SAHRUD ve SEYDUNA
tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan
iki yürekte durmadan kanayan
seydunayla sahrut.
yüreklerinin akarken bıraktığı izi birbirlerinin gözlerinde aradılar yoktu.
iki iklim farkıydılar
ne zaman göz göze değseler yangın çıkmayacak denli uzaktılar.
yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı
üçüncü bir kente düşmüş suretleri.
ŞAHRUT; gökyüzü geliniydi,
yüzüne bulut inse dolardı masal gözleri.
bir solukluk rüzgarda bile,
usul usul kanardı gelincik bedeni.
seyduna; yeryüzü cehennemi
ölüm çağırır uçurumlarda sınardı sevdasını.
..
yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı
onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi.
iki iklim ayrıldılar
'ya şahrud' dedi seyduna
'gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm,
ardına bakma,gözyaşınla vurulursun,su gibi git'
şahrudun yüzüne keder mayın gibi durdu,
ve zaman gözlerinin su yeşiline kuruldu,
hüzün bir buda heykeli gibi çıpılçıplak yüzlerine oturdu.
ve hayat o dur ki;
şahrut vardığı denizlerde hala seyduna türküleriyle uyanmakta,
seyduna; şahrudun yüzünden kalan masalla yaşlanmakta ...
Öpüyorsam ayrılığı gözünden
Söküyorsam yüreğimi göğsümden
Geciyorsam gözlerinin icinden
Sana olan sevdamdandır bilesin
Geciyorsam bir çiçeğin özünden
Sana olan sevdamdandır bilesin.
Meğer ne yanlızız insan olmuşsak
Yaprak gibi dalda sesziz solmuşsak
Yeri gelmiş acıyda gülmüşsek
Sana olan sevdamdandır bilesin
Yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek
Sana olan sevdamdandır bilesin
Biliyorum sen yine parmak uclarında üşüyorsun....
Aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat
Ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını
Ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun...
Sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta
Ve cırılcıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda..
Apansız pencerende gülümsüyor güneş ne güzel.....
Bütün parmakların tıkır tıkır işliyor
İştahla gülüyorsun yaşamaktır aşk
Geceyle gündüzün sesziz gecişimidir bir uyku boyunda....
Delice bir yangın parmaklarının buzulunda
Ah şahrut her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli....
Karşılıksız sevebilmekse sevda
Gercek seven küle dönmüş her cağda
Elim kolum bağlanmışsa kıyında
Sana olan sevdamdandır bilesin
Sevdunayım gebermişsem kıyında
Sana olan sevdamdandır bilesin...
Sen hiç mi bahar görmedin
Yüreği aşka boyun eğmedin
Beni kovsan gitmem derdin
Yavan; kokusuz yalancı !
Şehirde ezgimiz yandı gittin
Deva bulmam, gözlerime değdin
Şimdi kupkuru bir çöl gibi sözlerin
Yaban, Kokusuz yalancı!
Sana geldim Sona
Sen de yeryüzüdür gökte bulan
Ey Suların sonsuzluğu
Bakışlarım demir atsın gözlerinin limanına
Fırtınalara yorgun yüreğim ; Sana
Bütün Sabahlarım sesinde ağarsin
Keder tırmanmasın yüzüme bir daha;Sarmaşık gibi;
Öpüşlerin damlasın çöl dudaklarıma
Biliyorum; Yüreğim durgun sudur; dindiğim
Korku kıyılarımı sildiğim
Sana geldim
Sustum ve yumdum
İki damla ateş düşürdün gözlerime
Al uslandır korsan bedenimi
Gece kanat çırpsın parmaklarımda
Birbirimizden kaçıracak yerimiz kalmasın
Birleşsin yağmur soylu ellerimiz
Bırak öpüşlerim ağzını kapatsın
Uzun uzadıya susarak kalalım birbirimizde
Sabaha söyleceyek Söz bırakmayalım
Köpekler gibi havlayan acılarımız sussun
Sevda çözmesin kendini bizden
Sularca gülüşelim
Yüreğim alıkoysun gitmelerimi
Sona geldim Sana !!
En Kaynar su bile olsan
Ateşimi söndürürdün
Yüreğine bir sorabilseydin
Bu zulümü bitirirdin!
Yangına el olalın
Umutları ot olur
Bir ömür yangınsız sevda
Yanar yanar kül olur
Sen hiç mi bahar görmedin
Yüreği aşka boyun eğmedin
Beni kovsan gitmem derdin
Yaban; kokusuz yalancı
İki ayrı baharın dalıydılar
Biri ilk diğeri sondu
Kanter içinde bir yaz aralarında duruyordu
Ve bahara yenildiler
Şahrut taptazeydi, filizdi
Yüreği güneşi içecek denli kar yangınıydı
Her ucu ayrı bir yeşile sevdalı
Cemreler yaşamla arasında ana sütüydü
Toprak var gücüyle ayakta tutuyor
Kendini ve doğurganlığını ona sunuyordu
Şahrut ise;
Her dalı yeşile bir tomurcukla karşılık veriyordu
İçtiği her damla güneş ile çiçekleri çıtlatıyordu
Sanırsın rengarenk gülümseyen yeryüzüydü
Şeyduna ölüme, ölümüne yakındı, çınardı
Şahrutun giyindiğini soyunuyordu
Ve gelinsi donları soyunduğunda çıplaklığından utanıyordu
Solan yüreğiyle her seher biraz daha sarı duruyor ve biliyordu
Ten soğuması çoğu kez elinde ak kefeniyle vaktinden önce geliyordu
Ölümle yakın dostluğuna biraz da bu yüzden minnet duyuyordu
Şeyduna ile şahrutun tek ve bütün bağları
Ayrılıklarıda olan mevsimin en uzak uçlarına tutunmalarıydı
Mevsim haziran sonunda kendini yakınca
Koptular
Ve artık birbirlerinin kışında bile yoktular.
Bozkır suları gibi yoksul :
ancak bahtlı dogdum.
Özge sulara karıştım,
araz oldum,
vermenin yurduydum,
yeşildim, Igdır'dım...
Karışan yanlarımı gurbet yüzlerde
çiçeğe durmuş buldum,
koklaştık : elverdik, türkülendik,
yola çıktık.
Meğer nede güzel insanlardık.
Yaşamları türkülerimize öyküleyip kardık
ve hep güzeli aradık.
Yinede herbirimiz acılar,
ayrılıklar önünde sınana sabırdık.
Bu hayat yolunda yola çıktığımız
yoldaşlardan kimilerini yolumuzdan ayırdık
meğer içi çürük cevizlermiş,
su yüzüne sonrada kıyıya vurdular,
türkülerce arındık.
Çünkü artık sarihtik:
parmak uçlarımızda hayatı görecek kadar denli mahir....
Su damlası sesleriyle yürekleri getiren
yeni nefes ustaları katıldılar kervanımıza.
Bir olduk!
Harlı türkülerimizi üfleyerek söyledik.
Yolundan şaşmayan bir karınca ordusu gibi...
Şahrud ve Seyduna.....
Onlara yazılan her şey ne çok yakışıyor...
En sevdiğim türküler şiirlerdir...Dinledikçe anlıyor insan çok derin ve anlamlı...
özellikle'İki ayrı baharın dalıydılar
Biri ilk diğeri sondu'
'Koptular
Ve artık birbirlerinin kışında bile yoktular.'
Ayrılmazlığı anlatıyor önce..sonra Hiç kavuşamamayı...
Aralarda geçen Seyduna Ve Şahrud'dur...
Özgür arkadaşım naptın sen ya..söyletiyorsun iyice bizi...
Paylaşan yüreğine sağlık..
bozkır suları gibi yoksul; ancak bahtlı doğdum
özge sularla karıştım araz oldum
vermenin yurduydum yeşildim ığdır'dım....
karışan yanlarımı gurbet yüzlerde çiçeğe durmuş buldum. koklaştık; el verdik türkülendik yola çıktık. meğer ne de güzel insanlardık.
yaşamları türkülerimize öyküleyip kardık ve hep güzeli aradık. yine de her birimiz acılar ayrılıklar önünde sınanan sabırdık. bu hayat ırmağında yola çıktığımız yoldaşlardan kimilerini yolumuzdan ayırdık meğer içi çürük cevizlermiş.
su yüzüne sonra da kıyıya vurdular. türkülerce arındık. çünkü artık sarihtik; parmak uçlarımızla hayatı görecek denli mahir....
su damlası sesleriyle yürekleri getiren yeni nefes ustaları katıldılar kervanımıza. bir olduk! harlı türkülerimizi üfleyerek söyledik.
yalundan şaşmayan bir karınca ordusu gibi.......
Ey göç kız git !
Toprağının buğday yüzüyle tanıştanısına kulak ver.
O toprakta masal uyur
Destan yaratanda büyür.
Çürümesede civan ölenler her çocuk yazgılıdır
Erken büyürecelsiz ölür.
Fırat neden asidiranla.
Küskün Dicle'de yüreğini yıka yüzü gülsün.
Dağlarında soluklan.
İnceden bir tütün sar çaya sevdalı
Kaçak olsun.
Hudut boylarını sarhoş otlarla çiğne
Kekik kokulu eşkiya yele sırdaş ol.
Sonra daHarranda da yüzünü güneşe dön!
Yazgını ağartan ışıkla yükle heybeni
Newroz la gel.
Heybendeki ışık bahtın olsun.
Mevsim kışa dönende göçler yola düşende
Kirpik göze süzende gözleri göç alırım
Göç gözlü göçer kız
Bakışları hançer kız
Yurdu yuvası yasaklım
Sürgünlükten naçar kız
Çadır kurarod yakarım
Külümden karlar saklarım
Göğsümde uçları açık yaralar bırakırım
Göçgözlü göçer kız
Sürgün bölük börçük kız
Yurdu yüreği talanlım
Sürgünlükten beter kız..
--------------------------------
seni görmeye geldim
çocukluyum korkum arsız sevincim
utangaç küfrüm arızalı sevişmelerim
neredeysen çık ortaya
kara yeller eser olmuş yerinde
talan bağdaş kurmuş esmer derinde
nerede sarkık bıyıkları tütün nakışlı oğulların
can havlinin yangını lice`m
muska diye boynumda taşıdığım inancım
seni böyle lâl mühürlenmiş mi görecektim
a diyarbakır`ımın zindanına gün düşürenim
zılgıtını üç ocak gibi anlında yakan
tütün yüzlü kızların nerede
kırık yıkık dönüyorum utanarak yanarak
ve
acısını getirdi lice`sinden
sapsarı acısını
redifim ustam ortağım çırağım
gümüşî bir tabakada saklayarak
bense kurt kızlarının parmaklarını sarıyorum ipince
dumanını ciğerime bırakarak
yakılan lice`nin küllerini yüreğime damıtarak
'sana geldim sana
sende yeryüzüdür gövde bulan
ey suların sonsuzluğu
bakışlarım demir atsın
gözlerinin limanına
fırtınalar yorgun yüreğim; sana
bütün sabahlarım sesinde ağarsın
keder tırmanmasın yüzüme bir daha
sarmaşık gibi..
öpüşlerin damlasın çöl dudaklarıma
biliyorum yüreğin durgun sudur dindiğim
korku kıyılarımı sildiğim
sana geldim sustum ve yumdum
iki damla ateş düşürdüğün gözlerime
al uslandır korsan bedenimi
gece kanat çırpsın parmaklarında
birbirimizden kaçıracak yerimiz kalamasın
birleşsin yağmur soyunuğu ellerimiz
bırak öpüşlerim ağzını kapatsın
uzun uzadıya susarak kalalım birbirimizde
sabaha söyleyecek söz bırakmayalım
köpekler gibi havlayan acılarımız sussun
sevda çözmesin kendini bizden
sularca gülüşelim
yüreğin alıkoysun gitmelerimi
sana geldim sana'
Ey Sahrud ey hayat veren ırmak
Sen ki bir mene akmayı bitmedin
Ey yarı ömrümde açan ilkbahar
Sen ki bir gülümü mene dermedin
Ölümüm olur salınıp da gidişin
Kirpiğin gazar kabrimi ay Sahrud
Ellerin diker ellerin son söküğüm
Susuşum olursun susarım da ay Şahrud
Kederim Şahrud Hederim Şahrud Doymadan sene Giderim Şahrud
Kederim Sahrud
Hederim Şahrud
Doymadan acına
Giderim Şahrud
Ey dağa taşa ses veren ya Şahrud Bir men miyim yadlara düşmeyen can
Hani sendin aşklara nefes Şahrud Men değil sen ol odlara düşmeyen can
Avuç avuç bakışlarınla ya Şahrud
Kapanır ömrüm üzeri kapanır
Gözlerin gömer sesimi nefesimi
Susuşum olursun susarım da ay Şahrud
ah koruyabilseydim böylesi zamanlar için eşkiyalığımı
çapraz fişekliklere mermi diye sürerdim yalnızlığımı
sonrada bir dağ başının pusatında
sisin gümüşten yatağına çekerdim, geri kalanımı..
meğer teslim etmişim dürbünlerin uzağı yüreğimi
iki çıplak silah gibi üzerime çevrilen
bakışını azına sürmüş gözlerini
şimdi böyle çaresiz lall
bilmediğim bir dille nasıl konuşur
nasıl korurum kendimi
yolu yokkk serde eşkiyalık var
gelir en yanında kendimi öldürtürüm
deli gönül ahmak gönül bıkmadınmı boşluktan
o yar seni terkeyledi uyan deli gönül uyan
seni seven terkeyledi nedir kapanmayan yaran
umut bazen işkencedir bitmeyen zalım gecedir
yüz çevirmek bitti demek bilemezsin yar nicedir
bitti deyip çekip gitmek bilemzsin ne acıdır
susuz güllerin kederiyim bu gece
o kadar..
gerisi masal, gerisi leyli lal...
dikenleri budanan güllerin kederi...
görecek günlerinmi var ömür dediğin kaç bahar
her hayat özgünün sayar uyan deli gönül uyan
her hayat özgünün yaşar nedir kapanmayan yaran
umut bazen işkencedir bitmeyen zalım gecedir
yüz çevirmek bitti demek bilemezsin yar nicedir
bitti deyip çekip gitmek bilemezsin ne acıdır...
Seyduna şahrud iki sevdalı ırmaktır elbruz eteklerinde
Asırlar boyu birbirine inatla akarlar
Kavuşamamanın hasreti vardır yüreklerinde
Sevdalarını sularında yıkarlar
Bilinmez pek sevdaları
Tertemizdir el değmemiş kirletilmemiştir
Sessizce akıp kavuşmayı beklemeleri
Belki de bunun içindir
Seyduna şahrud iki sevdalı ırmaktır elbruz eteklerinde
Hayat verir baştan yaratır akıp geçtiği yerleri
Bir hüzün vardır elbette öykülerinde
Diyardan diyara anlatılır türlü efsaneleri
Şahrud türküler söyler seydunasına
Seyduna hırçınlaşır daha bir gür akmaya başlar
Artık tuz basılmıştır dermansız yarasına
Yer gök inler dile gelir dağlar taşlar
Seyduna şahrud iki sevdalı ırmaktır elbruz eteklerinde
Şahin gelip dalına konar şahrudunseydunanın suyundan içer
Umutlar tazelenir alamut kalesinde
Taş üstünde güller açar
Seyduna şahrud artık bir olmuştur
Ayrı ayrı anılmaz adları
Gayrı ayrılıgın vakti dolmuştur
Onun içindir bu sessiz feryadları
Seyduna şahrud iki sevdalı ırmaktır elbruz eteklerinde
Yüreğine kor düşen alır düşlerini ona gelir
Binlerce söz vardır sevdaya dair derinliklerinde
Bazen sevdalılardan geriye bir tek bunlar kalır
Göz göze gelir hüzünlenir seyduna şahrud
Sevdalılar sularına karışmıştır
Kavuşmak onlar için sadece bir umud
Seyduna şahrud buna çoktan alışmıştır..
Kaç Mevsim Gönlüm Çiçek Açtı Sevdaya
Aç Gönlüm Susamıştı Meyve Veren O Sevda Ağacına
Sevda Rüzgarları İle Savruldu Çiçekleri
Hiçbir Zaman Veremedi O Sevda Meyvesini Gönlüme
Göz Pınarlarımda Dökülen Acı Gözyaşları Sulardı
Sevdaya Susamış Kurumuş Çatlak Gönlümü
Her Mevsim Açamadan Dökerdi Çiçeklerini Gönlüm
Sevgi Gönlüme Uzak Bir Meyve
Hep Yedim Ben Sevdanın Ham Meyvesini
Hiç Yazı Göremeden İlk Baharda Bitti Bu Sevda
Artık Yeter Bırak Açsın Versin Gönlüm Bu Meyveyi
Doysun Artık Bu Gönül..! Sevdaya Aç Meyveye
Yeter Artık Yeter Seyduna. Sende Bir Bahar Gör
Her Mevsim. Yeni Bir Şahrud. Sen Yine Hep Seyduna