Cografi bakımdan Kuzeydogu Anadolu, bölgesel bakımdan ise Dogu Karadeniz olarak adlandırılan bölge, tarihi süreçte çesitli kültürlerin etkisi altında kalmıstır. Objektif dil ve kültür çalısmalarının yetersiz olması, bölgenin beslendigi dil ve kültür kaynakları konusunda yeterince aydınlanmaya imkan vermemistir.
Mahalli kelimeler; yörede konusuldugu halde Türkiye Türkçesi'nde bulunmayan veya bulundugu halde farklı anlam ifade eden kelimelerdir. Trabzon ve Rize yöresinden yapılmıs ve yayınlanmıs olan derleme ve sözlük çalısmaları ile Rize'nin Çayeli ilçesindeki kisisel bulgular arastırma için esas alınmaktadır..
Kudret Emiroglu'nun Trabzon-Maçka mahalli kelimeleri üzerinde yaptıgı arastırmada, Türkiye Türkçesi'nden farklılasan mahalli kelimelerin %33,9 ile en büyük oranının yine Türkçe kaynaklı oldugu tespit edilmistir. 6kinci en büyük oran ise %25,6 ile kaynagı bilinmeyen kelimelerdir. Ayrıca, %9,6 Arapça, %7,1 de Farsça kökenli kelimenin Dogu Karadeniz mahalli kelimeleri arasında yer aldıgı tespit edilmistir. Buna karsılık %16,8 gibi bir oranda da Rumca kaynaklı kelimeler oldugu görüsüne varılmıstır.1
Batı Trakya Türkleri ile istanbul Rumları müstesna olmak üzere, bütün Müslüman Türklerin Türkiye'ye, bütün Rumların da Yunanistan'a göçmesi esasına dayalı 1924 tarihli nüfus mübadelesi öncesinde, yörede önemli bir Rumca konusan nüfus oldugu dikkatlerden kaçmamalıdır. Bu nedenle, yüzyıllar boyu bir arada yasamanın getirdigi kültürel etkilesim sonucu, bir kısım Rumca kelimelerin yörede varlıgını devam ettirmesi de gayet dogaldır. Kaynagı bilinmeyen kelimeler, tarihte kaydedilen ve günümüze kadar ulasmayan, ancak o tarihte kendilerine ait dilleri olan çesitli Karadeniz halklarının kalıntısı olmalıdır.
M.Ö.401 yılında Perslere karsı yapılan savasta yenilen ordunun içinde bulunan Ksenofon, "onbinlerin dönüsü" adıyla tarihe geçen olayda, Dogu Anadolu'dan Trabzon'a gelislerini ve Ordu'ya kadar olan seyahatlerini anlatmakta ve buralardaki halklar hakkında bilgi vermektedir. Ona göre bu tarihlerde yörede; Skythenler (iskitler), Makronlar, Kolkhlar, Driller, Mossynoikler, Khalybler ve Tibarenler yasamaktadır. Ayrıca, Ksenofon'un görmedigi Trabzon'un dogu tarafında, bu tarihlerde Moskhiler ve Heptakomentler adlı iki halkın daha var oldugu tarihe geçmistir.
Helenler, tarihi olarak bugünkü Yunanistan'ın bulundugu cografyada yasayan ve anavatanı bu bölge olan bir halktır. Ancak, M.Ö.8. yüzyılda ticaret amacıyla Karadeniz'e geldikleri, buralarda ticaret kolonileri kurdukları ve Karadeniz balıklarını tuzlayarak ülkelerine gönderdikleri bilinmektedir.
Tarihsel yerlesim alanı Karadeniz olmayan, ticari amaçla sehir merkezlerinde koloniler kuran ve dogal olarak iç kesimlere yerlesmeyen Helenler'in, bölgeye ilk ilgi duydukları tarihlerde (M.Ö.8 yüzyıl) Karadeniz'in kuzeyinde Kımmerler hakimdi. M.Ö.8.yüzyılın sonlarına dogru Orta Asya'dan gelen iskitler'in baskısı ile Kımmerler'in Dogu Anadolu'ya ve Karadeniz'e dogru aktıkları ve buralardaki Helen kolonilerini yok ettikleri belirtilmektedir.
Dogu Karadeniz'de, ticaret amacıyla kurulan kolonilerden sonra, ilk yerlesik Helen varlıgı, 1204′te Latinlerin (Katolik Hıristiyanlar) istanbul'u isgal etmeleri sonucu, istanbul'dan kaçan Alexios Komnenos'un Trabzon'a yerlesmesi ile ortaya çıkmıstır. Bu yerlesme, Komnenosların akrabası olan Gürcistan Kraliçesi'nin, çogu Kıpçak Türkü olan ordusuyla verdigi destek sayesinde olmustur.Trabzon'un fethinden önce ve sonra, Dogu Karadeniz, gelen Çepni, Akkoyunlu gibi Oguz-Türkmen boyları ile Türklestirilmistir. Doç.Metin Karaörs, Dogu Karadeniz'in Türklesme biçimini tek cümle ile özetlemistir. Buna göre; "Kuzeydogu Anadolu bölgesinin halkı, Güney Azerbaycan'dan gelen OGUZ Türkleri ile Kafkasya üzerinden gelen KIPÇAK Türkleri'nin karısmasından meydana gelmistir."
Kafkasya ve Dogu Karadeniz'in, daha sonraki yıllarda da basta Peçenek, Kuman ve Kıpçak Türkleri olmak üzere, çesitli Türk kavimlerinin gelip yerlestikleri bir yöre oldugu unutulmamalıdır. Bir baska önemli nokta, yörede yasayan akrabaların, hemen hepsinin atadan-dededen anlatılarak gelen bir göç hikâyesine sahip oldukları; kiminin Erzurum'dan, kiminin Bosna'dan, kiminin Bagdat'tan, kiminin Kars'tan gelip yöreye yerlestikleri yönünde atalarından nakil bilgilere malik bulundukları bilinmektedir. Yakın tarihlere atfedilen göç hikâyeleri bakımından, yörenin tamamında aynı özelligin var oldugu görülmektedir.
Gologlu'nun tespitini dogru sayarsak, M.S.I. yüzyıldan itibaren Güney Kafkasya'da yasanan 19 asır gibi büyük zaman diliminin, muhtemel bir kültürel kaynasma etkisi olacagı açıktır. Muhtemelen bu kaynasma etkisiyle, Lazca diyalekti, bugün Gürcüce, Megrelce ve Svanca ile birlikte Güney Kafkasya dil grubunun bir üyesi olarak kabul edilmektedir. Bu durumda, ister M.Ö.I. yüzyılda göç eden kitle isterse sonradan kabileler halinde çesitli yörelerden göçen kitleler bakımından degerlendirilmis olsun, Lazca'nın Gürcüce-Megrelce kaynaklı kelimelerinin büyük oranda sonradan ögrenilmis oldugu sonucuna varılabilmektedir.Her bir yerlesim biriminde, kullanılan Türkçe kelime grupları ve bunların söylenisinde kullanılan sive bakımından farklılıklar tespit etmek mümkündür. Bunun bir sebebi de, yörenin özellikle batı taraflarına yönelik göçlerin çok eski tarihlere dayanmaması ve homojenlesme için yeterince bir arada yasanmamıs olmasıdır. Bu yüzden, mahalli kelimelerin bir kısmı bazı yörelerde mevcut iken, bazı yörelerde bilinmemekte, buna karsılık bu yörelerimizde de baska Türk kökenli mahalli kelimeler bulunmaktadır.
MAHALLi KELiMELER
Dogu Karadeniz yöremizde kullanılan mahalli kelimelerin, Türk Dünyası lehçeleri ile özdesligi tespit edilebilen bazıları, alfabetik sıraya göre asagıda sıralanmıstır.
Aba
Aba kelimesi, abla, büyük kız kardes anlamında yörede kullanılmaktadır. Eski Uygur Türkçesi'nde aynı anlamda "apa" seklinde, Divan-i Lügati't Türk ve baska bazı eski Türkçe kaynaklarda; "ana", "ebe" ve "nine" anlamlarında "apa" ve "aba" biçiminde mevcuttur.
Abıca
Trabzon Besikdüzü tarafında "abla, büyük kıza kardes" anlamında kullanılmaktadır. Amca kelimesinin "apa ecesi" tamlamasından meydana geldigi arastırmalarla ortaya konulmustur. Trabzon agzındaki bu kelime için de "apa ecesi" yapısını düsünmek mümkündür. Üstelik "ece" bir kadın unvanı oldugundan, bu yapının eski Türkçe'den kalan bir yapı oldugu anlasılmaktadır.
Abramak
Yörede "abramak" veya "avramak" seklinde kullanılan bu kelime,; becermek, hakkından gelmek, korumak, idare etmek ve yetmek gibi anlamlara sahiptir. Türk Dilinin Etimolojik Sözlügü'nde "basarmak", Trabzon-Maçka Etimolojik Sözlügü'nde" yetismek, büyümek" anlamında yer almaktadır.
Açan / haçan
Yörede "ne zaman ki", "dıgı vakit" anlamında haçan ve açan kelimelerine rastlanmaktadır. Bütün eski Türkçe kaynaklarda "kaçan" seklinde; "ne zaman", "vakta ki", "ne zaman ki", "her ne zaman", "nasıl", "ne suretle" gibi anlamlarda yer almaktadır.
Agır ayaklı
Yörede "yükli" ve "iki canlı" tabirleri ile birlikte gebe (hamile) anlamında kullanılmaktadır. Daha çok, dogurması yakın olan gebeler için kullanılır. Baskurt Türkçesi'nde; "avır ayaklı" ve "avırlı", Kazak Türkçesi'nde; "ayagı avır", Tatar Türkçesi'nde; "avırlı" olarak yer almaktadır.
Ag / agmak
Yörede "yükselmek" anlamında "ag" ve "agmak" kelimelerine rastlanmaktadır. Eski Uygur Sözlügü'nde (Caferoglu), "yükselmek", "kalkmak", "yukarıya çıkmak" anlamlarında, Divan-i Lügati't Türk'te "yükselmek" anlamında, Yeni tarama Sözlügü'nde "çıkmak", "yükselmek" anlamında yeralmaktadır.
Aga / aka
Yörede "aga" ve "aka" olarak kullanılan kelime, agabey, büyük erkek kardes anlamındadır. Bütün eski Türkçe kaynaklarda "aga" ve "aka" agabey, büyük erkek kardes, bazen de "baba", "ata" , "efendi", "büyük" ve "amir" anlamlarında yer asmaktadır.
Agı / agu / avu
Agı, agu veya avu seklinde yahut "agulamak", "avulamak" seklinde kullanılan kelime zehirlenmek anlamındadır. Baldıran bitkisine de "agu otu" denilmektedir. Bütün eski Türkçe kaynaklarda "agu", "agu" yahut "agı" olarak zehir anlamında mevcuttur.
Agnamak
Hayvanların toprakta yatıp yuvarlanmasına yörede "agnamak" denilmektedir. Eski Uygur dilinde agınamak/agnamak; arkası üstü yere sürtünmek, debelenmek, kıvranmak seklinde yer almaktadır. Divan-i Lügati't Türk'te hayvanların yerde yatıp debelenmesi, kekemelesmek ve dili tutulmak anlamlarında, diger kaynaklarda da debelenmek, yatıp yuvarlanmak anlamında yer almaktadır.
Aguz
Yeni dogum yapan hayvanların ilk günlerinde sagılan yapıskan süte yörede aguz denilmektedir. Divan-i Lügati't Türk'te "aguz" memeli hayvanların dogurdugu zaman verdigi ilk süt, Yeni Tarama Sözlügü'nde doguran hayvanın ilk sütü olarak yer almaktadır.
Al
"Al" kelimesi, Trabzon yöresinde "hile" anlamında kullanılmaktadır. Eski Uygur ve taramasözlüklerinde "hile" ve "aldatma" seklinde yer almaktadır.
Apartmak
Yörede; çalmak, asırmak, alıp kaçmak, habersiz götürmek, gizlice almak gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Divan-i Lügati't Türk'te "abıtmak" gizlemek, saklamak, örtülmek anlamlarında, Yeni Tarama Sözlügü'nde "aparmak" seklinde ve götürmek, alıp götürmek anlamlarında yer almaktadır.
Argaç
Dokumalarda çözgü üzerine enliligine atılan ip anlamında yörede kullanılmaktadır. Divan-i Lügati't Türk'te "arıs arkag" dokumanın yanlamasına atılan ipleri anlamında, Yeni Tarama Sözlügü'nde "argaç" ve "argaç" olarak, dokumacılıkta bezin enine atılan iplik, atkı anlamında yer almaktadır.
Arık
Arık kelimesi zayıf anlamında, arıklama da zayıflama anlamında yörede kullanılır. Bu kelime, Baskurt, Kazak, Kırgız, Özbek ve Tatar dillerinde aynı sekilde "arık" olarak yeralırken, Türkmen dilinde "arrık" ve Uygur dilinde de "oruk" seklinde yer almaktadır.
Ayakyolu
Yörede tuvalet anlamında kullanılan bu kelime, Baskurt ve Tatar Türkçeleri'nde aynı sekilde "ayak yulı" olarak mevcuttur.
Basmak
Basmak, Trabzon yöresinde "ayakkabı" anlamında kullanılmaktadır. Divan-i Lügati't Türk'de "basmak" ayakkabı anlamında, Türk Dilinin Etimolojik Sözlügü ve Yeni tarama Sözlügü'nde"basmak/pasmak" seklinde ve ayakkabı anlamında yer almaktadır.
Batır
Yigit, kahraman, cesur anlamında yörede kullanılmaktadır. Eski Türk Yazıtları'nda "batur" seklinde ve kahraman anlamında, Yeni Tarama Sözlügü'nde "batur" olarak ve yigit, kahraman, cesuranlamında, baska bazı kaynaklarda ise "bagatır" olarak ve yine "yigit" anlamında yer almaktadır.
Bildur
Dogu Karadeniz'de "geçen sene" anlamında kullanılır.25 Genelde "bildur sene" seklinde kullanılısına rastlanır. Yörenin bazı bölümlerinde "bıldır" yahut "buldur" olarak da görülür, ancak genel kullanım "bildur" seklindedir.Lazca konusan yörede, "bildir" olarak kullanılmaktadır.Azeri ve Türkmen lehçelerinde "bildir", Baskurt, Kazak, Kırgız ve Tatar Türkçelerinde "bıltır", Uygur Türkçesi'nde ise "bultur" olarak kullanılır.
Bogirdak / bagirdak
Çocugun düsmemesi için besige veya salıncaga baglanan enli kusak anlamında yörede kullanılmaktadır. Divan-i Lügati't Türk'te "bagırdak" seklinde ve kadın gögüslügü anlamında, Yeni Tarama Sözlügü'nde "bagırdak" olarak ve besik bagı anlamında yer almıstır.
Boran
Fırtınaya yörede "boran", siddetli kar yagısına da "kar boran" denir. Baskurtça'da fırtına için "ıjgır buran", Kazak, Kırgız, Özbek ve Uygur lehçelerinde "boran", Tatarca'da "kar buranı", Türkmence'de de "tupan" denilmektedir.29
Bölme
Yörede eski ahsap evlerin odaları için yaygın olarak kullanılan bir sözcüktür. Bazen "bulme" ve iyidere tarafından "burme" seklinde kullanımı da görülmüstür.
Bulak
Bulak, yörede çesme anlamında kullanılmaktadır. Eski Uygur Türkçesi Sözlügü ve Yeni Tarama Sözlügü'nde "bulak" seklinde ve kaynak, pınar, çesme anlamlarında yer almaktadır.
Cibgir
Yörede yaramazlık yapan çocuklar için "cibgir" yahut "cipkir" kelimesi kullanılmaktadır.
Çagana
Yöre derelerinde ve denizde yasayan "yengeç"e verilen isimdir. Azerbaycan'da yengeçe "harcang", Kırgıs lehçesinde "su çayanı", Kazak lehçesinde ise "suv sayanı" denilmektedir. "Çagana" kelimesi "çayan" kelimesinden geliyor olmalıdır.
Çal
Yörede "ala renk" anlamında kullanılmaktadır. Ayrıca, tam olarak bir renkten olmayıp ona benzeyen renk için; "yesile çalıyor", "sarıya çalar" gibi tabirler kullanılmaktadır. Divan-i Lügati't Türk'te "çal" alaca, kır anlamında, diger kaynak sözlükler de ise gri yahut beyaz anlamında yer almaktadır.
Çaput
Çaput kelimesi yörede eski bez parçası anlamında kullanılmaktadır. Divan-i Lügati't Türk'te "çapgut", eski bez parçası anlamında, Yeni Tarama Sözlügü'nde "çapıt" paçavra, çaput anlamında yer almaktadır.
Çaruk
"Çaruk" yahut "çarık", yörede hayvan derisinden yapılan ilkel ayakkabı olarak kullanılmıstır. Yöredeki atma türkülerden "çarık" kelimesinin kullanımına örnek:
"Atma türki atarum,
Yüreguni yakarum
Eski çaruklarumi,
Bogazuna takarum.
Divan-i Lügati't Türk'te bu ifadenin tam da Dogu Karadeniz sivesi ile "çaruk" olarak yer alması ilginçtir.
Çasıt
Yörede "çasıt" ve "çasot", casus, "çasıtlamak" casusluk yapmak anlamında kullanılmaktadır. Özellikle "kız ile erkek arasında haberci" anlamında da kullanılır. Yeni Tarama Sözlügü'nde "çasıt" casus anlamında, eski Uygur Türkçesi Sözlügü'nde "çasıt" iftira, leke anlamında yer almaktadır.
Çaynik
Çaydanlık kelimesi, yöresel kullanımda kısalarak çaynik halini almıstır. Azeri Türkçesi kelimeyi aynı sekilde "çaynik" olarak kullanırken, Baskurt'ça "seynük", Kazakça "saynek", Tatarca "çeynik", Kırgızca, Özbekçe, Türkmence ve Uygurca ise "çaynek" olarak kullanmıstır.Lazca konusan yöremizde; "çarniki", "çanigi"44 ve "çayniki"45 olarak ve çaydanlık anlamında mevcuttur
Yörede solucana bu mahalli isim verilmektedir. Tatar Türkçesi'nde solucan için "çilu" denilmektedir ki birbirine çok yakın iki söyleyis sözkonusu olmaktadır. Lazca'da yılan yavrusu için "çiçila" kelimesi kullanılmaktadır48 ve bu iki ifadenin aynı kaynaga dayandıgı anlasılmaktadır.
Çin
"Öz", "katıksız" anlamında Trabzon Vakfıkebir taraflarında kullanılan bir kelimedir. "Çin" kelimesi Kıpçak Türkçesi'nde "hakikat", gerçek" anlamında yer almaktadır.49 Ayrıca, Divan-i Lügati't Türk'te "çing" olarak ve "dogru, gerçek, sahih" anlamında, diger eski Türkçe kaynaklarında da "dogru, gerçek ve halis" gibi anlamlarda yer almaktadır.
Çise
Hafifçe yagan ince yagmur anlamında yörede "çise" kelimesi kullanılmaktadır. Bu kelime, Kıpçak Türkçesi'nin bir kalıntısı olarak "ciy, ince yagmur" anlamında tespit edilmektedir.
Çıt
Trabzon yöresinde "basörtüsü" anlamında kullanılmaktadır. Divan-i Lügati't Türk'te "çit" olarak ve "üzeri alacalı Çin ipeklisi" anlamında, Yeni tarama Sözlügü'nde "çit" olarak "bir çesit yerli kumas,yazma, yemeni, basma" anlamlarında yer almaktadır.
Çivit
Çekirdek ve özellikle de kabak çekirdegi anlamında yörede "çivit" kelimesi kullanılmaktadır. Türkmen Türkçesinde çekirdek için "çigit" kelimesi, Azeri dilinde çeyirdek", Baskurt dilinde"yimis", Uygur dilinde ise "çikildek" kelimeleri kullanılmaktadır.
Çöpür
Yünün kirli ve çöplü yerleri yahut keçi kılı anlamında yörede kullanılmaktadır. Divan-i Lügati't Türk'te "çübür" olarak ve keçi kılı anlamında, Yeni Tarama Sözlügü'nde "çöpür" olarak ve yine keçi kılı anlamında yer almaktadır.
Dalda
Dalda", yagmur, günes ve rüzgârın etkileyemedigi gizli, kuytu yer, kenar, saklanacak yer, agaç, bina gölgesi ve gölge anlamında yörede kullanılmaktadır. Türkçe'ye Mogolca'dan geçen bu kelimeye tarihi metinlerden Çagatayca'da rastlanmaktadır. Yeni tarama Sözlügü'nde "dulda" (dalda),saye, himaye anlamında yer almaktadır.
A
Abrul Nisan
Abuş Şapşal
Accuk Azıcık
Aclanmak Acıkmak
Adref Etraf
Afkurmak Havlamak
Ağanamak İnlemeK
Ağarlamak Ağırlamak
Ağıl Küçükbaş hayvan ahırı
Ağırşak Eğerceğin yuvarlak parçası
Ağrı -den doğru anlamında bir edat
Ağuşuk Yarı açık
Ahaca İşte burada
Akak Ormanda artık suyu olmayan, dibi taş, eski su yolu
Akınmak Kaymak
Akunduruk
Akunduz
Alaf Hayvana verilen bitki demeti
Alamuk Yağmurdan sonra güneşin bulutların arasından tesirli bir şekilde vurması
Alemeşkere Alenen, insanlar görecek-duyacak şekilde
Allahu Alem Allah bilir (tahminlerde kullanılır)
Andır İşe yaramaz, fena, kötü
Andır galsın Yerin dibine geçsin
Angaz Büyük, ağır ve hantal eşya
Anlak Meydan
Annaklamak Gözlemek, bakmak
Angıramak 1) Avazı çıktığı kadar bağırmak
2) Eşeğin anırması
Aranko Boş boş, serseri gibi gezen
Argış
Arkulu Paralel
Arkurulamak Yan tarafa doğru gitmek
Aşana Geleneksel evlerde mutfak
Aşar Turşusu kurulan madde
Aşki Tevekkeli
Atlamak Ayıklamak
Ateşlük,Ateşlik Geleneksel evlerde ateşin yakıldığı kısım
Avara Boş gezen
Avu, Ağu Zehir
Ayam Hava, hava durumu
Ayama Lakap
Ayu Ayı
Azuk Yiyecek
B
Bacca, bahça Bahçe, fındık bahçesi
Bad Koyun geceleme yeri
Bardabaş Çok gürültü yapan kişi
Başşak, Soğlama Fındık toplandıktan sonra geri kalan artıklar
Bayak Az önce, demin
Bece Bu gece
Bed Kötü, çirkin
Bek Sert
Belertmek(gözünü) 1) Gözlerini iyice açmak
2) Gözünü açarak korkutmak
Bere,pere Koyunların sağıldığı yer
Besbelli Herhalde, belli ki
Beter Çok, fena
Bezene Bezelye
Bıldır Geçen sene
Bibi Büyük hala
Bileki İçinde ekmek yapılan çamurdan kap
Bitduma,Citduma Azıcık
Boydak Tek başına, başıboş
Bozaltı Alaca karanlık
Böce,Böğce Fasülye
Böğün Bugün
Bulaşuk İspiyoncu
Buymak Üşümek
Buzakluk İnek rahmi
Büngüldemek Yerinde duramamak, oynamak
C
Caht Gayret, çaba
Camış Bir büyükbaş hayvan türü
Caplama Fraktıya yatay olarak çakılan çıta
Caranak Sağanak yağmur
Caydak Tek başına, yalnız
Cazı,Cazi Cadı, fesat kadın
Ceccal Çok yaramaz çocuk, deccal
Celecoş Keş'ten yapılan bir tür yemek
Cenik Giresun Dağlarının kuzeyinde kalan yöre ve bu yöredeki köyler
Cereme Zahmet, eziyet, sıkıntı
Cıbban Alkış
Cıbıldak Çıplak
Cıdık Tuzak
Cıftır gibi Çok hızlı bir şekilde
Cılga İnce su yolu
Cımbış Komik, şaka
Cıngıl Bir nevi tenekeden yapılmış kulplu su kabı
Cırıtta Bir tür hamur kızartması
Cırıtta gibi uşak Su gibi delikanlı
Cırmak,cıymak Ağaç kökünün uzantıları
Cıscıbıl Çırılçıplak
Cıvırtmak İshal olmak
Cicük,Cicik Meme
Cidduk, Cıddık, Cındık Ufaklık, sevimli çocuk
Cinibiz Keskin zekalı, hafızası kuvvetli
Citduma,Bitduma Azıcık
Cilim Çok yapışkan bir tür çamur
Cimbar Harabe yer
Cimcük,Cimcik Çimdik
Ç
Çakal Yağmuru Aniden bastıran kısa süreli yağmur
Çakır Bir bayan ismi
Çakır Gözlü 1) Renkli gözlü 2) Ela gözlü
Çalpamak Çalkalamak
Çangal Fasülye sırığı
Çapula Eskiden giyilen bir tür ayakkabı
Çaput Eski elbise
Çara İnekten gelen akıntı
Çaruk Ayakkabı
Çatmak Rastlamak, rast gelmek
Çavgun,Çağulgun Esintili yağan yağmur
Çaytak Bacakları dışa doğru eğri kimse
Çeç 1) Ayıklanmış fındık 2) Madeni para
Çekek Küçük gemi barınağı
Çencik, Çencük Kapı mandalı
Çentiği Dasdar'dan yapılan bir tür çanta
Çentik, Çentük Çizik
Çepni Çepniler, Türkiye Türklerinin ataları olan oğuzlar'ın 24 boyundan Üçoklar'ın Gökhan kolundan , dört oğuldan biridir. (Bayındır, Peçenek, Çavundur, ve Çepni)
Çettüğüm Kördüğüm
Çerkez Bıçağı Yöreye özgü hamsiye benzer küçük bıçak
Çıpırtlak Çok renkli, rengi parlak, alacalı bulacalı
Çiğsenti İnce yağan yağmur, çiğse
Çileklik Çalı çileği. Yaprağından çorba yapılır
Çimmek Yıkanmak, yunmak
Çitemek Dikmek, tutturmak
Çivit Limon, mandalina gibi meyvelerin çekirdeği
Çort Dikenlik yer
Çotanak Birkaç fındıktan oluşan fındık demeti
Çöğör Mısırın biçildikten sonra toprakta kalan kısmı
Çölük Küçük ağaç parçası
Çömen Otluk
Çöten Darı anbarı
Çömez Ufak çocuk
Çükelik,Çükelük Çökelek
Çürük Ayı Temmuz ayı. Ağustos ve Temmuz çürüklük ayları olarak bilinir.
D
Da Anlamı güçlendiren ek
Dadduk Sevimli, tatlı
Danil Geveze, dangalak
Darlanmak Sıkılmak, bunalmak
Dasdar Yün kilim
Davun Kötü, andır
Dazıratmak
Debertmek Debelenmek
Değermen Değirmen
Depebızdık Takla
Derbey Bir tür lastik ayakkabı
Deydağa İşte orada
Deyha İşte şurada
Dibek Tahıl tanelerini dövmeye yarayan taştan oyulmuş araç
Dibek,Depük Kuru
Dibleğ Giresun'a has bir yemeğimiz
Dişemek Yontmak, keskinleştirmek
Divrin Bir ağaç türü
Divron Ucu V şeklinde uzun sopa
Dizlik Uzun erkek donu
Dobuç Sivriliğini kaybetmiş, körelmiş
Dodoli Pipi
Dozik Dangalak
Duman Sis
Dundar Üstü kapalı yer, sığınak
Düdek Ham, olmamış meyve
Düşün Mola, ara
E
Ebeguşağa Gökkuşağı
Ebrimek 1) Erimek 2) Eskimek
Efrini almak Acıdan dolayı aklını almak
Eğercek Yün eğirme aleti, kirman
Eğratlık Bir tür imece
Ehel Ehil, usta
Ekinci Güneyli (Şebinkarahisar, Alucra, Çamoluk, Gümüşhane yöresi insanı)
Elçi Evlilikte aracılık eden kişi
Elguvan Mor renkli bir çiçek, ergüvan
Encamı Topu topu
Enük Kedi köpek yavrusu
Eşkere Alenen, açıktan
Eteklik, Eteklük Etek
Evlürmek Yetmek
Evsi, Öğseğ Bir kısmı yanmış odun parçası
Evşün Ekmek çevirmeye yarayan alet
Evza Kibrit
Ey Bir seslenme edası
Ey vermek Seslenmek, çağıran kişiye cevap vermek
Eyhe Sana göre hava hoş
Eylenmek Oyalanmak
F
Fagaz Bir armut türü
Fanila Kollu atlet
Farfara Bir tür meşale
Farimek Hafiflemek, rahatlamak
Faşırtı Parazit, Cızırtı
Fayrap Birden alevlenen ateş
Felfekiç Paramparça
Fene Çok
Fer Derman, hal, kuvvet
Feşel Yaramaz
Fetir Sac üstünde yapılan bir çeşit kızartma
Fırfıkıç Ağzına kadar dolu
Fırıç Pişmiş meyve
Fırtana Fırtına
Fışkı Dışkı
Fışırtmak Fırlatıp atmak
Follamak Kabuğunu ayıklamak
Foni Bir ucu geniş, bir ucu dar; kaplara su doldurmaya yarayan gereç, huni
Fosaldak Suyunu çekmiş
Fösük Dişsiz, dişleri dökülmüş
Fraktı Örme çit
Fuzuli Boşu boşuna
G
Gabalak Galdiriğe benzer bir bitki
Gaban Kaş, yamaç
Gaccuk Kadar
Gacır Yaş fındık kabuğu
Gagiliç Biçimsiz, tipsiz
Gagit Kuru, dölsüz
Galdirik Dere kenarlarında yetişen, turşusu da yapılan bir bitki türü
Galemlik Bacanın üstüne, kuşların yuva yaptığı bölüm, bir nevi baca kapağı
Gambak Kel
Ganayaklı Sakin, uysal
Gararbazar Göz kararı, aşağı yukarı
Garcaşturmak Tahrik etmek, karıştırmak
Garduf Patates
Garer Karar, tam kıvamı
Garsamba Ev içindeki eşya kalabalığı
Gartobak Patates
Gasavet, gasevet Dert, sıkıntı
Gasmuk 1)Kabuk 2)Kusmuk
Gasmuk bağlamak Pislikten adeta katran bağlamak
Gavsak,Gavsun Fındığın dışındaki yeşil kabuk
Gavun Armudu Bir armut çeşidi
Gavunç Hadım
Gaybana Kahrolasıca, andır, hayrı dokunmayan
Gayda vurmak Türkü söylemek
Gaydelenmek Genellikle kendi kendine yavaş ritimli türküler söylemek
Gazel Dökülmüş yapraklar
Gebiç Kenarı olmayan
Gebiççi Değirmenci
Gecin Ayıklanmış fasülye kabuğu
Geçi, Ğeçi Pis kötü şey, kötü insan, domuz
Gedik, Gedük Oyuk
Gegecen Bir çeşit orak
Gelçek Merdiven
Gelincik Kediden küçük, fareden büyük
Gerevi Dal eğmeye yarayan ucu bükük sopa
Gıbrağa Kurbağa
Gıdık Küçük yumurta sepeti
Gıran Köyün ya da mahallenin genellikle merkezine yakın, boş ve düz arazi
Gırnap, Gınnap İp
Gırklık Koyun kırpma aleti
Gırkmak Kırpmak
Gışmık Hayvan tekmesi, çifte
Gıynak Tekleme fındık gavsağı
Girebi Küçük balta
Glik Sacda yapılan küçük ekmek
Gofil, Kofil Fıçı
Goğoz, Goğuz Aralı, hafiften açık(kapı)
Gogil Saçların örülüp, başın arka tarafına 2 parça halinde toplanmasıyla oluşan saç demetinin her biri
Gohnik, Kohnik Yaşlı kimse, moruk
Golan Odun taşırken sırta sarılan ip
Goşmak,Goşama İki eli birleştirerek yapılan büyük avuç
Got, Kot Eski bir ölçü birimi
Gölük Hayvan sürüsü
Güçük Ayı Şubat Ayı
Göğnümek Meyvenin kararıp yumuşaması
Göreslenmek Göresi gelmek
Gumbul Büyük sepet
Guruş Taşı Evin ateşliğindeki çıkıntı taşı
Guvak Kepek
Guytak Çukur, kuytu
Güman Umut
Gübür, Küpür Pislik ve toz kırıntısı
Güni Güney
Güve Tahtakurusu
Güvenek Bir tür iri sinek
Güzine Bir tür soba
Ğ
Ğeçi, Geçi Pis kötü şey, kötü insan, domuz
H
Ha Anlamda kesinliği artıran bir nevi önek
Haböle,Haşöle
Haole Böyle, şöyle, öyle
Habu,Haşu,Hau Bu, şu, o
Habura,Haşura
Haura Bura(sı), şura(sı), ora(sı)
Hacat İhtiyaç
Haccak Güzel
Haçan 1) Madem 2) Ne zaman
Haçan ki Ne zaman ki
Halefet Muhabbet, sohbet
Halik Küçük taş
Halpıtmak Yoğurt yemek
Haltuk Buzağının boynundaki ip tasma
Happak Sade yoğurt
Harar Büyük örme sepet
Harın Dayanıksız
Harez, Harız Boş bırakılan arazi
Harman
Hartama Çatıyı kaplayan tahta
Haset Kıskanç, fesat
Haşindi Tam şimdi
Haşlak Yakıcı, kavurucu
Hatça Hatice adının yöresel söylenişi
Haus Hafız adının yöresel söylenişi
Havruz
Havse Hafize adının yöresel söylenişi
Hayana Önden
Hayat Evin girişi, antre
Helenpir Külüstür, angaz
Helim Halim adının yöresel söylenişi
Helle Un çorbası
Henki Yaşlı, ihtiyar
Henkimek İhtiyarlamak
Hennük Toprağı suya doyuran yağmur
Hepek Gizli geçit kapağı
Heri
Herk Tarlaların sürülmesi işi
Hers Hırsla karışık sinir
Herslenmek Sinirlenmek
Hevlane Küçük tencere
Heysin Hasan adının yöresel söylenişi
Hılli Göründüğü gibi olmayan, sinsi
Hıntak Gevşek, tıkız olmayan
Hınkırmak Sümkürmek
Hırp etmek Örtmek
Hırtlamak Ezerek parçalamak
Hışır Eski, kırık dökük
Hızan Çocuk ve torunlar
Hızar Büyük testere
Hızım darı Zayır mısır
Him Duvalın temelinin oturduğu çukur
Hirtik Dirliksiz, fesat çıkaran
Holasa Gelişigüzel yapılan iş
Hollamak Ayıklamak, follamak
Honça,Hemençe Küçük yün torba
Hopalak Tombul
Hopçurmak Bir şeyin içine zıplayarak atlamak
Hopul Unun tortusu
Horon Kemençe ve tulum(gayde) ile oynanan yöresel oyunumuz
Horsa Heves
Horsasını almak Hevesini almak
Horsası geçmek Hevesi geçmek
Hortik Ayı yavrusu
Hoşkil Kumar
Hoşkuran,Hoşuran Bir tür bitki
Hoşmak Bir yemeğimiz
Hozan Sık çalılık
Höl Islak
Höldirik Dandik, adi yapılı eşya
Hörelenmek Kafa tutmak, dayılanmak
Höshöldüremük Tadına varılamadan alelacele içilen çay
Höşül 1) Bulanık sıvı 2) Çayın dip kısmı
Hulukçu gibi gezmek Kalabalık bir halde ve çokça gezmek
I
Imımak Isınmak
Imık Ilık, ne sıcak ne de soğuk
Irgamak Sallamak, hareket ettirmek
Irgat Amele, işçi
Irıb Yöntem, püf noktası
Istınka Ağzına kadar dolu
Işgın Fındık filizi
İ
İçlik Gömlek
İğdiç Eğri bacaklı
İkretmek Tiksinmek, nefret etmek
İlekigün,Lekigün Önceki gün
İlistir Metal kevgir
İndem O kadar da
İrepata Ekmek yapmaya yarayan yassı alet
İsiyin Hüseyin adının yöresel söylenişi
İşmar etmek Baş, göz ve elle işaret etmek
İyicene Hepten, iyice
İzavra Köle, amele
J
Jile/Zile Pekmezi Bir pekmez çeşidi
K
Kabakçı Ordulu
Kakmuklamak Yumrukla itip kakalamak
Kaliser Şebinkarahisar
Kapşon Giyeceklerin başlığı
Karakış Ayı Aralık ayı
Karalastik Lastik ayakkabı
Karatağuk Bir çeşit kuş
Karşılama Kemençeyle oynanan bir Giresun oyunu
Kasele
Katakulli Oyun, üçkağıt
Katuk Ayran
Kavuma gitmek
Kaynarı Ölmeyesice
Keçemen Kertenkele
Keçibaş Kafasının kenarları saçlı, ortası kel kimse
Kelçük Meyve koçanı
Kelem Karalahananın kökü, soyulup yenir
Keleplemek Fırlatıp atmak
Kelif Basit baraka
Kemçük Biçimsiz, çukurca
Kemre Hayvan gübresi
Kenef Tuvalet
Kerenti Tırpan
Kesek,Kötek Kısa çubuk
Kesmük,Kösmük Dövülürken savrulan tahıllar
Keşan Yöreye özgü çubuk desenli şal
Keşgül Su kabağı
Keşik Sıra
Keşir Meyvenin yenilmeyen kısmı
Keyfanı Kocakarı, ihtiyar kadın
Kıble Güneyden esen rüzgar
Kıymık İnce odun parçası
Kile Eski bir ölçü birimi
Kiraz Ayı Haziran ayı
Kiraz Duzlusu Kirazı soğanla kavurarak yapılan bir yemek
Kirko Tirizme vurma aleti
Kittik Küçük sabun parçası
Kodaman Yaşlı ve zengin kimse
Kofil Fıçı
Konuşuk Laf, konuşulan şey, söz
Kopça 1)Düğme 2)Kısa bacaklı kimse
Kopuk Serseri, it gibi gezen
Korgon çorbası Mısır çorbası
Koruk İçi boş fındık
Köm Ağır
Kömeç Kuru ağaç parçası
Köstü Köstebek
Köstüre Yuvarlak bileme taşı
Kuma Aynı erkekle evli kadınlar
Küpbaş Koca kafalı, kafası büyük
Küpü Baltanın sırtı
Külek kafalı Koca kafalı, kafası büyük
Kürtük Dağlarda yazın bile erimeyen kar yığını
Kürün Sulama amacıyla içi oyuylmuş ağaç
Küskülemek Gaza getirmek
Kütmek Küçük tahta tabure
Küveç,güveç Ağaçtan yapılmış kap
L
Laz armudu Giresun'a has bir armut türü
Leftir
Lobya, Lomya Fasülye
Lobut 1) Büyük değnek 2) Şişman ve iri adam
Löç Çok ıslak, suya doymuş
Lülemek Bir şeyin ucunu yontmak
M
Mabeyin Oda
Macir 1) Göçmen 2) Gürcü (Acaralı)
Macirce Macirlerin konuştukları dil; Gürcücenin Acara şivesi
Mada İştah
Mafir Defa, kez, kere
Mahna Sebep, semete
Mahnaliğin Sebebine, sayesinde
Makluvat Zayıf yabani hayvan
Makta Orman kesim işleri
Malak
Mam Bir tür oyun
Mandalin Mandalina
Maslı Sepet çubuğu
Maraz Ruhi hastalık, sıkıntı
Marşaba Su kabı, maşraba
Maşat
Mavzer Tüfek
Mazı
Medek Dişi manda
Meğel Küçük geniş çapa
Meh Buyur, al
Mendabur Aşırı derecede pis insan
Merek Serenti'ye benzer yapı, ot saklanan yer
Merulcan Taze diken ucu
Miyese, Meyse Miyase adının yöresel söylenişi
Mısgıç Cimri
Mısmıl Uyuşuk, tembel
Misir Bir çeşit domates
Mamali, Momuli Peynir kurdu, küçük böcek
Mostra
Mudara Sağlam olmayan kalitesiz
Mugalif Zayıf, dayanıksız
Mundar Pis
Mühkem Sağlam
N
Nacak Küçük et doğrama baltası
Namazlağ, namazlık Seccade
Nebri
Nene Nine, babaanne ve anneanne
Nezük,Nezik Güzel, tatlı
Nifi 1) Eskiden açık saçlı, çember takmayan gayrimüslim kadınlarına verilen ad
2) Çok açık saçık giyinen kadın
O
Obuz Büyük su arkı
Okaru, Okarı Yukarı
Osmak Kıyaslamak, vuruşturmak
Oslama Boşuna
Oyrak Çukur arazi
Ö
Öğürsemek,Örsemek İneğin boğa istemesi
Öklemek Bağlamak
Örkenmek Taklit etmek, özenmek
Ö
Ötürmek 1) İshal olmak 2) Kötü kelimeler kullanarak konuşmak
P
Paçka Küçük ev, serentiye benzer yapı
Paçuri Paçavra
Padar Çamın dış kabuğu
Pağaç Külde yapılan ekmek
Pahal Kıskanç, çekemeyen
Palak Ayı yavrusu
Palan İnce minder
Palaz Bir fındık türü
Palas Pandıras Apar topar, Patır kütür
Pancar Karalahana
Pança 1) Pençe 2) Çok kıllı erkek eli
Pandır
Pantul, Pontul Pantolon
Papara Dayak
Parabelli Bir tür silah
Pasa Habire, devamlı
Pattangoç Bir çeşit oyuncak silah
Patoz Fındık çekme makinası
Payandura Destek
Paykırtmak Kaçırmak
Pee Taş duvar
Pelit Meşe ağacının meyvesi, palamut
Pere, Bere Koyun sağma yeri
Pervaz Kapı, pencere kenarları
Pestil
Peş Ek, yama
Pezük Pazı bitkisi ve yemeği
Pıddak Patlamış mısır
Picali Bezelye
Poğol, Poğul Suda pişmiş mısır
Pöstekisi Çıkmak Pestili çıkmak
Pur Sert kumlu toprak
Putana Tahta turşu saklama kabı
Pür Çamın iğne gibi olan yaprakları
R
Rafan gitmek Çok hızlı ilerlemek
S
Sağrak Yağ saklama kabı
Sahan Bakır kap, tabak
Sakırca Beyaz çiçekli, kökü yumurtayla kızartılarak yenen bir tür bitki
Sakırtlak İnsana yapışan böcek
Sali 1) Salih adının yöresel söylenişi
2) Salı günü
Saplıyak Metal yemek kepçesi
Sarıcalı Balsız bir arı türü
Sasuk Tatsız
Sazmak Islak çimen, bataklık
Sef Yanlış, hata
Seğiretmek Fırlayıp koşmak
Semete 1) Vasıta, sebep 2) Uyku mahmurluğu
Sepetbaş İçi boş kafalı
Serenti Yöreye has bir yapı, bir nevi kiler
Sıçan Küçük fare
Sırappa Sıraya dizili
Sırgan 1) Isırgan otu ve yemeği
Sibek başlı Gıcık, aksi, inat
Simelek Uyuşuk
Sin
Sinmek Saklanmak
Siron Giresun'a has yufkadan yapılan yoğurtlu bir yemek
Sökütmek Üstünü başını çıkartmak
Söykenmek Yaslanmak
Sulu Sepken Sulu yağan kar
Suluk Süzme konulan yer
Süflü Pasaklı
Sümüç Parmak boyunda ölçü birimi
Sümsük
Ş
Şalak Geçmiş salatalık
Şavgu Şevki adının yöresel söylenişi
Şelek Harar'ın küçüğü
Şenlik Evin önünde yemeklik sebze yetiştirilen küçük bahçe
Şişek Genç erkek koyun
T
Ta Daha
Taflan Kiraz'a benzer bir meyve, Karayemiş, Anadolu'da Laz kirazı olarak da bilinir.
Taflan Tuzlusu Taflan'dan yapılan Giresun'a has bir yemek
Takkuma Yöreye has bir kuş
Talanmak Habire birşeylerle uğraşmak
Tam Ahır
Taran Sudaki taşın altındaki boşluk
Tasal Takatsiz, tembel
Tasattuk etmek Dağıtmak
Tay Yük, parça
Taylanmak Hazırlanmak
Tehin Çok hızlı hareket eden küçük bir hayvan
Tehin gibi Atik olmak, eli çabuk olmak
Tekne Gazuntusu Son çocuk
Telaşa Telaş
Telaşiya Kalmak Telaşa düşmek, telaşlanmak
Telef Canı çıkmışçasına yorgun
Telef Tasal Yorgun argın
Telesimek Susamak
Terek Tahtadan raf
Tesbermek Kurumak
Tesçe Çok aceleci
Tevek Asma dalı
Tevekkel Sakin, ganayaklı
Tez Çabuk, hızlı bir şekilde
Tezen Peyniri Giresun'a has bir peynir
Tıkız Sıkı sıkıya kapalı
Tıman Don
Tırmıt Mantar
Tibal Giyiminde çok titiz olan
Tili Yemek seçen
Tirizme vurmak Toprağı kazarak kökleri çıkarma
Toklu Kuzunun büyüğü
Topur Çoklu fındık çotanağı
Tulum 1) Bir tür peynir 2) Giresun'da da kullanılan bir çalgı aleti, Gayde
Töngel Bir tür muşmula
Tüğüm Düğüm
Tülemek Oluşmak meydana gelmek
Tünek Kuş tüyü
Tünemek
U
Uheym Bir hayret ve şaşırma nidası
Ula Bir hayret ve sesleniş nidası
Uluk Pis, pasaklı,kötü kadın
Uruf olmak Üzülmek
Uslu Köyün ve ailenin büyükleri, sözü geçenleri
Usulca Yavaşça
Uşak Erkek evlat
Uy bir hayret nidası
Uyartmak Uyandırmak
Ü
Üğüm Fındık dalı
Üşmek Eşmek, eşelemek
Üveç Yaşı gelmemiş erkek koyun
Üzüm Ayı Ekim Ayı
V
Vire Daima, devamlı
Y
Yağlaş Muhallebi
Yal İnek yemeği
Yalak 1) Hayvanların su içmesi için çeşme altlarında oluşturulan çukur yer
2) İnsanın sırtının ortasındaki çukurluk
Yalavu Alev, kıvılcım, ateşin sıcaklığı
Yalavuz,Yalağuz Yalnız, tek başına
Yane Ne sandın?
Yarmaça Yarılmış odun
Yasan Olmak Ortadan kaybolmak
Yaşmak Başörtüsü
Yavşu Mısır tarlasında yetişen bir tür ot
Yaykın Kızılağaç
Yayuk 1) Ayran 2)İçinde bu ayranın yapıldığı tahtadan ve uzunca eşya
Yenlik Hafif
Yesir Ebelemece türü bir oyun
Yitmek Kaybolmak, gözle görünmez olmak
Yivtin Bir bitki türü
Yolluk Kilim
Yuka Suyun derin olmayan kısmı
Yunmak Yıkanmak, çimmek
Z
Zabacca Sabahleyin
Zağar Uyuz köpek
Zara Un yapılan mısır ve buğday
Zatiberi Zaten, eskiden beri
Zeğele Akşam, akşama, akşamüstü
Zıbıç Sebze ve meyvenin sap kısmı
Zıpçık Taze daldan yapılan bir çeşit müzik aleti