Şahrud ve Seyduna

Son güncelleme: 12.08.2011 22:19
  • noimage

    SAHRUD ve SEYDUNA
    tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan
    iki yürekte durmadan kanayan
    seydunayla sahrut.
    yüreklerinin akarken bıraktığı izi birbirlerinin gözlerinde aradılar yoktu.
    iki iklim farkıydılar
    ne zaman göz göze değseler yangın çıkmayacak denli uzaktılar.
    yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı
    üçüncü bir kente düşmüş suretleri.
    ŞAHRUT; gökyüzü geliniydi,
    yüzüne bulut inse dolardı masal gözleri.
    bir solukluk rüzgarda bile,
    usul usul kanardı gelincik bedeni.
    seyduna; yeryüzü cehennemi
    ölüm çağırır uçurumlarda sınardı sevdasını.
    ..
    yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı
    onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi.

    iki iklim ayrıldılar
    'ya şahrud' dedi seyduna
    'gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm,
    ardına bakma,gözyaşınla vurulursun,su gibi git'
    şahrudun yüzüne keder mayın gibi durdu,
    ve zaman gözlerinin su yeşiline kuruldu,
    hüzün bir buda heykeli gibi çıpılçıplak yüzlerine oturdu.

    ve hayat o dur ki;
    şahrut vardığı denizlerde hala seyduna türküleriyle uyanmakta,
    seyduna; şahrudun yüzünden kalan masalla yaşlanmakta ...
#08.03.2009 03:03 0 0 0
  • ACIYA GÜLMEK

    Öpüyorsam ayrılığı gözünden
    Söküyorsam yüreğimi göğsümden
    Geciyorsam gözlerinin icinden
    Sana olan sevdamdandır bilesin
    Geciyorsam bir çiçeğin özünden
    Sana olan sevdamdandır bilesin.

    Meğer ne yanlızız insan olmuşsak
    Yaprak gibi dalda sesziz solmuşsak
    Yeri gelmiş acıyda gülmüşsek
    Sana olan sevdamdandır bilesin
    Yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek
    Sana olan sevdamdandır bilesin

    Biliyorum sen yine parmak uclarında üşüyorsun....
    Aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat
    Ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını
    Ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun...
    Sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta
    Ve cırılcıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda..
    Apansız pencerende gülümsüyor güneş ne güzel.....
    Bütün parmakların tıkır tıkır işliyor
    İştahla gülüyorsun yaşamaktır aşk
    Geceyle gündüzün sesziz gecişimidir bir uyku boyunda....
    Delice bir yangın parmaklarının buzulunda
    Ah şahrut her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli....

    Karşılıksız sevebilmekse sevda
    Gercek seven küle dönmüş her cağda
    Elim kolum bağlanmışsa kıyında
    Sana olan sevdamdandır bilesin
    Sevdunayım gebermişsem kıyında
    Sana olan sevdamdandır bilesin...
#08.03.2009 03:04 0 0 0
  • Yangın Yangın bakışların
    Saçların rüzgar rüzgar
    Savur alevini yansın
    Gözlerime konan turnalar

    Sen hiç mi bahar görmedin
    Yüreği aşka boyun eğmedin
    Beni kovsan gitmem derdin
    Yavan; kokusuz yalancı !
    Şehirde ezgimiz yandı gittin
    Deva bulmam, gözlerime değdin
    Şimdi kupkuru bir çöl gibi sözlerin
    Yaban, Kokusuz yalancı!


    Sana geldim Sona
    Sen de yeryüzüdür gökte bulan
    Ey Suların sonsuzluğu
    Bakışlarım demir atsın gözlerinin limanına
    Fırtınalara yorgun yüreğim ; Sana
    Bütün Sabahlarım sesinde ağarsin
    Keder tırmanmasın yüzüme bir daha;Sarmaşık gibi;
    Öpüşlerin damlasın çöl dudaklarıma
    Biliyorum; Yüreğim durgun sudur; dindiğim
    Korku kıyılarımı sildiğim
    Sana geldim
    Sustum ve yumdum
    İki damla ateş düşürdün gözlerime
    Al uslandır korsan bedenimi
    Gece kanat çırpsın parmaklarımda
    Birbirimizden kaçıracak yerimiz kalmasın
    Birleşsin yağmur soylu ellerimiz
    Bırak öpüşlerim ağzını kapatsın
    Uzun uzadıya susarak kalalım birbirimizde
    Sabaha söyleceyek Söz bırakmayalım
    Köpekler gibi havlayan acılarımız sussun
    Sevda çözmesin kendini bizden
    Sularca gülüşelim
    Yüreğim alıkoysun gitmelerimi
    Sona geldim Sana !!

    En Kaynar su bile olsan
    Ateşimi söndürürdün
    Yüreğine bir sorabilseydin
    Bu zulümü bitirirdin!

    Yangına el olalın
    Umutları ot olur
    Bir ömür yangınsız sevda
    Yanar yanar kül olur

    Sen hiç mi bahar görmedin
    Yüreği aşka boyun eğmedin
    Beni kovsan gitmem derdin
    Yaban; kokusuz yalancı
#08.03.2009 03:05 0 0 0
  • noimage

    İki ayrı baharın dalıydılar
    Biri ilk diğeri sondu
    Kanter içinde bir yaz aralarında duruyordu
    Ve bahara yenildiler
    Şahrut taptazeydi, filizdi
    Yüreği güneşi içecek denli kar yangınıydı
    Her ucu ayrı bir yeşile sevdalı
    Cemreler yaşamla arasında ana sütüydü
    Toprak var gücüyle ayakta tutuyor
    Kendini ve doğurganlığını ona sunuyordu
    Şahrut ise;
    Her dalı yeşile bir tomurcukla karşılık veriyordu
    İçtiği her damla güneş ile çiçekleri çıtlatıyordu
    Sanırsın rengarenk gülümseyen yeryüzüydü
    Şeyduna ölüme, ölümüne yakındı, çınardı
    Şahrutun giyindiğini soyunuyordu
    Ve gelinsi donları soyunduğunda çıplaklığından utanıyordu
    Solan yüreğiyle her seher biraz daha sarı duruyor ve biliyordu
    Ten soğuması çoğu kez elinde ak kefeniyle vaktinden önce geliyordu
    Ölümle yakın dostluğuna biraz da bu yüzden minnet duyuyordu
    Şeyduna ile şahrutun tek ve bütün bağları
    Ayrılıklarıda olan mevsimin en uzak uçlarına tutunmalarıydı
    Mevsim haziran sonunda kendini yakınca
    Koptular
    Ve artık birbirlerinin kışında bile yoktular.
#08.03.2009 03:06 0 0 0
  • Bozkır suları gibi yoksul :
    ancak bahtlı dogdum.
    Özge sulara karıştım,
    araz oldum,
    vermenin yurduydum,
    yeşildim, Igdır'dım...
    Karışan yanlarımı gurbet yüzlerde
    çiçeğe durmuş buldum,
    koklaştık : elverdik, türkülendik,
    yola çıktık.
    Meğer nede güzel insanlardık.
    Yaşamları türkülerimize öyküleyip kardık
    ve hep güzeli aradık.
    Yinede herbirimiz acılar,
    ayrılıklar önünde sınana sabırdık.
    Bu hayat yolunda yola çıktığımız
    yoldaşlardan kimilerini yolumuzdan ayırdık
    meğer içi çürük cevizlermiş,
    su yüzüne sonrada kıyıya vurdular,
    türkülerce arındık.
    Çünkü artık sarihtik:
    parmak uçlarımızda hayatı görecek kadar denli mahir....
    Su damlası sesleriyle yürekleri getiren
    yeni nefes ustaları katıldılar kervanımıza.
    Bir olduk!
    Harlı türkülerimizi üfleyerek söyledik.
    Yolundan şaşmayan bir karınca ordusu gibi...
#08.03.2009 03:07 0 0 0
  • yüreğine sağlık özgür hepsi çok güzel
#08.03.2009 03:44 0 0 0
  • okuyan gözlerine sağlık ayışığı arkadaşım beğendiğine sevindim ;)
#08.03.2009 03:47 0 0 0
  • müzik olarak dinlediğimizde dahada güzel oluyor. sağol paylaştığın için..
#08.03.2009 04:07 0 0 0
  • rica ederim arkadaşım müzik olarakta ekleriz yeter ki sen iste :))
#11.03.2009 16:00 0 0 0
  • Şahrud ve Seyduna.....
    Onlara yazılan her şey ne çok yakışıyor...
    En sevdiğim türküler şiirlerdir...Dinledikçe anlıyor insan çok derin ve anlamlı...

    özellikle'İki ayrı baharın dalıydılar
    Biri ilk diğeri sondu'
    'Koptular
    Ve artık birbirlerinin kışında bile yoktular.'
    Ayrılmazlığı anlatıyor önce..sonra Hiç kavuşamamayı...
    Aralarda geçen Seyduna Ve Şahrud'dur...
    Özgür arkadaşım naptın sen ya..söyletiyorsun iyice bizi...:)
    Paylaşan yüreğine sağlık..
#11.03.2009 18:07 0 0 0
  • ben bir şey yapmadım hayal arkadaşım o senin duygularının zenginliği ağzına sağlık yorumun için teşekkür ederim :)
#11.03.2009 22:25 0 0 0
  • bozkır suları gibi yoksul; ancak bahtlı doğdum
    özge sularla karıştım araz oldum
    vermenin yurduydum yeşildim ığdır'dım....
    karışan yanlarımı gurbet yüzlerde çiçeğe durmuş buldum. koklaştık; el verdik türkülendik yola çıktık. meğer ne de güzel insanlardık.
    yaşamları türkülerimize öyküleyip kardık ve hep güzeli aradık. yine de her birimiz acılar ayrılıklar önünde sınanan sabırdık. bu hayat ırmağında yola çıktığımız yoldaşlardan kimilerini yolumuzdan ayırdık meğer içi çürük cevizlermiş.
    su yüzüne sonra da kıyıya vurdular. türkülerce arındık. çünkü artık sarihtik; parmak uçlarımızla hayatı görecek denli mahir....
    su damlası sesleriyle yürekleri getiren yeni nefes ustaları katıldılar kervanımıza. bir olduk! harlı türkülerimizi üfleyerek söyledik.
    yalundan şaşmayan bir karınca ordusu gibi.......
#20.03.2009 04:48 0 0 0
  • göç kız

    Ey göç kız git !
    Toprağının buğday yüzüyle tanıştanısına kulak ver.
    O toprakta masal uyur
    Destan yaratanda büyür.
    Çürümesede civan ölenler her çocuk yazgılıdır
    Erken büyürecelsiz ölür.
    Fırat neden asidiranla.
    Küskün Dicle'de yüreğini yıka yüzü gülsün.
    Dağlarında soluklan.
    İnceden bir tütün sar çaya sevdalı
    Kaçak olsun.
    Hudut boylarını sarhoş otlarla çiğne
    Kekik kokulu eşkiya yele sırdaş ol.
    Sonra daHarranda da yüzünü güneşe dön!
    Yazgını ağartan ışıkla yükle heybeni
    Newroz la gel.
    Heybendeki ışık bahtın olsun.
    Mevsim kışa dönende göçler yola düşende
    Kirpik göze süzende gözleri göç alırım
    Göç gözlü göçer kız
    Bakışları hançer kız
    Yurdu yuvası yasaklım
    Sürgünlükten naçar kız
    Çadır kurarod yakarım
    Külümden karlar saklarım
    Göğsümde uçları açık yaralar bırakırım
    Göçgözlü göçer kız
    Sürgün bölük börçük kız
    Yurdu yüreği talanlım
    Sürgünlükten beter kız..
    --------------------------------

    seni görmeye geldim
    çocukluyum korkum arsız sevincim
    utangaç küfrüm arızalı sevişmelerim
    neredeysen çık ortaya
    kara yeller eser olmuş yerinde
    talan bağdaş kurmuş esmer derinde
    nerede sarkık bıyıkları tütün nakışlı oğulların
    can havlinin yangını lice`m
    muska diye boynumda taşıdığım inancım
    seni böyle lâl mühürlenmiş mi görecektim
    a diyarbakır`ımın zindanına gün düşürenim
    zılgıtını üç ocak gibi anlında yakan
    tütün yüzlü kızların nerede
    kırık yıkık dönüyorum utanarak yanarak
    ve
    acısını getirdi lice`sinden
    sapsarı acısını
    redifim ustam ortağım çırağım
    gümüşî bir tabakada saklayarak
    bense kurt kızlarının parmaklarını sarıyorum ipince
    dumanını ciğerime bırakarak
    yakılan lice`nin küllerini yüreğime damıtarak
#20.03.2009 04:49 0 0 0
  • 'sana geldim sana
    sende yeryüzüdür gövde bulan
    ey suların sonsuzluğu
    bakışlarım demir atsın
    gözlerinin limanına
    fırtınalar yorgun yüreğim; sana
    bütün sabahlarım sesinde ağarsın
    keder tırmanmasın yüzüme bir daha
    sarmaşık gibi..
    öpüşlerin damlasın çöl dudaklarıma
    biliyorum yüreğin durgun sudur dindiğim
    korku kıyılarımı sildiğim
    sana geldim sustum ve yumdum
    iki damla ateş düşürdüğün gözlerime
    al uslandır korsan bedenimi
    gece kanat çırpsın parmaklarında
    birbirimizden kaçıracak yerimiz kalamasın
    birleşsin yağmur soyunuğu ellerimiz
    bırak öpüşlerim ağzını kapatsın
    uzun uzadıya susarak kalalım birbirimizde
    sabaha söyleyecek söz bırakmayalım
    köpekler gibi havlayan acılarımız sussun
    sevda çözmesin kendini bizden
    sularca gülüşelim
    yüreğin alıkoysun gitmelerimi
    sana geldim sana'
#20.03.2009 04:50 0 0 0
  • Ayrılıklar uyandırmalı kör yüreğimi.
    Cehennem yangınlarından
    Ölmeden çıktıysa bedenim;
    artık
    Benim olmalıyım benim.
    Yeter yüreğimi bir çift gözün
    Ateşine rehin verdiğim.
    Ateş artığı
    Değildir karşılığımız.
    Pusatını dağSisinden alan firarını mermisine
    Emanet eden bir namludur bu
    Eşkıya sevda ki; zulasında asılı
    Durur kefenlediği ölümü.
    Ellerinin çeliğine su verilmiştir ta
    Adem`den beri.
    Bilir ve intihar
    Cüretiyle yoklar yüreğinin tetiğini.
    Güneşin kızılca kıyametine çatar
    Kuruyan umut dallarını.
    Yanacaksa
    Cehennemden beter yanmalı!
    Kim anlar ki eşkıyanın sağlamlığını;
    Özleminin çiseyle yıkanmış şafak
    Değerini kim?
    Hani ellerine kuşlarİnerdi kardan üşüyen kuşlar...
    Bahçen kuş sevinçleriyle inlerdi ay
    Şahrud.
    Eşkıya yüreğime çığ düştü
    Üşüyorum ha...
    Aç ellerini.
#20.03.2009 04:51 0 0 0
  • Ey Sahrud ey hayat veren ırmak
    Sen ki bir mene akmayı bitmedin
    Ey yarı ömrümde açan ilkbahar
    Sen ki bir gülümü mene dermedin
    Ölümüm olur salınıp da gidişin
    Kirpiğin gazar kabrimi ay Sahrud
    Ellerin diker ellerin son söküğüm
    Susuşum olursun susarım da ay Şahrud
    Kederim Şahrud Hederim Şahrud Doymadan sene Giderim Şahrud
    Kederim Sahrud
    Hederim Şahrud
    Doymadan acına
    Giderim Şahrud
    Ey dağa taşa ses veren ya Şahrud Bir men miyim yadlara düşmeyen can
    Hani sendin aşklara nefes Şahrud Men değil sen ol odlara düşmeyen can
    Avuç avuç bakışlarınla ya Şahrud
    Kapanır ömrüm üzeri kapanır
    Gözlerin gömer sesimi nefesimi
    Susuşum olursun susarım da ay Şahrud
#28.04.2009 15:49 0 0 0

  • Ahmak Gönlüm

    ah koruyabilseydim böylesi zamanlar için eşkiyalığımı
    çapraz fişekliklere mermi diye sürerdim yalnızlığımı
    sonrada bir dağ başının pusatında
    sisin gümüşten yatağına çekerdim, geri kalanımı..

    meğer teslim etmişim dürbünlerin uzağı yüreğimi
    iki çıplak silah gibi üzerime çevrilen
    bakışını azına sürmüş gözlerini

    şimdi böyle çaresiz lall
    bilmediğim bir dille nasıl konuşur
    nasıl korurum kendimi
    yolu yokkk serde eşkiyalık var
    gelir en yanında kendimi öldürtürüm

    deli gönül ahmak gönül bıkmadınmı boşluktan
    o yar seni terkeyledi uyan deli gönül uyan
    seni seven terkeyledi nedir kapanmayan yaran

    umut bazen işkencedir bitmeyen zalım gecedir
    yüz çevirmek bitti demek bilemezsin yar nicedir
    bitti deyip çekip gitmek bilemzsin ne acıdır

    susuz güllerin kederiyim bu gece
    o kadar..
    gerisi masal, gerisi leyli lal...
    dikenleri budanan güllerin kederi...

    görecek günlerinmi var ömür dediğin kaç bahar
    her hayat özgünün sayar uyan deli gönül uyan
    her hayat özgünün yaşar nedir kapanmayan yaran

    umut bazen işkencedir bitmeyen zalım gecedir
    yüz çevirmek bitti demek bilemezsin yar nicedir
    bitti deyip çekip gitmek bilemezsin ne acıdır...

    Tunay Bozyiğit


    Buyrun burdan bakın bir de :)
    https://www.main-board.com/muzikli-siirler/185123-ahmak-gonul.html#post3258867

#28.04.2009 15:59 0 0 0
  • Seyduna şahrud iki sevdalı ırmaktır elbruz eteklerinde
    Asırlar boyu birbirine inatla akarlar
    Kavuşamamanın hasreti vardır yüreklerinde
    Sevdalarını sularında yıkarlar
    Bilinmez pek sevdaları
    Tertemizdir el değmemiş kirletilmemiştir
    Sessizce akıp kavuşmayı beklemeleri
    Belki de bunun içindir

    Seyduna şahrud iki sevdalı ırmaktır elbruz eteklerinde
    Hayat verir baştan yaratır akıp geçtiği yerleri
    Bir hüzün vardır elbette öykülerinde
    Diyardan diyara anlatılır türlü efsaneleri
    Şahrud türküler söyler seydunasına
    Seyduna hırçınlaşır daha bir gür akmaya başlar
    Artık tuz basılmıştır dermansız yarasına
    Yer gök inler dile gelir dağlar taşlar

    Seyduna şahrud iki sevdalı ırmaktır elbruz eteklerinde
    Şahin gelip dalına konar şahrudunseydunanın suyundan içer
    Umutlar tazelenir alamut kalesinde
    Taş üstünde güller açar
    Seyduna şahrud artık bir olmuştur
    Ayrı ayrı anılmaz adları
    Gayrı ayrılıgın vakti dolmuştur
    Onun içindir bu sessiz feryadları

    Seyduna şahrud iki sevdalı ırmaktır elbruz eteklerinde
    Yüreğine kor düşen alır düşlerini ona gelir
    Binlerce söz vardır sevdaya dair derinliklerinde
    Bazen sevdalılardan geriye bir tek bunlar kalır
    Göz göze gelir hüzünlenir seyduna şahrud
    Sevdalılar sularına karışmıştır
    Kavuşmak onlar için sadece bir umud
    Seyduna şahrud buna çoktan alışmıştır..
#28.04.2009 16:10 0 0 0
  • Kaç Mevsim Gönlüm Çiçek Açtı Sevdaya
    Aç Gönlüm Susamıştı Meyve Veren O Sevda Ağacına
    Sevda Rüzgarları İle Savruldu Çiçekleri
    Hiçbir Zaman Veremedi O Sevda Meyvesini Gönlüme
    Göz Pınarlarımda Dökülen Acı Gözyaşları Sulardı
    Sevdaya Susamış Kurumuş Çatlak Gönlümü
    Her Mevsim Açamadan Dökerdi Çiçeklerini Gönlüm
    Sevgi Gönlüme Uzak Bir Meyve
    Hep Yedim Ben Sevdanın Ham Meyvesini
    Hiç Yazı Göremeden İlk Baharda Bitti Bu Sevda
    Artık Yeter Bırak Açsın Versin Gönlüm Bu Meyveyi
    Doysun Artık Bu Gönül..! Sevdaya Aç Meyveye
    Yeter Artık Yeter Seyduna. Sende Bir Bahar Gör
    Her Mevsim. Yeni Bir Şahrud. Sen Yine Hep Seyduna
#28.04.2009 16:11 0 0 0