Diatomlar

Son güncelleme: 06.02.2009 19:42
  • Doğadaki Tasarımın Yapıtlarından Biri:
    Diatomlar

    noimage

    Diatomlar mükemmel mimarlardır. Kendilerine denizin içinde opalden evler inşa ederler. Bu evler, bazen parıldayan bir kozalağı, bazen bir spirali, bazen de ışıldayan kristal bir avizeyi andırır. İlginç olan ise, yirmibeşbinden fazla diatom türü olmasına rağmen hiç birisinin kabuğunun bir diğerine benzememesi. Tıpkı bir kar tanesinin diğerine benzememesi gibi.

    Diatomlardaki ihtişam sadece bir mücevheri andıran görünümleri ile kısıtlı değildir. Yeryüzündeki yaşamın devamı için son derece önemli görevlerde üstlenmişlerdir: Hatta yeryüzündeki en yaşamsal canlılar oldukları dahi söylenebilir:

    Dünyadaki pek çok su kitlesinin içerisinde inanılmayacak sayılarda dolanır, salınır ve yuvarlanırlar. Bir litre deniz suyundaki diatomların sayısı, on milyondan fazladır. Bu nedenledir ki denizdeki en temel yemek kaynaklarının arasında yer alırlar.

    Denilebilir ki "karada yaşayan canlılar, insanlar da dahil olmak üzere, diatomlara borçludurlar". Diatomlar yaptıkları fotosentez sayesinde bizim soluduğumuz oksijenin büyük bir kısmını üreten minik bitkilerdir.

    Bu altın sarısı, kahverengi renkli minik canlılara, ışık, su, karbondioksit ve gerekli besinlerin olduğu her yerde rastlayabilirsiniz. Bunun yanında bütün diatomlar suda bulunmaz. Bazları toprak üstünde, yosunlara tutunarak ağaçlarda ve hatta tuğla duvarlarda yaşayabilirler. Tabi nem varsa.

    Büyüklükleri açısından değişkenlik göstermekle beraber en büyüğü 1 milimetre çapındadır. Eğer çıplak gözle bakarsanız bir mücevhere benzeyen fiziki yapısını farkedemezsiniz. Diatomlar, fitoplankton olarak adlandırılan bitkilerin en sık rastlanan türüdür ve özellikle soğuk okyanuslarda çok sayıda bulunurlar. Bazıları denizin kıyısında dolaşırken içlerinden bazıları çamura dahi yerleşebilirler. Ancak çoğunluğu ışığı emebilmek için yüzeyde dolaşırlar.

    Baştada değindiğimiz gibi diatomların en etkileyici özellikleri kabuk inşa etmeleridir. Estetik değeri büyük olan bu inşaatlar önemli bir kimyasal süreç sonunda gerçekleşir: "Çözünmüş silikonu kıymetli bir taş olan opale benzeyen silikaya çevirirler". Bu dönüşüm sonucunda ortaya çıkan kabuklar inanılmaz çeşitliliğe ve mükemmel bir mimariye sahiptirler.

    Şimdi tasarım yeteneği çok iyi olan bir mimarı düşünün. Ancak bu mimarın malzeme bilgisinin yetersiz olduğunu ya da mimari tasarım yapması için gerekli malzemeyi bulamadığını düşünün. Tek başına tasarım yeteneği bir anlam ifade eder mi? Şüphesiz hayır. Oysa diatomlar ancak "simyacı hikayeleri"nde rastlanabilecek bir maharetle bir takım kimyasal düzenlemeler yapmakta ve bunların sonucunda da mükemmel eserler ortaya çıkmaktadır. Dikkat edin, burada önce kimya, ardından da mimarlık fakültesini bitirmiş üstün başarılı bir insandan bahsetmiyoruz. Bahis konusu, toplu iğne başı büyüklüğünde, sinir sistemi veya beyin oluşumu olmayan mikroskobik bir canlı.

    Bu durumda bir birinden farklı iki dalda eğitimli bir insanın bile gerçekleştirmesi şüpheliyken, diatomların tüm bunları tesadüfen gerçekleştirebilmesi mümkün müdür?

    Bir takım kimyasal dönüşümler yapıp bunlardan mimari şahaserler yapmak için gerekli bilinç, akıl ve muhakeme yeteneği herşeyin yaratıcısı olan Allah tarafından diatomlara ilham edilmektedir. Aslında ihtişam diatomlarda ya da onların yaptıklarında değil, her şeyi kusursuzca var edenindir.

    1702 yılında Anton van Leeuwenhoek bu küçük canlıları keşfettikten sonra, fotosentez yapıp oksijen ürettikleri için onların bitki olarak sınıflandırılmışlardı.
    Oksijen Üreten Mikro Fabrikalar

    Aslında diatomları şekilleri nedeniyle, sadece mimari harikalar olarak tanımlamak eksik bir değerlendirmedir. Üzerlerinde çok sayıda gözenek bulunur. Bu gözenekler bir yandan mimari yapıya bir incelik katarken diğer yandan da besinlerin içeriye girip gaz değişimine olanak sağlarlar. Trilyonlarca sayıdaki diatom, bu gaz değişimi sonunda kendi ihtiyaçlarının çok çok üzerinde oksijen üreterek atmosferimize bizler için değeri son derece önemli bir katkıda bulunurlar.

    Acaba diatomlar gözeneklerinin nasıl bir yapıda olması gerektiğini nereden bilmektedir? Dahası, hangi gazı hangi gaza çevireceklerini ve ürettikleri gazında diğer canlıların ihtiyacını karşılayacağını nasıl tesbit etmektedir? Elbette, diatomların böyle bir seçimi kendi aklı ve iradesi ile yapabilmesi mümkün değildir. Ona bu seçimi yapmayı öğreten; herşeye gücü yeten, bütün canlıları yönlendirerek, onlara yapmaları gereken şeyleri ilham eden Allah'tır.

    Denizlerdeki Besin Zincirininin En Önemli Halkası

    Besin zinciri içerisinde de yaşamsal bir rol oynarlar. Diatomlarda dünya üzerinde yaşayan başka herhangi bir canlıdan daha fazla organik madde başka bir deyişle yiyecek mevcuttur. Bazen denizin çimenleri diye adladırılan diatomlar, zooplanktonlar adlandırılan küçük canlıların temel besin kaynaklarıdır. Zooplanktonlar Ringa balıkları tarafından tüketilirler. Daha büyük canlılar ise ringa balıklarını tüketirler. Bunun yanında Kambur balina gibi devasa canlılar diatomları doğrudan yiyebilirler.

    Kambur bir balinın birkaç saat tok kalabilmesi içinse birkaç yüz milyar kadar diatomu yemesi gereklidir.

    Hassas Bir Planlama

    Bir diatomcunun izleyebileceği en büyüleyici anlar üremedir. Öncelikle ilaç kapsülüne benzeyen kabuk ikiye ayrılır. Daha sonra diatomun çekirdeği ikiye ayrılarak her biri yarım kabuğun içine girer. Yeni diatomlar daha sonra eksik kalan yarılarnı tamamlarlar. Kabuğun bir yarısından oluşan diatomlar biraz daha küçüktürler. Onlar bölündükçe daha da küçülürler.

    Diatomlar inanılmaz hızlarda, bazıları sekiz hatta dört saatte bir bölünerek ürereler. Bu nedenle 10 gün içerisnde bir diatomdan 1 milyar kadar diatom ortaya çıkabilir. Şüphesiz bu sonderece isabetli bir planlamadır. Şöyle ki: Bir an için diatomların dünyadaki en önemli oksijen kaynaklarından biri olmasına rağmen hızlı üreme özelliklerinden yoksun olduklarını düşünün. Şüphesiz bu durumda toplamda üretilen oksijen miktarı hep kısıtlı kalacağı için diatomların bu özellikleri hiç bir anlam ifade etmeyecekti.

    En basit bir fabrika da bile malların üretim miktarı ve hızı bir planlama gerektirir. Aksi durumda fabrika, piyasaya ya yetersiz miktarda ya da fazla fazla mal sevkettiğinden, üretim için gerekli yeni kaynak yaratamayacak ve kapanacaktır. Sırf bu nedenle Üniversitelerde üretim organizasyonu ve planlaması eğitimi verilmektedir.

    Diatomlar dünyadaki oksijen ihtiyacını karşılamak için sayılarını ne hızla arttırmalarının gerektiğini bile bilirler mi? Dahası bir ya da işletme mühendisi gibi Üre(t)me hızını, bir endüstri mühendisi gibi de bir üre(t)me yöntemi geliştire bilirler mi? Şüphesiz hayır! İnsanların bile uzun süren bir uzmanlık eğitiminden sonra ulaştığı bilgilere, diatomların evrimcilerin ileri sürdüğü tesadüfi yöntemlerle ulaşması imkansızdır.

    Akıla sahip olmayan bir mikroskobik canlının, uzun incelemeler sonucu bunu keşfettiği elbette söylenemez. Diatoma diğer canlıların oksijen ihtiyacını karşılamak için gerekli üreme hızı ve yöntemini kendisine ilham eden bir "irade sahibine" ihtiyacı vardır. Bu irade diatomun kendisine ya da doğaya ait değildir. Bu iradenin sahibi; herşeyin sahibi olan, herşeye gücü yeten, bütün canlıları yönlendiren, yapmaları gereken işleri onlara ilham eden Allah'a aittir.
#10.11.2008 18:12 0 0 0
  • Paylaşım İçin Teşekküler Ellerin Dert Görmesin
#06.02.2009 19:42 0 0 0