bi kez kınından çekilmişti ayrılık
yanacaktı ten, yanacaktı su, yanacaktı dil
bu ağulu hançerin önüne geçilemezdi, geçilemedi
yinelendi acı,
seydunanın bir avuç kalan, ufalanan bedeninde
ardından gidemedi, çöldü geçitsizdi ayrılık
o çölü geçemedi, kaldı
artık içine gömdüğü,
gün yüzü göstermediği sözlerdi şahrud
başladı upuzun susmalar, bakışlarında
aldı çölü, bastı sustuğu yerine
kaç sevda çadır kurup sökmüştü teninden
yüreğinin ufalması birazda bu göçerlerden
adının anlamını aramadın akarsu yazgılım
adınla kalsaydın, belki de benim olurdun
öyle bakma gözlerinin şafağı iniyor, yüzümün alacasına
tılsımdım her dem, yüreğimin pususunda yitip giden
bense korku hançerimi suyunda biliyem
susalım ayrılıklar uyuyor sinemde, uyarmayalım
yüreğimiz sıyırmaz
azını verenle yola çıkılmazdı , ay'dın
sende yiğit hançelerce akan gözyaşları
benimle saklımda saklı
git, bırak bakışlarım şaşkın ve rehin kalsın
akıp gidişinde
görünce seydunanın gözlerini
sıra dağlar çözdü kollarını
öptü şahrud'un yaralı bakışlarından
dudakları seyirip çürüdü
içine ağlamaktı, içinde ölene ağlamaktı
şahrud bu son öpüşle tamamlandı
seyduna'nın yüzüne başını kaldırıp bakmadı
seyduna bir yerlerde kalan bir sır arar gibi bakındı
ya da ruhunu, yoktu
ikisinden yapılma zaman bile yok olmuş
yetim öykü tamamlanmıştı
izler silindi destandan, kendini mühürledi
ve destan bir daha yitik öykü satmayacaktı !
bedesten..