Ölüye Ağlamak

Son güncelleme: 01.12.2008 20:35
  • Ölüye Ağlamak
    555-) Üsâme b. Zeyd (r.a) anlatır: "Hz. Peygamber (s.a.v)'in kızı (Hz. Zeyneb (r.a): "Oğlum öldü hemen bize gel" diye haber saldı. Hz. Peygamber (.s.a.v) selâm söyleyerek: "Şüphesiz aldığı da verdiği de Allah'ındır. Her şeyin Onun katında belirtilmiş bir eceli vardır. Sabret ve ecrini Allah'tan bekle" diye cevap gönderdi. Bu sefer kızı mutlaka gelmesi için yemin ederek tekrar kendisine haber saldı. O da yanına Sa'd b. Ubâde, Muâaz b. Cebel, Übey b. Ka'b, Zeyd b. Sâbit ve birtakım kimselerle kalkıp geldi. Çocuk Rasûlüllah (s.a.v)'e verildi, canı gidip gelmekte idi, (hadisi rivayet eden ravi) vücudu sanki eskiyip pörsümüş deri kırba gibi idi dediğini de zannediyorum demiştir. Rasûlüllah'ın gözleri yaşla doldu. Sa'd: "Ey Allah'ın Rasûlü, bu hal de nedir?" dedi: "Bu, Allah'ın kullarının kalblerine bıraktığı bir rahmettir. Allah kullarından sadece merhametli olanlarla merhamet eder." buyurdu.

    (Çocuğun vücudunun eskimiş deri kırbaya benzetilmesi, eski kırbanın renginin dolduğu gibi vefat etmek üzere olan çocuğun teninin solmasından dolayıdır.)

    556-) Abdullah b. Ömer (r.a.): "Sa'd b. Ubâde muzdarip olduğu hastalığına yakalanmıştı, Hz. Peygamber (s.a.v) kendisini ziyaret etmek için Abdurrahman b. Avf (r.a.), Sa'd b. ebi Vakkas (r.a.), Abdullah b. Mes'ûd (r.a.) ile birlikte geldi. Yanına girdiğinde ailesinin başında toplanmış olduğunu gördü: "Yoksa öldü mü?" buyurdu: "Hayır, Ey Allah'ın Rasûlü" dediler. Hz. Peygamber (s.a.v) duygulanıp ağladı, ordaki halk Hz. Peygamber (s.a.v)'in ağlamasını görünce onlar da ağladı, bunun üzerine "Duymaz mısınız, şüphesiz Allah, ne gözyaşından dolayı ne de kalbin hüzünlenmesinden dolayı azap eder-dilini işaret etti- ancak bundan dolayı azap veya merhamet eder. Şüphesiz ölü ailesinin kendisine ağlamasının(bir kısmından) dolayı azaba uğrar." buyurdu." demiştir.

    557-) Enes b. Mâlik (r.a)'dan. Rasûlüllah (s.a.v), çocuğunun üzerine ağlayan bir kadının yanına geldi ve ona: "Allah'tan sakın ve sabret" buyurdu. Bunun üzerine kadın: "benim başıma gelenden senin ne haberin var""Bu kimse, Allah'ın Rasûlüdür" denildi. Bunun üzerine kadını ölüm acısına benzer bir üzüntü tuttu ve hemen Rasûlüllah (s.a.v)'in kapısına gitti. (Kapıcılar aradı) Ama yanında kapıcılar felan bulamadı: "Seni bilemedim (kusuruma bakma)" dedi. Hz. Peygamber (s.a.v): "Sabır, ancak musibetin ilk geldiği andır."

    558-) Ömer (r.a)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v): Ölü, kendisine feryat edilmesi nedeniyle kabrine azaba uğrar" buyurmuştur.

    559-) Ebû Mûsâ el-Eşari (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Ömer (r.a), yaralandığında Suheyb: "Vah kardeşi vah.." diyerek ağlamaya başladı. Bunun üzerine Ömer: "Hz. Peygamber (s.a.v)'in "Şüphesiz ki ölü, dirinin feryadı nedeniyle azaba uğrar" diye buyurduğunu bilmiyor musun?" dedi"

    560-) Abdullah b. Müleyke'den. Şöyle demiştir: "Osman b. Affan'ın, Mekke'de bir kızı vefat etmişti. Cenazesinde bulunmak için oraya geldik. Cenazeye İbni Ömer ve İbni Abbâs da gelmişti. Ben her ikisinin arasında oturuyordum. Ben birinin yanına oturmuştum sonra diğeri gelerek yanıma oturdu. Abdullah b. Ömer, karşısında bulunan Osman b. Affan'ın oğlu Amr'a: "Sen ölüye ağlamayı engellemezsin. Çünkü Rasûlüllah (s.a.v.) "Şüphesiz ki ölü, ailesinin kendisi üzerine ağlanması nedeniyle azaba uğrar" buyurmuştur." dedi. Bunun üzerine İbni Abbâs: "Ömer, bir kısım ağlama nedeniyle derdi." dedi ve şöyle anlattı: "Ömer ile birlikte Mekke'den dönmüştüm. Beydâ mevkisine geldiğimizde ağacın gölgesi altında bir kervan gördük. Bana: "Git, bak bakalım bu kervandakiler kimlerdir." dedi. Baktım, ne göreyim Suheyb. Gidip Ömer'e haber verdim: "Onu bana çağır" dedi. Suheyb'in yanına gittim ve: "Vah kardeşim vah, dostum vah" diye ağlayarak yanına girdi.

    Ömer: "Bana mı ağlıyorsun. Halbuki Rasûlüllah (s.a.v.): "Şüphesiz ki ölü, ailesinin kendisi üzerine ağlamasının bir kısmı nedeniyle azaba uğrar" "Şüphesiz ki Allah, birisinin ağlaması nedeniyle mümini azaba uğratır." dememiştir. Ancak: "Şüphesiz ki Allah, ailesinin kendisi üzerine ağlaması nedeniyle kâfirin azabını artırır" buyurmuştur. Bakın bu konuda Kur'ân'ın: «Hiçbir kimse diğer bir kimsenin günahını yüklenemez...» (Fâtır: 18) buyurması size yeter" dedi" İbni Abbâs: "Ağlatan da güldüren de Allah'tır." dedi. Hadisi anlatan Abdullah b. Müleyke: "Vallahi Abdullah b. Ömer bu söz üzerine hiçbirşey demedi" demiştir.

    (Hiçbir kimse bir başkasının yaptığı günahtan sorumlu tutulamaz ancak bu günahta bir hissesi carsa bu hariçtir. Hz. Aişe (r.a) ölen bir Müslümanın kendisinden sonra ailesinin ağlamasından sorumlu tutulamayacağını belirterek bir yanlış anlaşılmayı düzelterek cevap vermiştir. Hadiste "ağlamasının bir kısmından dolayı" kaydı bulunmaktadır. Buna göre her çeşit ağlama değil, belirli ağlamalar olduğu anlaşılır ki, bu da Araplar'da yaygın olan feryad ve figan çığlıklarıyla dövünme şeklinde meşhur bir âdet olan ağlamadır. Ölüye azap vermesi ise ölünün kendisinden sonra bu şekilde ağlanılmasını vasiyet etmesi veya böyle ağlayacak bir aile yetiştirip onların vebalini yüklenmesinden dolayıdır.

    İmam Buhârî getirdiği bu hadisi zikrettiği başlıkta konuyu çok güzel açıklamış ve şöyle bir başlık koymuştur. "Hz. Peygamber (s.a.v)'in: "Ölü, ailesinin kendisine ağlamasının bir kısmından dolayı azaba uğrar." konusu. Bu durum ölünün hayatta iken feryad ve figanla ağlama adeti var ise böyledir. Çünkü Yüce Allah'ın şu sözü vardır: «Ey iman edenler kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden koruyunuz...» (Tahrim: 6) Hz. Peygamber (s.a.v)'de: "Her biriniz çobansınız ve her biriniz idaresi altındakilerden sorumludur." buyurmuştur. Ancak bir kimsenin hayatta iken ağlayıp feryat etme gibi bir âdeti yok ise bu ağlama, Hz. Aişe (r.a.)'ın dediği gibi olup "Hiçbir kimse bir kimsenin günahını yüklenemez." (Fâtır: 18) ayetini belirtmiştir. Yine bu hususta Yüce Allah: «Yükü (günahla) ağır gelen bir kişi onu taşımak için (birisini) çağırsa onun yükünden hiçbir şey taşıttırılmaz.» (Fâtır: 18) buyurmuştur. Ağlamaya müsaade edilen, feryad ve figan bulunmayan ağlama şeklidir." (Buhârî, Kitabu'l-Cenâiz: 32) Hz. Peygamber (s.a.v) ve Ashab-ı Kiram'ın, bazı ölüm hâdiselerinden dolayı sessiz ağladıkları çoğu defa hadislerde bildirilmiştir. Biraz önce geçen 556. hadiste de Hz. Peygamber (s.a.v): "Şüphesiz, Allahne gözyaşından dolayı ne de kalbin hüzünlenmesinden dolayı azap eder -dilini gösterdi- ancak bundan dolayı azap veya merhamet eder." buyurmuştur.)

    561-) Hz. Âişe (r.a.): "Resulullah (s.a.v), ailesinin kendisi için ağladığı Yahudi bir kadının (mezarına) uğraşmıştı: "Şüphesiz onlar kadın için ağlıyorlar ama bu kadın mezarında azap görmektedir." buyurdu." demiştir.



    562-) Hz. Âişe (r.a.) "Hz. Peygamber (s.a.v.)'in söylediği "Onlar şimdi benim söylediğimin doğru olduğunu bilmektedirler" şeklindedir. Çünkü Yüce Allah: «Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın.» (Neml: 80) buyurmutur." demiştir.

    (1898. Hadiste görüleceği gibi Efendimiz (a.s.), Bedir savaşından sonra, savaşta öldürülen Kureyş'in ileri gelen kâfirlerinin cesetlerine hitaben bir konuşma yapmıştır. Bunun üzeine Ömer (r.a.): "Ey Allah'ın Resûlü cansız çesetlere ne konuşuyorsun?" demiş. Resûlüllah (s.a.v.) de: "Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin olsun ki siz söylediğimi onlardan daha iyi duyamazsınız." buyurmuştur. Buhârî'nin diğer rivayeti ise "Siz onlardan daha iyi duyamazsınız, fakat onlar cevap veremiyorlar." şeklindedir. (Buhârî, Cenâiz: 86)

    Âişe (r.a.)'ın görüşüne göre ölen bir kimse dünyadakilerin sözlerini duyamaz. Kendi görüşüne teyit için de «Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın.»"Allah'a yemin olsun ki siz söylediğimi onlardan daha iyi duyamazsınız." şeklinde değil "Söylediğimin doğru olduğunu mutlaka bilmektedirler." şeklinde olmalıdır. Kendisinin rivayetinde duyma değil bilme/anlama vardır.

    Ancak onun bu görüşü ve rivayeti çoğu alim tarafından kabul edilmemiştir. Zira Âişe (r.a.), bu konuşmanın yapıldığı savaşa katılmamıştır. Cesetlerin, Efendimiz (a.s.)'in konuşmasını duydugunu bildiren rivayetin ravisi ise bu savaşa bizzat katılmıştır. Âişe (r.a.)'ın delil getirdiği ayet de onun ileri sürdüğü anlamda değildir. Zira ayetin başı ve sonu , Hz. Peygamber'in davetine kulak vermeyenleri anlatmaktadır. «Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın.» ifadesi ile Hz. Peygamber'in davetine kulak vermeyenleri hali anlatılmakta âdeta onların yaşayan ölüler olduğu ifade edilmektedir.)

    563-) Muğîra (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v)'i: "Kimin ölüsünde feryad ve figanla ağlanırsa bu feryatlardan dolayı kendisine azap olunur." diye buyururken işittim."

    564-) Hz. Âişe (r.a.) anlatır: "Hz. Peygamber (s.a.v)'e (Mute şehitleri) Zeyd b. Harise, Cafer b. Ebi Talib ve Abdullah b. Revâha'nın şahadet haberi geldiğinde mescidde oturmuş, yüzünde üzüntüsü görülüyordu. Ben de kapının aralığından seyrediyordum. Kendisine bir adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resûlü, Cafer'in evindeki kadınlar şöyle şöyle yapıyorlar." diyerek ağladıklarını anlattı. Hz. Peygamber (s.a.v) bu kimseye kadınları böyle yapmaktan alıkoymasını emretti. Gitti sonra ikinci defa geldi, sözünü dinlememişler, bu sefer ikinci defa: "Onları alıkoy" buyurdu, üçüncü defa gidip geldi: "Ey Allah'ın Resûlü, vallahi bize ağır geldiler" dedi. Hz. Âişe (r.a.), Resûlüllah (s.a.v.): "O kadınların ağızlarına toprak saç." buyurdu" demiştir.

    Hadisler; Müslim ve Buhari'nin rivayetleridir kitabdan kendi yazdığım hadis-i şeriflerdir. Kitab adı: MUTTEFEKUN ALEYH HADİSLER adında ansiklobedi. Kitabı isteyenlere tam adını yazabilirim hatta resmini koyabilirim çok geniş bir kitab.

    _________________________

    Bir şeye vurgu yapmak istiyorum hadis-i şeriflerle ilgili olmasada şunu söylemeliyim sahabi çok ince sahabi çok saygılı görüyorsunuz nasıl sözleri tutuyorlar nasıl bir sevgi nasıl bir AŞK ama günümüzde ne yazıkki çok üzüntü verici acı verici bir olay müminler için artık iki kardeş bir birine düşman hale gelmiş gençlerin bir yerde Hazreti Muhammed (SAV)'in sözü olduğu zaman oraya akın etmeleri gerekli bir söz kapmak! bir şey öğrenmek için bir ders almak için acaba Peygamberimiz bu konuda ne demiş merak etmek.! Bundan sonrasını ben söylemiyorum diller lâl oluyor kalbimiz konuşsun!

    Salat Selam Ona Olsun. Allahım.. Bir an dahi bir saniye dahi bizleri Hazreti Muhammed'den koparma Ya Rabb! dedi. Rasûlüllah (s.a.v) onun yanından ayrıldığında ona: buyurdu. buyurmuştu" dedi" Ömer vefat ettiğinde bu hadisi Aişe'ye bildirdim: "Allah, Ömer'e merhamet etsin. Rasûlüllah (s.a.v.): (Neml: 80) Ayetini dile getirir. Yine kendisine göre Efendimiz (a.s.)'ın Ömer (r.a.)'ın sorusuna verdiği cevap
#17.10.2008 14:42 0 0 0
  • öLüm ALlah tandır ondan ağlamam sağol
#17.10.2008 15:16 0 0 0
  • aranıza katılmaktan büyük onur duydum sizleri saygı sevgi ve muhabbet ile selamlıyorum saygılar hassas45:sayfanız gerçekten çok güzel görünüyor inceleyemedim ama çok hoşuma gittiğini itiraf etmeliyim.
#17.10.2008 15:59 0 0 0
  • hoşgeldiniz hassa45
    paylaşım için Allah razı olsun garip07
#17.10.2008 17:14 0 0 0
  • hoşgeldin hassa45
#17.10.2008 17:15 0 0 0
  • Aslında ölüye ağlamak değil,"Allaha kavuştu" diye sevinmek gerekir diye düşünüyorum.
#01.12.2008 20:35 0 0 0