Biz devrimciyiz.
Biz yoldaşız.
Devrimcilik, faşizme teslim olmamaktır.
Devrimcilik, emperyalizme meydan okumaktır.
"İnsanlar başkalarının kusurlarını görmekte kartal, kendi kusurlarını görmekte köstebektirler" diye öğretir düzen.
Bu elbette ki devrimciler için geçerli değildir, olmamalıdır.
Devrimci ilişkilerde; yanlış hepimizin yanlışıdır, doğru da hepimizindir diye bakarız.
Düzende birçok şey rekabet üzerine kuruludur.
İnsan ilişkileri de öyle.
Düzende, bir insanın başarılı olması, bir başkasının başarısız olmasına bağlıdır.
Eğitim sistemi bile bunun üzerine kuruludur.
İnsanın bir diğer insana kendini parçalayacak kurt gözü ile baktığı bir toplumdur burjuva toplumu. Burada her insan çok yalnız ve güçsüzdür.
Zavallıdır.
Biz devrimciyiz, biz yoldaşız.
Yoldaşlarımızın nefesini saydık biz omuz başlarımızda.
Onları damlalıkla besledik.
Yüzünü bile görmediğimiz yoldaşlarımız için ölüme yattık.
Bir yoldaşımızın özgürlüğü için, kendi özgürlüğümüzden vazgeçtik.
Biz dünyanın en cüretli, en zengin eylemlerini yaptık yan yana.
Biz faşizme ve emperyalizme birlikte meydan okuduk.
Bazen bağıra bağıra ağladık, bazen hep birlikte güldük.
Ağız dolusu küfür ettik bazen.
Bazen içimize ağladık.
Onların düzende yaşadıkları, "mecburi" ilişkilerdir.
Biz gönüllüğün doruğunu yaşarız yoldaşlarımızla.
Onlar her şeyi bilirler, bu nedenle kimseye güvenmezler.
"Babana bile güvenme" diye öğütlerler.
Biz ise sorgusuz, yargısız, sırtımızı yaslarız yoldaşımıza. Çünkü onlarda şüphe, bizde güven esastır.
Onlar tilki gibi kurnaz ve uyanık olmak zorundadırlar ilişkilerinde.
Biz ise kendi ilişkilerimizde hep devrimci saflığımızla hareket ederiz.
Onlar çok ama çok keskin zekâlıdırlar her zaman.
Biz tedbirli ve sabırlı ve hep umutlu olmayı tercih ederiz.
Onlar, hayat karşısında çaresizdirler ve hayata boyun eğmek en temel özellikleridir.
Biz ise "Hiç bir sorun yoktur ki, içinde çözümünü barındırmasın" deriz, boyun eğmenin kendimizi inkâr olduğunu biliriz.
Onlar hep karamsar, hep umutsuz, hep olmazcıdırlar. Çünkü çürümüşlerdir.
Biz her zaman umutluyuzdur. Kuşaktan kuşağa taşırız bu umudu, çünkü biz en diri damarıyızdır hayatın.
Çürüyen ve dağılan burjuva kültürü faşizmi doğurur.
Direnen ve mücadele eden devrimci kültür, sosyalizmi doğurur.
Arada başka yol yoktur.
Onların hayatları tüketmek içindir, her şeyi tüketirler.
Ve bu tüketim, sonunda, kendi hayatlarını tüketmeye dönüşür.
Bizim ise her anımız üretmektir. Her gün kendimizi, hayatı yeniden ve yeniden üretiriz. Ve çoğalırız.
Bizim sonsuz bir yaratma enerjimiz vardır.
Biz hayatı her gün yeniden yaratırız.
Bizim uğruna ölünecek değerlerimiz vardır, bu değerler uğruna ölürüz.
Çünkü bu değerler olmazsa hayat, çelişkiden çelişkiye sürüklenir. Bu değerler bizi çelikleştirir.
Biz aslında, zaten bizim olan için savaşıyoruz.
Onlar hep bizden çalıyorlar.
Tarih bize aittir, onu halkların mücadelesi yarattı.
Gelecek de bizim olacak. Onu da mücadelemiz yaratacak.
İşte bu nedenlerle devrimci olmak ayrıcalıktır.
Bu inançla savaşımızı, mücadelemizi büyütmeliyiz.
Savaşı büyütmenin yolu, herkesin kendi hedefini büyütmesinden geçer.
Devrimcilik ayrıcalıktır.
Asla sıradanlaşmamalıyız.
Her gün hayatı yeniden yaratıp, her gün savaşı bir adım öne taşımalıyız.
hangi devrimci devrimciden devrimciye fark var her devrim devrim değildir devrimi bilmeden devrimci olunmaz devrimi bilipte devrimci olunur vatan bilipte milleti bilipte olunur vs.
yanlışım varsa söyleyin bir devrimci almış başını gidiyor bu ülkenin devrimciye ihtiyacı yok devrimci olupta ülke sevilmez ülke kalpte canda bütünden sevilir biri devrimciyim desin bak bu adam ülkesini seviyor devrimci deyin ozaman benim anlatmak istediğim devrimci oluruz tek kelime devrimci peki sen devrimci olupta bu ülkeye bu vatana ne gibi hizmetin oldu veya olacak geniş düşünebilir her insan her insan düşündüklerini bir kaleme alamaz ama içinden gelen bir kısım düşünceleri yazar ben yazdım sizde yazın bence
Çok güzel bir olaya değinmişsin kardeşim Ghost Rose ,tamda ülkenin ihtiyacı olan bir savaş bu iyi bir tespitte bulunmuşsun zira 80 sonrasında yarım kalmıştı bu savaş .
Size başarılar dilerim savaşınızın sonunda ülkenin güllük gülistanlık bolluk ve refah seviyesine ulaşacağına inanıyorum hadi bakalım Allah yar ve yardımcınız olsun.
keder arkadaşım, özür dilerim ama ne demek istediğini gercekten anlayamıyorum..
keşke düşündüklerini daha açık ve anlaşılır ifade etseydin..
yazdığını tekrar okumalısın bence..
biz düşündüklerimizi yeri geldiğinde kendi dilimizle ya da fikirlerimize eşlik eden yazılar ile açıklıyoruz zaten, teşekkürler..
ayrıca, hepinizin savaş kavramını nasıl algıladığınızı merak ettim.. (=
''Tarih bize aittir, onu halkların mücadelesi yarattı.
Gelecek de bizim olacak. Onu da mücadelemiz yaratacak.
İşte bu nedenlerle devrimci olmak ayrıcalıktır.
Bu inançla savaşımızı, mücadelemizi büyütmeliyiz.
Savaşı büyütmenin yolu, herkesin kendi hedefini büyütmesinden geçer. ''
ve konu başlığına istinaden..sen şimdi bunu düşünce savaşına uyarlarsın ama biz gençliğimizde gördük bu savaşı ,düşünce olarak başlar fiili mücadeleye dönüşür ;sevgili gençler artık ülkemizin sağ - sol , kürt - türk , alevi - sünni gibi ayrımcılık mücadeleleriyle boşa harcayacak zamanı yok zira halk işsizlik ve açlık ile mücadele etmekten anası ağladı hayırlı bir iş yapacaksanız Ülkesini ve insanını seven çocuklar yetiştirin..
işsizlik, açlık, gibi duumların nasıl ve ne şekilde ortaya çıktığından, kaynaklarından haberdar değilsin sanırım..
malesef günümüzde ülkesini ve insanını seven insan yetişttirmekle iş bitmiyor..
siz önce bir yetiştirin bakalım denemeden karar vermeyin...zira şu andaki mevcut yetişmiş beyinsiz beyinlerde geçmişteki beyinsizlerin eseri olduğunu unutmayın...