Müteşabih nasların keyfiyeti bilinmez

Son güncelleme: 10.12.2008 14:00
  • Müteşabih nasların keyfiyeti bilinmez

    Müteşabih olan âyetlerden üçünün meali şöyledir:
    (Kıyamet günü bütün yeryüzü Allahın kabzasında [avcundadır]. Gökler Onun sağ eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin şirkinden yüce ve münezzehtir.) [Zümer 67]

    (Yahudiler, Allahın eli bağlıdır [sıkıdır] dediler. Hayır, Allahın iki eli de açıktır.) [Maide 64]

    (Allahın eli onların ellerinin üzerindedir.) [Fetih 10]

    Bu üç âyette bildirilen el, insan eli gibi bir el sanılır. Halbuki Allahü teâlâ hiçbir mahluka benzemez. O halde selefi salihin [sahabe, tâbiin ve tebe-i tâbiin] gibi, (Yedullahın ve diğer müteşabih ifadelerin keyfiyetini Allah bilir) demek gerekir. Bekara suresinin, (Doğu da batı da Allahındır. Nereye dönerseniz Allahın vechi oradadır) mealindeki 115. âyetinde, vech kelimesi yüz olarak yazılırsa, Allahü teâlânın bir mahluk gibi yüzü olduğu anlaşılabilir. Vecihten kasıt nedir bilinmez. Nur suresinin, (Allah yerin ve göklerin nurudur) mealindeki 35. âyetinden Allah nur sanılır. Halbuki nur yaratıktır. Bunun da keyfiyeti meçhuldür.

    Esas konumuzu teşkil eden âyet ise şudur:
    (O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arşa istiva edendir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir.) [Hadid 4]

    Allahü teâlâ için yaratmak zor değildir, yaratması için altı güne ihtiyacı olmaz. (OL) derse hemen olur. Kün feyekün âyetleri de bunu göstermektedir. Altı günde yarattığına inanırız, fakat keyfiyeti meçhuldür deriz. Bazı âlimler günden maksat devirdir demişlerdir. Gökleri yarattıktan sonra Arşa istiva ettiği bildiriliyor. Arşa istiva ettiğine inanırız ama keyfiyetini bilemeyiz. İbni Teymiyeciler gibi Arşta oturuyor demeyiz. Çünkü böyle söylemek onu mahlukata benzetmek olacağı için küfürdür. Âyetin sonunda ise, (Nerede olursanız olun, sizinle beraberdir) buyuruluyor. İbni Teymiyeci, bu âyeti tevil ediyor da ötekini tevil etmiyor. Bu da, bir kimsenin bir kimse ile beraber olması gibi elbette değildir. O zaman mahluka benzemiş olur. Allah her yerde demek de, mekan isnat edildiği için küfürdür. Bir hadis-i şerifte, (Allah her yerde hazır ve nazırdır) buyuruluyor. Halbuki Allah mekandan münezzehtir. O halde, (Allah her yerde hazır ve nazırdır) ifadesi mecazdır. Yani zamansız ve mekansız hiçbir yerde olmayarak hazır ve nazır demektir. (Eşedd-ül-cihad)

    Vehhabiler, müteşabih âyet ve hadislere veya zahir ifadelere bakarak, (amel imandan parçadır) diyorlar. Günah işleyene mesela içki içene veya namaz kılmayana kâfir diyorlar. (Şu günahı işleyen Cennete giremez veya mümin değildir) demek, (O günahtan tevbe edilmezse, af veya şefaate uğramazsa, günahının cezasını çekmeden Cennete girmez) demektir. Çünkü zerre kadar imanı olan Cennete girecektir. Günah ile, imansızlık ayrı şeylerdir. (Hadika)

    Tevilsiz yanlış anlaşılacak bazı hadisler:
    (Allah, gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamette, yedi sınıf insanı kendi gölgesinde gölgelendirir.) [Buhari] (Burada gölge himaye demektir.)

    (Sultan, yerde Allahın gölgesidir.) [Taberani] (Müslüman sultan yetkilidir.)

    (Allah gece sabaha doğru yer semasına iner.) [Buhari] (Rahmeti iner.)

    (Üç sınıf kimseye, Allah güler.) [Taberani] (Gülmek razı olmaktır.)

    (Cennet kılıçların gölgesi altındadır.) [Müslim] (Cihad eden mümin Cennete gider.)

    (Cennet anaların ayakları altındadır.) [Müslim] (Cennet müslüman ana babanın rızasındadır.)

    (Namazı kasten terk eden kâfirdir.) [Taberani] (Namazın farz olduğuna inanıp, tembellikle kılmayana kâfir denmez.)

    (Mümin, zina ederken, şarap içerken ve hırsızlık ederken mümin değildir.) [Müslim] (Bunlar bu halde iken kâmil mümin değildir.)
#10.12.2008 14:00 0 0 0