Güvercin Düşmanları

Son güncelleme: 08.04.2009 15:39
  • noimage

    Kuzu Kartalı (Gypaefus barbatus)'nı akbabalarla kartallar arasındaki halka sayanlar vardır. Kemik iliğine düşkünlüğüyle tanınır. İliği, hayvan ölülerinin bacak kemiklerini sok yükseğe çıkarıp aşağıdaki kayaların Üzerine atıp kırmak suretiyle elde eder. Bu akbabanın bazı bölgelerde kaplumbağaları da aynı şekilde yüksekten salıverip kabuklarını parçaladığı söylenir. Hatta Eski Yunan şairi Eşil' in, bu şekilde yüksekten bırakılan bir kaplumbağanın basma çarpması sonucunda öldüğü rivayet edilmiştir.
    Bu gösterişli kuş hemen 120 santim boyundadır, açılmış kanatlarının eni de 3 m.'yi bulur. Sakallı akbaba adını, çenesindeki uzun ve sert kıllardan alır. Vücudunun üst kısmı, grimsi kahve fon üzerinde beyaz lekelidir, vücudunun alt kısımları yer yer kızıla çalan bir beyazdır. Kuyruğu uzun ve kama biçimlidir.
    Kuzu kartalı, bir zamanlar batıda Alpler'le Pirenelerden başlayarak doğuya doğru bütün Avrasya'nın dağlık bölgelerinde bulunurdu. Çok eskiden Alpler bölgesinde soyu tükenmişse de, Afrika kıtasıyla Asya'da dağınık yerlerde kalmıştır. Yalnız yakın bir geçmişte Alpler'de tekrar ortaya çıkmıştır.
    Kuzu kartalı, dağlarda yaban keçilerini de öldürüp yemektedir. İnsanlara da saldırdığına dair anlatılanlar gerçek olsa gerektir. Hatta dağlık bölgelerde çocuk kaçırma suçunun kuzu kartallarıyla kaya kartalları arasında eşit olarak bölünmesi gerekir. 1870 yılında olagelen bir olay buna delildir. 14 yaşında bir çocuk bir gün öğleden sonra saat 4 sularında Alpler'deki bir dağ köyünde bulunan evine dönerken, birdenbire arkadan bir kuzu kartalının saldırısına uğramış ve kuşun kanatlarının kafasına çarpmasıyla yere yıkılmıştı. Bundan sonra yumruklarıyla kuşa karşı koymaya çalışmışsa da, kanatların ikinci bir darbesiyle tekrar yere yıkılmanın önüne geçememişti. Allahtan, çocuğun attığı çığlıklar kuzu kartalı'nı duraklatmış, bu çığlıkları duyan bir kadının koşarak gelişi üzerine de, iki kişiyle başa çıkamayacağını anladığından, canavar oradan uzaklaşmayı tercih etmişti.
    Kuzu Kartalı 'na sakallı kartal da denilmektedir.
#08.04.2009 15:28 0 0 0
  • noimage

    Akbabaların açılmış kanat eni 240-270 santimdir. Kartallardan daha iridirler. Çoğunun başı çıplak, ya da tek tük tüylüdür. Bu tertibe başka leş yiyen kuşlarda da rastlandığına göre, yağmacıların hastalık kapmadan ve kana bulanmadan rahatça leş yemelerini mümkün kıldığı sonucuna varılabilir. Akbabalarda gaga çok kere baştan uzun, ya da hic değilse baş uzunluğundadır. Üst gaga ancak ucuna yakın bir yerinden itibaren çengellidir. Pençelerin hücum silâhı olarak fazla bir değeri yoktur. Duygular ve özellikle görüş duygusu fevkalade keskindir.
    Yırtıcı kuş deyimi akbabalarda anlamının bir kısmım kaybetmektedir. Pek azı canlı hayvanlara saldırırlar. Fakat açlık başgösterince hasta sığırlara saldırdıkları görülmüştür. Leşleri ve kemikleri başka yiyeceklere tercih ettikleri muhakkaktır. Hindistan'da, kutsal Ganj nehrine atılan ya da Parsîler tarafından Bombay'daki ölüm kulelerine terk edilen insan cesetlerini de yedikleri görülmektedir.
    Uçuşları birkaç hızlı ve yüksek sıçrayışla başlamaktadır, bundan sonra enli kanatlarını birkaç kere ağır ağır çırpmaktadırlar. Fakat belli bir yüksekliğe eriştikten sonra, hemen hiç kanat çırpmadan yollarına devam ederler. Akbabaların, kuşların içinde en fazla yükseğe çıkanlar olduğu söylenmektedir. Güçlü vücutları değişen hava basıncına kolaylıkla karşı koyar.
    Eski Dünya akbabaları atmacalar ve kartallarla akrabadır. Afrika, memeli hayvanların en bol bulunduğu kıta olduğuna göre, akbabaların gerek sayı, gerek tür bakımından en kalabalık olarak bulundukları yer burasıdır.
    Güney Avrupa ile Asya'nın da birçok akbaba çeşitleri vardır. Bunların en iyi bilineni kızıl akbabadır (Gyps fulvus). Bu çok iri kuşa İspanya'nın ıssız yâylalarıyla dağlarında çok rastlanır. Buralarda yarım düzünelik veya daha kalabalık kızıl akbaba sürülerinin evcil bir hayvan leşinin başında toplaştığı görülür.
    Eski Dünya'nın iyi bilinen bir akbabası da rahip akbaba dır (Vultur monachus). Uzunluğu 1 metreyi geçen Mı akbaba Balkan yarımadası ülkelerinde, Tuna nehri dolaylarında, İspanya'da, Sardunya adasında çok görülür. Bu akbaba yalnız leş yemekle kalmayıp canlı omurgalı hayvanlara da dadanır.
    Eski Dünya'nm akbabalarından çoğu yarlardaki pervazlarda yuva yaparlar. Ağaçların üzerinde yuva yapanları da vardır. Bir veya ikiden fazla yumurta yumurtlamazlar.
#08.04.2009 15:28 0 0 0
  • noimage

    Dazlak kartal veya öbür adıyla Amerikan kartalı hiç de dazlak değildir. Sadece uzaktan öyle gözükür. Amerika kartallarının en iyi bilineni ve Birleşik Amerika'nın ulusal sembolüdür.
    Yetişkin dazlak kartal, kar gibi beyaz başı ve kuyruğu ile koyu kahverengi vücudu olan güzel bir kuştur. Boyu 90 santim, hatta bazen daha bile fazladır. Açılmış kanatlarının eni genel olarak 180 -182 santimse de, daha da iri kanatlıları görülmüştür: Ağırlığı 3-6 Kg.'dır. Çocukları kaçırdığına dair anlatılanların esası yoktur. Bu kartalın gözleri o kadar keskindir ki, avını 4-5 Km. uzaktan görebildiği ileri sürülmüştür.
    Dazlak kartal, Kuzey Amerika'da güneyde Meksika'ya kadar olan bölgelerde yaşar.
    Bu kartalın yuvası, itina ile astarlanmış muazzam bir değnek ve dal yığınıdır. Her yıl tamir göre göre zamanla 1 ton ağırlığından muazzam bir yapı halini alır. Üzerinde bulunduğu ağacı çöktürdügü çok görülmüştür. Dazlak kartal iki veya üç beyaz yumurta yumurtlar.
    Dazlak kartal'in yiğitlik şöhreti hiç de haklı değildir. Çok daha ufak, fakat daha kavgacı bir kuş olan büyük kulaklı baykuş'un, bazen dazlak kartal' ın yuvasına göz dikip buranın asıl sahiplerini kovduğu görülmektedir

    Dazlak kartalın yiğitlik şöhreti ri de sanıldığından farklıdır. Balık yemekle beraber, kendi çabasıyla balık tuttuğu enderdir. Kumsalların üzerinde uçarak ya balık ölüsü arar, ya da balık tuttuğunu gördüğü bir balık kartalını kovalayarak avını elinden almaya çalışır. Dazlak kartallar memelilerle kuşları da avlar ve özellikle kazsılara pusu kurarlar.
    Çift başlı kartal Anadolu Selçukluları ve Artukluların simgesi, kuzey Amerika'da yaşayan dazlak kartal ise 1782'de Amerika Birleşik Devletleri'nin ulusal simgesi kabul edilmiş ve 1940 yılında "Amerikan Ulusal Amblem Yasası" ile koruma altına alınmıştır.
#08.04.2009 15:29 0 0 0
  • noimage



    Afrika taçlı kartalı (Spizaetus coronatus), bu kartalların belki en muhteşem görünüşlüsüdür. Savas sever Afrikalı kabile reisleri bu kartalın tüyleriyle dev pençelerine çok değer verirler. Afrika taçlı kartalı özellikle maymunlarla beslenir. Kongo'nun cüce yerlileri pigmeler bazen bu kartalın yuvasının yerini keşfedip yavrularını canlı hayvan koleksiyoncularına satarlar.

    Cenkçi kartal (Spizaetus belli-cosus) da aynı derecede kuvvetlidir. Bu kartal arada ormanlardan açığa çıkar. İki yavrusuyla o kadar kavgacıdır ki, ikisinden biri mutlaka baskın çıkarak kardeşini öldürür.

    Amerika atmaca kartalları biraz daha ufak ve daha az kuvvetlidir.
    Süslü atmaca kartalı (Spizaetus ornatus) kestane, siyah ve beyaz renkte işaretlerle süslüdür, tsidor tepeli kartalı adında daha güçlü bir akraba tür, Güney Amerika And' larında 3 500 metreye kadarki yüksekliklerde yaşar. Yetişkin olanları siyahımsı bir kestane rengidir. Yetişkin olmayanların rengi bambaşkadır: Sırtları açık kahverengi, karın bölgeleri beyazdır. Bu başkalıktan dolayı bu yavrular eskiden ayrı bir tür sayılırdı.

    Bir de Güney Avrupa, Kuzey Afrika, Ön ve Güney Asya ile bazı adalarda yaşayan bir atmaca kartal (Heraaetus fasciatus) vardır. Fakat bu kartal, renk ve şekil bakımlarından atmacalardan çakır kuşuna benzer.
#08.04.2009 15:29 0 0 0
  • noimage

    Maymun yiyen kartal , da başka bir korkunç kartal çeşididir. Fakat Filipinler'in bu yırtıcı kuşu «harpi» kartalı derecesinde kuvvetli değildir. Rengi kahverengidir. Çok uzun bir kuyruğu vardır. Bu kartalın, tepesinde sivri tüylerden meydana gelmiş tacı ve çok yüksek ve dar gagasıyla gerçekten garip bir görünüşü vardır. Maymunlar, başka memeliler ve kuşlarla beslenir. Bu kartalın anayurdu Güney Filipinler'deki ormanlık Mindanao adaşıdır.
    Tropikal kartallar grubunun bir başka ilginç üyesi de kızılımsı kahverengi, gösterişli bir kuş olan yılan kartalıdır (Spilornis). Daha ufak ve daha yaygın olan bu türe Filipinlerde olduğu gibi, Asya kıtasında da rastlanır. Yılan kartalı çiftleri ormanın yükseklerinde uzaklardan duyulan güzel ıslıklar salıvererek uçar dururlar. Bu kartal, adından anlaşıldığı üzere pek çok yılan yer. Fakat yiyecek listesinde memelilerle kuşlar da yer alır.
#08.04.2009 15:30 0 0 0
  • noimage

    Arpia kartalı (Harpia harpyja) ismini, Yunan Mitolojisinde yüzü ve vücudu kadına, kanatları ile ayakları ise kuşa benzeyen canavardan alır. Arpia kartalının boyu 90 santimi geçer. Tepesindeki çift sorguçla, hain manalı yüzüyle ve kancalı gagasıyla gerçekten korkunç bir görünüşü vardır. Kudretli pençeleri ve güçlü bacakları yırtıcı kuşların arasında eşsizdir. Bu Güney Amerika kuşunun gri renkteki tüyleri yurdunun yerlileri için çok kıymetlidir. Gezgin d'Orbigny, arpia kartalının kızılderililer tarafından yavruyken yuvasından çalındığını, büyütüldüğünü ve sırf tüyleri için esir tutulduğunu anlatır. Canlı bir arpia kartalının sahibi bu yerlilerin arasında varlıklı bir kimse sayılır. Kuşları beslemek, orman içerisindeki yolculuklarda taşımak ve yılda iki kere kuyruk ve kanat tüylerini yolmak vazifesi kadınlara düşer. Bu tüyler Güney Amerika yerlileri arasında âdeta para yerine geçer.
    Çok yüksek bir ağacın tepesinde yuvasını yapan arpia kartalı'nm dişisi iki yumurta yumurtlar. Yavaş gelişen yavrular doymak nedir bilmezler. Anne ile baba onları doyurmak için tropikal ormanı dehşet içinde bırakan akınlara girişirler. Maymunların, tembel hayvanların ve iri kuşların üzerine korkunç bir kuvvetle inen arpia kartalı, onları sivri pençeleriyle öldürür, sonra ceset pençelerinin arasında olduğu halde havalanır.
#08.04.2009 15:31 0 0 0
  • noimage

    Küçük bağırgan kartal, bütün Orta Avrupa'da ve Kafkaslar'a kadar olan bölgelerde en çok rastlanılan kartaldır. Hindistan'da ve Balkan yarımadasında da bulunur. Kaya kartaü'ndân belirli derecede küçüktür: Uzunluğu 50-58 santimi geçmez. Tüyleri genellikle toprak rengindedir.
    Bu kartal ormanları tercih eder ve ancak mecbur olunca ormansız bölgeleri ziyaret eder. Kişilik itibariyle akrabalarının seviyesine erişemez.
    Bir tabiat bilgini onun hakkında, «Bildiğim en korkak ve en zararsız kartaldır» demişti. Esasen görünüşü de şahini hatıra getirir. Otururken hiç soylu gözükmez, buna karşılık uçarken gerçek bir kartal olduğunu ispat eder. Çok uzaklara yayılan ibir sesi vardır. Yiyeceği, kurbağalar ve küçük kemiriciler gibi küçük omurgalı hayvanlardır.
    Bafra Balık Gölleri Ekosisteminde 1991/1992 yılı bir yıllık çalışmasında 307 kuş türü gözlenmiştir. Göksu Deltasından sonra Bafra Deltası Türkiye'de kuş türü zenginliği açısından ikinci sırayı almaktadırlar. Bu gölgede küçük bağırgan kartal türleri saptanmıştır.
#08.04.2009 15:32 0 0 0
  • noimage

    Kaya kartalı veya öbür adıyla Altın kartal, tarihte kuvvet sembolü olmuş kartaldır. Kuzey Yarımküresi'nin büyük bir kısmında rastlanan bu yırtıcı kuş, gerçek kartalların en irisi, en kuvvetlisi ve en derli toplu yapılışıdır. Uzunluğu 80-95 santim, kanatlarının uzunluğu 58 - 64 santim, kuyruğu 31 - 36 santimdir. Açılmış kanatlarının eni 2 m.'yi bulur. Ağır bir kuş olduğundan, sakin havada alçak bir yerden havalanırken hantal gözükebilir, fakat yükseğe çıktıktan sonra, gayet ihtişamlı bir uçuşu vardır. Avının üzerine büyük bir hızla inerken, kanatlarının arasından akan havanın sesi epey uzaktan duyulabilir. Fakat kaya kartalı ancak otururken veya uçarken güzeldir, yerde koşarken son derece hantal ve beceriksiz gözükerek insanı güldürür.
    Boy 75-88 cm, kanat açıklığı 204-220 cm'dir. Başı altın rengine yakındır. Alttan kanat telekleri örtü tüylerinden ve gövdesinden açık renklidir. Gencinin gövdesi siyaha yakındır, uçuşta beyaz kanat içi ve kuyruk dibiyle rahatça ayrılır. Başını ve boynunu ileri uzatır, kanadı gövdesine doğru daralır, kuyruğu diğer kartallardan uzun ve deniz kartalları gibi kamalı değil, küttür. Uçuşta görkemli ve zariftir, diğer kartallardan farklı olarak süzülürken ve dönerek yükselirken kanatlarını yukarı kaldırır.
    Kaya kartalı pek çok tavşan ve yer sincabı öldürür, küçük kuzularla hindilere saldırdığı da çok görülmüştür. Kuşların arasından yalnız yırtıcı kuşlar, kırlangıçlar ve çok hızlı uçan ötücü kuşlar pençesinden kurtulur. Kaya kartallarının bazen çift olarak ava çıktıklarını görenler olmuştur. Hele bir keresinde birkaç kaya kartalı bir çatal boynuzlu antilop'a karşı kitle halinde saldırıya geçmişlerdi. Orta Asya uluslan kaya kartalını terbiye ederek tilki ve ceylan avlamaya alıştırırlar. Pençelerinin kuvveti o derecedir ki, sahibinin sargılarla emniyete alınmış bileğine tünediği zaman, dokunduğu yeri ağntır.
    Yavruyken ele geçirilip büyütülen kaya kartalları insanlarla sıkı fıkı dost olurlar, hele sahiplerine o kadar alışırlar ki, uzunca bir süre ayrılacak olsalar, onu bayağı özlerler. Sahiplerini görünce de onlan sevinç çığlıklarıyle karşılarlar.
    Fakat kuvvetine güvenen kaya kartalı'nın, çocuklara saldırdığına, hatta gücü yettiği takdirde çocuk kaçırdığına dair anlatılanlar masal değildir. Hatta durup dururken yetişkin insanlara saldırdığı tek tük vakalara bile rastlanmıştır.
    Bu kartalın zaman zaman leş yiyeceği de tutar. Bir kaya kartalı çifti, bir sığır ölüsünün başında karınlarını doyururken ve kendilerinden iki misli irilikte bir Kaliforniya kondoru sürüsünün yaklaşma teşebbüslerini geri püskürtürken görülmüştür.
    Kaya kartalı siyahımsı kahverengiyse de, sırtında ve boynunda altın renginde gayet güzel bir parıltı dikkati çeker. Birçok lisanlarda «altın kartal» diye isimlendirilmesi bundan ileri gelir. Genç kaya kartallarının kuyruklannda beyazımsı, bölgeler vardır. Bu kartal bir yılda bütün tüylerini dökmeyen tek tük kuşlardan biridir: Bu tüy dökme eylemi iki yılda tamamlanır. Kaya kartalı, yuvasını kolay erişilemeyecek bir yere: Bir kaya duvarındaki pervaza, ya da yüksek bir ağacın üzerine yapar. Değneklerden bina edilen bu yuvayı üst üste yıllarca kullanır. Kaya kartalları ölünceye kadar bir arada kalmak üzere birleşirler.

    Tabiattaki kartalların hayat süresi sadece tahminlere dayanmakta ise de, bir kaya kartalının hayvanat bahçesinde kırk altı yaşına kadar yaşadığı bilinmekledir.
    Avustralya'nın da kaya kartalı'na benzeyen 98 -100 santim uzunluğunda bir kartalı (Uroaetus audax) vardır. Ormanlarda olduğu gibi ovalarda da çift olarak veya sürü halinde bulunur. Kaya kartalının kuvveti ve yırtıcılığı hakkında anlatılanların hepsi, kuyruğu kama biçimindeki bu kartala da uyar. Rastladığı küçük boy bütün kanguru'ların hakkından gelir. Büyük kangurularla başa çıkamazsa da, dişilerinin kesesinin içinden yavruları kapmanın yolunu bulur. Bu açgözlü kartal Avustralya'daki koyun sürülerinin en büyük düşmanıdır.
#08.04.2009 15:32 0 0 0
  • noimage

    Kartal Accipitridae familyasının Aquila cinsinden kuş türlerine verilen isimdir.
    * Kartallar tek eşlidir. Yaşamları boyunca eş değiştirmedikleri gibi her yıl aynı yuvayı kullanırlar.
    * Yuvaları genellikle kolay ulaşılamayacak yerlerdedir. Yuvayı bıraktıkları bir ya da bir kaç yumurtanın kuluçka dönemi altı-sekiz hafta sürer. Yavruları yavaş gelişir ve ancak üç ya da dört yaşına giren kartalların erişkinlere özgü tüyleri çıkar.
    * Dünya' nın en hızlı uçan kuşudur. Bazı kartallar, havada inanılmaz bir sürat yaparak aşağıya doğru inişe geçerler. Bu dalış esnasında saatte yaklaşık 322 km. hız yaparlar. Büyük kartallar avlarına çok hızlı çarparlar.

    Gerçek kartallar 100 ü aşkın türü olan «Aquila» grubuna girerler. Kartallar büyük veya çok büyük yapıda yırtıcı kuşlardır. Başlan orta irilikte ve tamamen tüylerle örtülüdür, gagaları kancalı ve dişsiz, kanatlan yuvarlak, kuyrukları uzun ve geniş, pençeleri kuvvetlidir. Kartallara Yeni Dünya'da kuzeysel enlemlerle Güney Amerika'daki Paraguay arasında, Eski Dünya'da ise Okyanusların dışında her yerde rastlıyoruz.
    Kartallar kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır.

    Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşındayken çok ciddi ve zor bir karar vermek zorundadır.

    Kartal çok ciddi ve zor bir karar vermek zorundadır;



    Kartalın yaşı 40'a vardığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir.

    Gagası uzar ve göğsüne doğru kıvrılır.

    Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır.

    Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır.

    Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır.

    Dolayısıyla kartal burada iki seçimden birini yapmak zorundadır:

    Ya ölümü seçecektir, Ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.

    Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir.

    Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde, yuvasında kalır.

    Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar.

    En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer.

    Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler.

    Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar.

    5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.
#08.04.2009 15:33 0 0 0
  • noimage

    Paçalı şahin (Buteo lagopus), atmacagiller (Accipitridae) familyasına ait bir yırtıcı kuş türüdür.

    Boyları 50-60cm, kanat açıklıkları yaklaşık 130 cmdir. Avrupa'nın kuzeyi, Asya ve Kuzey Afrika'da ürerler. Kışları güneye göç ederler. 4 yumurta bırakırlar. Küçük memeliler ve leşlerle beslenirler.

    Buteo cinsi tipik olarak geniş kanatlı, yırtıcıdır. Bayağı şahin'e kıyasla daha uzun kanatlıdır ve görünüş olarak kartallara benzerler. Çok değişik tüyleri vardır ama tipik olarak üst taraftaki tüyler kahverengi alt taraftakiler soluk renklidir. Karnında ve bileklerinde koyu renk yamalar vardır. Baş soluk renklidir. Kuyrukları beyaz olup uçlarına doğru koyu renk bantlar görülür.
    «Paçalı şahin», dünyanın kuzey enlemlerinin ve özellikle tunduraların kuşudur, fakat daha mutedil enlemlerde kışlar. Bazıları hemen hemen siyah, başkaları daha açık renklidir. İsminden de anlaşıldığı üzere bu kuşun ayakları ta parmaklarına kadar tüylüdür. Bu, soğuk bölgelerde yaşayan kuşta bir çevreye uyma çabası olabilirse de, aynı özellik tropikal bölgelerin bazı kartallarında da görülmektedir.
    Amerika kıtası da kırmızı kuyruklu, kızıl omuzlu ve geniş omuzlu gibi sıfatlarla isimlendirilen çeşitli şahinlerin yurdudur. Pasifik'teki Galapagos adalarının şahini, insanoğlunun yakın bir geçmişte adalara ayak basmasına kadar tabiî düşman tanımıyordu. Bundan ötürü bu şahin de bu adaların birçok hayvanları gibi elle tutulacak kadar evcildir.
#08.04.2009 15:33 0 0 0
  • noimage

    Buteo Buteo, adına çeşitli sıfatlar eklenen şahin grubu üyelerinin Avrupa'da en çok rastlanılanıdır. Bu kuş Avrupa dışında Orta Asya'da, kışın ise Kuzey Afrika'da görülmüştür. Uzunluğu 50-56 santim, kanatlarının uzunluğu 38-40 santim, kuyruğu 26 santimdir. Kısa, dar ve fevkalade kancalı gagasından, tüysüz ayaklarından, enli kanatlarından ve katlanmış kanatlar tarafından tamamiyle örtülen kısa veya orta uzunluktaki kuyruğundan tanınır. Rengi genellikle siyahımsı kahve, kuyruğu da çizgili ise de, lekelileri ve çizgilileri de çok olup renk dağılışı aynı olan iki şahine rastlamak zordur. Uçuşu ağır, fakat hafif ve gürültüsüzdür. Av arayan şahin, uzun bir süre üzerinde uçmak suretiyle bir alanı iyice gözden geçirir, bir avı gözüne kestirince kendini aşağı bırakır, kanatlarını açarak yerin hemen yukarısında kısa bir süre daha uçar, sonra ardına kadar açılmış pençeleriyle avını kavrar.
    Şahin nisan sonunda veya mayıs başında eski yuvasını terk ederek yenisini bina eder. Yapraklı veya iğneli bir orman ağacının gövdeye yakın bir dalındaki yuva, 60-80 santim çapında olup itina ile seçilmiş dallardan meydana gelmiştir. Şahin onun içini yosunla, hayvan kıllarıyla ve başka yumuşak maddelerle astarladıktan sonra, yeşilimsi beyaz üzerinde açık kahverengi benekli 3-4 yumurtasinı yumurtlar. Kuluçkaya yalnız dişi oturursa da, yavrulara anne ile babanın her ikisi de bakar.
    Bazı bölgelerde sıçan şahini diye de anılan şahin, sıçanlarla farelerden başka, yılan, kurbağa, solucan ve yavru tavşanlar da yakalar. Yazın ve sonbaharda sülün avlayabilenleri de görülmüştür. Fakat şahinin başlıca yiyeceği her şeye rağmen sıçanlarla farelerdir. Bir tabiat bilgini bir tek şahinin midesinden tam 30 sıçan çıkarmıştır. Demek oluyor ki, insanoğluna zararlı olan veya dünyada bol sayıda bulunan hayvanlarla beslendiğine göre, şahin insanoğluna hizmet eden kuşlardandır.
#08.04.2009 15:34 0 0 0
  • noimage

    Doğal dengenin vazgeçilmez ve önemli bir unsuru, Kartal, Doğan, Şahin, Baykuş ve Puhu gibi yırtıcı kuşlardır. Yırtıcı kuşların doğal yaşam ortamlarının tahribi, yok yere öldürülmeleri (nişan talimi gibi kabul edilemez gerekçelerle), Hatay İlinde yemek için avlanmaları ve yumurtalarının toplanması gibi sebeplerle sayıları gün geçtikçe azalmaktadır.

    Bununla birlikte yırtıcı kuşlar için bir başka tehlikede özellikle Suriye'den gelen kişilerin, Hatay'ın Reyanlı İlçesindeki bazı vatandaşlarla işbirliği yaparak Türkiye'nin çeşitli yörelerinde, tuzak kurup, yırtıcı kuşları yakaladıkları ve bunları çeşitli yollardan Suriye'ye kaçırdıkları bilinen bir gerçektir. Özellikle Halep'te eğitilen bu kuşlar daha sonra çeşitli Arap ülkelerinde Emirlere ve Şeyhlere yüksek fiyattan satılmaktadır.

    Çevre ve Orman Bakanlığı birleştirilmeden önce Doğu Akdeniz Bölgesinde faaliyet gösteren Mülga Orman Bakanlığı Doğu Akdeniz Bölge Müdürlüğü konuya ciddi bir biçimde eğilmesi, Jandarma ve diğer çevreci kuruluşlarla işbirliği kapsamında (Av-Yaban Hayatı Koruma Geliştirme ve Tanıtma Vakfı) sürdürdüğü çok ciddi koruma faaliyetleri ile yüze yakın Suriyeli ve Türk vatandaşı, yakaladıkları yırtıcı kuşlar, yem olarak kullandıkları güvercinler ve tuzaklarla ele geçirilmişlerdir. Bu kişiler o zamanki mevcut ilgili yasa (3116 Sayılı Kara avcılığı, şimdi ise 4915 Sayılı Kara avcılığı Kanunu) ve Merkez Av Komisyonu Kararları uyarınca milyarlarca lira tazminat ödemeye mahkum olmuş ayrıca kullandıkları araçlara el konularak mahkemelerce müsaderesine karar verilmiştir. Ancak yeni yapılanmayla birlikte bölge bazında yapılan koruma faaliyetleri il bazına indirgenmiş, konuya

    duyarsız ve ilgisiz il yöneticileri ödenecek tazminattan ve müsaderesine karar verilen araçların işlemlerini takip etmedikleri gibi bahar mevsimiyle başlayan Şahin Avcılığına da duyarsız kalmaktadırlar.

    Suriye'den gelen yabancı uyruklu şahısların Hatay ili Reyanlı İlçesindeki bazı vatandaşlarla yaptıkları iş birliği ile yırtıcı kuşların oldukça yoğun bulunduğu ülkemizin Kayseri ili Pınarbaşı ilçesi üzün yayla mevkii, Bolkar Dağlarının Ulukışla ve Aslan köy mevkileri, Konya Cihanbeyli ve Eskişehir ili civarında yine iş başında, değerlerimizi yurt dışına kaçırmak için av yapmaktadırlar.

    Ayrıca bazı Avrupa ülkeleri (Belçika, Avusturya, Almanya) vatandaşlarının zaman zaman ülkemize gelerek yırtıcı kuşların özellikle Kızıl Şahinlerin üreme alanları olan mıntıkalarda yumurta topladıkları ve bu yumurtaları yurtdışına çıkardıkları bilinen bir gerçektir. Çiftleşme ve üreme dönemi olan nisan-mayıs-haziran aylarında bu faaliyetlerin arttığı alınan duyumlar arasındadır.

    Bilindiği üzere her zaman yeniden yapılanmalar bir takım sorunları da beraberinde getirmektedir, üzün yıllar yetişmiş elemanlar ve uzman kişiler yeniden yapılanma sürecinde tasfiye edilmeleri konunun ehemmiyeti alınmamasına yol açmaktadır. Ayrıca Av-yaban hayatının korunması ve geliştirilmesi Bölgesel bazda ele alınması gereken bir husus olup, il bazında çözülmesi mümkün olmadığı gibi iller bazında da yeterli işbirliği yapılamamaktadır.

    Doğal bir zenginliğimiz olan yırtıcı kuşların korunması canlı ve cansız avlanmalarının önlenmesi, yurt dışına kaçırılmalarına engel olunması toplumun her kesimine düşen bir görevdir.

    Özellikle konuyla ilgili olarak Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün taşra teşkilatlarında görev yapan elemanların, jandarma ve gümrük örgütlerinin eğitimlerinin artırılması gerekmektedir. Bu bağlamda söz konusu yırtıcı kuşların yoğun avlandığı illerdeki Av koruma görevlilerinin, jandarmanın ve Suriye sınırındaki gümrük memurlarına yönelik seminerlerin verilmesi bu kuşların korunması açısından oldukça önemlidir.

    Yırtıcı kuşlar, doğada beslenme zincirinin en üst halkasını oluşturmaktadırlar. Sayıları dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla azalmaktadır. Özellikle Suriye'ye kaçırılmak üzere avlanan Kızıl Şahinler tarıma zararlı kemiriciler (fare, köstebek vb.) ile beslenmektedir. Bu kuşların neslinin tükenmesi halinde sözü edilen tarım zararlıları kemiricilerin sayısı artacak ve sonuç olarak tarım ürünleri dolayısıyla ekonomi ve insanlar ciddi kayıplara uğrayacaktır.

    Sonuçta, insanlık için büyük bir önem taşıyan doğal dengenin korunması açısından yırtıcı kuşların büyük önemi vardır.


    Bayağı şahin (Buteo buteo), atmacagiller (Accipitridae) familyasından Avrupa'nın en yaygın yırtıcı kuş türü.

    50-60 cm uzunluğundaki bayağı şahin, beslenmesi ve yaşadığı çevre konusunda cok iyi uyum saglayabilen bir kuş olduğu için dağlardan düzlüklere, doğanın en yabani olan kısımlarından büyük şehirlerin içine kadar yaygındır.
#08.04.2009 15:34 0 0 0
  • noimage

    Bayağı atmaca (Accipiter nisus), atmacagiller (Accipitridae) familyasından bir atmaca türüdür.

    Koyu kurşuni ve kahverengi tüylü olup, göğsü beyaz kahverengi çizgilidir. Kısa, yuvarlanmış kanatlı, yelpaze gibi açılan uzun kuyruklu olduğundan ağaçlar arasında rahatlıkla manevra yaparak avını takip eder. Kıvrık, kısa gagalı olup, ince, uzun, yırtıcı pençeleri ile fare, kuş ve sincapları kapar.

    Bodur ağaçlıklı ormanlarda barınır. Çit ve yol kenarlarında gündüz avlanır. Ağaçlar üzerinde yuva kurar. Yuvasının içini saç, kıl ve kök püskülleri ile döşer. Senede 3-5 yumurta yumurtlar. Erkeği dişisinden küçüktür. Eşlerin her ikisi de yavrularına yiyecek taşırlar. Türkiye'de yaşayanları, kış mevsiminde Kuzey Afrika ve Hindistan'a göç ederler.

    Ülkemizde Atmacacılık olarak bilinen atmaca ile avcılık; Rize'nin Çayeli, Pazar, Ardeşen, Fındıklı ve Artvin'in Arhavi, Hopa, Kemalpaşa ilçelerinde yapılmaktadır. Bu yerleşim yerlerine mensup olup ta batıya göç edenler bulundukları yerlerde uygun ortam buldukları; İstanbul, Kocaeli, Sinop, Samsun gibi yerlerde de bu ata sporu yapılmaktadır.
    Atmacacılık birbirini izleyen bir avlar zinciridir. Nihai hedefi yırtıcı bir kuş olan atmacanın içgüdüsel eğilimlerinden faydalanarak bıldırcın avlama yöntemini içerir.
    Atmacacılığın ilk aşaması, çekirge (Mkholi) veya danaburnu (Gvapha) yakalamakla başlar. Daha sonra sırasıyla; Ğvapha ile Ciceğeni/öaço, Ciceğeni ile Atmaca (Siftheri), Atmaca ile Bıldırcın (Orthiçhi) yakalamayla bu avcılık son bulur..
    Çekirge ve böcekleri yiyerek beslenen Ciceğeni/Gaço (Çekirge kuşu) Atmacayı aldatıp yakalamak için çok elverişli bir kuştur. Çünkü; alıştırıldığında oturmakta olduğu değnekten kolay kolay uçmayan, uçunca da, ayağına bağlı olan ipin menzili kadar (4050 cm) havaya doğru uçup tekrara değneğe konan ve asla değneği bırakmayan bir özelliğe sahip ender kuşlardandır.
    Ğaço(Çekirge Kuşu)
    Ciceğeni/Ğaço'yu yakalamak için iki yöntem kullanılmaktadır. Biri eski tip bir tuzak olan "Kandara" yöntemidir, günümüzde artık pek kullanılmamaktadır. İki çatal ağaç arasına konan bir çubuğun üzerine at kuyruğundan koparılan kıllardan yapılan ilmekler dizilir, kuşun oturup ta uzanamayacağı bir yüksekliğe, iki çatal dal arasına gerilen bir ipe de "Mkoli" (Çekirge) Asılarak kuşun çekirgeyi görebileceği bir yere konur. Çekirgeyi yemek için gelen kuş ilmeklerin olduğu çubuğa ayak basmak zorunda olduğundan hareket ettikçe ilmeklerden biri ayaklarına dolanır ve yakalanır.
    İkinci yöntemde çeşitli düzenekleri olan kafesler yapılmaktadır. Burada da "Gvapa" (Danaburnu) yem olarak kullanılır ve kuş yakalanır. Bu yakalanan kuşlarda aranılan özellikler mevcut ise eğitilmeye başlanır. Göğsü beyaz, arkası kırmızı, gagası siyah olan büyük kuşlar tercih edilmektedir. Bunlara bir hafta kadar çubuğa konma ve yem yeme eğitimi verildikten sonra korunaklı bir yere oturtulur. Kuşlar üç hafta kadar sonra gözleri meşin bir kapakla kapatılarak atmaca tutmaya hazır hale getirilir. Meşin kapakla kapatmanın sebebi atmacayı görüp korkmaması içindir. Meşin kapağın alt tarafı, yem yemesi ve uçtuktan sonra çubuğu görebilmesi için açık bırakılır.
    Kuşları hazır hale gelmiş olan insanlar Ağustos ayının on beşinden sonra artık başka bir serüvene, Atmaca tutmak için atmacanın göç yolu olan dağlara kamp kurarlar. Çeşitli dönemlerde yapılan gözetleme lerden sonra tespit edilmiş olan yerlerde atmacayı yakalamada kullanılan "Tenta" denen, ortama uygun çalı çırpıdan yapılan kulübeler yaparlar.
    Tenta (Atmaca Tutmak için kurulan kulübe)
    Tenta atmacanın gelişini görecek şekilde dizayn edilir. Önüne "Neferi" veya "KaliSindomi" denen ağlar gerilir. Atmaca karşı tepeden gelmeye başlayınca avcı Tenta içindeki pozisyonunu alır, siperin arkasına gizlenerek kuşu ağın önünde uçurur. Buna kuş oynatma denir. Atmaca gelinceye kadar kuş oynatmaya devam edilir. Atmaca bir iki km den bu kuşu görebilir ve eğer aç ise kuşa doğru gelmeye başlar. Buna "Oxuntsu" (Süzülme) denir . Tabiatta atmacalar genellikle kuşları daldan uçurduktan sonra tutarlar. Bu nedenle Atmaca bir iki metreye yakına gelince avcı kuşu kaçıyormuş gibi çeker. Bu zamanlamayı ayarlamak ustalık ister. Bu da tecrübeyle sağlanır. Geç kalınırsa atmacanın kuşu yaralama ihtimali vardır, erken kuş çekilir ise, çok zeki bir kuş olan atmacalar hemen tuzağı anlarlar ve havaya doğru bir kavis çizerek uzaklaşırlar buna da "Esthu" denir.
    Bu aşamaların başarıyla yerine getirilmesinden sonra Atmaca hızlı bir şekilde Tutulan atmacalar, kafası ve kuyruğu dışarıda kalacak şekilde bir mendille bağlanır. Daha sonra ayaklarına meşinden yapılan "Çhakşiri" ve uçma esnasında belinin zedelenmemesi için bel bağı bağlanır. Acemi Atmacalar önce kola oturtma ve yem yemeye alıştırılır. Yem yemeye alıştırılan atmacalar kola oturtularak göğüs ve sırt tüyleri okşanır. Buna "Oxomçhu" (Ehlileştirme) denir. Atmacalar genellikle pişmiş yumurta ve tuzsuz etle beslenir . Kola oturtma ve insana alıştırma safhasından sonra bıldırcın avlama zamanı gelmiştir. Atmaca, yapılacak olan av için bir gece önceden aç bırakılır. Ertesi gün sabah erken saatlerde av yerine intikal edilir. Av köpeklerinin uçurdukları bıldırcınların arkasından avuç içinde tutulmakta olan atmaca salınır. Atmaca bıldırcını yakalar ve yere oturur, avcıda gider itinalı bir şekilde bıldırcını Atmacanın pençelerinden alır. Doğadaki hayvan ilişkilerini ve içgüdülerini kendi çıkarları için kullanan yöre insanı, ne zaman başladığı bilinmeyen bu ata sporunu yapmaktan büyük bir keyif duyar.
    Atmacanın vücudunu örten tüylerin rengine ve bilhassa göğsündeki yazılara göre çeşitli adlar verilir ve bu yazılar aynı zamanda Atmacaların değerini de belirler.
    Tüylerinin rengi ve şekillerine göre Atmacalar üç ana gruba ayrılır.

    Karalar, Kızıllar ve Sarılar.

    a) Karalar:
    Bu tür doğada mevcut olan atmacaların % 45-50 sini oluşturur. Amaca uygun olanı kıymetli ise de huysuz ve avına gitmeyenine de sıkça rastlanılmaktadır.
    Kara, Karanın ufağı, Karanın büyüğü, Kara kızıl, Mçhita kara, Boz kara, Açık kara, Kel boz kara Beyaz Karanın büyüğü, Kara kızıl, Mçhita kara, Boz kara, Açık kara, Kel boz kara Beyaz açık kara, Karanın ispiri diye çeşitleri vardır.
    b) Kızıllar:
    Doğada mevcut atmacaların %3540 ını oluşturur. İyi avcı oldukları bilinmektedir. Kızıl, Kızılın ufağı, Kızılın büyüğü, Boz kızıl, Çam kızıl, Mçhita kızıl, Kçe kızıl, Yanmış çam kızıl, Uça çam kızıl, Beyaz çam kızıl, Beyaz boz kızıl, Xasi mçhita kızıl, Yanmış çam kızılı, Kızıl ispiri diye çeşitleri vardır.
    c) Sarılar:
    Doğadaki atmacaların % 10-20 sini oluştururlar.
    Atmacaların en asil olanları bu türdendir. Avcılar arasında Sarı ve İspiri Atmacaların piri
    olarak kabul edilmektedir. Sarı, Sarının ufağı, Sarının büyüğü, İpek sarı, Sarı çam kızıl, sarı
    boz kızıl, Açık sarı, Yanmış sarı, Beyaz açık sarı, Sarı ispiri diye çeşitleri vardır.

    Ağustos ayı geldiğinde yeni Atmaca sezonunun açılmasıyla bölge insanında büyük bir hareketlenme ve coşku yaşanmaktadır. Tabiri caiz ise insanlar atmaca ile yatar atmaca ile kalkar. Günler hep Atmaca düşünülerek, atmaca konuşularak geçer. Atmaca ile ilgili eski ve yeni ne varsa tekrar tekrar anlatılır.

    Fıkraların çoğu atmacayla ilgilidir.
    Adamın biri atmacayı bıldırcına salmış; Atmaca bıldırcını kaptığı gibi Rus hududundan karşıya geçmiş. Avcı da bir yolunu bulup atmacasını almak için karşıya geçiyor. Hudut muhafızları bunca tedbirler alınmasına rağmen hududu geçebilen Bu atmacacıya hayret ederek,
    " - Rus hududunun nereden başladığını bilmiyormusun? Bizim tarafımıza niçin geçtin?" Adam:
    " - Atmaca zamanında Lazın hududu olmaz ne saçmalıyorsunuz
    (Siftheri ora ma huduthi-muduthi vamişkhun thkva muncağumti)."
    diye cevap vermiş.

    Bu kadar sevilen bir kuşun en güzellerinin neslinin tükenmesine gönlümüz razı değil ise Ağustos ayında tutulan atmacaları lütfen sezon sonunda tekrar doğaya bırakarak daha güzel yavrular yapmasına fırsat verelim. Bu şekilde iki amaç yerine getirilmiş olur.
    Atmacaları seviyorsak ölümlerine sebebiyet verecek her türlü hareketten kaçınalım. Yoksa bir gün bunlarında nesli tükenir. Torunlarımıza anlatacak ancak hikayeleri kalır.
#08.04.2009 15:35 0 0 0
  • noimage

    Bilhassa kuşlarla beslenen atmacalar en azından kırk dört türü olan Aceipiter grubuna girerler. Atmacanın kısa ve yuvarlağımsı kanatlan, uzun bir kuyruğu, ufak bir kafası ve çok kancalı bir burnu vardır. Vücudu, küçük kuşların peşinde çalıların ve dalların arasında kaymasına çok elverişlidir. Havadayken avına devamlı bir uçuş yerine kısa süreli hızlanmalarla yetişir.
    Doğan cinsinden ava alışabilir yırtıcı küçük bir kuş. Oldukça kısa gagalarının kökü geniş, ucu sivri ve aşağı doğru kıvrıktır. Kanatları kuyruğunun ortasına kadar uzanır. Ormanlık ve dağlık yerlerde yaşar. Küçük kuşlar, fare, kurbağa ve böceklerle geçinir. Kendilerin den büyük kuşlardan korkmayan cesur hayvanlardandır.

    Atmaca küçük yırtıcı kuşlar gurubundan bir göçmen bir kuştur. Kertenkele, yılan, kurbağa, fare ve küçük kuşları avlayarak beslenir.
    Yeryüzünde avını ondan daha ustaca yakalayabilen bir yaratık daha yoktur. Avını yakalarken gösterdiği üstün performans ve atikliği görmeden tahmin yürütmek mümkün değildir.
    Bir ok gibi fırlar ani bir hareketle avını pençeleriyle yakalar. Ağırlığı 180-300 gram civarındadır. İlim dilinde adı Accipiter Nisus'tur. Erkeği dişisinden küçüktür. Avda genellikle daha güçlü ve dayanıklı olduğu için dişi atmacalar kullanılır.
    Atmacanın erkeğine "Mamulitsa", bir yaşından büyük olanlara da "Tüylek" denir. Avcılık için, insana alışmaları ve eğitilmeleri daha kolay olduğundan tutuldukları senenin yavruları yani bir yaşını doldurmamış olanlar genellikle tercih edilmektedir. İyi huylu atmacalar saklanıp bir sonraki sezonda avda kullanıldığı gibi, ender olsa da doğada kalmış bir yaşından büyük atmacalarla da (Hava Tüyleği) avcılık yapılmaktadır.
    Atmaca, Avrupa, Asya ve Afrika'nın ormanlık bölgelerinde yaşar. Ağustos ayından başlamak üzere Ekim ayının sonuna kadar kuzeyden güneye ve kışı güneyde geçirdikten sonra da Nisan Haziran aylarında da güneyden kuzeye göç etmektedir.
    Edinilen bilgilere göre, Atmacalar sonbahar göçünde Orta Avrupa, Orta Rusya ve güney batı Asya ormanlıklarından güneye doğru göç ederler. Bu göçler esnasında iki yoldan ülkemizin doğu ve batı sınırlarına yakın bir yol takip ederler. Birinci göç yolları; Alplerden başlamak üzere Adriyatik sahilleri, Yunanistan, Doğu Trakya ve İsİstanbul boğazını takiben güneye iner. İkinci yol ise, Orta Rusya'dan başlamak üzere Kafkas dağlarının batı yamaçlarını takiben Karadeniz kıyılarından Doğu Karadeniz dağlarını geçerek güneye inerler.
#08.04.2009 15:35 0 0 0
  • noimage

    Yarasa Atmacası kuşu kalabalık «Açcipitridae» ailesinin geceleyin çalışan tek üyesidir. Yurdu Afrika ile Güney-doğu Asya olduğundan, pek az tabiat bilgini bu çaylağı tetkik konusu etmek fırsatını bulmuştur. Bir yazar tarafından bildirildiğine göre, yarasa çaylaklar Borneo'da güneş batarken büyük mağaraların ağzında pusu kurmakta ve karanlıkta beslenmek üzere mağaralardan çıkan yarasalarla karınlarını doyurmaktadırlar.
#08.04.2009 15:36 0 0 0
  • noimage noimage

    noimage
    GÜVERCİN DOĞANI veya MERLİN (Falco columbiarus)


    «Güvercin doğanı», genellikle güvercinden ufaktır. Erkek güvercin doğanı'nın yaklaşık olarak 25-26 santim uzunluğunda olmasına karşılık, tipik güvercin ondan 12-13 santim uzundur. Güvercin doğanına bu adın, güvercin avlamasından ötürü verildiğini sanmak yanlıştır. Bu ad ona, uçarken biraz güvercine benzemesinden dolayı verilmiştir. Güvercin doğanı bazen bu kendinden büyük kuşa saldıracak kadar cesursa da, genel olarak daha ufak kuşlarla beslenir ve kırlangıç gibi hızlı uçucuları havada yakalar.
    Güvercin doğanı'nm sırtı kurşunlu mavi renktedir, karnı ise çizgili gibidir. Göçücü bir kuştur ve anayurdunun kuzey olmasına rağmen, kışın tropikal enlemlere iner. Kuzey Amerika'da da, Kuzey Avrupa' da da bulunur. Avrupa'daki çeşidi yerine göre daha çok merlin diye tanınır.
#08.04.2009 15:37 0 0 0
  • noimage

    DOĞANLAR gündüz yırtıcılarının ufak üyelerinden olup derli toplu vücutları, iri kafaları, uzun boyunları, kısa üst gaganın kenarındaki dişleri ve uzun kuyruklarının sonuna kadar varan kanatlarıyla dikkati çeekrler. Uçuşlarının gücü ve hızı ile öbür yırtıcı kuşları geride bırakırlar. Yuvalarını yüksek ağaç tepelerinde, kayalıklarda veya kulelerin üzerinde
    yaparlar. Doğanların doğan, küçük doğan, delice doğan, kerkenez, küçük kerkenez, güvercin doğam vs. gibi birçok çeşidi vardır.

    DOĞAN


    «Doğan» ın bütün kuşlardan hızh uçtuğunu ileri süren uzmanlar vardır. Saatte 280-290 Km.'yle pike indiğini görenler olmuştur. Bilimsel adı «Falconidae
    » olan doğan ailesinin altmış kadar türü sayılmıştır.
    Bazı dillerde «peregrin» diye adı geçen doğanın sırtıyla kanatları kül rengi, karnı ise beyazımsıdır, göğsüyle yanları kahvemsi siyah çizgilerle süslüdür. Yetişkin erkek doğanın uzunluğu 42-47 santim, daha iri olan dişininki ise 47-32 santimdir. Dişinin açılmış kanatlarının eni 90 santimi bulur.
    Doğan bütün Avrupa'da, Asya'da, Afrika'da Kuzey Amerika'da, Güney Amerika'nın önemli bir kısmında, Avustralya'da, Tasmanya'da ve bazı Okyanusya adalarında bulunur. Bulunduğu bölgelerde rastgele her yerde görülmediği gibi, kalabalık sürüler halinde de görülmez. Genellikle suya yakın yerlerde kayaların üzerinde yaşar. Gerçek doğan türleri kendilerine yuva yapmazlar. Erkek doğan bir kaya pervazının üzerinde bir girinti kazar ve havada türlü akrobasi numaralarına girişerek dişisini gelip buraya yumurtlamaya razı eder.
    Bazı büyük şehirlerin ve özellikle New York'un yakınlarındaki bazı kayalıklarda hâlâ tek tük doğanlara rastlanır. Bu yırtıcı Ttuşlar kışın çok kere güvercin avlamak üzere şehre sokulurlar. Bazıları New York' un yüksek binalarının pervazlarına yuva yapmak istemişlerse de bu çabaları olumsuz kalmıştır.
    Doğan türlerine has özellikler en fazla doğanda (Palca peregrinus) gelişmiştir. Derli toplu ve güçlü vücudu, uzun ve sivri kanatlarıyla başlıca avı olan kuşların arkasından muazzam bir hızla mermi gibi atılır. Ayakları fevkalade iri ve kuvvetlidir. Doğan bu özelliklerinden ötürü doğanla avlananlar tarafından öbür doğan türlerine tercih edilmektedir. Aynı sebepten Orta Çağlarda «soylu doğan» diye anılırdı.
    Doğan nüfusu, avcılardan ve yumurtalarını toplayanlardan çok zarar görmüştür.
    Memleketimizde bulunmadıkları ve fazla yaygın olmadıkları için bazı doğan türlerini sadece bilimsel adlarıyla tanımaktayız. Bunlardan biri de «Falco rusticolus» tur. Gerçek doğanların en irisi olan bu kuş Kuzey Kutbu enlemlerinde bulunur ve kışm bile fazla güneye inmez. Birçok kutup türleri gibi beyaz olanları çoktur. Bazılarının rengi beyaza yakın, başkalarının tüyleri gri lekelidir. Aynı kuluçkadan gri ve beyaz kuşlar da çıkabilir.
    Bu doğan «Falco peregrinus» derecesinde canlı olmamakla beraber, Orta Çağlardaki avcılar arasında rağbet görürdü
    Marko Polo seyahatnamesinde, Kubilây Han'ın, aralarında doğan ve kartal türleri de bulunan ve her birinin eşliğinde bir de avcı olan on bin avcı kuş beslendiğinden bahis vardır. Dört filin sırtına yerleştirilmiş çadırında yatan hakan, sevgili doğanlarının, turnaları ve başka kuşları havada kovalaması için emir verirdi. Avlarını havada yakalayan doğanlar uzun ve şiddetli bir boğuşmadan sonra onları yenilgiye uğratırdı, Hakan bu manzarayı saatlerce seyretmekten usanç duymazdı.
#08.04.2009 15:37 0 0 0
  • Güvercin düşmanı yırtıcı kuşları tanımaya devam ediyoruz;
    Kısaca kartalgiller diyebileceğimiz doğanların, şahinlerin, çaylakların ve atmacaların çoğu bir ağacın üst dallarında, ya da bir yarın kıyısında değneklerden iri bir yuva bina ederler. Yuvanın yapımında kuşların erkeği de, dişisi de vazife alır. İri türlerin, yuvaları için oldukça kaim dalları tedarik etmeleri kolay değildir. Örneğin, kartallar kanatlarını katlayarak
    noimage
    kendilerini yüksekten koyverirler ve göz koydukları dalı güçlü pençeleriyle kavrayarak düşüş hızının verdiği kuvvetle kırarlar. Yuvarlağımsı ve pürüzlü kabuklu olan yumurtalarının sayısı ender olarak beşi geçer. Havla örtülü olarak dünyaya gelen yavrular ağır gelişirler. Uçmaya alıştıktan sonra bile, ta ki avlanma sanatını öğrenene kadar büyükleri tarafından beslenirler.
    İnsanoğlu tarafından büyütülen genç gündüz - yırtıcıları avlanmayıyavaş yavaş içgüdüleriyle öğrenirler, fakat bu ağır bir eylemdir. Tabiatta, ta ki kendileri avlanmayı öğreninceye kadar büyükleri tarafından beslenilmeye ihtiyaç gösterirler.
    Bazı gündüz - yırtıcısı türleri ölünceye kadar bir arada kalmak üzere birleşirler ve her yıl üst üste aynı yuvayı kullanırlar. Eşlerden biri ölecek olursa, öbürü vakit kaybetmeden kendine yeni bir eş bulur ve bu, bir mevsim boyunea birkaç kere tekrarlanabilir.
    Gündüz - yırtıcıları vakit vakit kuş ve kümes hayvanı avlarlarsa da, pek azı bunu âdet haline getirir. Öyle olduğu halde, çiftçilerle avcılar bu kuşları görür görmez vurmaya çalışırlar. Halbuki gündüz - yırtıcıları daha çok fareler, sıçanlar ve başka zararlı kemiricilerle beslendiklerinden, insanlara faydalıdırlar. Esasen gündüz - yırtıcıları tarafından öldürülen küçük kuş sayısı, herhangi bir türün üzerinde belirli bir tesiri olamayacak kadar sınırlıdır. Kuşların yaşamasını etkileyen başlıca unsurlar yiyecek durumu ile kış mevsiminde sığınacak yerlerin varlığıdır.
#08.04.2009 15:38 0 0 0
  • Yırtıcı Kuşlar Hakkında Genel Bilgi

    Kaya kartalı bir balığın didiklenmiş kalıntısı uğruna havada balık kartalı ile çekişir. Vahşî çakır kuşu paniğin tesiriyle soluğu kesilmiş zavallı bir tavuğun arkası sıra ta kümesin içine kadar girer. Yılan kartalı, otların arasından süzülen bir yılanı ta yükseklerden fark ederek üzerine şimşek hızıyla pike iner. Bu saldırgan kuşlar için irilik pek önemli değildir. Atmacaların pek çoğu kendi iriliklerinde hayvanlara saldırırlar.
    Atmacalar, doğanlar, kartallar ve daha bir sürü akrabaları gündüz-yırtıcıları denilen bu önemli grupta yer alırlar. Güçlü yapıları, kancalı gagalan, kavisli pençeleri, kudretli kanatları ve son derece keskin iri gözleri hayat tarzları için idealdir. İşitme duyguları da dikkate değer derecede gelişmiştir, buna karşılık koku alma duyguları daha az kuvvetlidir. Avcı oldukları için, zekâsı gelişmiş kuşlardandırlar. Sesleri de kuvvetli sayılır. Aralarında «cüce doğan» gibi serçe boyunda
    kuşlar olduğu misali, «kondor» ve kartal gibi kuş ölçülerine göre devler de buJunduğuna göre, irilikleri çok çeşitlidir. Baykuş ve atmaca gibi birçoklarında dişi kuş erkeğinden iridir. Sebebi tabiat bilginleri tarafından keşfedilememiştir.
    Yırtıcı kuşlara dünyanın bütün enlemlerinde ve boylamlarında rastlanır. Kış mevsiminde av sahaları fakirleşince, kuzeyin birçok tüylü yağmacıları kendilerinden küçük kuşların arkası sıra daha güneylere göç ederler. Fakat en kuzeysel enlemlerde yaşayanları ne tuhaftır ki kısa yolculuklara gitmekle yetinirler. Bu gibi göçlerde çok kere sürüler meydana getirirlerse de, normal hayatlarında pek azı arkadaş canhsıdır.
    Tabiatın en tesirli çöpçülerinden akbabalar da bu önemli grupta yer alırlar. Leşe doyamayan bu kuşların bazıları gerçekten iğrenç görünüşlüdür, zevkleri de iğrençlik bakımından görünüşlerinden geri kalmaz. Bununla beraber sırf bu yüzden insanlara pek önemli bir hizmette bulundukları unutulmamalıdır.
    Bilimsel adı «Falconiformes» olan bu takımdaki kuşların içinde bizim için öteden beri en büyük önemi taşıyanı kartal olmuştur. Kartal eski zamanlardan beri cengâverliğin ve yiğitliğin sembolü sayılmaktadır. Roma İmparatorlarının sancaklarını süslemiş, Napolyon Bonapart'm amblemi olmuş, Birleşik Amerika devlet mührüne sembol olarak seçilmiştir. Avcılar yüzyıllar boyunca avlarda terbiye edilmiş kartallarla doğanlardan faydalanmışlardır. Orta çağlarda bazı türler sırf asillere ayrılmıştı ve ele geçirilmeleriyle terbiye edilmeleri tantanalı törenlerle kutlanırdı. Bugün dahi bazı Arap aşiretleri avlarda kaya kartalından yararlanmaktadır. Birleşik Amerika ile İngiltere'de de yırtıcı kuşlarla avlanmak yeniden moda olmuştur.
#08.04.2009 15:38 0 0 0