HATAY

Son güncelleme: 08.12.2007 00:10
  • HATAY
#09.02.2005 17:38 0 0 0
  • Dünyanın en eski yerleşim birimlerinden olan Antakya, bütün dinleri, kültürleri bir arada barındıran bir şehirdir.

    Birçok çağa, savaşa, olaya karşı dimdik ayakta kalarak direnen Antakya, bu kültür mozaiği içinde bugünlere kadar gelerek kendini kanıtlamıştır.
    Eski çağlarda dünyanın ikinci büyük şehri unvanına sahip olan Antakya, şu anda da kendi çapında gelişmiş bir şehir konumundadır.

    Eski tarihlerden günümüze kadar gelen tarihi eserler, Asi Nehri, sokaklar ve caddeler dile gelse, o eski Antakya'yı harika bir şekilde dillendirirdi. Müslümanların, Hıristiyanların, Yahudilerin ve başka dinlere, mezheplere mensup insanların bir arada yaşayarak, hiçbir prokovasyona yenik düşmeden bugünlere kadar barış, kardeşlik ve huzur içinde gelmesi, dünyada verilecek en güzel örneklerden birisidir. Çağlar içinde korunan bu çizgiyle Antakya, tarihteki en güzel yerini almıştır. Bu güzellikleri sizlere sunabilmek için kaynak olarak Prof.Dr.Sn. Ataman DEMİR'in AKBANK'ın katkılarıyla hazırlamış olduğu ÇAĞLAR İÇİNDE ANTAKYA adlı kitabından faydalanılmıştır. Yayınlanması için bize vermiş olduğu izinden dolayı Prof.Dr.Sn. Ataman DEMİR'e sonsuz teşekkürlerimizle.
#09.02.2005 17:44 0 0 0
  • 2.B. Büyük İskender ve Antakyanın Kuruluşu

    Antakya'nın Seleucuslar tarafından kurulduğu bilinmekle beraber Libanius, kentin kurucusunun Büyük İskenderun olduğundan bahseder. İÖ. 333 yılı Ekim ayında Arbela (Erbil) yöresinde Gavgamela Ovası'nda Pers hükümdarı Dara'yı (Büyük Dairus) mağlup eden Büyük İskender, fetihlerine devam etmek üzere güneye, Fenike'ye doğru ilerlerken, Antakya'nın doğusunda suyu çok tatlı olan bir pınarın başında durur ve kaynaktan çıkan suyun annesinin sütü kadar tatlı olduğunu söyleyerek pınara annesinin ismini verir: Olympias.
    Orada bir çeşme yaptıran İskender, yörenin güzelliğine hayran olur ve bu yerde bir kent kurmayı arzular. Fakat fetihlerine devam etmek zorunda olduğu gerçeği karşısında buna vakit bulamaz ve sadece bir mabed ile bir hisarın inşasına başlanır. Bu rivayeti, Büyük İskender'in (başka yerlerde benzer şekilde yaptığı gibi) stratejik önemi olan bir bölgede, Makedonlar'dan oluşan bir garnizon teşkil etmiş olduğu şeklide düşünmek, dana gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.

    Büyük iskender
    Antakya'nın Seleucus I. Nicator (İÖ. 312-280) tarafından kuruluşuna ait Libanius ve Malalas'ın rivayet şeklinde naklettikleri olaylar birbirinden farklıdır.

    Büyükiskender
    Büyük İskender'in İÖ 323'te ölümünden sonra imrapatorluğun yönetimini ve topraklarını paylaşan generallerinden Antigonos ve Seleucus I. Nicator arasındaki iktidar mücadelesinde, bu iki kumandanın, İÖ. 301 yılı Ağustos ayında İpsus'da (Puhut yöresinde bir düzlük) yaptıkları savaş Antigonos'un mağlubiyeti ile sonuçlanınca, Suriye ve Mezopotamya, Seleucus yönetimine geçti. Bu savaş sırasında Seleucus'un yönetim merkezi Tigris (Dicle) kenarındaki Seleucia, Antigonos'un yönetim merkezi ise Antakya'nın 5 km. kadar kuzeyindeki Antigonia isimli kentlerdi.
    İpsus savaşından sonra Mezopotamya'dan Akdeniz'e kadar uzanan çok geniş bir bölgenin kontrol altında tutulmasının getirdiği zorunluluk, Seleucia'nın yeri bakımından çok içerilerde olması nedeniyle artık krallığın yönetim merkezi olarak kalmasını imkansız hale getirmişti.

    Bu durum Seleucus'un, krallığın merkezini daha batıya taşımasını, kendine oralarda uygun bir yerde yeni bir başkent kurmasını gerekli kıldı. Bu amaçla Akdeniz'in en güzel limanlarından biri olan Seleucia Pieria'nun bulunduğu yer, topoğrafyası, deniz ulaşımına açık oluşu, zaptedilmesi zor bir akrepole sahip olması gibi özellikleri nedeniyle uygun bulundu ve İÖ 300 yılı Nisan ayında Seleucia Pieria (bugün Antakya'nın kazası olan Samandağ, daha eski ismi ile Süveydiye) başkent olarak kuruldu. Krallığın yönetimi Tigris kenarındaki Seleucia'dan, deniz kenarındaki Seleucia'ya taşındı.

    Makedonlar'ın Grek mirasını, iç kısımlara kıyasla sahillerde daha iyi koruyup kontrol edebilmeleri ve buralardan yayılmaları, yönetim merkezinin sahilde yer almasının nedenleri arasındadır.

    Seleucos1. Nikator
    Seleucos, mağlup ettiği Antigonos'un yönetim merkezi olan Antakya yakınındaki Antigonia'yı tahrip ederek halkını kendi adına kurduğu bu yeni başkente naklettirdi. Ancak kısa bir süre sonra yeni başkentin Seleucus krallığı için sahip olması gereken bazı niteliklerden yoksun olduğu gerçeği ortaya çıktı. Krallığın egemenliği altında bulunan Küçük Asya, Fırat Havzası, merkezi ve güney Suriye ile Amik Gölü civarının kontrol altında tutulmasında, Seleucia Pieria'nın bu hakimiyetin sağlanması için başkent olarak uygun yerde olmaması ve denizden gelecek saldırılara açık bulunması, daha içeride bir kent kurulmasını zorunlu hale getirdi. Bu kentin Antakya sahasında olmasına karar veren Seleucus'un, yeni bir kent kurmak veya bu civarda b ulunan Antigonos'un başkenti Antigonia'yı ihya etmek seçeneklerinden, yeni bin kent kurma

    fikrini benimsemesinde, mağlup ettiği bir kumandanın tahrip ederek ahalisini de Seleucia Pieria'ya naklettiği başkentini yeniden canlandırmasının prestij açısından uygun olmayacağı düşüncesinin ağır basmış olduğu kuvvetli bir ihtimaldir.

    Antigonia'ya kıyasla su kaynakları açısından son derece zengin olan Daphne'ye (Harbiye) 6 km. mesafede bulunan müstakbel Antakya kentinin bulunduğu alan, Orontes (Asi Nehri) kıyısında olup denizden 22 km. mesafede, bir günlük nehir yolculuğundan sonra Akdeniz'e ulaşılabilen bir bölgede idi. Ayrıca denizden gelecek saldırılara karşı emniyet açısından yeteri kadar içeride bulunuşu yanında Seleucia Pieria ile arasındaki mesafenin, bir askeri birlik için bir günde kattedilebilir oluşu yer seçimini etkileyen diğer avantajlar arasındaydı.
#09.02.2005 17:51 0 0 0
  • Hatay

    Hatay

    Dünyanın en eski yerleşim birimlerinden olan Antakya, bütün dinleri, kültürleri bir arada barındıran bir şehirdir.

    Birçok çağa, savaşa, olaya karşı dimdik ayakta kalarak direnen Antakya, bu kültür mozaiği içinde bugünlere kadar gelerek kendini kanıtlamıştır.
    Eski çağlarda dünyanın ikinci büyük şehri unvanına sahip olan Antakya, şu anda da kendi çapında gelişmiş bir şehir konumundadır.
    Eski tarihlerden günümüze kadar gelen tarihi eserler, Asi Nehri, sokaklar ve caddeler dile gelse, o eski Antakya''yı harika bir şekilde dillendirirdi. Müslümanların, Hıristiyanların, Yahudilerin ve başka dinlere, mezheplere mensup insanların bir arada yaşayarak, hiçbir prokovasyona yenik düşmeden bugünlere kadar barış, kardeşlik ve huzur içinde gelmesi, dünyada verilecek en güzel örneklerden birisidir. Çağlar içinde korunan bu çizgiyle Antakya, tarihteki en güzel yerini almıştır
    noimage
#09.02.2005 18:31 0 0 0
  • noimage

    Güzelyayla
#12.02.2005 11:44 0 0 0
#12.02.2005 12:20 0 0 0
  • arkadaşlar ben sık sık antakya kalesine doğru tırmanırım.oradan çektiğim fotoğrafları sizlerle paylaşmak istedim.
    noimage

    noimage
#06.04.2005 14:55 0 0 0
  • noimage



    noimage
#06.04.2005 15:07 0 0 0
  • noimage


    Hamamat dünyaya şifa dağıtacak


    Hatayın Kumlu İlçesinde bulunan ve İl Özel İdaresi tarafından Ulutaş kardeşlere kiralanan Hamamat Kaplıcaları, dünya kaplıcası olma yolunda ilerliyor. Hindistandan sonra su sıcaklığı bakımından dünyada ikinci olma özelliğini koruyan kaplıca, bir çok hastalığa şifa oluyor.
    Tesisler hakkında bilgi veren Genel Müdür Atilla Ulutaş, Hatay Hamamat Kaplıcalarını dünya tesisi yapacaklarının altını çizerek, "Mülkiyeti Özel İdareye ait olan Hatay Hamamat Kaplıcalarının işletmeciliğini Ulutaş ailesi üstlendi. Tesisimiz dışa açılımın yanı sıra yöremiz insanlarının sağlık, dinleme ve eğlenme amaçlı günübirlik dahi olsa kullanımına çok ekonomik fiyat ayarlamaları yaparak hizmet etmektedir. Tesisimizde bölge insanıyla bütünleşerek hizmetlerin kalite standartlarını yükseltip, Antalya bölgesi otelleri gibi bölgemiz ekonomisine katkı sağlayacak potansiyeli yakalamayı hedefliyoruz" diye konuştu.
    Ulutaş, kaplıcaların su sıcaklığı bakımından Türkiyede tek olma özelliğini koruduğunu da belirterek, şunları kaydetti:
    "Tesisimizdeki kaplıca suyu dünyada iki yerde bulunuyor. Biri Hindistanda biri bizde. 38 derece sıcaklıktaki kaplıca suyu insan vücudu için en ideal su. Kükürtlü olması nedeniyle başta kemik ve kadın hastalıklarına iyi geliyor. Aynı zamanda erkeklerde cinsel gücü artırma özelliğine sahip. Kaplıcalarımıza iki büklüm giren yürüyerek çıkıyor. Tabii bu da 15-20 günlük bir program sayesinde oluyor."
#17.04.2005 18:27 0 0 0
  • Hatayın Hassa İlçesinde düzenlenen operasyonda, 3 bin 602 adet tarihi sikke ele geçirildi. Jandarma operasyonunda yakalanan şahıslar adliyeye sevk edildi.
    Hassa İlçesinde bazı şahısların elinde eski dönemlere ait altın sikkeler ve tarihi eserler bulunduğu istihbaratını alan İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından sabıkalı B.İ. ve F.A. adlı şahıslarla irtibat kurdu.
    Jandarma, düzenlediği operasyonda, B.İ. ve F.A. ile birlikte 1 santimetre çapında ön ve arka tarafında Arapça harfler bulunan altın sarısı üst tarafı tek delikli 900 adet metal sikke, 2 santimetre çapında ön ve arka yüzünde Arapça harfler bulunan altın sarısı üst tarafı tek delikli 2 bin 700 adet metal sikke ve altın sarısı 2 adet metal sikke olmak üzere toplam 3 bin 602 adet tarihi dönemlere ait sikke ele geçirdi. Zanlılar adliyeye sevk edildi.
#17.04.2005 18:40 0 0 0
  • noimage
    Antakyalı mermer ustası, yaptığı mezar taşlarına 30 yıldır kendi şiirlerini yazıyor. İnsanların ölüm şekline göre mezar taşına şiir yazan usta, bazı kişilerin beğendiği mezar taşlarını evine koymak içinde aldığını söyledi.
    Antakyada mermerden mezar taşları yapan Kemal Ördek (55), isteyenlerin mezar taşlarına kendi yazdığı şiirleri yazıyor. İnsanların ölüm şekline göre de şiirler yazan Ördek, kendisine "mezarcı" denmesinden hoşlanmıyor. Ördek, 30 yıldır bu işi yaptığını belirterek, "Benim işim bu. Ekmeğimi bundan kazanıyorum. Bazıları mezarcı diyor. Bu kelimeyi sevmiyorum. İnsanlar benim şiirlerimi beğeniyorlar. Meraklısı çok. Ölüm şekline göre şiir yazıyorum. İl dışından bile siparişler alıyorum. Öyle ki bazı zamanlar mermer üzerine yazdığım şiirleri beğenenler evlerine dahi alıyorlar" diye konuştu.
    Ördek, son olarak trafik kazasında hayatını kaybeden bir kişi için mezar taşına şunları yazdı:
    "Cümle insanlara dikkat. Ey kabrimin üzerinde durup da benim halimi düşünen imanlı kardeşim. Belki dün ben de senin gibi neşeli gezerdim. Unutma ki yarın sen de benim gibi toprak olacaksın."
#27.05.2005 10:00 0 0 0
  • noimage

    Harbiye Şelalesi
#04.06.2005 08:38 0 0 0
  • DAPHNE (Harbiye) EFSANESİ
    Zeusun oğlu Işık Tanrısı Apollon, ırmak kenarında genç ve güzel bir kız görür. Bu eşsiz güzelin adı Defnedir. Apollonun içinde arzular uyandırır. Onunla konuşmak ister. Fakat Defne, Işık Tanrısının içinden geçenleri anlamıştır. Kaçmaya başlar. O kaçar, Apollon kovalar. Çapkın Tanrı bir taraftan "kaçma seni seviyorum" diye bağırır. Defne ise Tanrılarla sevişen kadınların başlarına neler geldiğini bildiği için korkuya kapılır ve kaçmaya devam eder. Apollona gelince, bu güzel periyi mutlaka yakalamak istemektedir. Aralarındaki mesafe gittikçe kısalır ve bir an gelir ki Defne, Apollonun sıcak nefesini saçlarının arasında duyar. Artık kurtuluş imkanı kalmadığını anlayan Defne, birden durur ve ayağı ile toprağı kazıyarak şöyle bağırır:
    -"Ey toprak ana, beni ört, beni sakla, beni koru."
    Bu içten yalvarış üzerine Defne organlarının ağırlaştığını, odunlaştığını hisseder. Olgun göğsünü gri bir kabuk kaplar, kokulu saçları yapraklara dönüşür, kolları dallar halinde uzar, körpe ayakları kök olup toprağın derinliklerine dalar, bir defne ağacı oluverir.
    Bu manzara karşısında şaşıran Apollon, Defnenin ağaç oluşunu hayret ve üzüntü ile seyreder. Sonra da sarılır ve sert kabukları altında hala çarpmakta olan kalbinin sesini duyar ve şöyle seslenir:
    -"Defne, bundan sonra sen, Apollon'un kutsal ağacı olacaksın. O solmayan ve dökülmeyen yaprakların, başımın çelengi olacak. Değerli kahramanlar, savaşlarda zafere ulaşanlar, hep senin yapraklarınla alınlarını süsleyecekler. Şarkılarda, şiirlerde adımız yanyana geçecek.
    Bu tatlı sözler üzerine Defne, dallarını eğerek Apollonu saygı ile selamlar.
    İşte bu öykünün geçtiği yer bugünkü Harbiye'dir.
    Apallon teessür ve heyecan içinde o ağacı amblem olarak aldı ve parlak yapraklarından başına bir taç yaptı. İşte o zamandan beri şiir ve silah zaferi Defne dalı ile ödüllendirilir ve Defnenin gözyaşları bugün hala Harbiye'de şelaleler meydana getiriyor.
#04.06.2005 08:41 0 0 0
  • noimage
    Hidro Baraj Gölü

    noimage
    Hidro Baraj Gölü Çevresi
#04.06.2005 08:47 0 0 0
  • Ellerine sağlık eysem abi paylaşım için sağol
#04.06.2005 19:38 0 0 0
  • ellerinize SaqLık
#30.09.2005 17:22 0 0 0
  • Bir HATAY 'lı olarak size diyebileceğim tek şey,gelipte bu güzel ilimizi yerinde görmektir. Gerçekten tek kelime ile harika bir yer.Birçok tarihi yerleri vardır. Ve parmaklarınızı yiyebileceğiniz kadar güzel yapılan yemekleri vardır... Bu nedenle gelipte yerinde görün...
#11.02.2006 21:15 0 0 0
  • hatayın denizi ni unutmuş.. sanırım yeşil heryerde tarihte vede mavii... kolay gelee.
#14.02.2006 13:04 0 0 0
  • emeğınize sağlık
#28.02.2006 09:57 0 0 0