Yarın Dünde Başlar - 2 Perde Oyun - Gençlik Oyunu
OYUN KİŞİLERİ:
Gazeteci Çocuk
I. Kişi
II. Kişi
III. Kişi
Vahdettin
Mustafa Kemal
I. Köylü
II. Köylü
III. Köylü
Anlatıcı
I. Subay
II. Subay
Mehmet (Asker)
Ali
I. Adam
II. Adam
III. Adam
Telgrafçı
Emine Kadın
Musa Dayı
Gazeteci
İngiliz Elçi
I. Öğretmen
Fransız Gazeteci
II. Öğretmen
Bir Öğrenci
Görevli
Yusuf
Öğretmen Hanım
I. Kadın
II. Kadın
Meclis Başkanı
I. Milletvekili
II. Milletvekili
(Sahnelemenin getirdiği sayıda, Köylü, Asker, Öğrenci, Kadın ya da Erkek...)
ÖN OYUN
(Sahnenin değişik yerlerinden trampet sesleri duyulur. Trampet sesleri, gitgide I.Dünya Savaşı’na katılan devletlerin kendilerine özgü ordu müziklerine dönüşür. Tam bir müzik curcunası sarar her yanı. Müziğin yanı sıra, sahnenin arka fonunda ya da uygun bir yerinde I.Dünya Savaşı’na ilişkin fotoğraflar veya film gösterilir. Müzik curcunasının sesi yavaş yavaş kaybolurken, fonda parçalanmış bir Anadolu fotoğrafı vardır.
Gazeteci Çocuk :(Karanlık sahnede nokta ışığıyla takip edilir) Yazıyor, yazıyor! Mondros Mütarekesi’nin imzalandığını yazıyor.
(Sahnenin bir köşesi aydınlatılmıştır. Saray erkanı padişahı beklemektedir.)
I.Kişi :Bu antlaşma karşısında devletimizin geleceği ne olacak?
II.Kişi :Her ne kadar saraya, padişahımıza ve bizlere dokunulmasa da, alınan kararların devletimiz için oldukça sert ve ağır olduğunu düşünüyorum.
III.Kişi :Evet haklısınız, ancak Bulgaristan’a kabul ettirilenler yanında hafif kalır.
I.Kişi :Padişahımız geliyor. (Padişahın gelmesiyle eğilip selamlarlar.)
Vahdettin :İyi günler beyler. Sanırım şartların ağır olduğunu düşünüyorsunuz. Evet, çok ağır. Ancak bu şartları kabul etmek en doğru yol. Ayrıca, İngiliz dostlarımızın hoşgörüsüne güveniyorum.
(Işıklar Vahdettin ve saray erkanının üzerinden yavaş yavaş kaybolur. Sahnenin bir başka köşesinde Mustafa Kemal ve arkadaşları aydınlatılır.)
Mustafa Kemal :Onları daha önce kaç kez uyardık. Bu gidişin sonu böylesi bir mütarekeydi.
I.Adam :Pekiyi sence şimdi ne yapmalı?
Mustafa Kemal :İşin gerçeğine bakarsak, bu mütarekeyi imzalamakla, Osmanlı Devleti kendi kendini ortadan kaldırıyor. Anlaşmanın hükümlerini eleştirerek, anlaşmaya karşı çıkmak zorundayız. İlgilileri uyarmalıyız. Eğer uyarılarımız bir sonuç vermezse...
II.Adam :Vermezse...
Mustafa Kemal :(Kararlı bir sesle) Anadolu’ya geçeriz. (Diğerlerinin gözleri açılır) Zaten şu ya da bu şekilde Anadolu’ya geçmek, artık bir zorunluluk.
(Mustafa Kemal ve arkadaşları üzerindeki ışık sönerken, sahnenin bir başka köşesi aydınlatılır. Köylüler kendi aralarında konuşuyorlar.)
I.Köylü :Duydunuz mu?
II.Köylü :Neyi?
I.Köylü :Yunan İzmir’e çıkmış.
III.Köylü :Yok canım?
II. Köylü :Ne zaman duydun?
I.Köylü :Dün kasabada Telgrafçı Kadir’den duydum. Tam bir hafta olmuş.
III. Köylü :Bu hiç iyi birhaber değil
II.Köylü :İstanbul’dan bir haber var mı? Ne olacak şimdi?
I.Köylü :Telgrafçı Kadir’in dediğine göre, İstanbul Yunan’ın İzmir’e çıkışına bir şey diyemezmiş. Çünkü padişahla İngilizler bu konuda anlaşmışlar. Ha bir de, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da görev isteyip, bir grup arkadaşıyla Samsun’a gittiğini söyledi.
(Işıklar kararır)
I.PERDE
1. SAHNE:
Gazeteci Çocuk :Yazıyor, yazıyor!. Anadolu gazetelerinin işgale protestosunu
yazıyor!
(Nokta ışığı, Gazeteci Çocuk’u, ardından Anlatıcı’yı aydınlatır. Anlatıcı, sahnenin seyirciye yakın bir köşesinde görülür.)
Anlatıcı :Merhaba! Biraz önce izledikleriniz geçmişte kaldı. Bir
çoğumuzun büyükbabası, büyükannesi ya da onların büyükleri, o zamanlar sizlerin yaşındaydı... Her ulus, yengisiyle, yenilgisiyle gelecek kuşaklarına onlarca değer bırakır. Ulusların tarihi, onların bugünlerinin, hatta yarınlarının başlangıcıdır. Ulusumuzun yakın tarihi, uzak ve uzun geçmişimizin bir yol ayrımı, yeni çağda yer alışımızın adı olmuştur. İnsanımız, kurumlarımız, sanatımız, kültürümüz, devletimiz işte bu yol ayrımında kendine yeni bir yol bulmuştur. Yüzyılların bekleyişini, durgunluğunu, köhnemişliğini kaldırmış, esenliğin, güzelliğin, doğruluğun, sevginin yolunu açmıştır. Yarın dünde başlar... Biz de bu yola, bir noktadan başlamak istiyoruz. Sizden... Daha doğrusu, dünün, bugünümüzü kuranların çocukluğundan, gençliğinden... Ali Dede’yi tanır mısınız? Ben tanıdım. Ali Dede de, bir ilk yaz sıcağında tanıdı Mustafa Kemal’i. Bir daha da unutamadı... İsterseniz sözümüzü burada bitirip, onun anlattıklarından yola çıkalım, ulusumuzun yakın tarihine uzanalım.
(Işık kararır.)
II. SAHNE
(Sahne arkasından araba gürültüsü duyulur. Sahneye Mustafa Kemal ve iki subay girer.)
Mustafa Kemal :Burada durduğumuz iyi oldu. Araba da biraz dinlenmiş olur.
I.Subay :Arabanın sarsıntısı içimi alt-üst etti.
Mustafa Kemal : Ankara’nın dışına çıkmayı iyi ki akıl etmişiz.
II.Subay :Şöyle soğuk bir su içebilsek.
Mustafa Kemal :Haklısın, iyice susadık. Çevrede birileri vardır sanırım.
I.Subay :(Ayağa kalkar, etrafına bakınır) İlerideki tarlada bir kadın, bir de çocuk var.
Mustafa Kemal :Mehmet bir bakar mısın?
Asker :(Sahne dışından gelir, selam verir)Emredin komutanım.
Mustafa Kemal :Şu ilerideki tarlada çalışanlara sor bakalım, bize verecek suları var mı?
Asker :Hemen komutanım. (Sahne gerisine geçer)
II.Subay :Canınızı sıkkın görüyorum komutanım.
Mustafa Kemal :Nasıl sıkılmasın. Her şey elimizin altından akıp gidiyor. Ülke, küçüklü büyüklü dağılıp gitmekte. İstanbul’dan bir dur diyen yok. Bizim çabalarımıza da köstek olmak cabası.
I.Subay :Biz elimizden geleni yapıyoruz.
Mustafa Kemal :Yetmez. Bir ulusun esenliği, çocuğundan yetişkinine herkesin çabası üzerine kurulur. Ancak inanıyorum, halkımız kendine yeni bir çıkış yolu bulacaktır... Hem de her şeyiyle yepyeni.
II.Subay :Yöneticiler yüzünden, kazanılan savaşlar bile, masalarda başkalarının yengisi oldu.
Mustafa Kemal :Benim anlatmak istediğim de bu. Yöneticiler, kendi güvenceleri dışında bir şey düşünmüyorlar. Anadolu’nun, halkın acılı durumunu düşünen yok.
Asker :(Sahne gerisinden gelir. Hemen arkasında Ali vardır.) Suyu getirdim komutanım.(Testiden tasa su koyar ve Mustafa Kemal’e uzatır) Buyurun komutanım.
Mustafa Kemal :Sağ olasın Mehmet. (Askerin ardında duran Ali’yi fark eder) Ardındaki kim?
Asker :Bize su veren komutanım. Anasıyla tarlada çalışıyormuş. Sizleri görmek, tanımak istediğini söyledi. Ben de aldım getirdim. (Mustafa Kemal suyu içer. Asker, diğer subaylara su verir.)
Mustafa Kemal : (Asker’e) Sağol Mehmet. Araba hazır olduğunda haber ver.
Asker : Emredersin komutanım.
Mustafa Kemal :Bizi tanımak istedin ha? Gel bakalım.
Ali :(Mustafa Kemal’e yaklaşır) Hoş geldiniz efendim.
Mustafa Kemal :Hoş bulduk. Adın ne?
Ali :Ali. (Asker dışarı çıkar)
Mustafa Kemal :Benim adım da Mustafa.
I.Subay :Mustafa Kemal Bey.
Ali :(Kendine çeki düzen verir) O zaman sizi biliyorum. Adınızı çok duydum. Mustafa Kemal Paşa... Ankara’da ayrı bir hükümet kuracakmışsınız.
Mustafa Kemal :Ya bak sen. Nereden biliyorsun bunları?
Ali :Köyde herkes, sizin yaptıklarınızı konuşuyor efendim.
Mustafa Kemal :Baban köyde mi?
Ali :Hayır efendim. Çanakkale’de öldü. Askerinizmiş... Anam dediydi.
Mustafa Kemal :(Yutkunur) Çok üzüldüm... Tarlada ne işle uğraşırsınız?
Ali :Tarlayı suluyoruz.
Mustafa Kemal :Ürün nasıl bu yıl?
Ali :İyi olacak sanırım efendim. Başaklar daha bir güçlü göğerdi bu yıl.
Mustafa Kemal :Ürününüz size yeterli mi?
Ali :Yeter efendim. Evde iki kişiyiz. Bir anam, bir de ben. Ürünün bir bölümünü de orduya vericeğiz, muhtar söyledi. Ankara’ya gidecekmiş.
Mustafa Kemal :(Subaylara dönerek) Görüyorsunuz beyler, ulus nelere katlanıyor. Ürettiğini zor günlerde paylaşan, ortaya koyan böyle bir ulus her güçlüğü yenecek bilince, yüreğe ve onura sahiptir. İşte yarın burada kuruluyor.
Asker :(Sahneye girer) Araba hazır komutanım.
Mustafa Kemal : Geliyoruz Mehmet. Haydi arkadaşlar, artık hareket edelim. (Ali’ye) Tanıştığımıza memnun oldum Ali. Yine görüşmek dileğiyle.
Ali :Sizlere de iyi günler efendim. Yolunuz açık olsun!
(Mustafa Kemal ve subaylar sahne arkasına geçerler. Arabanın hareket sesi. Ali el sallar. Işık yavaş yavaş kararır.)
III. SAHNE
Anlatıcı :(Ankara’nın 23 Nisan 1920 öncesi hazırlık günlerine ilişkin fotoğraf vb. görüntüsü eşliğinde,biraz önce bulunduğu köşeye gelir.) Gün günü, ay ayı kovaladı. Ankara’ya kartallar uçtu Anadolu’nun dört bir yanından... Konuşuldu, tartışıldı, dertleşildi. Ses ses, dalga dalga gelindi Ankara’ya. Ankara, ulusun yüreğinde umut, bilincinde yarın oldu. İşgal kuvvetleri Anadolu’daki ve İstanbul’daki baskılarını, zorbalıklarını yoğunlaştırdıkça, yürekler dağlandı, ancak bilinçler bilendi.
(Işık kararır)
IV. SAHNE
(Sahne aydınlatılır. Mustafa Kemal ve arkadaşları toplantı yapmaktadır.)
I. Adam :(Not almaktadır) Yazdığımı okuyorum; Hükümet kurmak gereklidir...
Mustafa Kemal :Evet, belirtildiği gibi, meclisin bir hükümet oluşturması gerekmektedir. Bu hükümet, düzenli çalışmamızın, ulusa güven vermemizin, tüm dünyaya İstanbul hükümetinden ayrılığımızı göstermek için önemli bir görev üstlenecektir.
II.Adam :Bunun ayrı bir madde olarak ele alınmasını doğru buluyorum.
Mustafa Kemal :Doğru. Yarın meclise sunulacak önergenin ikinci maddesinde, padişahla hiç bir ilişkimizin olmadığını özellikle belirtelim.
III. Adam :Bence meclisin yapısı ve gücüne ilişkin maddelerin önergede yer almasında yarar var.
Mustafa Kemal :Katılıyorum. Lütfen yazar mısınız?.. Meclis ulusun tek temsilcisidir ve üstünde başka hiç bir kuvvet yoktur. Ayrıca, meclis hükümet işlerini yürütecek bir kurul seçecek ve bunun başkanlığını Büyük Millet Meclisi’nin başkanı yürütecektir. Kurtuluştan sonra, padişah ve halifenin geleceğini de meclis belirleyecektir. (Yazılanları gözden geçirip I.Adam’a tekrar uzatır.)
I.Adam :İsterseniz Paşam, bu yazdıklarımızı maddeleştirip birazdan size sunayım.
(Mustafa Kemal, olur der gibisinden başını eğer. I. ve II. Adam dışarı çıkarlar.)
III.Adam :Kemal Bey, bir şey sorabilir miyim?
Mustafa Kemal :Buyurun.
III.Adam :Yazdırdıklarınızdan ve söylediklerinizden anladığım kadarıyla, yalnızca işgalcileri kovmakla kalmayacağız. Padişahlığı ve halifeliği...
Mustafa Kemal :(Sözünü keserek ve gülümseyerek) Bunlarla da kalmayacağız. Yeni bir ulus yaratacağız... Başı dik, onurlu, saygın. Yeni bir ulus için, yeni bir devlete ihtiyacımız var. Ulusun güvenine dayanan meclisimiz, ulusun egemenliğine dayanan Cumhuriyet devletini kuracaktır. Buna inanıyorum.
III.Adam :(Şaşkınlık ve gülümseme içinde dinlemektedir) Paşam...
Mustafa Kemal :Fakat daha bunları ayrıntılı konuşmak için zaman çok erken. Önümüzdeki görev, işgal güçlerini ülkemizden çıkarmak için, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın yolunu çizmek.
(Işık kararır)
V.SAHNE
( T.B.M.Meclisi’nin ilk gününe ilişkin görüntüler eşliğinde
Anlatıcı sahnenin önündeki yerini alır.)
Anlatıcı :23 Nisan 1920 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu önergenin ışığında kuruldu. Mustafa Kemal, Meclis Başkanı olarak hükümeti yönetti. İş bununla bitmedi... Yunanlılar tüm Ege’ye yayılmaya başladılar. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar paylarına düşen yörelerde, halka baskı uyguladılar,zorbaca davrandılar. Ama direnişler de durmuyordu... Antep’de Kara Yılan, Ege’de efeler, Doğu’da dadaşlar, Karadeniz’de milisler türkü türkü, destan destan, bağımsızlık bilincini tüm Anadolu’ya yaydılar. Direnişçiler birleşti, ordular kuruldu. Ordular sel sel aktı düşman üstüne.
(Işık kararır. Fonda Kurtuluş Savaşı’na ilişkin fotoğraf ya da filmler yer alır.)
Gazeteci Çocuk :(Nokta ışığı verildiğinde, sahnenin diğer ön kısmındadır) Yazıyor, yazıyooor! İnönü’de Türk Ordusu’nun Yunanlıları yendiğini yazıyor.
(Işık kararır)
VI. SAHNE
(Sahnenin aydınlatılan bölümünde Mustafa Kemal ve Telgrafçı, Mustafa Kemal’in dediklerini yazmaktadır.)
Mustafa Kemal :Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya; Kazandığınız zaferlerle yalnız düşmanı değil, ulusun ters dönmüş talihini de yendiniz. Ulusumuza esenlik dolu bir gelecek sağladınız. Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal.
(Işık kararır)
VII. SAHNE
(Işık yandığında, Ali ve annesi Emine Kadın görünür. Emine Kadın ekmek pişirmektedir.)
Ali :Musa Dayı bir an evvel bitirsinler, dedi.
Emine Kadın :Az kaldı oğlum. Sen şunları götür istersen.
Ali :Yok, hepsi bitsin öyle getir, dedi Musa Dayı.
Emine Kadın :Hemen bitiyor.
Ali :Askerler öyle aç, öyle yorgun ki... Hemen hemen hepsi uykulu gözlerle bakıyorlar insana.
Emine Kadın :Kolay mı oğlum, günlerdir bir yerden bir yere taşınıyorlar.
Ali :Ordu bir kaç gün sonrası için, büyük bir savaşa hazırlanıyormuş. Askerlerin burada dinlendirilmesi bundanmış... Aralarında bir de öğretmen var.
Emine Kadın :..............
Ali :Ana ben öğretmen olmak istiyorum.
Emine Kadın :(Şaşkın) Öğretmen mi?
Ali :Evet ana. Askerlere ekmek götürdüğümde sözünü ettiğim öğretmenle tanıştım. İsteyen askere okuma yazma öğretiyormuş. Şimdiye kadar çok kişiye öğretmiş. Görevi buymuş. Artık burada kalacakmış... Bana da öğretmen olabileceğimi söyledi.
Emine Kadın :Öğretmen olmak çok zor. Hem nasıl, ne yapıp öğretmen olabilirmişsin ki?
Ali :Ben de ona bunu sordum. O da, ülkenin düşmandan kurtarılmasından sonra, en önemli işin halka okuma yazma öğretmek olduğunu söyledi. Bu nedenle ülkenin öğretmene ihtiyacı çok olacakmış.
Emine Kadın :Eee...
Ali :E’si, ülkenin her yanında öğretmen yetiştiren okullar açılacakmış. Hem de öncelikle köy çocuklarının bu okullara girmesi için çaba gösterilecekmiş.
Emine Kadın :Haydi hayırlısı...
(Emine Kadın, oğlunun ciddi bir tavırla anlatımına gülümser. Musa Dayı sahneye girer.)
Musa Dayı :Haydi Emine Kadın biraz çabuk olalım. Askerin bu gece yola çıkacağını söylüyorlar.
Emine Kadın :Hoş geldin Musa Dayı. Ekmeği bitirdim sayılır. Ali ile hemen götürürsünüz.
Musa Dayı :Telsizin başındaki komutandan öğrendim,düşman çok esir vermiş. Büyük bir hücum başlatılırsa düşmanın sonu gelirmiş.
Emine Kadın :Sana dün demiştim, ta uzak illerden kadınlar orduya yardım için geliyor. Biz neden katılmayalım onlara?
Musa Dayı :(Gülümser) Bugün sıhhiye komutanıyla da görüştüm. Ordunun hastanesini yakın bir yerde kurmak istiyorlarmış. Senin de adını yazdırdım, hastabakıcı olur diye. Ne dersin?
Emine Kadın :Ne derim Musa Dayı? Bir şeyler yapmak, bir yerinden tutmak istiyorum... Tamam işte ekmekler de bitti. Haydi bakalım Ali. (Ali ve Musa Dayı ekmekleri sofra bezine sararlar.)
(Işık kararır)
VIII. SAHNE
(Kurtuluş Savaşı’na ilişkin film ya da fotoğraflar gösterilir. Özellikle, Sakarya Savaşı’na ve halkın savaşa katılışıyla ilgili olanlar.)
Anlatıcı :Geçen her gün, Türk ulusunu güzel, esen, aydınlık dolu haftalara, aylara, yıllara götürüyordu. Artık Ankara’ya uçan kartallar, Ankara’dan düşman üstüne uçtular. Ankara, Antep oldu, Urfa oldu, Erzurum oldu, Eskişehir, Afyon oldu... Anadolu Ankara, Ankara Anadolu’ydu artık. Anadolu ayağa kalkıyor,tek bir yürek oluyordu. Ya İstanbul?
(Işık Kararır)
IX. SAHNE
(Işık yandığında, İngiliz Muhipleri Derneği’nin düzenlediği bir toplantı. Konuklar birbirleriyle konuşmaktalar.)
Gazeteci :(İngiliz Elçisine yaklaşarak) Sayın İngiliz elçisi, Ankara Hükümeti ordularının kazandığı başarılar üzerine söylemek istedikleriniz var mı?
İngiliz Elçi :Siz bunlara başarı mı diyorsunuz? Yalnızca kendilerini savunuyorlar. Karşı bir saldırı yapabilecekleri düşünülemez. Eğer böyle bir şeye kalkışırlarsa, sonuç kendileri için büyük bir yenilgi olur.
Gazeteci :İngiliz Başbakanı, “Türkler yenilmişlerdir. Batı Anadolu kendilerine kesinlikle verilmeyecektir” diyor... Ancak, Ankara Hükümeti’ne bağlı güçlerin ve Türk ordusunun başarıları da ortada... Ankara Hükümeti ile görüşme yapılacak mı?
İngiliz Elçi :Kesinlikle yapılmayacak! Yenilmiş bir ulusun temsilciliğini üstlenmeye kalkışan Ankara Hükümeti ile, başta Büyük İngiliz İmparatorluğu’nun, Fransa’nın, İtalya’nın ve Yunan Devleti’nin hiç bir anlaşma olanağı yoktur. Sanırım bu soruların kaynağında yenilmişlere tam bir ders verilmeyiş yatıyor. Kendilerini ulusun temsilcisi sayan isyancılara gerekli ders en kısa zamanda verilecektir. (Toplantıdaki Osmanlı subaylarını, devlet adamlarını ve din adamlarını göstererek) Gerçek temsilciler onlardır. Onlar bizi desteklediklerine göre... Anadolu üzerinde tek söz hakkına biz sahibiz.
(Işık Kararır)
X. SAHNE
(Işık yandığında Mustafa Kemal ve arkadaşları toplantı yapmaktadır.)
I.Adam :( Mustafa Kemal’e) Paşam, Meclis bir an evvel karşı hücuma geçilmesinden yana. Fakat siz beklemek düşüncesindesiniz. Niçin bekliyoruz?
Mustafa Kemal :Benim kararım ve düşüncem de karşı hücuma geçmek. Yalnız hazırlıklarımız yetersiz. Yarım yamalak bir hazırlıkla başlatılacak bir savaş yenilgimizle sonuçlanır. Ülkemizin ve ulusumuzun yenilgiyi artık kaldıracak gücü yok.
II.Adam :İşgal devletleriyle karşılıklı görüşmeler yoluyla çözümler aranmalı diyenler, kendilerine oldukça çok taraftar buldular.
Mustafa Kemal :(Sinirli) Neden anlamıyorlar? Biz bu meclisi, ulusun geleceğinin masalarda ortadan kaldırılmasını önlemek için oluşturduk. Tek bir çözüm yolumuz vardır; düşmanı elimizdeki tüm güçlerle Anadolu topraklarından söküp atmak. Ulusca gücümüzü göstermedikçe düşmanla görüşmelerimiz hiç bir sonuç vermez. Ayrıca, yengiyi kazanacak güce, beceriye ulusumuz sahiptir. (Toplantıdakilerin yüzlerine bakarak) Şimdi, Büyük Taarruz üzerinde çalışabiliriz sanırım.
(Toplantıdakiler Mustafa Kemal’in gösterdiği planı incelemek üzere masanın etrafına toplanırlar.)
XI.SAHNE
(Işık sahneyi aydınlattığında, Ali ve Öğretmen vardır. Öğretmen elindeki kağıdı okumaktadır.)
I. Öğretmen :Aferin Ali, mektubunda hiç hata yok. Sanırım bol bol
okuduğundan olsa gerek.
Ali :Verdiğiniz bütün kitapları okudum. Anam mektuba çok sevinecek.
I. Öğretmen :Çok sevinecek... Buradaki ordu ile birlikte, onun bulunduğu kasaba hastanesinin de, başka bir yere taşınması bekleniyor.
Ali :Niye ki?
I. Öğretmen :İşgalcilere karşı sözü edilen büyük saldırı başlatılacak. Tüm hazırlıklar tamamlandı... Sana söylemek istediğim başka bir şey var.
Ali :Nedir öğretmenim?
I. Öğretmen :Senin öğretmen okuluna gidebilmen için her şeyi ayarladım.
Ali : Çok sevindim öğretmeni. Sağolasınız...
I. Öğretmen : Akşam da kasabaya gideceğim. Oradan da bir doktor arkadaşımı görmek için annenin bulunduğu hastanenin olduğu yere gitmek istiyorum.
Ali :O zaman anneme yazdığım mektubu siz götürür müsünüz?
I. Öğretmen :Neden olmasın?
(Işık kararır)
XII.SAHNE
(Işık anlatıcıyı aydınlatır)
Anlatıcı :Artık Türk ulusu için varolma ya da yok olma savaşının son noktasına gelinmişti. Hem Yunan ordusu, hem de Türk ordusu tüm güçlerini batı cephesine yığmıştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce ülkenin ve ulusun tüm kaynakları, ordunun hizmetine verdi. Binlerce gönüllü Anadolu insanı, askerler, malzemeler ülkenin dört bir yanından , kötü koşulları, yolları, ilkel araçlarla aşarak, batıya aktı. İstanbul’da ya da yurtdışında okuyan onlarca yüksek okul öğrenci, yurtsever aydınlar orduya katıldı, cephelerde zorlu görevler aldı. İstanbul işgal altındaydı ama, mavnacılar, hamallar, arabacılar, gümrük memurları, bağlı oldukları Anadolu yanlısı dernekler aracılığıyla Anadolu’ya silah, cephane kaçırıyorlardı.İstanbul’dan kaçırılanlar İnebolu’ya indiriliyordu. Bir Fransız gazetecisi, İnebolu’da gördüklerini şöyle aktarıyordu...
(Anlatıcı’nın üzerindeki ışık biraz kararır. Sahnenin diğer tarafındaki Fransız Gazeteci nokta ışığıyla aydınlatılır.)
Fransız Gazeteci :İstanbul’dan gelen vapurun görünmesiyle birlikte, bütün halk erkek, kadın, çoluk, çocuk ve yetkililer sahile toplanıyorlardı. Kayıklarla kıyıya getirilenler, inanılmaz bir beceriyle ve hızla taşınıyordu. Kolları arasında mermi taşıyan annelerin arkasında, minimini çocukları vardı. Herhangi bir teşekkür beklemeksizin, taşıdıkları yükün ağırlığından omuzları çökmüş ihtiyarları gördüm. Herkes gücünün yettiğince taşıyor, yardım ediyordu.
(Işık kararır. Anlatıcı’nın olduğu bölüm tekrar aydınlatılır.)
Anlatıcı :Aslında tüm ülke seferberlik içindeydi. Yirmi iki gün, yirmi iki gece sürecek savaş, 26 Ağustos günü başladı. Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi Paşalar savaşı, savaş alanında yönettiler. 30 Ağustos’da yenilen Yunan Orduları, İzmir’e doğru hızla geri çekildiler. Savaşa ve Anadolu’daki düşmana son vermek için Mustafa Kemal şöyle diyordu...
(Sahne gerisinde yanan nokta ışığının altında Mustafa Kemal vardır.)
Mustafa Kemal :Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!
(Işık söner. İzmir Marşı duyulmaya başlar.)
Anlatıcı :9 Eylül günü Türk kuvvetleri İzmir’e ulaştılar. Artık Anadolu halkı, işgal devletleri karşısında zaferi kesin olarak kazanmıştı.
(İzmir Marşı daha bir yüksek tonda çalar.)
Gazeteci Çocuk :Yazıyor, yazıyor. Mudanya Antlaşması’nın imzalandığını yazıyor. Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin isteklerinin yerine getirildiğini yazıyor.
(Işık kararır. Müzik biter.)