Bir gün bir hükümdar düşman askerlerinden kaçarken, bir dükkâna girmiş.
Dükkan sahibine hemen kendisini saklamasını emretmiş. Dükkan sahibi de
hükümdarı müsait bir yere
saklayıp, biraz sonra gelen düşmanları da
'Az evvel biri koşarak şu tarafa kaçtı.' diye savuşturmuş.
Nihayet biraz sonra hükümdarın muhafızları yetişmişler. Dükkan sahibi
ömründe bir daha karşılaşamayacağı hükümdara sormuş:
'Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek
nasıl bir duygu?'
Hükümdar birden öfkelenmiş. 'Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?'
diye bağırmış. Hemen askerlerine, adamı kurşuna dizmelerini emretmiş.
Askerler adamın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler. Mermiler namlulara sürülmüş, artık 'ateş' emri verilecek...
Adamcağız içinden
'Ah, ne yaptın sen? Şimdi ölüp gideceksin diye düşünürken,
arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış.
Karşısında hükümdar varmış.