Canlılar Nasıl Göç Eder

Son güncelleme: 21.08.2008 16:33
  • Karada Göç Eden Hayvanlar

    Farklı hayvanlar farklı sebeplerle göç ederler. Bazıları besin bulmak için bazılarıysa üreme bölgelerine ulaşmak için yolculuğa çıkar. Bazıları da yaşam koşulları değiştiğinde bulundukları ortamı terk ederler. Her ne kadar farklı amaçlarla gerçekleştirilse de hayvanların göçlerinde çok önemli bir ortak nokta vardır: En küçüğünden en büyüğüne kadar her hayvanda ve her göç türünde muazzam bir plan ve yetenek vardır

    Üç bölümden oluşan yazı dizimizde bu ay, karada göç eden bazı canlıları daha yakından tanıyacağız. Allah'ın bu canlılara nasıl yetenekler ilham ettiğine, onları nasıl kusursuz özelliklerle yaşadıkları ortama uygun olarak yarattığına hep birlikte şahit olacağız. Birbirinden çok farklı büyüklükteki bu canlı türlerinden kimi yiyecek ve kendilerine daha uygun yaşam alanları bulmak için göç ederken, kimilerinin göç etmelerinin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Şimdi hep birlikte karada göç eden canlılardan bazılarını daha yakından inceleyelim.

    Filler

    Karada göç eden canlıların en iri olanları fillerdir. Yetişkinlerinin ağırlığı 7 tona kadar ulaşabilen fillerin günlük beslenme gereksinimi de çok yüksektir. Bir fil günde yaklaşık 75-150 kg yemek ve 150-300 litre su tüketir. Bu miktarlar, sürüler halinde gezen fil topluluklarının ihtiyaç duyacakları beslenme alanının çokluğunu ortaya koymaktadır. Bu sebeple, filler tüm yaşamları boyunca yeni beslenme alanları bulabilmek için yüzlerce kilometre seyahat ederler.

    Filler yapraklarla, ağaç kabuklarıyla, meyvelerle, otlarla ve bitkilerle beslenirler. 24 saatlik bir günün 17-22 saatini ya beslenerek veya bir yemek kaynağına doğru hareket ederek geçirirler. Hareket etmeden önce genellikle bir bölgede birkaç gün kadar kalırlar. Bu sürenin kısa olması önemlidir çünkü eğer hareket etmezlerse bulundukları yerdeki bitki topluluklarını tamamen yok edebilirler.

    Günümüzde filler, Doğu Afrika başta olmak üzere diğer Afrika bölgeleri ve Uzakdoğu'da özellikle de Sri Lanka'da yaşarlar. Yeni beslenme alanlarına yaptıkları göçler daha çok kurak havalarda gerçekleşir. Bu yüzden kuru havalarda daha fazla sayıda fil sürüsüne rastlanır. Yağışlı havalar fillerin üremesi için uygun ortamlardır. Fillerin gebelik süresi 22 aydır. Bu nedenle gebe kalmalarıyla, doğum yapmaları aynı hava koşullarına rastlar. Böylece yavrular yiyeceğin bol olduğu zamanda doğmuş olurlar. Doğumlarındaki bu mükemmel zamanlama dikkat çekicidir.

    Fillerin kendilerine yeni besin alanları bulmak için yağışlı bölgelere göç etmesi de başlı başına bir mucizedir ve birçok sırlar içerir. Yapılan araştırmalar sonucunda, fillerin Güneş'i, Ay'ı, yıldızları ve dağ ile nehirler gibi işaretleri kullandıkları, günlerin uzunluğu, sıcaklık, rüzgar, nem gibi iklimsel değişimlerden faydalandıkları düşünülmektedir. Ne var ki vücutlarında bunlardan faydalanmalarını sağlayacak herhangi bir organ ya da bir sistem henüz bulunamamış, bu konuda sadece bazı tezler öne sürülmüştür. Fillerin keskin koku alma hissine ve rüzgarın yönünü fark edebilecek kadar hassas bir deriye sahip olmalarının da göç hareketlerinde rol oynuyor olabileceği üzerinde durulmaktadır.

    Profesyonel rotacılar yıllarca matematik ve fizik temelli bilimsel eğitime ihtiyaç duyarlarken bu hayvanlar yaratıldıkları ilk andan itibaren haritaya, kronometreye, manyetik pusulaya, seyir tablolarına veya grafiklere gerek duymadan hareket etmekte ve yollarını da hiç şaşırmadan bulabilmektedirler.

    Sadece bu özellik dahi, bu canlıların kendilerine gerekli olan donanımlarla Allah tarafından yaratıldıklarını ispatlamaya yeterlidir. Allah'ın gücü sınırsızdır ve benzersizdir. Bu gerçeği anlamak ve gereği gibi takdir ederek Allah'ın istediği gibi bir yaşam sürmek her insanın en önemli sorumluluğudur:

    Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbiniz'e kulluk edin ki sakınasınız. O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın. (Bakara Suresi, 21-22)

    Kuzey Amerika Ren Geyiği

    Kuzey Amerika Ren geyikleri karada göç eden hayvanlar arasında en uzun seyahatleri gerçekleştirenlerdir. Yaşadıkları alanlar genel olarak sert kışların yaşandığı bölgeler olmasına rağmen bu canlılar çok iyi birer yürüyüşçüdürler. Uydu yardımıyla izlenmiş olan bir geyik sürüsünden on yetişkin dişinin kışlık alanları olan ormanlardan sahil ovalarına kadar 4.350 kilometre seyahat ettikleri tespit edilmiştir. Hatta bu sürüden bir Ren geyiği, 5.055 kilometre ile kara memelileri arasında şimdiye kadar kaydedilen en uzun yolculuğu gerçekleştirmiştir.

    Ren geyiklerinin göçlerinin amacı mevsimlere göre değişir. İlkbaharda kışlık alanlardan yavrulama alanlarına doğru göç ederler. Hamile olan dişiler henüz zemin karlıyken seyahate başlar ve yavrulama alanının zemini de karlıyken oraya ulaşırlar. Bu alanı onlar için cazip kılan, yavruları doğduğunda besin bulabilecek olmalarıdır. Pamuk bitkisi goncaları ve diğer besinlerin bol olduğu yerlerde doğum gerçekleşir ve 7-10 gün kadar beslenme amacıyla buralarda kalırlar.

    Göçe başlarken bu canlıları hangi çevresel işaretin harekete geçirdiği tam olarak bilinmemekle birlikte hamile olan dişilerin göç sürelerini mutlaka uygun zamanda uygun yerde olacak şekilde ayarladıkları tespit edilmiştir. Yapılan bir araştırmada, bir grup hamile dişinin derin karlar nedeniyle seyahatlerini erteledikleri fakat göçe başladıklarında günde 40 kilometreden fazla giderek, kendilerinden bir ay önce yola çıkıp günde 6 kilometre yol alan diğer Ren geyikleriyle aynı anda doğum alanlarına ulaştıkları gözlemlenmiştir. Bu elbette ki hayranlık uyandıran bir bilinç göstergesidir. Allah bu canlıların ne şartta olursa olsun, gereken zamanda, gereken yerde olmalarını kendilerine ilham etmiştir. Yoksa bir hayvanın doğum yapacağı alanın kendisinden ne kadar uzaklıkta olduğunu, doğum yapmasına kaç gün kaldığını ve bunun için günde kaç kilometre gitmesi gerektiğini hesaplaması mümkün değildir. Bir Ren geyiğinin böyle bir muhakeme kabiliyeti yoktur.

    Göçe başlarken zamanlama olarak en rahat yürüyebilecekleri ortamın oluşmasını beklerler. Onlar için en uygun zaman rüzgara açık bayırlar, donmuş göller ve sığ ya da buz tutmuş karların olduğu zamanlardır. Kar ne kadar derinse harcadıkları enerji de o kadar artar. Derin karlarda yürümek zorunda kaldıklarında tek sıra halinde giderler ve en öne genellikle yetişkin bir dişi geçer. Böylece yoldaki karı açarak, arkasından gelenlerin daha az enerji harcayarak ilerlemelerini sağlar. Birkaç yüz metre sonra ise, başka bir Ren geyiği liderliği alır. Bu akılcı organizasyonu Ren geyiklerinin kendi iradeleriyle, fedakarlık maksadıyla yaptıklarını, kendi aralarında bilinçli bir şekilde anlaşıp kararlaştırdıklarını söyleyebilmek mümkün değildir. Bu hayvanlar var oldukları ilk andan itibaren bu şekilde hareket etmektedirler. O halde onlara bu davranışın öğretilmiş olması gerekir ki, kuşkusuz bunu ilk Ren geyiğinden bu yana tüm Ren geyiklerine öğreten Alemlerin Rabbi Yüce Allah'tır.

    Ren geyiklerinin sürekli hareket halinde olmalarının nedeni, besin aramalarıdır. Temel besin kaynakları kolay sindirilebilen likenlerdir. Fakat likenler yavaş büyür. Geyiklerin kışlık alanları genellikle likenlerin çok bol olduğu ve karın az bulunup besine kolay ulaşılan yerlerdir. Kışın bu özellikteki alanlara gidilir. Yazın ise yeni doğmuş yavruların sütle beslenebilmeleri için, Ren geyiğinin protein ve minerallerle beslenip süt üretmesi gerekir. Likenlerde bu protein ve minerallerden çok az miktarda bulunur. Besinlerin özellikleri; bulundukları enleme, yüksekliğe ve toprağın özelliklerine göre değişir. Yüksek enlemdeki bitkiler hem protein ve mineral bakımından zengin hem de kolay sindirilebilir özelliktedir. Ancak bu, her mevsim için geçerli değildir, sadece yaz sezonunun başında bitkiler bu özellikleri taşırlar. Bunu biliyormuş gibi Ren geyikleri yazın başlamasıyla beraber bu alanlara giderler.

    Yaz ilerledikçe bu bitkilerin besin değerleri de gittikçe azalır. Isı düşüp yerler karla kaplanmaya başladığında en uygun besin yine likenlerdir ve bu nedenle kışlık alanlara doğru geri göç başlar. Bu canlıların bir botanikçi, bir coğrafyacı gibi düşünüp, hangi enlemde hangi bitki ne zaman yetişiyor, bu bitkinin içeriğini ne oluşturuyor, kendisinin hangi besin kaynağına ihtiyacı var ve o bölgeye ulaşmak için hangi yöne doğru gitmesi gerekiyor gibi soruların cevaplarını bilmeleri imkansızdır. Bedenlerinin eksiksizce yaşam koşullarına uygun yaratılması dışında geyiklerin hareketlerini de Allah kesintisizce an an ilham etmektedir. Bu canlılar -diğer bütün canlılar gibi- Allah'ın ilhamıyla yaşamlarını sürdürürler ve her biri Allah'ın sonsuz kudretinin birer delilidir:

    Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) Yaratan'dır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir.(Bakara Suresi, 117)

    Güney Afrika Antilopları

    Antiloplar için yaşamak sürekli bir besin ve su arayışı demektir; bu nedenle göç ederler. Öküzbaşlı Güney Afrika antilopları, Afrika'da doğudaki Ngorongoro Krater Dağları'ndan batıdaki Viktorya gölü sahillerine, Kenya'daki Mara şehrine kadar tüm kuzey boyunca giderler. 30.000 kilometrekarelik bu alan Serengeti-Mara Ekosistemi olarak bilinir. Antilopların bu geniş alandaki yıllık göçleri 3.000 kilometre olarak gerçekleşir.

    Antilopların geçtiği yollar daha önce geçtiklerine benzer yollardır, ama her yıl hareketleri biraz daha değişir. Yağmurların yağma uzunluğu ve yılın hangi döneminde yağdığı, besinin elde edilebilirliğini ve dolayısıyla da hayvanların göçünü etkiler. Eğer yağmurlar yağmurlu sezonun başları olan Kasım ve Aralık ayında yağarsa antiloplar kuzeydeki akasya ormanlarındaki kurak bölgelerinden ve ekosistemlerin batısından Serengeti'nin ağaçsız otluk ovalarına taşınırlar. Mara ve Lamai Wedge olarak bilinen Serengeti'nin kuzey batısındaki bu alanda kurak sezon olmasına rağmen geniş otlaklar vardır. Ama bu zengin otlaklara ulaşmak için antiloplar Mara nehrini geçmelidir.

    Temmuz ya da Ağustos başında binlerce antilop nehri aşabilmek için kuzey Serengeti'nin yamaçlarına yönelirler. Bazen son derece tehlikeli yerlerden geçer, uçurumlara girer, kimi zaman da başa çıkılması imkansız gibi görünen çamur yataklarını aşmak için çabalarlar. Bu sırada boğulanlar olur. Yaşlı ve deneyimli hayvanlar daha önce geçtikleri yerlere gelirler ve gençler onları izlerler.

    Antilopların geçmesini hangi faktör teşvik ederse etsin bir kere harekete geçtikten sonra hiç kimse onları durduramaz. Eğer motorlu araçlar ya da avcılar onları engellemek isterse, başka bir yerden geçerler, bazen nehre ulaşmak için ormandan geçtikleri de olur.

    Eylül'ün sonunda ve Ekim'de Mara bölgesinde antilop sürüleri Serengeti'ye doğru geri dönmeye başlar. Bu sırada yağmurlar da başlar ve hayvanlar yağmurları izleyerek güneye doğru ilerler. Yağmurlar durursa antilop sürüleri de ormanın kenarında bekler; yağmur devam ederse antiloplar göç etmeye devam ederler, Aralık ayında kısa otların olduğu yeşil ovalara ulaşırlar.

    Serengeti'nin toprağı volkaniktir ve bu yüzden besin bakımından zengindir ama yüzeyin biraz altında kalsiyum karbonatla sertleşmiş toprak vardır. Bu sert kayalık katman ağaçların kök salmasına izin vermez ancak yıllık otlar yetişir. Bu otların küçük kısa kökleri ovadaki soğuk geceler sırasında yoğunlaşan her damlayı emerler. Bu sayede en kurak günde bile otlar yaşamlarını sürdürebilir, yağmur düştükten saatler sonra filiz vermeye başlayabilirler.

    Öküzbaşlı antilopların sevdiği bu Serengeti otları küçük yaprakları olan kısa gövdelere sahiptir. Aslında bu özellikleri binlerce aç antiloba karşı alınan bir önlemdir. Antilopların otları sürekli olarak yemesi, otların kısa kalmalarını sağlar, böylece düzenli olarak büyümeleri de muhafaza edilmiş olur. Ayrıca otlandığında bitkideki büyüme hormonları köklerden sürgünlere geçer böylece yeniden büyümeyi destekler. Hayvanların tükürükleri de büyüme uyarıcısı olarak görev yapar. Antiloplar, bir yerden bir yere giderlerken bıraktıkları gübreleri ile toprağı da zenginleştirirler. Allah herşeyi eksiksizce yaratan, Rezzak olandır (her canlıya rızkını verendir). Antilopların alışkanlıkları ve yaşadıkları bölgedeki toprağın özel yapısı, burada yetişen otların özellikleri ve daha birçok detaydaki uyum göç olayındaki her aşamanın yaratılmış olduğunun delillerindendir:

    Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır. (Zariyat Suresi, 58)

    125 Gramlık Yer Sincaplarının Göçü

    Yer sincaplarının çoğu gruplar halinde ot ve tohum yedikleri açık otluklarda yaşarlar. Geceleri yer altındaki yuvalarında uyurlar. Bu küçük canlıların göçleri vücut ölçüleri ile kıyaslandığında son derece uzun mesafeleri kapsamaktadır. Belding yer sincapları (spermophilus beldingi) yalnızca 2 aylık olduklarında ve yetişkinlerin yarı büyüklüğüne eriştiklerinde doğmuş oldukları alanı terk ederler ve hiçbir zaman geri dönmezler. Bu aşamada yalnızca 125 gr. ağırlığındadırlar ve yeniden bir yere yerleşmeden önce tam 1 km seyahat ederler. Bu, 75 kg ağırlığındaki bir insanın 600 km yürümesine denktir. Başka bir deyişle, sincaplar, kendi ölçülerine göre düşünürsek, güney Serengeti'den Kenya'ya giden ve oradan da geriye dönerek 3.000 km'lik yıllık göç döngüsüne sahip Güney Afrika antilobuna oranla daha fazla yol katederler.

    Sonuç

    Hiç şaşırmadan yön bulan filler, ihtiyacı olan besinin hangi enlemde hangi zamanda bulunduğunu bilen Kuzey Amerika Ren geyikleri, yılda 3.000 km göç eden Öküzbaşlı Güney Afrika antilopları ve 125 gr ağırlığında olmalarına rağmen 1 km göç eden yer sincapları Tüm bunlar Allah'ın kusursuz özelliklerle yarattığı ve davranışlarını ilham ettiği canlılardan sadece bazılarıdır. Allah Nur Suresi'nde şöyle buyurmaktadır:

    Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

    Birçok canlı türü yeni beslenme alanları bulabilmek için yüzlerce kilometre seyahat eder. Bu canlılar kimi zaman son derece küçük boyutlarda olabilirken kimi zaman da filler gibi dev boyutlarda olabilmektedir. Ortak noktaları ise her canlının kendisine Allah'ın ilham ettiğini hiç şaşırmadan yerine getirmesidir.
#21.08.2008 16:33 0 0 0