindan disari çikar. Ikiyasayislilarda ve bazi baliklarda , derinin özel bir yapi kazanmis bölgeleri solunum zari islevi görür. Kan ve oksijen ulasimi. Bir solunum organi içinden akan kan , yeterli miktarda oksijen yüklenerek , onu organlara , oradan da karbon dioksit yüklenerek , geriye, solunum organina tasir. Kanin oksijeni tasimasi , hemoglobin araciligiyla olur. Hemoglobin , Antarktika baliklari disinda bütün omurgalilarda bulunan bir maddedir; iyonlasmis demir molekülleri içerir; oksijen dokulara , dokulara tasinmasi sirasinda geçici olarak bu demir iyonlarina baglanir. Türüne bagli olarak , kan , her 100ml'de 5-25 ml oksijen yüklenebilir. ****bolizma sirasinda dokularda olusan karbondioksit , kan plazmasinda , çözünebilir bikarbonat iyonlari (HCO? ? ) biçiminde tasinir. Solunum pompasi. Su / hava ara yüzeyinde oksijen , bir solunum pompasinin etkisiyle , sürekli olarak saglanir ve karbondioksit atilir. Solunum zarina taze havayi ya da suyu bu pompa saglar (soluk alma); buna karsilik , pompalama , oksijeni azalmis ve karbondioksit çogalmis suyu yada havayi uzaklastirir (soluk verme). Soluk alma ve soluk alma çevrimine "havalanma " (akciger içindeki hava ile disindaki havanin , degis tokumu) adi verilir. Çevrimin yinelenmesi sirasinda , içeri çekilerek zardan geçen havanin yada suyun bir dakikada geçen miktarina " dakika hacmi" denir; dakika hacmi , bir dakika içindeki solunum (solunum hizinin) ile har soluk alista geçen su yada hava miktarinin (gelgit hacmi) ürünüdür. Solunum hizinda , gelgit hacminde yada her ikisinde olusan degisiklikler , gaz alisverisini , hayvanin degisen ****bolizma gereksinimlerine uyum saglayacak biçimde düzenler. BALIKLAR Baliklarin çogu , agizlarinin içine ve solungaçlarinin arasina neredeyse hiç kesilmeyen bir su akisi saglayan bir çifte pompalama sisteminden yararlanirlar. Soluk alma sirasinda , agiz boslugunun tabani negatif bir basinç olusturarak , suyun agzin içine girmesini saglar. Solungaç kapaklari kapanir ve solungaç arkasi boslugu genisleyerek, solungaç arkasinda daha da büyük bir negatif basincin olusmasini saglar. Böylece, suyun solungaç yapraklari arasindan geçmesine olanak veren bir basinç farki olusur. Sonra , agiz tabani yükselerek , agiz boslugu içinde bu basinç farkini ve suyun akmasini sürdüren daha pozitif bir basincin olusmasina yol açar. Solungaç arkasi odaciginin içindeki basinç , çevredeki suyun basincini asinca , solungaç kapaklari açilarak , bayatlamis su disari atilir. Birçok balik , solunum için havaya da bagimlidir. Sözgelimi , yayinbaligi , kara üstündeki göçleri sirasinda yasamini deri solunumuyla sürdürür. Durgun sularda yasayan bazi baliklar , yüzey yayinimi dolayisiyla oksijenin oldukça yogun olarak bulundugu su - hava ara yüzeyine yakin durumda kalirlar. Daha baska türlerde , akcigerleri andiran yardimci solunum organlari gelismistir ve kanlari , yüksek derecede oksijen içerir. IKIYASAYISLILAR Ikiyasayislilar solunum için , deriden ve akcigerlerden , iribaslar ve semendergiller gibi bazilariysa solungaçlardan yararlanirlar. Bir türde genellikle yaygin olan sistem , o türün çevresine dayanir. Sözgelimi , temelde suya bagimli bir ikiyasayisli olan su kertenkelesi oksijenin %75 'ini derisi araciligiyla , geri kalan %25 'ini de akcigerleri araciligiyla saglar. Agaç kurbagasiysa , oksijenin %75'ini akcigerleri araciligiyla , geri kalan %25'iniyse derisi araciligiyla saglar. Karakurbagasinin solunumu , akcigerlerinin sismesini saglayan pozitif basinç pompasina dayanir. Agiz tabani alçalarak , hava burun delklerinden içeri emilir. Sonra burun delikleri kapanir; agiz tabani yukari kalkar ve havanin akcigerlerin içine girerek , akcigerlerin içine girerek , akcigerleri sisirmesini saglar. Soluk verme , akcigerlerin edilgin biçimde büzülmeleriyle gerçeklesir. SÜRÜNGENLER Sürüngenler , temelde akciger solunumu gerçeklestirirler. Bu yüzden, akcigerlerinde gaz alisverisine uygun büyük bir iç yüzey vardir. Esnek teller ve düz kas telleri , akcigerin sismesini ve sönmesini kolaylastirir. Karmasik solunum yollari , bir soluk borusu ile bronslardan olusur. Sürüngenlerde solunum pompasi , agiz boslugu kullanilarak degil , akcigerlerdeki hava basincinin , atmosfer basincinin altina düsürülmesiyle yaratilan emme gücüyle harekete geçirilir. Bir sürüngenin solunum çevrimi , üç evreden olusur: Soluk alma , solunumun bir süre durmasi (apre) ,soluk verme. Soluk alma sirasinda kaburga kafesi genisler ve girtlak araligi açilir; çevre havasinin basincina oranla , karnin ve akcigerlerin içindeki basinç düserek , havanin akcigerlere akmasini saglar. Hiçbir solunum hareketinin bulunmadigi solunumun bir süre durmasi evresinde , girtlak yarigi açilir; solunum kaslari gevser. Soluk verme , genellikle akcigerlerin edilgin biçimde büzülmesi sonucu olusur. Bununla birlikte , deniz kaplumbagalarinda ve kara kaplumbagalarinda , akcigerlerin esnek büzülmesini önleyen kati kabuklar bulundugundan , soluk verme ve soluk alma sirasinda , enerji kullanmalari gerekir. MEMELILER Memeliler , soluk borusundan , bronslardan ve akciger hava keseciklerinde sonlanan yaygin bronsçuklardan olusan çok gelismis bir solunum sisteminden yararlanirlar. Hava kesecikleri , asagi yapili omurgalilarinkine oranla çok daha küçüktür; bunun sonucu olarak , gaz alisverisi için önemli miktarda daha büyük bir nispi yüzey alani vardir. Akcigerlerin sismesi , solunum kaslarinin kasilmasiyla saglanir. Solunum kaslari kasildiklarinda , gögüs boslugunu genisleterek akciger içi basincini alçaltir ve havanin akcigerlere girmesine olanak saglarlar. Memelilerin soluk almalari sirasinda en önemli kaslari , diyaframdir. Diyafram , karin ve gögüs bosluklarini birbirinden ayiran , kubbe biçiminde , büyük bir kas tabakasidir. Çaba harcamaksizin solunum , solunum kaslarinin ve akcigerlerin gevsemeleriyle edilgen bir biçimde gerçeklesir. Hizli (ya da zorlamali) solunum zorunlulugu durumunda , solunum kaslarinin da çalismasi gerekir. KUSLAR Kuslarin solunum sistemi , yüksek ****bolizma hizina , uçma nedeniyle yüksek enerji harcanmasina ve büyük yükseltilerde yeterli oksijen saglanmasina gereksinmesine baska hiçbir canlida saglanmayan rastlanmayan bir kusursuzlukla uyum saglamistir. Asagi yukari sürekli gaz alisverisi saglayan bu sistem , isil düzenleme ve ileti bakimindan önem tasir. Sistem , iki akciger ile iki uzun hava kesecikleri dizisinden olusur. Gögüs ve karin bosluklarinin büyük bir bölümünü dolduran hava kesecikleri , kemiklerdeki akcigerlerden daha büyük bir hacim olusturan yardimci hava bosluklarina baglidir. Kuslarin , iki ana bronsa ayrilan soluk borusu , taze havayi akcigerlerden iki karin kesecigine iletir. Öbür hava keseciklerine havayi , ikincil bronslara tasirlar. Hava daha sonra akciger dokusuna geçerek , damar bakimindan son derece zengin çeperli küçük hava kanallarinin olusturdugu sik bir ag halindeki hava kilcal damarlarinda son bulan üçüncül bronslar tarafindan tasinir. Hava kilcal damarlari , memelilerdeki hava kesecikleri gibi islev görür: Her ikisi de gaz alisverisini gerçeklestirdigi yerdir. Bayatlamis hava ; akcigerlerden ön hava keseciklerin içine dolar ve soluk borusu araciligiyla disari atilir. Taze hava , hem soluk alma sirasinda , hem de soluk verme sirasinda hava kilcal damarlarindan geçer. Soluk alma sirasinda , solunum kaslari gögüs - karin boslugunu genisleterek , bütün hava keseciklerinin içindeki basinci düsürür. Taze hava , ön kesecikler disinda , bütün hava keselerine girer. O sirada bir miktar hava akcigerlere girerken , akcigerlerdeki bayat hava da , ön keseciklere geçer. Soluk verme gögüs - karin boslugundaki hava basincini yükselten solunum kaslariyla gerçeklestirilir. Bayat hava disari , çevreye salinir ve taze hava , hava keseciklerinden arka hava kesecikleri yoluyla akcigerlere iletilir. Kuslarda bu sürece , basindan sonuna kadar kas tabakasi yerine , bagdokusundan yapilma ince bir zar olan diyafram yardimci olur. Diyafram , gögüs çeperine yapisan kaslara baglanir ve bu kaslarin kasilmasiyla düzlesir. Kuslarda diyafram , soluk alma sirasinda akciger hacmini azaltirken , soluk verme sirasinda genisletir. Kuslarin akcigerleri , memelilerinkine oranla daha kati oldugundan , soluk alma ile soluk verme sirasinda , akciger hacminde az bir degisme olur. Buna karsilik , hava kesecikleri solunum sirasinda önemli miktarda siser ve söner . Uçus sirasinda , kus kanat çirparken soluk alma kanatlar yukari kalkarken , soluk vermeyse kanatlar asagi inerken olur. Kanatlarin inmesi gögüs kafesini bastirir ve bayatlamis havanin , ön keseciklerinden soluk borusu araciligiyla disari atilmasini saglar. SOLUNUM SISTEMI HASTALIKLARI Soru:Soguk , nemli yerlerde yasayanlarin solunum yollari enfeksiyonlarina yakalanma olasiligi daha mi yüksektir? Yanit: Evet. Sözgelimi dünyada kronik bronsitin en yüksek oranda rastlandigi ülke Ingiltere'dir. Bu , birçok etkenin önemini vurgular (sigara içenlerin çoklugu , hava kirlenmesi ), ama ikliminde rol oynadigi kusku götürmez. Kronik bronsitli hastalar bir süre sicak ve günesli iklimde yasadiklari zaman kendilerini çok daha iyi hissederler. Soru: Yazlari hep saman nezlesi oluyorum. Ama bir süredir , özellikle de geceleri islikli solumaya basladim. Doktorum bende astim oldugunu söyledi. Bunun saman nezlesi ile ilgisi varmidir? Yanit:Evet. Iki hastalik birlikte çok görülür ve birinin ötekine dönüsmesine sik rastlanir. Bu durumun geceleri ortaya çikmasi , ev tozu olarak tanimladigimiz ve 'toz akari'denilen asalagin yumurtalarini içeren tozlara alerjiniz olmasi olasiligini akla getiriyor. Astim gibi alerjik sorunlarin kaynagi olan bu asalak böcekleri yatak odasinda ve yataginizda kolayca saptayabilirsiniz. Soru: Günde iki paket sigara içiyorum. Her yil röntgen çektirerek kansere yakalanma olasiligini azaltabilir miyim? Yanit: Hastaligi yakalanma olasiligini ancak sigarayi birakmak ya da azaltmakla azaltabilirsiniz. Ama her yil röntgen kontrolünden geçmek , kanserin erken dönemde saptanmasina yarayabilir. Ama bu da sonucu umdugunuz kadar etkilemez. Röntgen yardimiyla baslangiç asamasinda fark edilen kanserlerin pek azi ameliyat edilebilir , oysa kesin iyilesme umudu ancak ameliyat edilebilen hastalar için geçerlidir. Akcigerlerin görevi , kandaki oksijeni temizlemektir. Soludugumuz hava içindeki oksijen hava keseciklerinden kana aktarilir. Gerekli oranda oksijenin alinmasi için havanin bronslardan geçerek akcigerlerin her yanina ulasmasi ve oksijenin kana kolayca karismasi için hava keseciklerinde sivi olmamasi gerekir. Bu kosullardan her hangi biri gerçeklesmedigi zaman solunum yollari hastaliklari ortaya çikar. Nedenleri Akcigerler , çevredeki havayi soludugundan , havadaki tehlikeli ve bulasici bilesenlerden de kolayca etkilenir. Bronslarin yüzeyini kaplayan mukoza tabakasi , bu tür enfeksiyonlara karsi koruyucu görevi yapar. Bu tabakayi kaplayan zarda yer alan akyuvarlar yabanci organizmalari ali koyarlar ve zarin yüzeyini kaplayan tüycükler (silia) dalgalanma hareketiyle bu molekülleri disari atarlar. Bati ülkelerinin çogunda doktorlarin karsilastiklari gögüs hastaliklarinin baslica nedeni sigaradir. Sigara dumani akcigerleri birkaç yönden etkiler: Basta bronslari kaplayan mukoza tabakasi tahris olur; bu durum tabakayi olusturan hücrelerde yapisal bozukluklara yol açar ve hücrelerde olusan degisiklikler denetimden çikarak kansere zemin hazirlayabilir. Ayrica tüycüklerin hareketleri durdugundan mukus disari atilamaz ve kronik bronsit olusur. Bütün bunlardan baska sigara , hava keseciklerinin çeperinde bozukluklar yaratarak , tedavisi olmayan amfizemin temelini olusturur. Sigara dumaninin yani sira , solunan bulasici etkenler , çesitli zatürree türleri ile akut bronsit ve tüberküloza yani vereme yol açabilir. Enfeksiyona neden olan organizmalari soluma olasiliginin herkes için esit olmasina karsilik , sigara içen kisilerin tüycükleri iyi çalismadigindan bedenin enfeksiyonlari temizleme yetenegi daha azdir. Bu yüzden çok sigara içenlerde gögüs hastaliklari daha kolay olusur. Akciger enfeksiyonlari kalici bozukluklar yaratabilir. Tüberkülozda cigerlerde yaralar ve bag dokusu olusur , zatürreede ise apselere rastlanilir. Yine tüberküloz ve bogmaca gibi enfeksiyonlar sonucu görülen bronsektazi yani brons genislemesi , akcigerlerin bir bölümünde brons çeperlerinin ve mukozanin zarar görmesiyle ortaya çikar. Hastaliktan etkilenen bronsta enfeksiyon odaklari belirir ve gögse kronik enfeksiyon yerlesir. Akcigerler , bedenin dis etkenlere karsi savunmasini saglayan bagisiklik sistemi yüzünden de hastalanabilir. Atopik ve alerjik kisilerde bagisiklik sistemi asiri etkinlik gösterir. Normal kosullarda bedenin bir dis etkene karsi savunmasi iltihap seklindedir. Alerjik kisilerde bu tepki normalden çok daha hizli bir biçimde gelisir ve bronslarin daralmasiyla astim ortaya çikar. Bu tip astim genellikle çocukluk çaginda görülür , ama ileri yaslarda (özellikle bronsit ve amfizemlilerde ) da ortaya çikabilir. Gençlerde alerjinin nedeni , sözgelimi ev tozu akari gibi tek bir alerjine (alerjiyi baslatan madde) baglidir. Ancak baska etkenlere bagli alerjilerde görülebilir. Bagisiklik sisteminin iyi çalismamasina yol açan bir baska hastalik grubu da akciger fibrozu'dur. Hava keseciklerine yerlesen iltihap , bunlarin , bag dokusu gelismesi yüzünden çalisamaz duruma gelmesine yol açar. Hastalik daha çok çevre kosullarinin etkisiyle ortaya çikar. Çiftçilerde samana karisan toz ve topraklar kus özellikle güvercin besleyenlerde kus pisliginde bulunan alerjenler akcigerlerde tipik bozukluklar yaratir. Kimi kisilerde ise hastalik , belirgin bir nedene bagli olmaksizin ortaya çikar. Belirtiler Akcigerlerde agriyi algilayan sinirler bulunmadigindan , akciger hastaliklari genellikle agrili degildir. Bu yüzden bazi hastaliklarin , özellikle tümörlerin fark edilmesi gecikir. Agrili belirti veren tek yapi , akcigeri saran plevra , yani akciger zaridir. Zatürree ve virüs enfeksiyonlari sonunda bu zarin iltihaplanmasi (plörezi) , yani zatülcenp , özellikle derin soluk alindigi zaman agriya yol açar. Akcigerlerdeki damarlarin pihtiyla tikanmasi sonucu olusan , akciger embolisi'nde de zatülcenpe benzer agrilar görülür. Bunun nedeni ilgili bölgeye kan gelmemesi yüzünden buradaki akciger zarinin iltihaplanmasidir. 'Pnömotoraks' denilen durumda ise akciger zari bosluguna hava dolmasi agriya yol açar. Aslinda akcigerler ile gögüs duvari arasinda akciger zarini olusturan iki zar tabakasindan baska bosluk bulunmaz. Ama bazen akcigerlerden sizan hava burada birikerek agriya , soluk darligina ve akcigerlerin büzülmesine neden olur. Öksürük Kuru öksürük yalnizca bronslarin iç yüzünü kaplayan dokunun iltihaplanmasinin belirtisidir , ama öksürük; aslinda akcigerlerden yabanci maddeleri atma amaciyla gerçeklesen bir reflekstir. Zatürree ile akut ve kronik bronsitin , tüberkülozun ve bazen de astim ile akciger fibrozunun tipik belirtisi öksürüktür. Öksürük sirasinda agizdan kan gelmesi durumunda , zaman geçirmeden doktora basvurulmalidir. Bunun nedeni bronsit gibi basit bir hastalik olabilecegi kadar kanser, tüberküloz , bronsektazi ya da emboli gibi ciddi sorunlarda olabilir. Öksürükten sonra en sik görülen belirti soluk darligidir. Soluk darligi , ya oksijen alisverisini bozan ve kisitlayan hastaliklar (zatürree , amfizem , akciger fibrozu , pnömotoraks sonucu akcigerin bir bölümünün büzülmesi yada kanser yüzünden bronslarin tikanmasi) ya da bronslara hava girmesini önleyen nedenlerle (astim ve bronsit) ortaya çikar. Astimin bir baska özelligi de bronslarin daralmasi sonucu ortaya çikan islikli solunumdur. Muayene Bazen hastaligin nedeni açikça bellidir .Ama çogunlukla hastanin ayrintili muayeneden geçirilmesi gerekir. kanser,tüberküloz ,pnömotoraks ve akciger apsesi ile cigerdeki kütle,asagi yukari her zaman röntgenle saptanabilir. Baska hastaliklarda ise röntgendeki degisiklikler bu kadar belirgin degildir. Akcigerlerin çalismasini incelemek için akciger fonksiyon testleri yapilir. Bunlarin en basiti akcigerlerden çikan hava miktarini ölçmektir. Bu test ,astim ya da bronsitten kaynaklanan daralmalari gösterir. Daha karmasik testlerde ise , her solukta akcigerlere girip çikan toplam hava miktarini belirleyen spirometreler kullanilir. Eger röntgen ya da hastanin özgeçmisi ile sikayetleri kuskulu bir durumun varligini gösterirse , doktor ,bronkoskopla cigerlerin durumunu inceler. Bu aygit bronslara kadar uzanan ve anestezi altinda hastanin cigerine indirilen bir tür borudur. Çogunlukla hastanin balgami da mikroskop altinda incelenir , tüberküloz bakterileri bu yöntemle saptanir. Hastaliktan süphelenilmesine karsilik alinan örnekte bakteri bulunmazsa , örnekten bakteri üretmek (kültür) denenir. Balgamda kansere özgü anormal hücreler de saptanabilir. Ayrica , yapilan kültür , zatürreeye tedavi amaciyla kullanilmasi gereken antibiyotigi saptamaya yardimci olur.
    Belirti Ani ates,gögüste agri,öksürük,kanli balgam terleme Çocuklarda:Ates,gögüsteki lenf bezlerinde sisme,kilo verme,öksürükve kanli balgam,bazen zatülcenp Gögüste gittikçe artan sikisma hissi ve soluk darligi. Sik görülen öksürük nöbetleri ve balgam çikartma Kan tükürm e öksürük soluk darligi,bazen astim Balgam(bazen kanli)çikararak öksürme.Ileri evrede zatürre ve akcigerde kismi sönmeyi izleyen bitkinlik,kilo verme ve isteksizlik Ani yüksek ates,ardindan kuru öksürük,bronslarda ve soluk borusunda yogun salgi,asirisoluk darligi Burun akmasi,gözlerde sulanma,öksürük,aksirik bogaz ve bas agrisi Üsüme,yüksek ates bademciklerde agri,bas agrisi, yutma güçlügü,çene ve boyunda agri.Bademcikler kirmizi ve sistir. Kuru,tahris edici,balgamli öksürük,hafif ates.Öksürük iki hafta sürebilir Hastalik Zatürre Verem (Tüberküloz) Amfizem Pnomökonyoz (akcigerin toz hastaligi) Akciger kanseri Laringortakeal Bronsit (krup) Nezle Bademcik iltihabi Akut bronsit Tedavi Yatak istirahati, antibiyotik,solunum egzersizleri Enfeksiyon ilaçla tedavi edilir.Ciddi durumlarda üç aya kadar uzayan hastane tedavisi,18 ay süreyleilaç tedavisi Kronik bronsit ve pnomokonoyoz gibi solunum hastaliklarinin sonucudur.Tedavi temiz hava,sigarayi birakma ve solunum egzersizlerinden olusur. Bu hastalik toz tanecikleri soluma sonucu görülen bütün hastalilari kapsar.Bazi tozlar zararsizdir,ama silisyum ve asbest akciger dokusuna büyük zarar verdiginden erken tedavi önemlidir. Tümör ameliyatla çikartilir,isin ve ilaç tedavisi uygulanir Çocukta hemen tibbi girisim gerekir.Hasteya antibiyotik verilir,bazen hastane tedavisi gerekebilir.Evde oda sicak tutulmali önerilen ilaçlar verilmelidir. Genellikle bir haftadan uzun sürmez.Ama bazen bronsit gibi sorunlar yaratabilir.Belli bir tedavisi yoktur.Aspirin ve antihistaminli ilaçlar hastayi rahatlatabilirHasta sicak tutulmali evden çikmamalidir. Antibiyotik yada sülfonamitler.Doktora basvurunSiddetli tedavi edilmeyen vakalar romatizmal atese dönüsenilir. Havasi kuru olmayan bir odada yatak istirahati.Bol sicak içecek.Gündüz balgam söktürücü ilaçlar gece öküsürük surubu


#03.07.2008 16:11 0 0 0
  • ßiLqiLér için Té$ékkürLér...
#03.07.2008 16:15 0 0 0