İmam - Din Görevlisi

Son güncelleme: 18.09.2008 02:27
  • İmam kelimesi önder, lider, rehber gibi anlamlara gelmektedir. Ayrıca, görüş ve fikirleriyle öncülük etmiş olan kişiye de denir. Siyasi anlamda da devlet yöneticisine bu isim verilmiştir. Bu yazımız imam kelimesinin anlamları değil, imam ve tabisi olan cemaat arasındaki mesafeye dairdir. Fıkha göre namazda, imam ile cemaat arasındaki fark bir topuk hizasından az olmamalıdır. Bugünkü camilerimizde bir seccade boyu imamlar cemaatin önünde namazı eda etmektedir.
    İmam ve cemaat ilişkisinin belli kuralları vardır. İmamın her hatasında imama tabi olunmaz. Kiminde uyulur, kiminde imam uyarılır, kiminde ise imamdan ayrılınır. Gözü ve gönlü kapalı olarak imama tabi olunmaz.
    İmam sadece namazda önder değildir ve olmamalıdır. Zaten imam olmanın şartlarının ilki Kur'an'ı anlamak ve bilmektir. Okumak yetmez mi derseniz, okumak anlamak ve tefekkür için değil midir?
    Dinin en temel ibadeti, tevhid ve namaz ile zekattır. Namaz dinin olmazsa olmaz şartlarındandır. Namaz tüm iyilikleri içinde barındırır. İbadetlerin tohumu, çekirdeği veya fidanıdır. Aslına bakarsak hayatında Kur'an bulunanların hakkıdır imamlık. Cemaatin önüne geçmekteki iktisabı daha çok ilim ve amel sebebiyle olmalıdır. Sadece namaza dair bir okuyuş ve ihtisas değil aynı zamanda hayata dair duruşu da imamlık için gereken şart olmalıdır.
    Namaz dışında görüş ve duruşuna itibar edilmeyen kişinin imameti sadece kendi nefsi için yeterlidir. 27 kat sevap elde etmek için bu farkı kazandıracak rehberliğe ihtiyaç vardır.
    Sohbet ve konuşmalarında da imam olmak şuuruyla hareket edebilmelidir. Değil yalan ve haramdan, ihtiyaç olmayan mubah konuşmalardan da şiddetle kaçınmalıdır.
    Giysisi sade, özenli, temiz olmalıdır. Elbise şehvetine düşkün bir anlayışa batmamalıdır. Elbisesiyle de imam olmalıdır.
    Tüm amelleri saymak yerine ölçüyü tekrarlarsak, imam namaz öncesi ve sonrasıyla imamlığını her alanda ve amelde ispat edercesine itinalı olmalıdır. Sadece; namazda tekbir ve selam arasında değil, doğum ve ölüm arasında da imam olabilmelidir.
    İmam ve müezzin namaza gelirken yürüyüşüyle selamıyla ve tebessümüyle kendini gösterir. Din görevlisi sünnete bağlılığı ve ulvi derinliği ile cemaatine önder olur. Onlar adeta yaşayan bir ekol olmalıdır.

    İmamlık meslek olmamalıdır, muhabbet olmalıdır. İmamlık sorumluluğu sadece camiye gelen cemaat değil, gelmeyen ve kılmayanların da sorumluluğunu hissedebilmektir. Belki de mezarlarda ziyaretçilerden mahrum olanların dua hakkını ifa edebilmeyi dahi omuzlarında bilmelidir. Kısacası kendi nefsinin imamı olduğunu bilemeyenin cemaate imam olması mümkün müdür?
#18.09.2008 02:27 0 0 0