GELİN-KAYNANA NİÇİN GEÇİNEMEZ

Son güncelleme: 22.04.2012 12:51
  • Ne mutlu iyi geçinen, birbirine sevgi ve saygıda kusur etmeyen gelin kaynanaya !

    Gelin-kaynana çekişmesi; fıkraların, şakaların ve özellikle de dedikoduların en zengin malzemesi durumundadır.

    Gelinler kaynanalardan, kaynanalarda gelinlerinden hep yakınırlar. Sanki kendilerinin hiç hataları, kusurları, kırıcı hareketleri yokmuş gibi. Ama arada hakemlik yapmak isteyenler muhakkak ki iki tarafı dinlemelidirler. Dinleyince işler aslında daha çok karışır. "İki taraf da haklı" diyebileceğiniz gibi "İki taraf da haksız" demeniz daha çok ihtimal dahilindedir.

    Eskiden gelinlerin, oğulların, torunların, kayınpeder ve kayınvalidelerin aynı çatı altında yaşadığı yıllarda bu problem belki vardı; ama herhalde bugünkü boyutlarda değildi.

    Küçük anlaşmazlıklar olsa bile, her iki taraf ta bunu dışarıya yansıtmayacak kadar olgun, birbirlerine saygılı ve ölçülüydü.

    Problemler, yüz-göz olmadan çözülüyordu. Dilimize yerleşen "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" sözü eskilerin inceliğini gösteriyordu.

    Hem kayınvalide nasihat ederken dikkatliydi, aracı kullanarak telkinini yapıyordu, hem de gelin kayınvalidesini pür dikkat dinleyerek ders alıyordu.

    Günümüzde aileler kalabalık değil halbuki. Çekirdek aile yaygınlaşmış durumda. Hatta aynı evde oturmak bir yana, gelin ve kaynananın oturduğu şehirler bile ayrı olabiliyor. Buna rağmen kırgınlıklar, atışmalar, gerginlikler, hep yaşanıyor.

    Peki gelin ve kaynana daha çok nelerden şikayet ediyor? Problemli ailelerden örneklerle sayalım isterseniz.

    Gelinler ne diyor ?

    "Aslında evlenirken çok iyi niyetler taşıyordum. Bütün gayretimle kaynanamın gözüne girmeye çalışıyordum. Öyle ya onun kızı sayılırdım. Bu çabam 7-8 ay sürdü. Ama tüm gayretlerimin boşa gittiğini gördüm ve hayal kırıklığına uğradım. Kalbine girmeyi bir türlü başaramadım. Artık gayret göstermeyi de bıraktım. Çünkü fark etmediğini anladım. Şimdi bende soğuk ve resmiyim ona karşı..."

    "Öyle kırılıyorum ki ona, o gelmeden günler önce evi temizleyip düzenlemeye, güzelleştirmeye başlarım. Hiçbir gün "Tertemiz olmuş eline sağlık" veya "Teşekkür ederim, yorulmuşsun" gibi sözler işitmedim. Ama evin köşesinde bir parça toz görse, bir yolunu bulur lafı çarpar."

    "Yeni bir eşya alsam veya yeni bir kıyafet giysem, israfın yanlışlığından bahseder. Oğlunu maddeten zorladığımı hissettirir."

    "Zaten ilk gördüğünde küçümseyen bakışlarından ve ters davranışlarından, anlaşamayacağımızı anlamıştım. Ama toplumdaki gelin-kaynana anlaşmazlığı fikrini aşmak, önyargılardan arınmak istiyordum. Ama nişandan sonra kaprisleriyle beni ezmeye, aramızı açmaya başladı."

    "Sanki anne-oğul arasına kara kedi gibi girmişim muamelesi görüyorum. Telefonla görüşmemize dahi müdahale ediyor. Aramızdaki normalde olabilecek çekişmelere karışıyor, taraf oluyor. Oğluna çektirdiğimi söylüyor."

    Kaynanaların şikayetleri

    Kaynanalar da gelinlerinden çok dertli. Açtılar mı ağızlarını söylemedikleri kalmıyor.

    "Oğluma iyi bakmıyor. Buruşuk pantolonla, ütüsüz gömlekle, kopuk düğmelerle gezdiriyor."

    "Torunlarıma çok bağırıyor. Terbiyesiyle yeterince ilgilenmiyor."

    "Oğlumun parasını çarçur ediyor. Müsrif gelin."

    "Onu(gelini) kendim seçtim. Oğluma layık gördüm. O zaman ne iyi görünüyor, ne kibar davranıyordu! Şimdi oğlumu zır zır yiyip bitiriyor. Devamlı geziyor, işleriyle ilgilendiği yok."

    "Oğlumu bizden ayırmak istiyor. Kendisi istemediği gibi oğlumun bizimle görüşmesine bile tahammül edemiyor."

    "Oğlum evlendiğinden bu yana artık hatırımı sormuyor. Benimle eskisi gibi konuşmuyor, öpmüyor."

    Hangisi haklı ?

    Gelin-kaynana çekişmelerinde hangisini dinlerseniz ona hak veriyorsunuz. Bazen de Nasreddin Hoca misali "iki taraf da haklı" demek zorunda kalıyorsunuz.

    O zaman çözüm nedir? Ne yapmalı ki problem asgariye insin? Sakin, dengeli, huzurlu bir ilişki nasıl kurulabilir?

    İçe atmak çözüm mü ?

    Bazı kayınvalideler, "dik başlı" veya "küstah tavırlı" gelinleri karşısında başlarına geleni sineye çekme olgunluğunu gösterirler. Bazı gelinler de daha yumuşak başlı davranarak kayınvalidelerinin nispi hakimiyeti altında yaşamaya rıza gösterirler. İyi, ama bunlar gerçekten çözüm mü? Bu tavrı nereye kadar devam ettirebiliriz ki? "Sabret, başa gelen çekilir" düşüncesiyle dişimizi sıkarak sabretmeye çalışmakla mesele halloluyor mu? Gerek duygularımız, gerek bedenimiz bu boyun eğmeye razı değil. Bakın bir gelin hanım şunları anlatıyor:

    "Hep içime attım. Laf dokundurdu bir şey söylemedim. Kocamın yanında hakir gördü, seslenmedim. Çocuklarıma kızmama karıştı, aldırış etmedim. İşte şimdi sizin karşınıza sinir hastası olarak geldim. En ufak şeye kızıyorum. Sık tansiyonum yükseliyor. Arada başım çatlayacakmış gibi ağrıyor. Çocuklarımı gereksiz yere dövüyorum. Sonra pişman oluyorum, ama iş işten geçiyor. Uykularım bozuk. Ne olacak benim halim?"

    Bir kayınvalide ise şöyle diyordu: "Küstahlık etti, gençliğine verdim. Ters davrandı, lâf dokundurdu. bir şey demedim. Oğlumun yanında iyi davranıyor, yokken soğuk duruyor. Bu kadarını kaldıramadım, işte şimdi sinir hastasıyım."

    Ne yapmalı ?

    Aslında gelin-kaynana anlaşmazlığında her iki taraf ta sıkıntılıdır. Bu çekişme hayatı cehenneme çevirir.

    Meselenin halli, ne dik başlılıktan geçer, ne de aşırı yumuşak davranmaktan. Fıtrî, içinden geldiği gibi, tatlılıkla hareket etmek en uygun yoldur.

    Gelinlere düşen ne?

    Şimdi gelelim gelinlere düşen vazifelere:

    - Kendilerinin de bir gün kayınvalide olacaklarını hiç aklından çıkarmamalıdırlar. Bilmelidirler ki kocaları da bir ana kuzusudur. Yani kayınvalidelerinin çocuğudur. Kendisi çocuklarına nasıl bağlılarsa kayınvalideleri de öyle bağlı olacaktır.

    - Kayınvalidesine sevgi ve hürmette kusur etmemelidir. Çünkü o sevdiği, eşi olan insanın annesidir. Kayınvalidesinin memnuniyeti kocasını sevindirecek, aile birliği sağlamlaşacaktır.

    - Kayınvalidesinin bazı ters lâflarını kendi aleyhinde yorumlamamalı, hoş görmeye çalışmalıdır.

    - Arada yaş ve nesil farkı olduğunu düşünerek, kayınvalidesinin istek ve davranışlarını buna bağlayabilmelidir.

    - Kayınvalidesiyle iyi geçindiğinde kocasıyla da arasının daha iyi olacağını bilmelidir.

    - Kayınvalidesini bayramlarda kandil günlerinde ve aralarda sık sık arayarak gönlünü almalıdır.

    - Kocasının sık sık anne ve babasını görmek istemesinden rahatsızlık duymamalıdır. Düşünmelidir ki kendi oğlu evli olsa, o da sık gelmesinden memnun olurdu.

    Kayınvalide ile arada sorun çıktığında öncelikle kendisiyle hesaplaşmalı, kendini anlamaya çalışmalıdır. İğneleyici sözlerin, eleştiren bakışların niçin bu kadar rahatsız ettiği düşünülmelidir. Kayınvalide sözgelimi gelinin giydiği bir kıyafeti beğenmese ne olur ki, önemli olan kendisinin ve beyinin beğenmesidir.

    Başlangıçta bu şekilde davranmak, söylenenlere kulak tıkamak zor gelse de bütün bunlar zamanla öğrenilir. Aile içindeki barış ve mutluluk ortamı için bu davranış şekli çok önemlidir. Zaman zaman kırıcı davransa da kayınvalide, kocanın annesi ve çocukların da babaannesidir.

    Kayınvalidelere düşen ne ?

    - Kendilerinin de önceden gelin olduğunu, bu yüzden birçok sıkıntı çektiğini hiç aklından çıkarmamalıdır.

    - Sık sık geline laf atmaktan kaçınmalıdır.

    - Vara yoğa titizlenip, her şeye müdahale etmemelidir.

    - Gelinlerine ayrı bir hayat hakkı tanımalıdırlar. Gelinlerini serbest bırakmalı, evleriyle ilgili alacakları kararlara saygı gösterebilmelidirler.

    - Gelinlerinin ufak tefek hatalarını görmezden gelmeli, büyütmekten sakınmalıdır.

    - Gelini oğluyla arasına giren bir yabancı olarak görmemelidir.

    - Geline sevgi ile davranmalıdır, kızı saymalıdır.

    - Geliniyle arasında yaş ve nesil farkı olduğunu düşünerek, kendisine ters gelebilen hareket, söz ve davranışlarını buna bağlayabilmelidir.

    - Kendi gelinliğini hatırlayarak gelininden aynı hürmet ve bağımlılığı beklememelidir. Zamanın ve beklentilerin değiştiğini bilmelidir.

    - Gelini kendi evine sığınan bir garip gibi görmeli, incitmemeye çalışmalıdır.

    - Gelinin yaptığı işlerde beğendiklerini methederek gönlünü almalıdır.

    - Gelinin kendi akrabalarıyla sık görüşmesinden rahatsız olmamalıdır. Evli kızının kendisine gelmesinin kendisini ne kadar memnun edebileceğini hatırına getirmelidir.

    Oğula düşen ne ?

    Gelin ve kaynanaya düşen görevleri sıraladık. Peki oğula düşen görev yok mu? Gelin-kaynana ilişkisinde oğula da büyük görevler düşmektedir ;

    - Koca, muhakkak yatıştırıcı olmalıdır. Karısının ve annesinin birbiri aleyhine söyledikleri lafları diğerine aktarmamalıdır.

    - Karısının ve annesinin birbiri hakkında kötü zanlarını gidermelidir.

    - Arayı bulmakta dikkatli davranmalıdır.
#13.07.2008 01:47 0 0 0
  • Gelin kaynana sorunu birtürlü çözülemiyor,herikiş tarafta hoşgörülü olsa sorun ortadan kalkar.
#15.07.2008 19:19 0 0 0
  • Gelin kaynana sorununun cozumu taraflar arası hoşgörüye dayanır
#18.07.2008 02:35 0 0 0
  • sevenlerin arasını bozmasınlar....
#22.04.2012 12:51 0 0 0