Antika Fermanlar

Son güncelleme: 10.02.2009 18:18
  • noimage

    Ferman
    Sultan II. Mahmud tuğralı
    H.1228

    Üç kıtaya yayılan çok geniş bir coğrafya üzerinde 600 yılı aşkın bir süreyle egemen olan ve çeşitli ulusları bünyesinde barındıran Osmanlı Devleti'nin zengin arşivi ülkemizin olduğu kadar yakın geçmişte Ortadoğu Yakındoğu Balkanlar Akdeniz Kuzey Afrika ve Arabistan'da bağımsız devlet kurmuş ulusların ekonomik siyasal sosyal hukuksal ve kültürel tarihlerinin saptanması yazılmasıuluslararası hakların kanıtlanması ve korunmasında da tek otantik kaynak "FERMAN" "BERAT" ve "VAKFİYE"lerdir.

    Estetik yönleriyle yerli ve yabancı sanatseverlerin ilgi ve sevgisini çeken bu eşşsiz sanat eserlerinden FERMANları ayın konusu olarak inceleyip ince ve soylu güzelliklerinin tadına varacağız ve pek çok koleksiyenere verdiği haz ve mutluluğu birlikte yaşayacağız.

    FERMANLAR


    Fermanlar yapılması istenen bir iş yada görev için Dîvân-ı Hümayûn'da alınan kararlara uygun olarak düzenlenen ve üzerinde tuğra taşıyan padişah emridir

    Ferman sözcüğü Farsça "fermûden" (buyurmak) mastarından gelir ve emirnâme irâde buyruk anlamındadır. Padişaha ait olduğu sonuna eklenen pâdişâhî hümâyûn âlîşân şerîf gibi sıfatla belirtilmiştir. Fermanla eşanlamlı olarak hüküm ve emir sözcükleri de kullanılmıştır.

    Fermanların biçim ve içerik olarak kimi önemli öğeleri vardır.

    noimage

    noimage

    noimage

    1. En üstte yer alan Hüve (Allah anlamındaki Arapça O) sözcüğü aynı zamanda Hû olarak da okunmakta ve söylenebilmektedir. Bu bölümün amacı Allah'ın ad ve sıfatlarını anarak onu yardıma çaüırmak ve arka çıkmasını dilemektir. Bazı fermanlarda Hüve sözcüğünün yerine aynı anlamda küçük bir işarette konulmaktadır. Çağrı şükretme ululama olarak adlandırılan bu bölüm devlet başkanlarına gönderülen mektuplar ahitnâmeler ve ülke içinde verilen beratlarda bu denli sade değildir.

    2. Çağrı bölümünün altında bulunan Tuğra padişah emri olduğunun onaylanmasıdır. Arazi sorunlarıyla ilgili ferman müsveddelerini nişancı hazırlar Dîvân'dan çıkan ferman özel bir bir özeni gerektiriyorsa bizzat reisülküttap tarafından hazırlanır diğer fermanlar ise katipler tarafından yazılırdı.Tuğralar genellikle nişancılar tarafından çekilirdi. Defter tashihiyle ilgili nişancıya hitaben yazılan fermanların tuğralarını bizzat sadrazam çekerdi. Son derece dürüst ve güvenilir kişilerden seçilen Divân kâtipleri arasında az da olsa sahte ferman düzenleyenler çıkarsa suçun derecesine göre işten el çektirme el kesme küreğe konma veya ömür boyu hapse mahkumiyet gibi cezalar uygulanırdı. Yeni padişah tahta çıktığı zaman önceki padişah zamanında verilmiş emirlerin yürürlükte olduğunu göstermek üzere aynı konuda yeni padişahın tuğralarını taşıyan fermanlar gönderilirdi.

    3. Ferman metni "lâkaplar"la başlar. Fermanın muhatabı olan kişi ya da kişilerin rütbe sıfat ve niteliklerinin bulundukları mevki ve taşıdıkları göreve göre övücü sözlerin yer aldığı lâkaplardaresmi hitap formülleri gerek yabancı devlet adamları gerekse Osmanlı devlet erkânı için önceden ve ayrı ayrı tesbit edilmiştir. Lâkap ve adın hemen arkasında mutlaka "Allah onun şerefini arttırsın" gibi bir "dûâ" yer alır. Lâkaplarda olduğu gibi bu dualarda fermanın yazıldığı kişinin mevkiine göre ayrı ayrıdır ve her görevli için önceden tespit edilmiştir.

    4. Duadan sonra fermanın çıkarılma nedeninin açıklandığı "nakil" bölümü gelir. Dua ile nakil arasında bağlayıcı olarak "tevkî-i refî-i hümâyûn vasıl olacak ma'lûm ola ki" sözleri yer alır. Bu anlatım ve açıklamanın uzunluğu konunun önemine veya nakledilen olayın içeriğine göre değişir. Genellikle tüm fermanlarda bir yada birkaç kez "ferman" sözcüğü geçmektedir. Bu anlamda "emir" sözcüğü de kullanılmaktadır. Nakil bölümü örneğin başvuru sahibinden söz edilerek "emr-i şerîfim reca itmeğin" gibi bir sözle bitirilir.

    5. Fermanın çıkarılma nedeni özetlendikten sonra bu konudaki "emir" (ya da "hüküm") belirtilir. Padişahın nakil bölümünde anlatılan konuya ilişkin görüş tutum ve kararı neyin doğru ve gerekli olduğundan eskiden beri var olan uygulamadan söz edilir.Arkasından "buyurdum ki" ya da "gereklidir ki" denildikten sonra "hükmî şerîfim mûcebince" (çıkan fermanım gereğince) denilerek yerine getirilmesi istenen emre geçilir.

    6. Emir'den sonra çoğu kez "şöyle bileler alâmet-i şerîfe i'timâd kılalar" biçiminde açıklanan "tekîd" (pekiştirme) ve temenni (dileme) öğesi yer alır.Sözkonusu iş veya görevin yerine getirilmesi hususundaki ısrar ve ihtarları içeren bölümün farklı biçimlerine rastlanır. Kimi fermanlarda emrin yerine getirilmemesi halinde ne gibi ceza uygulanacağından söz eden "tehdîd" cümlesi de yer aldığı gibi "Bu hükmü tutmayanları yer ve gök kabul etmesin" türünden beddualara yer verildiği görülmektedir.

    7. Ferman metninin sonunda "Tahrîren fî ..." denilerek Arapça sözlerle fermanın veriliş "tarih"i yer alır. Burada Arapça yazılan tarih herhangi bir nedenle nakil bölümünde geçtiğinde Türkçe ifade edilmektedir.

    8. Fermanın sol alt köşesinde "mahall-î tahrîr" denilen fermanın yazıldığı yerin adı bulunur. Padişahın sürekli olarak bulunduğu İstanbul ve Edirne'de yazılmışsa şehir adının başına "be-makaam-ı" yada "be-medîne-ti" sonuna da "el-mahrûsa" yada "el-mahmiye" sözcükleri eklenmektedir. Sefer sırasında konaklanılan yerlerde yazılan fermanlarda yazıldığı yer adının başına "be-yurd" "besahrâ" "be- meştâ" sözcükleri kullanılmıştır.
#10.02.2009 18:18 0 0 0