Bürokrasi Nedir

Son güncelleme: 27.04.2009 21:53
  • Bürokrasi Nedir - Bürokrasi tanimi

    Fransızca "bureau" sözcüğüyle Yunanca "kratos" sözcüğünün birleşmesinden oluşmuş bir sözcüktür. Büro, masa çalışmalarının yapıldığı yer anlamına gelir; kratos ise egemenlik demektir. Bu durumda bürokrasinin sözlük anlamı "masa başında çalışanların egemenliği" olmaktadır.


    Türkçe'de bürokrasi, "bir işin yönetilmesi için uzun boylu ve dolaşık yollardan işlem yapılması yöntemi" ya da "kırtasiyecilik" olarak anlaşılır. Ancak başta Max Weber olmak üzere bir dizi toplumbilimci bürokrasiden farklı bir anlam çıkarmışlar ve bürokrasiyi çeşitli açılardan incelemişlerdir. Bu anlamda bürokrasi, "yüzyüze ilişkilerin olanaksız olduğu büyüklükteki birimler için de" kaçınılmaz olarak ortaya çıkan örgütlenmedir. Bu örgütlenme işin gereğinden doğar ve salt devlete özgü de değildir. Boyutları büyüdükçe özel kesim kurumlarında da bürokrasi görülebilir.

    Merkezi devlet anlayışı geliştikçe buna bağlı olarak bir bürokrasinin oluştuğunu görüyoruz. Geçmiş çağların büyük merkezi imparatorluklarında, örneğin, Çin'de, Sasanilerde, Roma'da merkez görevlilerinin oluşturduğu kitle, bürokrasi olarak adlandırılabilir. Merkezi imparatorlukların çözülmesi ve iktidarın atomize olmuş olduğu feodal düzene geçmesinden sonra, devlet görevlisi sayısının çok azaldığı görülmektedir. Ancak 17. yy'da yeniden merkezi devletler kurulmaya başlanınca ve özellikle soyluların etkinliğini kırmak isteyen merkez yöneticilerinin çabalarıyla, güçlü bir memur grubu ortaya çıkacaktır. Bu devlet görevlileri, bir noktada kendilerini devletle özdeş göreceklerdir. Örneğin Hegel'in kafasında devlet görevlisi, "tanrısal kaynağa en yakın insan" durumundadır.

    Sanayi Devrimi'nden sonra devlet ekonomik yaşama yoğun bir biçimde girince bürokrasinin boyutları genişlemiş, devletin sağlık, eğitim, ulaşım vb. görev ve işlevlerinin artmasıyla birlikte bürokrasinin boyutları korkutucu ölçülere çıkmıştır. Üstelik bu büyüme, her türlü sistem tartışmalarının dışındadır.

    Gerçekten, bürokrasi söz konusu olduğu zaman, artık sistem sorunu tartışma dışı olmaktadır. S.M. Lipser'in değinmiş olduğu üzere, örneğin, Max Weber, Robert Michels gibi düşünürler, üretim araçlarının kimin malı olduğu ve bu araçları kimin denetlediği açısından ekonomi sistemiyle diğer kurumlar arasındaki bağıntıları gözönüne almamışlardır. Yani bu yazarlar için temel sorun kapitalizm ya da sosyalizm olmaktan çıkmış, bürokratlaşmış bir toplumun sosyal ve siyasal koşullarının neler olacağı biçimine dönüşmüştür.

    Weber, bürokratlaşmayı tüm modern toplumların içlerinde taşıdıkları bir kurumlaşma olarak görmüş ve bu konuda oldukça ülkücü (idealist) ve iyimser bir model kurmuştur. Ancak, her şeye karşın, bürokratlaşmanın demokrasi ve özgürlükler üzerinde son aşamadaki etkisi konusunda oldukça kötümserdir. Gerçekten de burada son derece önemli bir sorun vardır. Demokrasiyle yönetilen, yani halkın kendi kendisini temsilcileri kanalıyla yönettiği bir toplumda makro düzeydeki kararları kim alacaktır? Halkın temsilcileri ve bunlardan kaynaklanan yürütme gücü mü, yoksa bürokrat mı? Weber'e göre sosyalizm de aslında bürokratlar diktatörlüğünden başka bir şey olmayacaktır. Zira sosyalist toplumda bürokratik otorite kaçınılmaz olarak tüm topluma yayılacaktır.

    Ancak, Max Weber, sonuçları konusunda önemli endişeleri olsa da, ilginç ve akılcı (rasyonel) bir bürokrasi modeli kurmuştur. Bu modele göre bürokratik yönetimin dayandığı ilkeler şunlardır:

    1) Bürokratik yönetim kurallara bağlanmış, yani yasalara ve yönetim kararlarına göre düzenlenmiştir.
    2) Yetkiler sınırlıdır.
    3) Hiyerarşi vardır. Alt makamlar üstleri tarafından sürekli denetlenir.
    4) Yönetim düzgün bir dosyalama yapar.
    5) Memurlar parasal açıdan her zaman hesap vermek durumundadır.
    6) Memurun yasal yetkisi salt göreviyle sınırlıdır.
    7) Memur görevini belli kurallara göre yürütür. Göreve atanması bir tür anlaşmaya dayanır ve bu atamada belirli bir uzmanlık bilgisi aranır.

    Weber'e göre bürokratik yönetimin diğer yönetimlere oranla tartışılmaz kimi üstünlükleri vardır. C.San'ın toparlamış olduğu gibi, bu üstünlükleri şöyle sıralamak mümkündür: Çabukluk, açıklık, dakiklik, süreklilik, belgesellik, ketumiyet, Ancak unutmamak gerekir ki, Max Weber'e göre, bu sonuçların doğabilmesi için ilkelere de titizlikle uymak gerekir. Bu sonuçlara ulaşılamamasının nedeni, çoğu kez ilkelere uyulmaması olmaktadır.

    Günümüzde özellikle özgürlükçü rejimlerde, bürokrasinin yeni bazı sorunlara yol açtığı görülmektedir. Bunlardan birincisi, bürokrasinin nitelik açısından gerilemesidir. Zira devlet, sayıca da artan görevlilerine, özellikle az gelişmiş ülkelerde çoğu kez yeterince para verememektedir. Bu nedenle nitelikli elemanlar çoğu kez devlet görevlisi olma yolunu seçmemektedir. Bu olgu ayrıca rüşvet kurumunun da ana nedenlerinden biri olmaktadır.

    İkinci sorun, biraz yukarıda da değindiğimiz gibi, "devlete kimin egemen olacağı" konusundaki anlayış farkından kaynaklanmaktadır. Bürokrat kendini devletin sahibi gibi görürken, siyasetçi bürokratı halkın hizmet kârı gibi görmektedir. Hiçbir siyasal iktidar yasaları istediği doğrultuda hızla değiştiremediği için, yürütmenin yaptığı kimi idari tasarruflar, bürokrat tarafından engellenebilmektedir. Hele yönetimdeki değişiklik, aynı zamanda bir ideolojik farklılık ortaya çıkarmış olursa, bu çatışma daha geniş boyutlu ve kırıcı olabilmektedir.
#27.04.2009 21:53 0 0 0