Mavi gündüzün içinde, kara gecenin altında yüreğimi akıta akıta ağlayacak ölesiye nedenlerim vardı. . . Kendimi Hakka emanet edip, yazgımı kabul edip;
Sustum . . .
Yuttum!
Nedenler, sonuçlara vesileyken, anlamsızlığına yakınmak hayatın yasaktı. Kırık kürekli bir kayıkçı misali, inancından taviz vermeden kürek çekmek! Su alıyor kayığım, yüreğime kaçak var. Yazamadım hasret olduğum saadet şiirini. . .
Affet!
Yanlış anlamlara meydan vermek istemiyorum! Maskemi oyunlarımda ben hiç çıkarmadım! Hayat bir oyun! (kurulası en kolay cümle budur. çocukluğum kolay bunu kabullenir)
Lakin...
Oyun savaşa döndü. . .
Çocuk güldü. . .
Şeytan güldü. . .
Çocuk ağladı. . .
Şeytan güldü. . .
Gülme!
Çocuk küstü
sustu
pustu...
ağlıyor. . .
Evet, nerde kalmıştım. Maskem vardı değil mi? "An" geldi ve ben yenildim ona. Irmak ırmak akıyor boyalarım yüzünden. Hani bazen, en canınız canından acıtılır ve siz bunu hissederseniz. Birden renkler solar, sesler anlamsızlaşır, sebebini bilmediğiniz ve bilmek istemediğiniz korkular sarar etrafınızı. Oysa. . . Hayaller vardır, sabahın ırak olduğu bilmeksizin kurulan. Benim de farkım yoktu işte hayallilerden.