Cezayir ve Cezayir Tarihi

Son güncelleme: 05.10.2008 03:32
  • Cezayir çok eski tarihlerde bir yerleşim merkeziydi. Bilinen en eski halk Berberilerdir. Cezayir kıyılarına önce Fenikeliler gelmiştir. M.Ö. 814-813 yıllarında Kartacalıların eline geçen ülke, gelişerek bilhassa kıyı ticaretinin önemli bir merkezi olmuştur. Daha sonra Romalılar ve Bizanslılar tarafından işgal edilmiş olan Cezayir'de halk, bu zamanlarda Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir.

    İslamiyeti yaymak için dünyanın her tarafına dağılan Müslümanlar 7. asırda buralara gelmişlerdir. Abdullah bin Ebu Serh tarafından burası fethedilmiştir. Cezayir halkı İslamiyeti kabul etmiş, İslam devletinin hakim olduğu zamanlarda İslamiyet'in sayesinde ilerlemiş, benimsedikleri İslam kültür, medeniyet ve adetlerini ve Arapça lisanını günümüze kadar muhafaza etmişlerdir.

    On altıncı asırda Oruç ve Hızır (Barbaros Hayreddin Paşa) reisler tarafından fethedilen Cezayir, Akdeniz'i yağma, talan ve barbarlıklarıyla kan gölü haline getiren Avrupalı korsanlara karşı mücadele eden Müslüman leventlerin üssü haline gelmiştir. Barbaros Hayreddin Paşa daha sonra burayı Osmanlı Devletinin bir beylerbeyliği haline getirmiştir. Üç asır Osmanlı idaresinde kalan Cezayir'de o devre ait eserler ve gelenekler canlılığını hala korumaktadır.

    1830 senesinde Fransızlar, çok büyük deniz ve kara kuvvetleri ile uzun savaşlardan sonra ülkeyi ele geçirdiler. Bir sömürge idaresi kuran Fransızları halk hiçbir zaman kabul etmedi, devamlı ayaklanma teşebbüsleri içerisinde bulundu. Fransa İkinci Dünya Savaşında (1942) Cezayir'i mukavemet merkezi olarak kullandı. Savaş bittikten sonra Cezayirliler gösterdikleri fedakarlığa karşılık bağımsızlık veya Fransızlarla aynı haklara sahib olmak istediler. Bu istek Fransızlar tarafından büyük bir tepki ile karşılandı ve halk katledilmeye başlandı.

    1789 Fransız İhtilali ile her türlü hürriyetlerin yayıldığı ülke olduğu yıllarca söylenen Fransa, Cezayir'deki insanlara bu hürriyeti tanımıyordu. İçindeki Haçlı ruhunu Cezayirde'de göstermiş, kitle katliamı yapmıştır. Günümüzde, o zamandan kalma toplu mezarlar çıkmaktadır. 1948'de Fransa buranın sömürge değil, Fransa toprakları olduğunu ilan etti. Dış dünyaya karşı yapılan bu ilana rağmen burayı bir sömürge olarak idare etmeye çalışmışlar ve asla Cezayir halkına Fransızlarla eşit haklar tanımamışlardır.

    1950 senesinden sonra Fransa'ya karşı mücadelede teşkilatlanmaya başlayan halk, muntazam bir ordu kurmayı başardı. 1954 senesinde bilfiil başlayan silahlı mücadele, 1956 senesinde bağımsızlığa kavuşan Fas ve Tunus'un da desteğini sağladı. Mücadele 1962'de "Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti" adıyla bağımsızlığını ilan etmesiyle neticelendi.

    Fransa'nın itirazlarına ramen 10 devlet tarafından bağımsızlığını ilan etmesinin hemen ardından tanınan Cezayir, 1963 senesinde ilk anayasasını halk oyu ile kabul etmiştir. Bu anayasaya göre beş yıl için halk tarafından seçilen meclis yine beş yıl için Cumhurbaşkanını seçiyordu. Yürütme organı, Cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından meydana gelmektedir. Bu ilk anayasa mucibince seçilen ilk Cumhurbaşkanı Ahmed bin Bella 16 Haziran 1965'te Albay Huari Bumedyen tarafından bir darbe ile devrildi.

    Kurulan ihtilal konseyi tarafından 1978'e kadar idare edilen ülke aynı sene kabul edilen yeni bir anayasa ile idare edilmeye başlamıştır. 7 Şubat 1979'da Şadli bin Cedid devlet başkanı oldu. 1989'da Sosyalizme ilişkin bütün ifadelerden temizlenen, siyasal çoğunluk ilkesini kabul eden ve grev hakkı tanıyan yeni anayasa halk oylamasıyla kabul edildi. 26 Aralık 1991'de yapılan seçimlerin ilk turunda oyların %85'ini alan İslami Selamet Cephesi 288 milletvekili kazandı. Bunun üzerine seçimler iptal edildi.

    16 Ocak 1992'de sürgünden dönen Budiyaf, Yüksek Devlet Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanı oldu. 9 Şubat 1992'de 12 ay süreli sıkıyönetim ilan edildi. 4 Mart 1992'de İslami Selamet Cephesi yasa dışı ilan edildi. Siyasi faaliyetleri yasaklayan ve birçok kişiyi idam ettiren Budiyaf 29 Haziran 1992'de bir suikast neticesinde öldürüldü.

    Cezayir

    (Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti), Kuzey Afrika'da bulunan, Afrika'nın Sudan'dan sonra ikinci büyük ülkesidir. Cezayir'in komşuları kuzeydoğuda Tunus, doğuda Libya, güneydoğuda Nijer, güneybatıda Moritanya veMali, batıda Fas ve Batı Sahra'dır. Etnik açıdan bir İslami, Arap ve Berberi ülkesidir. Ülke ismi Arapçada (El Jazair) adalar anlamındadır.

    noimage

    Tarih


    Cezayir, M. VII. asrin ortalarindan sonra Islam ordulari tarafindan fethedilerek Islam devletinin topraklarina katildi. Daha sonra çesitli hanedanliklarin hakimiyetinde kalan Cezayir 1517'de Barbaros Hayrettin Pasa (Hizir Reis) ile kardesi Oruç Reis tarafindan fethedilerek Osmanli topraklarina katildi. Ayni yil Osmanli Cezayir eyaleti kuruldu. Bu eyalet 1830 yilina kadar ayakta kaldi.
    1830 yilinin Temmuz ayinda Fransizlar Cezayir'i isgal ettiler. Fransızlar, burayı kurmak istedikleri Büyük Fransiz İmparatorlugu'nun bir parçasi haline getirmeyi amaçliyorlardi.
    Fransiz isgaline karsi ilk bagimsizlik mücadelesini isgalin ikinci yilinda Emir Abdülkadir baslatmistir. Emir Abdülkadir isgalcilere karsi 14 yil mücadele etti ve 23 Aralik 1947'de Fransizlar tarafindan tutuklandi. Sonraki yillarda da isgale karsi ayaklanmalar ve bagimsizlik mücadeleleri oldu. Ancak Fransiz isgalciler bütün bu hareketleri siddetle ve zulümle bastirdilar. Sadece 5 Agustos 1945 tarihinde Fransizlar bir gün içinde 45 bin Cezayirlinin canina kiymislardir.
    Fransiz isgaline karsi ikinci bagimsizlik savasi 1954 yilinda basladi. Bu savas Milli Kurtulus Cephesi'nin öncülügünde baslatildi. Milli Kurtulus Cephesi, Cezayir halkinin suurlandirilmasinda önemli etkinligi olan Cemiyeti Ulema'nin öncülügünde olusturulmustu. Cephe, Kasim 1954'te yayinladigi ilk bildirisinde amacinin Cezayir'i isgalden kurtararak bu topraklar üzerinde Islam esaslarina göre sekillenen bagimsiz bir devlet kurmak oldugunu bildirdi. Sekiz yil süren bagimsizlik savasi süresince bir buçuk milyon Cezayirli Müslüman, isgalciler tarafindan öldürüldü. Bugün birçok cezayirliye göre Fransızların cezayir'deki katliamları soykırım anlamına gelmektedir. Cezayir 2005 yılında resmen FRansa'dan işlediği soykırım için özür talep etti. Cezayir Devlet Başkanı 2006 yılında Fransa'nın Cezayir'de sadece Cezayirlileri öldürmediğini, onların diline ve kültürüne de soykırım uyguladığını ilan etti. Fransa bu suçlamaları kabul etmediği gibi, "konu tarihçilere bırakılmalıdır" dedi. Aynı Fransa Ermenilerin soykırım iddialarına ise sonuna kadar sahip çıktı ve meclisinden 2001 yılında Ermeni iddilarını kabul eden bir karar çıkardı.
    Milli Kurtuluş Cephesi 1958'de geçici bir hükümet olusturdu. 5 Temmuz 1962'de de bagimsizlik ilan edildi. Müslümanlarin sekiz yil süren mücadeleleri karsisinda isgalciler bu ülkeyi terk etmek zorunda kaldilar.
    Bagimsizlik sonrasinda geçici bir süre cumhurbaskanligi yapan Ferhad Abbas'in arkasindan 15 Eylül 1963'te Ahmed bin Bella cumhurbaskanligina getirildi. Ahmed bin Bella, 19 Haziran 1965'te gerçeklestirilen bir darbeyle cumhurbaskanligindan uzaklastirildi ve yerine sosyalist Batici bir anlayisa sahip olan Albay Huvari Bumedyen geçti. Huvari Bumedyen ülkede kati bir totaliter baski rejimini hakim kildi. Bumedyen'in dönemi onun Aralik 1978'de ölmesiyle kapandi. Yerine yine sosyalist bir anlayis sahibi olan Sazeli bin Cedid seçildi.
    Sosyalist rejime karsi degisik zamanlarda ayaklanmalar oldu. Bunlarin en etkinlerinden biri 1982 ayaklanmasidir. Ancak bu ayaklanma zor kullanilarak bastirilmistir. Ikinci büyük ayaklanma ise 5 Ekim 1988'de basladi ve bir hafta sürdü. Bu ayaklanma dolayisiyla hükümet güçleriyle halk arasinda meydana gelen çatismalarda en az bes yüz kisi öldü. Hükümet bu ayaklanmayi zorla bastiramadi ve bazi önemli vaadlerde bulunmak suretiyle ancak halki yatistirabildi. Hükümetin en önemli vaadi ise çok partili demokratik hayata geçmekti.
    Hükümet yaptigi vaadler dogrultusunda yeni bir anayasa metni hazirlayarak 23 Subat 1989'da halkoyuna sundu. Yeni anayasa ülkenin sosyalist niteligini kaldiriyor ve Islam'i devletin resmi dini olarak kabul ediyordu. Ayni zamanda birden fazla siyasi partinin ve siyasi amaçli derneklerin kurulmasina imkan taniyordu. Bunun gibi daha birçok önemli degisiklikler içeriyordu. Yeni anayasa halkin çogunlugunca onaylanarak yürürlüge kondu. Arkasindan yeni siyasi partiler kuruldu ve 12 Haziran 1990'da ilk çok partili yerel seçimler yapildi. Bu seçimlerde Islami Kurtulus Cephesi (FIS) oylarin % 55'ini alarak birçok yerde yerel seçimleri kazandi. Arkasindan 26 Aralik 1991'de ilk çok partili genel seçimlerin birinci turu gerçeklestirildi. FIS bu seçimlerde de büyük basari gösterdi. Resmi kaynaklara göre oylarin % 55'ini, kendi kaynaklarina göreyse % 80'ini aldi.

    noimage
    Arma


    Islami Selamet Cephesi'nin gösterdigi basari Cezayir'de önemli çikarlari olan Fransa basta olmak üzere bütün Batili güçleri rahatsiz etti. Bu yüzden tek çare olarak Cezayir ordusunu harekete geçirme yoluna basvurdular. Sonuçta ordu, 16 Ocak 1992'de yani seçimlerin ikinci turunun yapilacagi tarihe bes gün kala gerçeklestirdigi darbeyle yönetime el koyarak seçimlerin ikinci turunu iptal etti ve genel baskan Prof. Abbasi Medeni basta olmak üzere FIS ileri gelenlerinin çogunu tutuklatti. Cunta yönetimi daha önce mahalli seçimleri kazanarak isbasina gelen FIS mensubu belediye baskanlarini ve belediye meclisi üyelerini de görevden aldiktan sonra pek çogunu tutuklatti. Ilk tutuklama kampanyasinda tutuklanan FIS mensuplarinin sayisi alti bini asti. Bunlarin pek çogu 45 derece sicaklik altindaki toplama kamplarina gönderildi. Sonraki dönemlerde ortaya çikan bazi olaylar ve birtakim provokasyonlar vesilesiyle de çok sayida FIS mensubu tutuklandi. Cunta Mart ayinda da, FIS'i tamamen kapattigini açikladi.
    General Halid Nezzar'in baskanligindaki askeri cunta Yüksek Devlet Konseyi adiyla bir konsey olusturdu. Bu konseyin baskanligina da 29 yildan beri Fas'ta sürgün hayati yasamakta olan Muhammed Budiyaf'i getirdi.
    Cunta yönetimi önce FIS ileri gelenlerinden 13 kisi hakkinda idam istedi. Ancak birkaç ertelemeden sonra Temmuz ayi ortalarinda gerçeklestirilen durusmada askeri mahkeme FIS genel baskani Abbasi Medeni ile yardimcisi Ali Belhac'i 12'ser yil, diger FIS liderlerini de 4 ile 6 yil arasinda degisen hapis cezalarina çarptirdi.
    Yüksek Devlet Konseyi baskani Muhammed Budiyaf 29 Haziran 1992 tarihinde orduda görevli Lembarek Binmaraf adinda bir tegmen tarafindan öldürüldü. Yolsuzluk davalari yüzünden basbakan Seyyid Ahmed Gazali ile ve bazi generallerle arasi açilan Budiyaf'in öldürülmesi olayi baslangiçta Islami Cephe'ye yüklendi. Ancak arastirmalar sonunda cinayeti isleyen subayin Islami Cephe'yle herhangi bir ilgisinin bulunmadigi ortaya çikti. Budiyaf'tan sonra Yüksek Devlet Konseyi baskanligina Ali Kafi getirildi. Cunta yönetiminin kapattigi Islami Selamet Cephesi'nin ileri gelenleri Ali Kafi'nin baskanligindaki yeni yönetime diyalog çagrisinda bulundularsa da yönetim diyaloga yanasmak istemedi. Ancak cunta yönetimi daha sonra bir çikmaz sokaga girdigini anladi ve Islami Hareket mensuplariyla bir uzlasma yolu aramaya basladi. Bu yüzden ordu sertlik yanlisi hükümeti 11 Nisan 1994 tarihinde istifaya zorlayarak yerine daha ilimli bir hükümet olusturdu. Ancak yeni hükümet de bazi siyasi oyunlara basvurmak disinda hiçbir uzlasmaci girisimde bulunmadi.
    1996'da göstermelik olarak bir referandum gerçeklestirilerek yeni bir anayasa yürürlüge kondu. Cuntanin açiklamalarina göre referandumda oy kullananlarin % 86'si "evet" oyu vermisti. Ardindan 5 Haziran 1997 tarihinde yine göstermelik bir parlamento seçimleri gerçeklestirildi. Seçimlere birden fazla partinin katilmasina izin verildi ama favori cuntanin destekledigi Cezayir Ulusal Demokratik Birlik Partisi'ydi. Seçimler dürüstçe ve demokratik bir ortamda yapilmadigindan sonuçlar da cuntanin istedigi sekilde oldu. En son olarak da 15 Nisan 1999 tarihinde yine göstermelik bir cumhurbaskanligi seçimleri . Bu seçimlerde de cuntanin destekledigi Abdülaziz Buteflika'nin kazandirilacagi önceden belli oldugundan diger adaylar figüran olmak istemediklerini ilan ederek adayliktan çekildiler ve Buteflika tek aday olarak girdigi seçimlerde cumhurbaskanligina seçildi, daha dogru bir ifadeyle tayin edildi.
    noimage


    1989 anayasasinin siyasi amaçli dernek ve cemiyetlerin ve iktidari elinde tutan Milli Kurtulus Cephesi disinda siyasi partilerin kurulmasina müsaade etmesinden yararlanmak isteyen Islami hareket mensuplari bu alana girmeye karar verdiler. Önce Kasim 1988'de Irsad ve Islah Cemiyeti kuruldu. Cemiyetin basina Cezayir'in taninmis ilim adamlarindan ve Müslüman Kardesler cemaatinin Cezayir temsilcisi Mahfuz en-Nahnah getirildi. Bunun arkasindan Subat 1989'da Islam'a Davet Birligi kuruldu. Bunun basina da bagimsizlik savasinda önemli rol oynamis bir ilim adami olan Ahmed Sahnun getirildi. Mart 1989'da da Prof. Abbasi Medeni'nin liderliginde Islami Kurtulus Cephesi (FIS) ortaya çikti. Baslangiçta Islami teblig ve davet çalismalari yürütmeyi amaçlayan Irsad ve Islah Cemiyeti daha sonra siyasi partiye (Islami Toplum Partisi'ne) dönüstürülmüstür.
    Islami olusumlar sosyal faaliyetlerin yani sira siyasi faaliyetlere de girmislerdir. Islami çizgideki siyasi olusumlar hakkinda bazi özet bilgiler verelim:
    Islami Selamet Cephesi: Prof. Abbasi Medeni'nin liderliginde, 11 Mart 1989'da kurulus çalismalarini baslatti. Resmi olarak kurulusunu 12 Eylül 1989'da gerçeklestirdi. Gerek 12 Haziran 1990'da gerçeklestirilen yerel seçimlerde ve gerekse 26 Aralik 1991'de gerçeklestirilen genel seçimlerdeki basarisiyla dikkatleri üzerine çekti. Bu parti Mart 1992'de cunta yönetimi tarafindan kapatildi.
    Islami Toplum Partisi: Müslüman Kardesler cemaatinin Cezayir kanadinin lideri durumundaki Mahfuz Nahnah'in baskanliginda kuruldu. Bu partinin adi daha sonra Barisçi Toplum Partisi olarak degistirilmistir. Baskanligini da halen Mahfuz Nahnah yapmaktadir.
    Islami Uyanis (Nahda) Partisi: Islami siyasi olusumlar içinde üçüncü sirada gelen bu hareketin liderligini Abdullah Cabullah yapmaktadir.
    Bunlarin yani sira özellikle cuntanin baski uygulamalarina tepki olarak bazi silahli gruplar da ortaya çikti. Ancak bunlardan bazilari provokasyonlara açik oldugundan cunta onlarin adlarini halka yönelik katliamlarinda kullandi. Cuntanin katliamlarinda adi kullanilan silahli gruplarin basinda ise GIA geliyordu. Simdi bu gruplardan da kisaca söz edelim:
    GIA (Silahli Islami Grup): Bu ülkedeki silahli gruplarin en radikali olarak bilinen bu hareket 1992'de ortaya çikti. Simdiye kadar birçok silahli eylem gerçeklestiren bu hareket, ülkedeki diger Islami olusumlara karsi da sert bir tutum izlemekte, hatta bazilarini tekfir etmektedir. Hareketin bu tutumu kendi içinden de birtakim sorunlar yasamasina ve bazi kopmalara yol açmistir. Hareketin kurulus merhalesindeki liderligini Cemal Zeytuni olarak bilinen Ebu Abdirrahman Emin yapti.
    AIS (Islami Kurtulus Ordusu): Daha önce sadece siyasi faaliyet yürüten ve genis halk tabaninin destegine ragmen iktidara gelmesi darbeciler tarafindan önlenen Islami Selamet Cephesi'nin askeri kanadi olarak ortaya çikti. 1992 ortalarinda ortaya çikan AIS'in genel komutanligini Medeni Mirzak yapti.
    MIA (Silahli Islami Hareket): Abdulkadir Sebuti'nin önderliginde faaliyetlerini yürüten bu hareket darbecilerin iktidara el koymalarindan kisa bir süre sonra ortaya çikti ve çesitli silahli eylemler gerçeklestirdi.
    FIDA (Cezayir Cihadi Için Islami Cephe): Bu cepheyi 1994'te GIA'dan ayrilanlar kurmuslardir. Darbecilerin yaninda yer alan bazi yazarlarin ve basin mensuplarinin öldürülmesi gibi birtakim ferdi eylemler gerçeklestirdiler.
    Islami Devlet Hareketi: Ilk önce 1992'de ortaya çikti. 13 Mayis 1994'te gerçeklestirilen bir anlasmayla GIA'ya katildi. Ancak daha sonra aralarinda ihtilaf çikmasi yüzünden bu hareketten ayrildi. Hareketin liderligini Said Mahlufi yapmaktadir.
    Cezayir'deki silahli gruplarda böyle bir daginikligin yasanmasinin yani sira, Islami temellere oturtulmus bir "hareket ve eylem fikhi"nin da olmadigini kabullenmek zorundayiz. Bu eksiklik eylemlerin kitle tabaninda olumsuz etki yapmasina ve tabanin yukarida zikredilen gruplara olumsuz bakmasina yol açmaktadir.

    Cezayir Soykırımı
    Fransız yönetimi altında 1,5 milyon kadar Cezayirli katledilmiştir. İşkence ve kötü muamele görenlerin sayısı ise bilinmemektedir. Cezayirliler bu döneme Cezayir Soykırımı adını vermektedir. Son olarak 2005 ve 2006 yıllarında Cezayir Devlet Başkanı Fransa'yı soykırım yapmakla suçlamış ve Paris'ten bir özür beklediklerini açıklamıştır. Ancak Fransa iddiaları kabul etmemiş ve konunun tarihçilere bırakılması gerektiğini öne sürmüştür. Fransa Devlet Başkanı ve Başbakanı konunun hassas olduğunu ve tarihçiler tarafından incelenmesi gerektiğini, siyasete konu edilmemesini istemişlerdir.

    Coğrafya
    Fas'tan başlayarak doğuya doğru giden 2400 km.lik Atlas Dağları Cezayir'in kıyı kesimine paralel olarak batıdan doğuya, Tunus'a kadar uzanır. Cezayir'in kıyıları genelde dağlara çok yakın ve sarptır; çok sayıda liman yoktur. Ülkenin güneyini Büyük Sahra Çölü kaplar. Atlas dağsırasının Cezayir'deki kısmının en yüksek noktası 2900 m. civarındadır.

    Ekonomi
    Denize yakın kesimde tarıma elverişli alanlarda başta zeytin gibi Akdeniz iklimi bitkileri yetişir. Ülke ekonomisinin belkemiği petrol ve doğalgazdır. Cezayir dünyanın petrol rezervleri sıralamasında 14'üncü ülkedir ve ikinci en büyük doğalgaz ihracatçısıdır. Bunlar dışında demir, fosfat, uranyum, kurşun, çinko madenlerine sahiptir.

    Demografi
    Başlıca şehirler Cezayir (başkent), Oran, Konstantin, Annaba'dır. 32,5 milyonluk nüfusun büyük kısmı kıyıya yakın bölgede yaşar. Çok geniş toprakları kaplayan güneydeki bölgeler ise 1.5 milyon kadar insanı barındırır ve bunların çoğu da vaha'larda yaşamaktadırlar. Nüfusun çoğunluğu Müslüman'dır, etnik olarak Berberiler ve Araplardan oluşur.





    Cezayir

    Cezayir, Afrika'nın kuzeydoğusunda, Ak*deniz kıyısında kurulmuş bağımsız bir cumhu*riyettir. Doğusunda Tunus ve Libya, güney*doğusunda Nijer, güneybatısında Mali ve Moritanya, kuzeybatısında Fas yer alır. Batı Sahra ile batıda dar bir sınırı vardır. Az sayıda doğal limanı olan Cezayir'in Akdeniz kıyıla*rındaki toprakları verimlidir. Hemen bu top*rakların arkasında Atlas Dağları'nın bir kolu olan Tel Atlasları uzanır. Daha iç bölgelerde ise, göller ve bataklıklarla birbirinden ayrılan yüksek ovalar bulunur. Güneye doğru gittik*çe Atlas Dağları'nın bir başka kolu olan Sahra Atlasları, Sahra Çölü'nün kuzey sınırını çizer. Cezayir topraklarının üçte ikisini Sahra Çölü kaplar. Güneydeki bu geniş çorak bölge, 1956'da büyük petrol yatakları bulununcaya kadar boş ve değersizdi. Gelişen petrol ve doğal gaz sanayisi Sahra'yla birlikte tüm ülkeyi büyük ölçüde değiştirdi.
    Cezayir'de taşımacılığa ve ulaşıma elverişli olmayan akarsulardan, daha çok sulamada yararlanılır. Şelif Irmağı ülkenin öbür ırmak*ları gibi yüksek ovalardan doğar ve Tel Atlasları arasından geçerek denize ulaşır. Cezayir genelde kurak bir ülkedir. Akdeniz' in nemli rüzgârlarına açık olan kıyı şeridi yağmur alır. Sağanakların günlerce sürdüğü yağmur mevsimi dışında sıcak ve yağışsızdır. Tropik iklimin görüldüğü güney bölgesinde yaz ayları çok sıcak geçer. Tel Atlasları'nda yaprak dökmeyen, kalın kabuklu meşe ağaç*larından oluşan güzel ormanlar vardır. Bir çöl bitkisi olan alfa ve başka ot türleriyle kaplı yüksek ovalarda sürüler otlatılır.


    Cezayir'e ilişkin bilgiler
    Yüzölçümü: 2.381.741 km2
    Nüfus: 23.849.000 (1988)
    Başkent: Cezayir
    Yönetim biçimi: Cumhuriyet
    Doğal yapı: Verimli kıyı bölgesini çevreleyen yüksek dağlar, ormanlar, boş alanlar ve çöller.
    Başlıca ürünler: Buğday, arpa, tütün, şarap, mey*ve, şişemantarı, demir, çinko, kurşun filizi, apatit taşı, çimento, pik, doğal gaz ve petrol.
    Başlıca kentler: Cezayir, Oran, Konstantin, Annaba, Sidibel-Abbes, Telemsen, Skikda.
    Eğitim: 6-14 yaş arası çocukların yüzde 60'ı okula gitmektedir.
    Cezayir'de panter, çakal, sırtlan, yabandomuzu gibi yabanıl hayvanlar ile çeşitli ceylan türleri bulunur. Sahra Çölü'nde boynuzlu engerek yılanları ve akrepler oldukça boldur.
    Nüfusun yüzde 80'ini Araplar oluşturur. En büyük azınlık olan Berberiler Cezayir'in en eski halkıdır. Gerek Araplar, gerek Berberi*ler Müslüman'dır. Nüfusun küçük bir bölü*münü de Fransızlar, İspanyollar ve İtalyanlar oluşturur. En yoğun yerleşim kıyı düzlükle*rinde ve Tel Atlasları'ndadır. Sulak olan bu bölgelerde bahçecilik ve tahıl tarımı oldukça gelişmiştir. Birçok insanın geçimini hâlâ çift*çilikle sağlamasına karşın, kentlere doğru yavaş ama sürekli bir göç vardır. Daha güneyde, Sahra Çölü'ndeki vahalarda göçebe kabilelere rastlanır. Avrupalılardın büyük bir bölümü, Cezayir 1962'de bağımsızlığını ka*zandıktan sonra, ülkeden ayrıldı. Resmi dilin Arapça olduğu Cezayir'de Fransızca da ko*nuşulmaktadır.
    Cezayir'in başlıca ürünleri buğday, arpa, yulaf gibi tahıllar ile tütün, üzüm ve zeytindir. Devlet çiftliklerinde şarapçılık yapılır ve zey*tinyağı üretilir. Ayrıca incir, portakal ve kayısı gibi meyve türleri de vardır.
    Fosfat, cıva, demir, çinko ve kurşun ülke*nin başlıca madenleridir. Bunlardan başka zengin petrol ve doğal gaz yatakları bulunur. Başta petrol ve doğal gaz olmak üzere, bazı madenler ve şarap dış ülkelere satılır. Bunlara karşılık pamuklu ve yünlü dokumalar, demir-çelik, kömür ve işlenmiş ürünler alınır. Bu ticaretin çoğu modern bir liman kenti olan başkent Cezayir, Oran ve Annaba liman*ları üzerinden yapılır. Başlıca ihraç ürünü olan petrol borularla Arzev, Bejaia, Skikda ve Tunus'taki Skhira limanlarına ulaştırılır. Doğal gaz ise Arzev, Oran, Skikda ve Ceza*yir'e pompalanır. Demiryolları Fas sınırın*dan Tunus'a kadar uzanır.

    Tarih

    Fenikeli tüccarlar İÖ 1200'de Cezayir'in Ak*deniz kıyılarına yerleştiler. Bugün Tunus sı*nırları içinde kalan Kartaca Fenikeliler'in en önemli kentiydi; daha sonra Kartaca İmpara-torluğu'nun başkenti oldu. Kartaca'yı ele geçiren Romalılar Cezayir'i denetimleri altına aldılar. Roma İmparatorluğu 5. yüzyılda çö*künce, Vandallar ve Bizanslılar bölgeyi ele geçirdi. Böylece Kuzey Afrika'nın bu kesimi Hıristiyanlık etkisine girdi. Ne var ki, İS 7. yüzyılda Araplar'm gelmesiyle İslam dini yaygınlaştı. 16. yüzyılda Oruç Reis ve kardeşi Hızır Reis'in katkısıyla Osmanlı egemenliğine giren Cezayir 300 yıl boyunca Osmanlı İmpa*ratorluğu'nun bir eyaleti oldu. O yıllarda, Cezayir kenti başta olmak üzere, kıyılar Berberi korsanların egemenliğindeydi. Ber*beri korsanlar özellikle 17. yüzyılda güçlene*rek Cezayir'i bir köle ticareti merkezi duru*muna getirdiler. Ama bunların gücü zamanla kırıldı. Cezayir 1830'da Fransızlar'ın eline geçti ve 1848'de Fransız toprağı ilan edildi. Fransızlar ile Cezayirli yurtseverler arasında kanlı çatışmalar oldu. Yıllarca süren bu çatış*malarda çok sayıda insan öldü, birçok Cezayir köyü yakılıp yıkıldı. Zamanla kıyı şeridinde oturanların çoğunluğunu Avrupalı Hıristiyan*lar oluşturdu. Fransızlar yerli halk üzerinde ekonomik, siyasal ve toplumsal baskı kurdu*lar. Cezayir'in Fransız kültüründen etkilen*mesine ve Fransa ile kurulan sıkı bağlara karşın, 20. yüzyılın ortalarına doğru Cezayir yurtsever hareketi hız kazandı.
    Cezayir Bağımsızlık Savaşı 1954'te başladı. Fransız ordusuna karşı girişilen kanlı savaşlar*da 150 bin kişi öldü. 1958'de Cezayir sorunu nedeniyle Fransa'da yaşanan siyasal bunalım, General de Gaulle'e başbakanlığın, bir yıl sonra da cumhurbaşkanlığının yolunu açtı. Sa*vaşın sürmesini isteyen bazı Fransız generalleriyle göçmenlerinin kurduğu Gizli Ordu Ör*gütü ülkede acımasız bir kıyıma girişti. De Gaulle Cezayir'e iki seçenek tanıdı: Bağım*sızlık ya da Fransa'ya bağlılık. 1962'de yapı*lan referandumda 6 milyon kişi bağımsızlık*tan yana, 16 bin kişi ise bağımsızlığa karşı oy verdi. Bundan sonra Fransa ile olan bağlantı*lar azaldı, ama iki ülke arasındaki ticaret ilişkileri bugün de sürmektedir. Uzun yıllar bağımsızlığı için savaşmış olan Cezayir, ba*ğımsızlıklarını yeni kazanan öbür Afrika ülke*leriyle yakın ilişkiler içindedir. Sömürge dö*neminde baskı altında tutulan Arap kültürü*nün canlandırılmasına, okuma yazma oranı*nın çok düşük olduğu ülkede okuryazar sayısının artırılmasına çalışılmaktadır.
    Cezayir'de bugüne kadar, tarım, sanayi ve sağlık hizmetlerini kapsayan büyük değişik*likler olmuştur. Devlet başkanı ile devrim konseyi tarafından yönetilen bu ülkede sana*yi kuruluşlarının büyük bir bölümü devletçe işletilmektedir.

    Başkent: Cezayir


    Cezayir'in başkenti ve en önemli limanı olan aynı adlı kent, Cezayir Körfezi ile Sahel Te*peleri arasındaki dar alanda kuruludur. Ceza*yir limanından dış ülkelere şarap, portakal, sebze, demir cevheri ve fosfat satılır. Güne*yinde bulunan Hassi R'Mel'de dünyanın en büyük doğal gaz yatakları vardır. Gaz bura*dan bir boruhattı ile kente ulaştırılır.Araplar ve Berberiler'den oluşan halkın büyük çoğunluğu Müslüman'dır. Cezayir ba*ğımsızlığına kavuşmadan önce, Avrupalılar kentin körfez boyunca uzanan modern bölü*münde yaşarlardı. Eski kent tepelerin etekle*rinde kuruludur. İç içe geçmiş evleri, dar ve dolambaçlı, taş döşeli sokakları vardır. 11. yüzyıldan kalma Maliki Camisi ile Fransız*lar'ın katedrale dönüştürdüğü, Osmanlı döne*minden kalma Keçava Camisi ilgi çekicidir. Fenikeliler'in Afrika kıyılarında kurdukları ilk kolonilerden biri olan Cezayir çeşitli isti*lalar sonucu yıkıldıktan sonra, 10. yüzyılda Berberiler tarafından yeniden kuruldu. 1518'de Türkler'in eline geçti. Sonraki 300 yıl boyunca ticaret gemilerini soyan korsanların ana üssü oldu. 1830'da Cezayir'i alan Fransız*lar, kenti 1962'ye kadar ellerinde tuttular.Bağımsızlık savaşında Fransa'ya karşı giri*şilen ayaklanmanın merkezi oluşu, Cezayir'in önemli çatışmalara sahne olmasına yol açtı.
    Kentin nüfusu 1.483.000'dir (1987).
#05.10.2008 03:32 0 0 0