Efal-i mükellefin ne demektir?

Son güncelleme: 11.12.2008 10:40
  • Efal-i Mükellefin

    Sual: Efal-i mükellefin ne demektir?
    CEVAP
    Efal-i mükellefin demek, Müslüman olan kimsenin yapması ve sakınması gereken dini işler demektir.
    İslam dininin bildirdiği emir ve yasakların hepsine Efal-i mükellefin veya İslamın hükümleri de denir.

    Bir müslümanın dinde yapması ve sakınması gereken işler sekiz çeşittir: Bunlar:
    Farz, vacip, sünnet, müstehap, mubah, haram, mekruh, müfsid.

    1- FARZ
    Yapılması açıkça ve kesin olarak bildirilen dinin emirlerine farz denir. Farzları terk etmek haramdır, yani büyük günahtır.

    Farz iki çeşittir:
    Farzı Ayn: Her Müslümanın bizzat kendisinin yapması lazım olan farzdır. Mesela, iman etmek, beş vakit namaz kılmak, Ramazan ayında oruç tutmak, zengin ise zekat vermek ve hacca gitmek, farzı ayndır. [32 farz ve 54 farz meşhurdur.]

    Farzı Kifaye: Bir veya birkaç Müslümanın yapması ile diğerlerinin sorumluluktan kurtulduğu farzlardır. Verilen selamı almak, cenazeyi yıkamak, cenaze namazı kılmak, sanatına, ticaretine lazım olandan fazla din ve fen bilgilerini öğrenmek gibi farzlar böyledir.

    2- VACİP
    Yapılması farz gibi kesin olan emirlere denir. Bunların delilleri farz gibi açık ve kesin değildir. Vitir namazını ve Bayram namazlarını kılmak, zengin olunca kurban kesmek, sadaka-i fıtr vermek vaciptir. Vacibin hükmü farz gibidir. Vacibi terk etmek, tahrimen mekruhtur. Vacip olduğuna inanmayan kâfir olmaz. Fakat, yapmayan azaba layık olur.

    3- SÜNNET
    Peygamber efendimizin yapılmasını övdüğü, yahut devam üzere kendisinin yaptığı veyahut yapılırken görüp de mani olmadığı şeylere Sünnet denir. Sünneti beğenmemek küfürdür. Beğenip de yapmayana azap olmaz.

    Sünnet iki çeşittir:
    Sünnet-i Müekkede: Peygamber efendimizin devamlı yaptıkları, pek az terk ettikleri kuvvetli sünnetlerdir. Sabah namazının sünneti, öğlenin ilk ve son sünnetleri, akşam namazının sünneti, yatsı namazının son iki rekat sünneti böyledir. Bu sünnetler, asla özürsüz terk olunmaz.

    Sünnet-i gayri müekkede: Peygamber efendimizin, ibadet maksadı ile ara sıra yaptıklarıdır. İkindi ve yatsı namazlarının dört rekatlık ilk sünnetleri böyledir. Bunlar çok kere terk olunursa, bir şey lazım gelmez. Beş-on kimseden birisi işlese, diğer Müslümanlardan sakıt olan sünnetlere de Sünnet-i alel-kifaye denir. Selam vermek, ezan okumak gibi.

    4- MÜSTEHAP
    Peygamber efendimizin sevdiği, beğendiği hususlardır. Doğan çocuk için akika hayvanı kesmek, güzel giyinmek, güzel koku sürünmek müstehaptır. Bunları yapana sevap verilir, yapmayan günaha girmez.

    5- MUBAH
    Yapılması emir olunmayan ve yasak da edilmeyen şeylere mubah denir. İyi niyetle işlenmesinde sevap, kötü niyetle işlenmesinde azap vardır. Uyumak, helalinden çeşitli şeyler yiyip içmek, helalinden çeşitli elbiseler giyinmek gibi işler, mubahtır. Bunlar, İslamiyet'e uymak, emirlere sarılmak niyetiyle yapılırsa sevap olur. Sıhhatli olup, ibadet yapmaya niyet ederek, yemek içmek böyledir.

    6- HARAM
    Dinimizde yapmayınız diye açıkça yasak edilen şeylerdir. Haramların yapılması ve kullanılması kesinlikle yasaklanmıştır. Haram olan şeyleri terk etmek, onlardan sakınmak farzdır ve çok sevaptır.

    Haram iki çeşittir:
    Haram li-aynihi: Adam öldürmek, kumar oynamak, şarap ve her türlü alkollü içki içmek, yalan söylemek, hırsızlık yapmak, domuz eti, kan ve leş yemek gibi şeyler haram olup, büyük günahtır.

    Haram li-gayrihi: Bunlar asılları itibariyle helal olup, başkasının haklarından dolayı haram olan şeylerdir. Mesela bir kişinin bağına girip, sahibinin izni yok iken meyvesini koparıp yemek, ev eşyasını ve parasını çalıp kullanmak, emanete hıyanet etmek, rüşvet, faiz ve kumar ile mal, para kazanmak gibi. Haramlardan kaçınmak, ibadet yapmaktan daha çok sevaptır. Onun için haramları öğrenip, kaçınmak lazımdır.

    7- MEKRUH
    İbadetlerin sevabını gideren şeylere mekruh denir.

    Mekruh iki çeşittir:
    Tahrimen mekruh: Vacibin terkidir. Harama yakın olan mekruhlardır. Bunları yapmak azabı gerektirir. Güneş doğarken, tam tepede iken ve batarken namaz kılmak gibi. Bunları kasıtla işleyen asi ve günahkâr olur. Cehennem azabına layık olur. Namazda vacipleri terk edenin, tahrimen mekruhları işleyenin, o namazı iade etmesi vaciptir. Eğer unutarak işlerse, secde-i sehv, yani unutma secdesi gerekir.

    Tenzihen mekruh: Mubah, yani helal olan işlere yakın olan, yahut, yapılmaması yapılmasından daha iyi olan işlerdir. Gayri müekked sünnetleri veya müstehapları yapmamak gibi.

    8- MÜFSİD
    Dinimizde, meşru olan bir işi veya başlanmış olan bir ibadeti bozan şeylerdir. İmanı ve namazı, nikahı ve haccı, zekatı, alış ve satışı bozmak gibi. Mesela, dine imana sövmek küfür olup, imanı bozar. Namazda gülmek, abdesti ve namazı bozar. Oruçlu iken bilerek yemek, içmek orucu bozar.
    Farzları, vacipleri ve sünnetleri yapana ve haramdan, mekruhtan sakınana sevap verilir. Haramları, mekruhları yapan ve farzları, vacipleri yapmayana günah yazılır. Bir haramdan sakınmanın sevabı, bir farzı yapmanın sevabından kat kat çoktur. Bir farzın sevabı, bir mekruhtan sakınmanın sevabından çoktur. Mekruhtan sakınmanın sevabı da, sünnetin sevabından çoktur.

    Dinin delilleri
    Sual: Efâl-i mükellefin, yani, farz, vacib, sünnet, müstehap, mubah, haram, mekruh, müfsid olan hükümler, âyet ve hadisten nasıl çıkartılıyor?
    CEVAP
    Ahkam-ı İslamiyeyi bildiren deliller dörttür:
    1- Sübutu [sabit olması] ve delaleti [işareti] kati [kesin] olanlar. Açık anlaşılan âyetler ve tevatürle [sözbirliği ile] bildirilmiş açıkça anlaşılan hadis-i şerifler böyledir. Bunlar farz ile haramları bildirir. Mesela namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, hac etmek gibi farzlar, âyet-i kerimelerde açıkça bildirilmiştir. Namazın beş vakit olduğu ve nasıl kılınacağı da, mütevatir hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Leş, domuz, kan, şarap gibi haramlar âyet-i kerimelerde açıkça bildirilmektedir. Köpek, aslan gibi hayvanların haram olması da, mütevatir hadis-i şeriflerle bildirilmiştir.

    2- Sübutu kati olup, delaleti zanni olanlar. Açıkça anlaşılamayan âyetler böyledir. Bunlar vacib ile tahrimen mekruhu bildirirler. Mesela (Kurban kes) âyet-i kerimesinin sübutu katidir, fakat delaleti [herkesin kurban kesmesi gerektiğinin bildirilmesi] zannidir. Bunun için kurban kesmek vaciptir.

    3- Sübutu zanni, delaleti kati olanlar. Bir sahabinin bildirdiği açık hadisler böyledir. Bunlar da vacib ile tahrimen mekruhu bildirirler.

    4- Sübutu de, delaleti de zannidir. Bir sahabinin bildirdiği, açık anlaşılamayan hadisler böyledir. Sünnet ile müstehabı ve tenzihi mekruhu bildirir. (Tam İlmihal)

    Bülüğ çağı
    Sual: Erkek çocukları için büluğ çağına girmenin minimum ve maksimum yaşı var mıdır?
    CEVAP
    Maksimum yaş 15 tir, 15 ini doldurduğu halde, büluğa ermese de ermiş kabul edilir, dini emirlerini yapmakla yükümlüdür. Eğer daha aşağı yaşlarda büluğa ermişse, büluğa ermiş demektir. Bu iklime ve beslenmeye bağlıdır. Bu yaş genelde 12 dir. Erkeklerde daha aşağısında olmaz. 12 yaşında olan oğlan ve 9 yaşında olan kız, bâlig olduğunu söyleyince kabul edilir.

    Gençlik ve yaşlılık
    Sual: Gençlik ve ihtiyarlık dönemi hangi yaşlar arasındadır?
    CEVAP
    Otuz yaşından küçük olana genç,
    otuz ile elli arasında olana yetişkin,
    elli yaşından yukarı olana ihtiyar,
    yetmişten sonra ise pir-i fâni denir.

    Herkes aklı nispetinde sorumlu olur
    Sual: İslam dininin emirleri herkese hitap ediyor; fakat herkesin aklı aynı olmadığına göre, kimi akılsız olduğuna göre, herkesin aynı şeylerden sorumlu tutulması doğru olur mu?
    CEVAP
    Herkes aklı nispetinde sorumlu olur. Aklı hiç yoksa yani deli ise, hiç sorumlu olmaz. Aklı az ise, anladığı kadar sorumlu olur. Allahü teâlâ hiç kimseye gücünün yettiğinden fazlasını sorumlu tutmaz. Bir âyet-i kerime meali:
    (Allah sizin için kolaylık ister, güçlük istemez.) [Bekara 185]

    Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
    (İnsanların yaptıkları hayırların mükâfatı, akılları nispetinde verilir.) [Ebuşşeyh]

    Sual: Sağır ve dilsiz kimse mükellef midir?
    CEVAP
    Mükellef değildir. Eğer anlar ise ve öğrenirse mükellef olur. Şimdi okulları var, öğrenmeleri mümkün olabilir. Anlamak öğrenmek esastır.
#11.12.2008 10:40 0 0 0