Bazen zehir altın tasta verilir

Son güncelleme: 03.01.2009 16:41
  • İLİMSİZ İBADET VE UNUTTURULAN ŞEYTAN


    Şeytan denilen varlık, insanlığın atası
    Hz. Adem'in yaratılmasından itibaren,
    her insanın, dünyevi ve uhrevi hayatını
    mahvetmeye çalışan en büyük ve
    en tehlikeli düşmanı olmuştur. Ne
    var ki, dünyanın küçülüp meşgalelerin
    artması, benlik, gurur ve kibir
    gibi kötü hasletlerin revaç bulması,
    nazarların tamamen dünyaya dönmesi
    ve işlerin sebeplere verilir olmasıyla
    şeytan da unutulup gitmiştir. Artık
    birisi içki içiyorsa cevap, "Bir sebebi
    var içiyorum!"dur. Birisine kötü sözler
    "BAZEN ZEHİR ALTIN TASTA VERİLİR!"
    İlimsiz ibâdet ve
    unut(tur)ulan düşman şeytan
    sarf etmişse cevap, "Az bile"dir. "İçimden
    bir ses 'şu adamı vur' diyor." sözleri,
    şeytandan çok şey öğrendiğimizi, fakat
    şeytanı çoktan unuttuğumuzu en güzel
    özetleyen cümlelerdir.
    Aşağıda anlatacağımız hikâye, "Ne
    oldum deme, ne olacağım de!" atasözü
    çerçevesinde, yaşadığımız asırda ilmin
    önemine vurgu yaparak, şeytan ve
    dostlarının düşman olduklarını, bu arada
    dost postu da giyebileceklerini, yeniden
    hatırla(t)ma gayretidir. Aralarda
    hikâyenin akışına göre bazı tahliller ve
    değerlendirmeler yapılacaktır. Cehennem,
    dikkatten kaç(ırıl)an şeylerdir.

    HEDEFİM HER ŞEYİM

    Bersisa isminde bir zat, ıssız bir yere
    kapanmış, gece-gündüz Allah'a(c.c)
    ibâdet ediyor ve hiçbir kötülükte bulunmuyordu.
    Şeytan uzun zamandır bu
    adama musallat olmuştu. Adamı kandırmak
    için türlü hilelere başvurmuş,
    fakat bir türlü kandıramamıştı. Bersisa
    çok ibâdet eden, muttaki, züht ve takva
    sahibi bir zattı; ama âlim değildi. Şeytan
    bir gün, derviş kıyafetinde olduğu
    halde Bersisa'nın kapısını çaldı ve:
    -Ben dünya nimetlerinden uzak,
    ömrünü Allah'a ibâdetle geçirmek isteyen
    bir kimseyim. Gayesi sadece
    Allah'ın rızasını kazanmak olduğunu
    duyduğum sizinle kalıp, beraber ibâdete
    devam etmek isterim, dedi.
    Bersisa onun arkadaşlığı kabul etti.
    Beraber ibâdete başladılar. Aradan zaman
    geçiyor, Bersisa ibâdet ediyor,
    yiyor-içiyor ve diğer insanlar gibi yaşıyor;
    lakin şeytan, yemiyor, içmiyor,
    yatıp uyumuyor ve bütün zamanını
    ibâdetle (!) geçiriyordu. Bersisa, yeni
    dostuna hayran kalmıştı. Aradan çok
    zaman geçmeden dayanamayarak:
    -Ey Allah'ın salih kulu, sen bu makama
    nasıl yetiştin. Ben senelerden beri
    ibâdet ederim, yiyip içmekten kurtulamadım.
    Sen ise bütün zamanını ibâdete
    ayırabiliyorsun. Ne olur bunun sırrını
    bana da öğret de, ben de senin gibi olayım,
    dedi.
    Senelerdir ibâdet eden bir insan
    portföyü1 var önümüzde ve karşılaşılan
    yeni bir durum. "Sahip olunanlara
    yeni bir şeyler katılabilir mi?" durumu.
    Olur ki insan kendisine yeni bir hedef
    çizer ve gereklerini araştırmaya başlar.
    Fakat hikâyede ince bir nokta var. "Bu
    makama nasıl yetiştin?" Hâlbuki makam
    istenilmez, verilir. Bersisa da karşılaştığı
    bu yeni makama talip durumunda.
    Şeytan ise, aradığını bulmuş görünüyor
    Zira senelerdir kandıramadığı adamda,
    meğer manevi makam sevgisi varmış.
    Ah! Ne yazık ki, bazen zehir altın tasta
    verilir.
    Hepimizin zihninden "Adam onun
    şeytan olabileceğini nereden bilsin?" gibi
    bir soru geçiyor olabilir. Bunun, yaşanmış
    ve -değişik şekillerde- yaşanılabilir
    bir durum olması hasebiyle, kendimize
    ders çıkarabileceğimiz bir hal olduğunu,
    yazı boyunca aklımızdan çıkarmamamız
    gerekmektedir.
    BENİM HİÇ GÜNAHIM YOK!
    Şeytan: -Ben eskiden günahkâr bir
    adamdım, diye söze başladı. Günahlarıma
    tövbe ederek bu makama ulaştım,
    dedi. Bersisa, iyi de benim hiç günahım
    yok ki, dedi. Şeytan, bir günah işlersin,
    sonra tövbe edersin, dedi. Bersisa, peki
    ne yapayım? dedi.
    "Benim hiç günahım yok!" Ne kadar
    yanlış bir cümle değil mi? İsmet sıfatlarına
    rağmen, peygamberlerin bile
    kullanmadıkları bir cümle. Buna benzer
    çok cümleleri, maalesef -sıklıklakullanmaktayız.
    "Ben zaten biliyorum."
    "Ben hiç hata yapmam." "Elimi sallasam
    ellisi" gibi. Bu nevi cümleler daha da
    çoğaltılabilir. Bu güya özgüven yüklü
    cümleler, yanlışa düşebileceğimizin en
    zahir alametleridir. Her türlü şeytanî ve
    insanî kandırmaya müsait olduğumuzun
    delilleridir.
    Hedefe kilitlenmek, bazen yıldızı
    tutmaya çalışmak gibidir. Baş hep yukarda
    olduğundan, ayak çukurdan hiç
    çıkamaz. Şeytanın harmanında buğday
    yok. Diyor ki: "Harmanını boşalt; belki
    yaz gelir de sen de harman yaparsın?"
    Şeytan: "Şu adamı öldür!" dedi.
    Lütfen dikkat! Yemeğe tuzla başlama,
    demiyor. Şu adamı öldür, diyor.
    Çıta ne kadar yüksek değil mi?
    İhale burada kalmayacak belki, fakat
    sıfırlanmayacak da. Zira arzuyla istenen
    bir hedef var önde. Bazen bu tür arzular
    ve beklentiler, insandaki aceleciliğin
    de sevkiyle "Olsun da nasıl olursa olsun"
    noktasına kadar gelebilir. Bazen
    hikmet illetin2 önüne geçip, bazı yanlışları
    netice verdirebilir.3
    Bersisa, "Mümkün değil, yapamam"
    dedi. "O zaman şu aşağıdaki
    kötü kadınlarla zina et" dedi şeytan.
    Bersisa, "Bu da olmaz" dedi. Şeytan
    bu kez, "O zaman tebdil-i kıyafet meyhaneye
    gidersin. Kimse seni tanımaz.
    Orada bir kadeh içki içersin. Sonra da
    tövbe edersin" dedi.
    Tekrar dikkat lütfen! Kimseye tanınmama
    fikri, Allah'ın bizi her zaman
    görüyor ve biliyor olduğu hakikatini
    nasıl da unutturuverdi. Daha üçüncü
    adımdaki hile makul geldi. Akla -cerbezeyle4-
    kabul ettirilen bir mesele, bir
    anda bilinen çok doğrularından üzerine
    çıkıverdi. "Evet ya, bunu hiç düşünmemiştim."
    dedirtti. Hedefe kilitlenmiş ve
    hadiseyi yaşıyorken gayet makul gelebilen
    (!) bu durum, dışarıdan bakıldığında
    nasıl da acı değil mi?
    Hani insanlar bazen film seyrederler.
    Seyredenler, kötü karakterin hamlesinden
    haberdar olduğu için, iyi karakteri
    yönlendirmeye çalışırlar. "Arkana

    bak!", "ileri kaç!" gibi. Filimdeki adam
    onu duymaz ama o, "Tüh! O kadar da
    söyledim." diye dövünür. Dövünür de;
    zaman şeridinde oynadığı kendi filmindeki
    kötü karakterin (şeytan ve türleri)
    hilelerini haber veren melek ilhamını
    duyar da, duymazdan gelir.
    SON PİŞMANLIK FAYDA VERMEZ
    Bersisa, tebdil-i kıyafet meyhaneye
    gitti ve bir kadeh içki istedi. Meyhanecinin
    kendisi olmadığından hanımı
    bakıyordu. İçkiyle sarhoş olan Bersisa,
    kadına sarkıntılık etti. Olayın üzerine
    kocası geldiğinden ve hadisenin duyulmasını
    istemediğinden kocasını da
    öldürdü. Fakat hadise duyulmakta gecikmedi.
    Bersisa'yı yakalayıp mahkemeye
    çıkardılar. Katil olduğu için, idam
    edilerek öldürülmesine karar verildi.
    Bersisa idam sehpasına çıkmış, artık ip
    boğazına geçirildikten sonra onu kurtaracak
    hiç kimse yoktu.
    Eğri cetvelden düz çizgi çıkmaz.
    Doğruya yanlışla gidilmez. Ateş, ucundan
    yakaladığı zaman bütün birikimi
    alıp gidebilir. İnsan bir kere tökezlemeye
    görsün, bundan sonra olaylar ardı
    ardına gelir.
    Şeytan karşıda göründü. Bersisa:
    -Ey Allah'ın sevgili kulu beni bu

    düştüğüm halden kurtar, diye şeytana
    yalvarmaya başladı. Şeytan: "Seni ancak
    bana secde etmen şartıyla kurtarabilirim"
    dedi. Bersisa: "-Görüyorsun ip
    boğazıma geçirilmiş, nasıl secde edebilirim"
    deyince de: "-İşaretle secde edebilirsin"
    dedi. Bersisa başıyla işaret ederek
    secde etti ve imansız olarak öldü.
    İlim altyapısı olmadan çokça ibâdet
    ediyor olmak yeterli bir Müslümanlık
    olmadığını hep beraber gördük. Yanlış
    bir adım, bütün birikimi -insanı imansızlığa
    götürünceye kadar- elden alabilir.
    Son pişmanlıklar da fayda etmez.
    Bundan dolayıdır ki, ilmî bir alt yapıyla
    sağlamlaştırılmış ve ibâdetlerle takviye
    edilmiş Sünnet-i Seniye çerçevesinde
    bir hayatı fark etmeli ve hayatımızda
    yaşanılır kılmalıyız. Cenab-ı Hak cümlemizi
    muvaffak kılsın. Amin!
#02.01.2009 09:46 0 0 0
  • Allah (c.c)Razı olsun arkadaşım emeklerine saglık. Dış görünüşe aldanmamalıyız kadimiz araştırıp ögrenmeliyiz.
#02.01.2009 20:31 0 0 0
  • ibret almamız gereken bir durum...(belki yeri değil ama)" Hoca cemaate konuşurmuş, cemaattekilerde yanındaki arkadaşlarını dürtermiş_ bak sana söylüyo iy dinle" die. durumumuz bu olmamalıdır. .. Cehalet insanın şeytandan sonraki enbüyük düşmanıdır.. güzeldi emeğine sağlık kardeş.
#02.01.2009 20:53 0 0 0
  • Allah şeytanın şerrinden korusun teşekkürler Allah razı olsun
#03.01.2009 00:20 0 0 0
  • Allah razi olsun
#03.01.2009 12:22 0 0 0
  • teşekkürler
#03.01.2009 16:33 0 0 0
  • Yüreğine sağlık krdeşim.
#03.01.2009 16:41 0 0 0