Hz. Mevlana - Dindar Adam Güzel Hizmetçisi ve Kıskanç Karısı

Son güncelleme: 13.12.2008 18:53
  • Dindar Adam, Güzel Hizmetçisi ve Kıskanç Karısı


    Bir adamın kıskanç bir karısı ve çok ama çok çekici bir hizmetçisi varmış.

    Kıskanç kadın ikisinin biraraya gelmemesine dikkat edermiş. Altı yıl boyunca bir defa bile bir odada yalnız kalmamışlar.

    Ama bir gün, kadın hamamda yıkanırken, gümüş tasını evde unuttuğunu farketmiş.

    'Git tası al, gel' demiş hizmetçisine.

    Kız hemen fırlamış, çünkü biliyormuş ki, en sonunda patronuyla başbaşa kalabilecek.

    Zevk içinde koşmuş.

    Ve adeta uçmuş, arzuları o kadar kuvvetliymiş ki, kapıyı dahi kapamamışlar.

    Ve son hızla birleşmişler. Vücutlar birleşme esnasında birbirine karışınca, ruhlar da iç içe girer.

    Bu sırada, hamamda yıkanan kadın, saçını yıkadığı sırada 'Ne yaptım ben! pamuğu ateşe verdim! Koçu oğlakla bir koydum! '

    Saçından killi sabunu durulamış, ve elbisesini düzelte düzelte koşmuş.

    Hizmetçi aşkı için koşmuş. Kadın ise korku ve kıskançlık için. Arada büyük fark var.

    Mistik andan ana uçar. Korkulu sofu aydan ayda sürüklenir.

    Ama bir aşık için bir 'gün'ün uzunluğu elli bin yıl da olabilir!

    Bunu aklınla anlayamazsın. Anlamak için patlaman lazım!

    Korku bir aşığın gözünde hiçbirşeydir, ufacık bir iplik parçasıdır. Aşk tanrının bir sıfatıdır. Korku ise tanrıya hizmet ettiğini sanan, ama aslında penis ve vajinayla kafasını bozmuşların.

    Yazılanı hatırlayınız, 'onlar onu seviyor' ile 'o onları seviyor' un anlamları kaynaşıyordu.

    Bu iki birleşen aşk tanrının sıfatlarıdır. Korku değildir.

    Tanrı ve insanın ne ortak özelliği var? Zamanda yaşayan ve sonsuzda yaşayanın bağlantısı ne?

    Aşk hakkında konuşmaya devam etsem yüzlerce yeni birleşim çıkar ortaya, ama yine de sırrını anlatamam.

    Korkulu sofu ayakta koşar, yüzeyde.

    Aşıklar yıldırım ve rüzgar gibi uçar.

    Bu ikisi kıyaslanamaz bile.

    Dinbilimciler lakırdı eder, zorunluluk, irade diye...Aşıkla maşuk ise birbirlerini çeker, ve içiçe geçerler.

    Endişeli kadın kapıya gelir ve açar.

    Hizmetçi, darmadağan, şaşkın, yüzü kızarmış, konuşamaz halde.

    Koca hemen beş vakit namazına başlar.

    Kadın bu karışık ortama girer.

    Kocası kıyafetlerini yokluyormuşçasına sağını solunu çekiştirmekte.

    Kadın bir bakar ki adamın hayaları, penisi ıslanmış, dışarıya hala döl akmakta; hizmetçinin baldırları döl ve kendi suyuyla ıslak.

    Kadından kocasını kafasına bir şaplak 'bu mudur namaz kılmanın yolu, böyle hayaların açıkta? '

    'Penisin böyle birleşmeye mi özlem duymakta? '

    'Kadının bacakları bu yüzden mi sırılsıklam? ! '

    Tüm bunlar, kadının 'dindar' kocasına sorduğu çok iyi sorular.

    Arzularını reddedenler çoğu zaman birden bire ikiyüzlüleşirler.


    (Bu şiiri Farsça'dan ilk Reynold Alleyne Nicholson Latince'ye çevirmiş. Şiirin müstehcen olması nedeniyle, direk İngilizce'ye çevrilmesini uygun bulmamış(?) , En son Coleman Barks çevirerek 'Essential Rumi' adlı kitabında yer veriyor. Bense İngilizce'den Türkçeye çevirdim, devran77) Mevlana Celaleddin Rumi
#05.12.2008 21:25 0 0 0
  • teşekkürler
#13.12.2008 18:53 0 0 0