O gözyaşının size bir "insaf", bir "vicdan", bir "yürek", bir "feraset" ve bir "GöNüL" olarak geri döneceğini biliyor musunuz?
Ağlayın, hemen ağlayın ve akıtın gözyaşlarınızı toprağa... Yoğurun gözyaşlarınızla toprağı ve sulayın... Gözyaşlarınızla yoğrulan ve sulanan toprak filizlensin, o filizleri de sulayın... Ve o filizlerden "gül" fidanları derilsin, rengârenk "gül" fidanları...Her taraf "güllük-gülistan"lık olsun gözyaşlarınızla... Ve "gül" insanlar yetişsinler o gülistanda, işi-gücü "gül" olsun onların, "gül alsınlar gül satsınlar, gülden terazi kursunlar, gülü gül ile tartsınlar..."
Ve,
Hemen ağlayın! Aynı zamanda bir "gözyaşı" Peygamberi olan son Nebî'nin "gül" kokan, "gül" pınarlarından "gülyaşı" olarak sizin için dökülen o mübarek "gözyaşları"nın hürmetine, hemen ağlayın...
Ve,
Asla, asla "timsah gözyaşları" olmasın "göz pınarlarınız"dan gelen gözyaşlarınız...
Ve,
Ağlayınız, bazen "için için", bazen "dışın dışın", bazen "sessiz sessiz", bazen "hıçkıra hıçkıra", bazen "hüngür hüngür", bazen de "bağıra çağıra", ama yeter ki ağlayınız...
"Ağlamaktan başka elinizden bir iş" gelse de ağlayınız gelmese de... Zira ki ağlamak "başlı başına bir iş" dir, hemi de çok ama çok önemli bir iş... Kendisine "husûsî" zaman ayrılması gereken önemli bir iş...