Balık Kırgını

Son güncelleme: 20.04.2009 16:50
  • Balık Kırgını - Balık Kırgını Nedir - Balık Kırgını Nasıl Oluşur


    Peki kırgın neden olur, ne zaman gerçekleşir?
    Kırgın meselesini iki gruba ayırabiliriz. Birincisi sıradışı kırgınlardır. Hava, su vs. durumlarına göre, olmaması gereken bir sebepten ortaya çıkan kırgınlar. Bunlar genellikle insan kaynaklı olur, denize zehirli atık vs. bırakılması nedeniyle. Bunlara sıradışı dememdeki sebep, doğal etmenlere bağlı olmamaları, balıklaır çok ani ve gafil avlayarak telef edebilmeleridir.
    Elbette diğer grup ise sıradan kırgınlar oluyor haliyle. Bunlar ise, hava, su vs. ortamlarının bilinen değişimlerinde, bazı yerlerdeki balıkların kırgına uğramasıdır. Ki bizim asıl üzerinde durmamız gereken konu budur.
    Balıklar sıradan bir kırgına üç şekilde uğrar. Oksijensiz kalarak, soğukta kalarak, tatlı suda kalarak..

    Oksijensiz kalma durumu, sıklıkla denizdeki insan kaynaklıda olabilen pislikler nedeniyle ortaya çıkar. 2002 yılında kağıthane deresinde yaşanan kırgın, bu şekilde ortaya çıkmış, bölgeye karışan insan ürünü pislik miktarı değişmemesine rağmen, bu pisliği dağıtan akıntıların vs. azalması nedeniyle, balıklar kırgına uğramıştır. Marmara'da lez denen bioyojik tabanlı kirlilikte benzer bir tehliaaae açıktır. Zira evsle, insani atık olsun, ölüp çürümeye başlayan plankton, yosun, deniz anası vs. olsun, çürüme sürecinde oksijeni hızla tüketir ve balıkların boğulmasına sebep olur.

    Bir diğer oksijensiz kalma durumu bazı bölgelerde, ama daha ziyade yüksek yüzey akıntısı olan geniş bölgelerde görülür. Genellikle bu akıntı, allta durağan bir su kütlesinin varlığına işaret eder. İki kütle karışmadığı için alt kütlenin oksijeni yetersizdir. Eğer bu kütleyi besleyen bölgede veya bahse konu bölgede, fırtınalar, gelgit vs. nedeniyle alttaki oksijensiz kütle yüzeye kadar yükselirse veya yüzey suyuna karışırsa, bölgedeki balıklar oksijensizlik yüzünden telef olurlar.

    6 kasıma 1989′da Kartal civarında yaşanan kırgın böyle bir durumun sonucu olarak tahmin edilmektedir.
    Olayın meydana geldiği gün ve öncesinde Marmara'da 8-9 şiddetinde Yıldız-Poyraz fırtınası esmiştir. Söz konusu bölgede karadan denize doğru esen bu şiddetli rüzgarın etkisi ile, yüzey su kütlesi Çanakkale Boğazı yönünde sürüklenmiş ve deniz yüzeyinde bir eğim meydana gelmiştir. Bu etki nedeni ile, söz konusu bölgede düşen su seviyesini, bileşik kaplar prensibine göre dengeye getirmek üzere, derin tabakalarda yer alan su kütleleri yüzeye doğru yükselmiştir (Artuz, 1989).

    Bu olaya upwelling etkisi denir. Basitçe, yüzeydeki su rüzgarla bir tarafa yığılırsa, dipteki su yüzeye çıkar şeklinde özetlenebilir. Ve sıklıkla balık kırgınlarına yol açar.

    Bazende durum tersine işler. Nadiren ve daha dar sahalarda, bir sebepten (üstteki suyla alttaki sıcak suyun karışması gibi) suda ani oksijen artışı ortaya çıkar. Bu durum, balıklarda gaz embolisine sebep olur ve aşırı oksijen nedeniyle ölmeleri sonucu görülür.

    Bir diğer kırgın sebebi ise, soğuk su nedeniyle yaşanır. Balıkların 5 dereceden fazla ani sıcaklık değişimlerine, uzun süre tahammül edemediği bilinmektedir. Uzun süre derken, bu süre en fazla saatlerle ölüçülebilmektedir. Bilhassa istanbul boğazı gibi sıcak ve su tabakalarının keskin sıcaklık farkı taşıdığı, stabil olmadığı, yüksek akıntı, yüksek debiller olasılığı olan bölgelerde çokca görülür. Yüzeydeki soğuk su, alttaki sıcak su tabakasına ani bir şekilde karışır. Bu olay, boğazda, bilhassa kar getiren poyraz fırtınaları sonrası gözlenir. Şiddetli poyraz ve kar yağışınında etkisiyle iyice soğuyan üst yüzey suyu, boğüazın girişinde iyice toplanır. Bu karadenizin marmaradan daha yüksek olması demektir. Gene bilekşik kaplar teorisi gereği, dipteki akdeniz suyu süratle marmaya doğru geçer. fırtınanın gücüne bağlı olarak, yüzey akıntısı bir nebze daha derine işleyebilir ve böylece ani bir şekilde, balıkların çekilen sıcak suyu takip etmelerine imkan tanımadan, soğuk su denizi kaplar.

    Bu olay genellikle, yerel, bölgesel olarak gerçekleşir. Fakat, yaşandığı bölgede sersemleyen balıklar, akıntı ile, yüzeye çıkana kadar sürüklenir ve krıgın akıntı yönüne çok daha uzaklarda yaşanmış gibi görülür. Geçenlerde, Arnavutköy civarında geçekleşen kırgının sebebinin bu tür bir mekanizma olduğu düşünülmektedir.

    Tatlı suda kalma durumu ise, çok nadiren görülür. Genelde nehir ağzı, ırmak deltası gibi yerlerde yaşayan balıklar tatlı suyu yeterince tolere edebilirler. Fakat, eğer tatlı su soğursa, sel vs. nedeniyle ani debi artışına muhatap olursa, buda uzun süre devam ederse, bölgede kalan balıkların kırılması görülebilir. Bu sorun genelde, büyük nehirlerin deltalarında vs. görülür. Gelgit gibi etmenler tatlı suya dayanıksız türleri içeriye sürer, gelgit kesilince, balıklar tatlı suda kalırlar ve kırılırlar. Nil nehrinde örneğin, bu olay periyodik olarak görülür.

    Bu kırgınların pek çoğu, küçük çaplı olur. Ve devamlı olur. Ama küçük çaplı kırgın yiyen balıklar, kırgından kurtulanlar, martılar, yunuslar vs. tarafından afiyetle yenecektir. Bu nedenle, biz göremesekte, bu vaka sık sık denizlerde yaşanır. Velakin, büyük çaplı kırgınlar, yılda bir iki kez yaşanmaktadır sadece. Bu tür krıgınlar, poşetini kapanın kasayla balık eve götürmesine vesile olur. Dahası, av tüfekleriyle, sersemlemiş orkinosları, kılıçları vs. kıyıdan vurup toplayanlarda olacaktır.

    Bazı kırgınlara insanın doğrudan veya dolaylı katkısı olsada, bilhassa büyük kırgınlar, doğanın kendi dengesinin bir parçasıdır. Maalesef, önleme imkanımızda pek olmaz. Bir balık için hayat bu kadar pamuk ipliğine bağlı iken, bizim denizleri kirletip, usulsüz avlanıp edip, onların üzerindeki yok olma baskısını katmerli hale getirmemiz düşündürücü olmaktadır.
#20.04.2009 16:50 0 0 0