İnfitar Suresi Tefsiri

Son güncelleme: 17.02.2009 22:00
  • ÎNFİTÂR SÛRESİ


    Mekke'de inmiştir, 19 âyettir.

    Takdim


    İnfitâr sûresi Mekke'de inen sûrelerden olup, bundan önceki Tekvîr sûresi gibi, kıyamet koparken meydana gelecek kâinat değişimini ve o Önemli günde vuku bulacak olan büyük olayları ele alır. Daha sonra da, öldükten sonra dirilme ve haşr gününde itaatkâr ve âsi kulların durumlarının ne olacağını açıklar.
    Bu mübarek sûre kâinatta meydana gelen, göğün yarılması, yıldızların parçalanıp dağılması, denizlerin karıştırılması ve kabirlerin, içindekileri dışarı atması ve bunu takip eden hesap ve ceza gibi olayları ve değişim sahnelerini açıklayarak başlar: "Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insanoğlu yapıp önceden gönderdiklerini ve yapmayıp geride bıraktıklarını bir bir anlar."
    Bundan sonra sûre, insanın inkâr etmesini ve Rabbinin nimetlerine nankörlük yapmasını anlatır. İnsan, Yüce Allah'ın nimetlerini bol bol alır fakat nimetin hakkını tanımaz. Ne Rabbinin kıymetini bilir, ne de lütuf, nimet ve ihsanına şükreder: "Ey insan! Seni yoktan yaratıp düzgün ve endamlı kılan, sana ölçülü ve dengeli davranma imkânı veren ve seni dilediği şekilde terkip eden, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?"
    Daha sonra sûre, bu inkâr ve nankörlüğün sebebini anlatır. Yüce Allah'ın, her insana bir melek vekil ettiğini, bu meleklerin, İnsanların amellerini yazıp fiillerini takip ettiklerini açıklar: "Yok, öyle değil! Aksine ısrarla dini yalanlıyorsunuz. Şunu iyi bilin ki, üzerinizde muhafızlık eden değerli kirâmen kâtibin melekleri (yazıcılar) var. Onlar ne yaptığınızı bilirler"
    Sûre, insanların âhirette, iyiler ve kötüler diye ikiye ayrılacağım anlatır ve bunlardan her birinin varacakları yeri açıklar: "İyiler muhakkak cennettedirler. Kötüler de cehennemde... Ceza günü oraya girecekler..."
    Bu mübarek sûre, kıyamet gününün büyüklüğünü, şiddetini, insanların o gün hiçbir güç ve kuvvetlerinin olmayacağım, yönetim ve idarenin sadece Allah'ın elinde olacağını tasvir ederek sona erer: "Ceza günü nedir bilir misin? Nedir acaba o ceza günü? Hiçbir kimsenin, başkası için hiçbir şeye sahip olmadığı gündür. O gün iş Allah'a kalmıştır." [1]

    Bismillâhirrahmânirrahîm
    1, 2, 3, 4, 5. Gökyüzü varıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insanoğlu yapıp gönderdiklerini ve yapamayıp geride bıraktırlarını anlar.
    6, 7, 8. Ey insan! Seni yoktan yaratıp düzgün yapılı ve endamlı kılan, sana ölçülü ve dengeli davranma imkânı veren, seni dilediği şekilde terkip eden, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?
    9, 10, 11, 12. Yok, öyle değil! Israrla dini yalanlıyorsunuz. Şunu iyi bilin ki üzerinizde muhafızlık eden değerli kâtipler vardır. Onlar, yapmakta olduk*larınızı bilir
    13, 14, 15, 16. İyiler muhakkak cennet içinde olurlar, kötüler de cehennem içinde. Ceza gününde oraya girerler. Oradan bir daha da ayrılmazlar.
    17, 18, 19. Ceza günü nedir bilir misin? Nedir acaba o ceza günü? Hiç kimsenin başkası için hiçbir şeye sahip olmadığı gündür. O gün iş Allah'a kalmıştır.

    Kelimelerin İzahı


    Yarıldı. yarmak demektir. Devenin azı dişi, damağı yarıp göründüğünde söylenilen sözü bundandır. Düştü, arka arkaya döküldü.
    Çevrildi, alt üst edildi. Bir kimse, bir şeyin içini dışına der. Seni aldattı.
    Uzuvlarını sağlıklı ve düzgün yaptı. Cehenneme girer, alev ve sıcağını tadarlar. [2]

    Âyetlerin Tefsiri


    1. Allah'ın emri ile, meleklerin inmesi için gökler yarılınca... Nitekim bunun tefsiri mahiyetinde, diğer bir âyette Yüce Allah meâlen şöyle buyurmuştur: "O gün gökyüzü bulutlarla yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir"[3]

    2. Yıldızlar parçalanıp burçlarından ve yerlerinden ayrılıp dökülünce... [4]

    3. Denizler birbirine açılıp tatlısı tuzlusu birbirine karışarak tek bir deniz olunca... [5]

    4. Kabirler alt üst olup içlerindeki ölüler dışarı çıkarılınca... [6]

    5. Bu, önce geçen şart cümlelerinin cevabıdır. Yani, işte o zaman her nefis, hayır veya serden geriye ne bıraktı, iyi veya kötü amelden ileriye ne gönderdi ise onu bilir. Taberi şöyle der: iyi amelden ne gönderdi ise onu ve kendisi bir çığır açıp da onunla daha sonra amel edilen şeyden geriye ne bıraktı ise onu bilir.[7]
    Yüce Allah, âhiret hallerini ve ondaki korkunç durumları anlattıktan sonra, âyetler, câhil ve gafil insanın önünde bulunan sıkıntı verici ve korkunç halleri hatırlatmaya başladı: [8]

    6. Ey insan! Hilm sahibi ve ihsanı bol Rabbine karşı seni ne aldattı da, sana karşı merhamet ve ihsanına rağmen
    O'na isyan ettin ve emrine karşı gelmeye cür'et ettin?![9] Bu bir kınama ve sitemdir. Yüce Allah sanki şöyle buyurmuştur: "Rabbinin ihsanına isyanla ve sana olan merhametine inat ve taşkınlıkla nasıl karşılık verdin?! İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?"[10]
    Bundan sonra Yüce, Allah insana verdiği nimetleri saymak üzereşöyle buyurdu: [11]

    7. O Rabbin ki, seni yoktan var etti, uzuvlarımsağlıklı ve düzgün kıldı. İşitiyor, anlıyor ve görüyorsun. Boyunu, en güzel şekilde dümdüz, dimdik kıldı. [12]

    8. Seni fevkalâde güzel şekilde, istediği ve seçtiği şekilde yarattı. Seni hayvan şeklinde kılmadı. Nitekim Yüce Allah meâlen şöyle buyurmuştur: "Biz insanı en güzel surette yarattık"[13]
    Bundan sonra Yüce Allah din gününü yalanladıkları için müşrikleri kınayarak şöyle buyurdu: [14]

    9. Ey Mekkeliler! Allah'ın hilmine aldanmayın, onun azabından sakının. Zira siz hesap ve ceza gününü yalanlıyorsunuz. [15]

    10. Oysa üzerinizde yaptıklarınızı kayda geçiren, davranışlarınızı gözeten melekler vardır. Kurtubî şöyle der: Üzerinizde sizi gözeten melekler vardır.[16]

    11. Onlar, Allah katında değerli meleklerdir. Sözlerinizi ve yaptıklarınızı yazarlar. [17]

    12. Yaptığınız iyi ve kötü işleri bilir ve kıyamet gününde yaptıklarınızın karşılığı verilmesi için onları amel defterlerine kaydederler.
    Bundan sonra Yüce Allah, mahlukların iyiler ve kötüler diye ikiye ayrılacağını açıkladı ve bu iki gruptan herbirinin akıbetlerinin ne olacağını anlattı: [18]

    13. Dünyada Rablerinden sakınan inü'minler, o gün, anlatılamayacak derecede sevinçli ve mutludurlar. Cennet bahçelerinde, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın akıl ve hayâlinden geçmeyen nimetler içinde yüzerler. Cennette ebedî kalıcıdırlar. [19]

    14. Dünyada Rablerine karşı gelip isyan eden kâfirler ise, mutlaka yakıcı bir ateş ve cehennemde sürekli bir azap içersinde olacaklardır. [20]

    15. Yalanlamış oldukları ceza gününde oraya girecekler ve onun ateşine katlanmaya çalışacaklardır, [21]

    16. Oradan bir daha da ayrılmazlar. [22]

    17. Ceza günü nedir, o nasıl şiddetli ve korkunç bir şeydir, bilir misin? Bu, ceza gününün dehşet ve azametini gösterir. [23]

    18. Nedir acaba o ceza günü? Yüce Allah o günün azametini ve durumunun dehşetini ifade etmek için, bu âyeti tekrar zikretti. Bu, Yüce Allah'ın şu mealdeki âyetine benzer: "Gerçekleşecek olan... Nedir o gerçekleşecek olan?! Gerçekleşecek olanın ne olduğunu sen nereden bileceksin"[24] Sanki Yüce Allah şöyle buyuruyor: Ceza günü, şiddet ve korkunçluğunu hiç kimse bilemiyecek kadar şiddetlidir. O derece ki hiçkimse onun büyüklüğünün miktarını ve korkunçluğunun derecesini bilemez. O, anlatılamayacak ve açıklanamayacak kadar korkunçtur. [25]

    19. O öyle korkunç bir gündür ki, hiçkimse diğerine bir fayda sağlayamaz, ondan hiçbir zararı da savamaz. O gün emir yalnız Allah'ındır. Hiç kimse o hususta Allah'la tartışamaz. [26]

    Edebî Sanatlar

    Bu mübarek sûre birçok edebî sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda özetliyoruz:
    1. Önceden gönderdi ile geri bıraktı arasında tıbâk vardır. Bu, güzelleştirici edebî sanatlardandır.
    2. "itaatkârlar cennetlerde, âsiler ise cehennemdedir" âyetlerinde mukabele sanatı vardır. Yüce Allah itaat edenlere karşılık âsileri, cennete karşılık da cehennemi zikretmiştir. Aynı zamanda burada, "Tersî'" ismi verilen güzelleştirici edebî sanat vardır.
    3. "Yıldızlar dağıldığında" âyetinde istiâre-i mekniy-ye vardır. Yüce Allah yıldızları, dizildikleri ip kopup da saçılıp dağılan mücevherlere benzetti. Müşebbehun bİh'i zikretmeyip onun levâzımatından olan jteiil yani "dağılma" kelimesiyle ona işaret etti. Bunu istiâre-i mekniy-ye yoluyla yaptı.
    4. "İhsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?" sorusu kınama ve inkâr ifade eder.
    5. Cennet ve cehennem kelimelerinden herbirinin nekra olarak söylenmesi, nimetlerin büyüklüğünü ve cehennemin korkunçluğunu ifade eder.
    6. "Ceza gününün neolduğunu bilir misin? Nedir acaba o ceza günü?" âyetlerinde, âyetin tekrarı ile itnâb yapılmıştır. Bu, o günün korkunçluğunu ve son derece şiddetli olduğunu ifade etmek içindir. Sanki o gün, anlatılamayacak ve hayal edilemeyecek kadar dehşetlidir.
    7. gibi âyet sonlarında seci' murassa1 vardır. Aynı zamanda ve gibi kelimelerle, gibi âyet sonlarında da bu sanat vardır. Bu, güzelleştirici edebî sanatlardandır. [27]

    Bir Nükte


    Rivayete göre Halîfe Süleyman b. Abdülmelik, Ebû Hâzini el-Müze-nî'ye şöyle demiştir: "Keşke, kıyamet günü nereye varacağmızı ve Allah katında bizim için ne olduğunu bilsem!" Ebû Hâzim şöyle cevap verdi: "Yaptıklarını Allah'ın kitabına arzet. Allah katında senin için ne olduğunu görürsün." Bunun üzerine Halîfe: "Bunu, Allah'ın kitabının neresinde bulurum?" dedi. Ebû Hâzim: "İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedir, âyetinde bulursun" dedi. Halîfe Süleyman: "O halde, Allah'ın rahmeti nerde kaldı?" dedi. Ebû Hâzim:
    "Muhakkak ki, Allah'ın rahmeti iyilik edenlere yakındır"[28] âyetiyle cevap verdi.
    Yüce Allah'ın yardımıyle "İnfitâr Sûresi"nin tefsiri bitti. [29]
#17.02.2009 22:00 0 0 0