Ergenekon Destanı

Son güncelleme: 16.02.2009 10:11
  • Kaçınız bilirsiniz, biz nerelerden geldik
    Atamız Kayan gibi, dağlardan akan seldik
    Bugün anlatacağım, geldiğimiz yerleri
    O dağları, taşları, ovayı, nehirleri
    İyi dinleyin beni, ki yaşayın o anı
    Öyle anlatayım ki, unutmayın o anı
    İyi bilin, öğrenin, anlatın unutmadan
    Tek sözü eksiltmeden, bir kelime katmadan


    İl Han Kağan baştaydı, kuvvetliydi Gök Türkler
    Savaşa doymuyordu, heyecanlı yürekler
    Okunun ötmediği, kılıcın yetmediği
    Millet kalmış mıydı ki, tek mağlup etmediği
    Bir de Sevinç Han vardı, Moğolların başında
    Yaşını da bilirim, İl Han Kağan yaşında
    Diş geçirememişti, yiğit Türk çerisine
    İlerlemişti Türkler, Moğol içerisine
    Sevinç Han dayanamaz, mektup yollar dört yana
    Der ki: "Türkler düşmandır, hem bana hem de sana."
    Toplanıp çevre beyler, varırlar bir karara
    Birleşmeli hep birden, açmalı Türk`te yara
    Haber alır İl Han`ım, geldi savaşın çağı
    Beş bin ordu birleşse, sönmez Türk`ün ocağı
    Gök Türkler yener yine, şaşırır karşı beyler
    Hele bir görün bakın, Sevinç Han şimdi neyler
    Bırakıp hayvanları, kaçar Moğol ordusu
    Bu ne anlama gelir, sorulmamış sorgusu
    Türkler başlar şölene, hem yeyip hem içmeye
    Ama Moğol uyumaz, gelir kanım içmeye
    Ani bir baskın olur, bir bir düşer Türk eri
    Her yan cesetle dolar, ayrık gövdeyle seri
    İki alp er çarpışır, adları Kayan, Tukuz
    Unutma biz bir yaydan, atılan dokuz okuz
    Kayan, kağan oğluydu, dağdan akan sel gibi
    Tukuz, kağan yeğeni, gökten esen yel gibi
    Gözlerinin önünde, yok oldu budunları
    Atlayıp da atlara, kaçtılar kadınları
    Kaçtılar dediysem ben, sanmayın ki korkudan
    Beyleri emretmişti, ar denilen duygudan
    Almıla idi biri, Bengül de ötekisi
    Gittiler Kutlu Dağ`a, at üstünde ikisi
    Kayan ve Tukuz, bitik; yığıldılar toprağa
    Türk`ün bu helal kanı, feda olsun bayrağa
    Sevinç Han geri döndü, Türkler öldü sanarak
    Bir kahkaha patlattı, manzaraya kanarak
    Derken bir kıpırdanma, Tukuz kalktı ayağa
    Taşıdı Kayan`ı da, kuytuda bir oyuğa
    Almıla ile Bengül, döndüler sonraki gün
    Ama kaçmalıydılar, öz vatanından sürgün
    Yiğitleri yaralı, halleri yok ölmeye
    Ne ölmeye hal kaldı, ne de bir tek gülmeye
    Kutle Dağ`a vardılar, kaldılar bir kaç gece
    İyileşti yiğitler, gezdiler gündüz gece
    Aradılar o kadar, sonunda da buldular
    Bu korkulu yaşamdan, sonunda kurtuldular
    Lakin bu yerin yolu, geçit vermez pek kolay
    O anda oluverdi, o ne muhteşem olay
    Bir bozkurt peyda oldu, düştü dördün önüne
    Yol gösterdi onlara, bu cennetin içine
    Öyle bir yer ki ora, Kök Tanrı`dan hediye
    Kapattılar geçidi, yağı bulmasın diye
    Dediler buraya ad, koyalım "Ergenekon"
    "Ergene": "dağ kameri"; ve "diklik" demektir "kon"...


    Asena`nın kurtları, girdiler güzel yurda
    Hepsi duacıydılar, o yol gösteren kurda
    Kağan soyunda gelen, Kayan önderleriydi
    O demirden kurt başlı bayrak gönderleriydi
    Ergenekon onlara, yurt oldu tam dört yüz yıl
    Hatırla o günleri, sarhoşluğundan ayıl
    Dört yüz yıl çoğaldılar, yaşlıları ölürken
    Boy boy oldu Tukuzlar, Kayat ve de Türülken
    Tukuzlar ve Türülken, atalarıdır Tukuz
    Sonra da bu iki kol, oldular Dokuz Oğuz
    Kayat; soyu Kayan`ın, kağanlar hep bu boydan
    Çıkmadılar töreden, hepsi de aynı soydan
    Şölen yaptılar her yıl, anarak kutlu günü
    Unutmadılar bir an, ne yağıyı ne dünü
    Dört yüzüncü şölende, kağandı Börte Çine
    Türk`ün öç duyguları, bir başka coştu yine
    O savaşta olanlar, Gök Türk`üme ar gelir
    Sığmaz oldu tümenler, Ergenekon dar gelir
    Ama burdan çıkmanın, bir çaresi yok muydu
    Demirden dağı gören, o tarihte yok muydu
    Bütün halk arar oldu, kurtuluşun yolunu
    Gözler hep tarar oldu, hem sağını solunu
    Bir çocuk çoban vardı, yiğit Tirek adında
    O ne kaval çalardı, bu on yedi yaşında
    Bu Tirek çalmaz sanki, kavalıyla inlerdi
    Çalmaya başlayınca, bütün oba dinlerdi
    Kavalıyla dosttu o, üflerdi sevdasını
    Kattı Ergenekon`dan, bir çıkış arzusunu
    Gök gözlü bir kök böri, varıp geldi önüne
    Sonra yavaaaş yürüdü, bir çıplak dağ yönüne
    Tirek eve dönünce, anlattı demirciye
    Dedi: "Ey bilge kişi, bu kurt gelir de niye?"
    Demirci hazırlandı, sabah Tirek`le gitti
    Düştü kurdun peşine, dağ önünde yol bitti
    Anladı ki demirci, bu dağ saf demirdendir
    Ve bu gök tüylü böri, ulu Kök Tengri`dendir
    Dönüp anlattı Han`a, bütün bu olanları
    Demir dağı eritip, yol açmak planları
    Yığdılar odun, kömür ve devasa körükler
    Bu son umutlarıydı, çıkmalıydı Gök Türkler
    Dualar eşliğinde, yakıldı koca ateş
    Sonunda eridi dağ, sevindi bacıkardeş
    Bir öncü yolladılar dışarıya bakmaya
    Sabırsızdı Gök Türkler, öz yurduna akmaya
    Öncü giden dönünce, mutlu haber verince
    Tuğlar kalktı havaya, bu ereğe erince
    Çıkıp Ergenekon`dan, dost ile dost oldular
    Varıp atayurduna, yiğitçe öç aldılar
    Yüzlerce yıl solmadan, hep tomurcuk verdiler
    Dirlik düzen içinde, yaşayıp yeşerdiler
    Ateşte demir dövüp, her yıl hiç unutmadan
    Yaşattılar o günü, hem de hiç aksatmadan...




    Ey Türk!
    Yukarıda gök çökmedikçe
    Aşağıda yağız yer delinmedikçe
    Senin İl`ini, Töreni
    Kim bozabilir....?
    BİLGE KAĞAN
#11.02.2009 16:44 0 0 0
  • teşeqqüR...
#11.02.2009 20:00 0 0 0
  • Ergenekon adının bugün bu terör örgütünce kullanılması,atalarımıza resmen hakarettir.
#16.02.2009 10:11 0 0 0