İngilizce Diplomasi Sözlüğü

Son güncelleme: 03.05.2009 11:02


  • Diplomasi Sözlüğü
    (Ahmet Emin Dağ tarafından hazırlanmış olan
    "Uluslararası İlişkiler ve Diploması Sözlüğü" kitabından alınmıştır)

    Abandon : Tabi ya da kazanılmış kaklardan vazgeçmek
    Abandonded matter: Terk edilmiş mülkiyet (Çeşitli sebeplerle başka bir ülkeye yerleşmiş olan göçmenlerin geride bıraktıkları mülkleri ve bu mülklere ilişkin uluslararası hukuk hükmü)
    ABC weapons : ABC silahları (Atomic, Biological, Chemical Weapons)
    Abdicate : Yöneticilikten, sahip olduğu makamdan, hükümdarlıktan çekilme
    Abnegate : Ülkeden ayrılmak
    Abolish : Yürürlükten kaldırmak, fesh etmek
    Abolition of privileges : Ayrıcalıkları iptal etme, imtiyazlara son verme
    Abrogative Article : Yürürlükten kaldırmayı gerektiren madde
    Absence Of Majority : Çoğunluğun sağlanamamış olması
    Absolute Majority : Salt çoğunluk
    Absolute Minority : Mutlak azınlık
    Abstain : Çekimser kalmak
    Abstract : Özet
    Abuse of right : Hak ihlali
    Abundance : Bollu, refah içinde yaşamak
    Abuse : Kötüye kullanmak, ihlal etmek
    Acceptance : Memnuniyetle kabul etme, onaylama
    Accessible : Elde edilebilir, ulaşılabilir
    Accession : a) Bir başkanın göreve gelmesi b) Bir partiye üye olma
    Accession criteria : Katılım kriterleri
    Accession partnership : Katılım ortaklığı
    Acclamation: Oy birliği ile seçim
    Accomodate : Uygun hale getirmek
    Accomplish : Tamamlamak, başarmak
    Accord : Anlaşma, uzlaşma
    Accredition : Elçi gönderme ya da atama
    Accuracy : Doğruluk, kesinlik
    Accusation : Suçlama
    Acquire : Ele geçirmek, kazanmak
    Acquired Nationality : Kazanılmış vatandaşlık (doğum ve kan gibi unsurlara bağlı olmama)
    Act : Senet
    Assembly : Meclis
    Additional Articles : Ek, tamamlayıcı maddeler
    Additional Ballot: Ek oylama
    Additional İtems : İlave konular
    Additional Protocol : Ek protokol
    Address a speech : Konuşma yapmak, beyanat vermek
    Adequacy : Uygunluk, yeterlilik
    Adhere : Girmek, katılmak, üyesi olmak
    Adherence : Katılma, girme, üyesi olma
    Adhesion act : Katılım anlaşması
    Adjourn a sitting : Oturumu ertelemek
    Adjustment of borders : Sınırların ayarlanması
    Administering power : Yönetim yetkilerine sahip olmaktan kaynaklanan yaptırım gücü
    Administrative Arrangement :İdari düzenleme
    Admit : Üstlenmek, kabul etmek / Bir kuruluşa ya da örgüte üye olmak
    Adopted decisions: Üzerinde anlaşmaya varılmış karar
    Adverse interests : Çatışan çıkarlar
    Adversely effect: Ters etki
    Advisory commissions: Danışma komisyonları
    Advisory jurisdiction : Tavsiye kararı (Genel anlamda uluslararası bir mahkemenin ya da BM Güvenlik Konseyi gibi yasal kurumların verdiği bağlayıcı olmayan ama ilgili sorun konusunda yol gösterici hükümler içeren karar)
    Advocate: Bir fikrin tarafını tutan, savunmasını yapan
    Aegean dispute : Ege Sorunu
    Affected regions: Den etkilenmiş bölgeler
    Affiliation : Ortaklık, üyelik
    Affirmative Reply : Olumlu cevap, onaylayıcı yanıt
    Afrasia : Afrasya ( Kuzey Afrika ile Güneybatı Asya Bölgesine verilen isim)
    African Union : 2002 Temmuzunda kurulan ve 53 Afrika bölgesini bir araya getiren bölgesel örgüt Afrika Birliği
    Advisory Group For Aerospace Research and Development : Havacılık- Uzay Araştırma ve Geliştirme Danışma Grubu
    Agenda : Gündem
    Agenda setting : Gündem belirleme
    Aggression : Saldırma, taarruz
    Aggreation : Gönderilen elçiyi kabul etme
    Aggravated Circumstances : Ağır koşullar
    Agree upon: Uzlaşmak, fikir birliğine varmak
    Agree with : Uymak, Ile mutabakat sağlamak
    Agreement : Anlaşma (diğer anlaşma türleri olan uzlaşmadan (accord) biraz daha bağlayıcı, antlaşmadan (treaty) ise biraz daha gevşektir.
    Agreement in principle : Prensipte anlaşma
    Aggressive Practices : Saldırgan politikalar
    Agricultural Policy : Tarım politikası
    Aim : Hedef,amaç
    Aleatory : Koşullu, şarta bağlı
    Alert : Alarm, uyarı
    Alien : Yabancı, vatandaş olmayan
    Alienation : Yabancılaşma
    Alignment : Siyasal bir örgüt ya da kuruma üye olma
    Alike : Benzer, eşit, farksız
    Allegation :İddialar, suçlamalar
    Allegiance : Bir fikre ya da ideolojiye bağlılık
    Alliance : İttifak
    Allocate : Yeni proje ve politikalar için para ayırmak
    Allotment of Budget : Bütçe ayarlaması yapmak
    Allowance : Ödenek
    Al Qaeda : El Kaide Örgütü
    Alter : Değiştirmek
    Alternation : Değişme, birbirinin yerine geçme
    Ambassador : Büyükelçi, sefir
    Ambiquity : Kavram karmaşası, yanlış anlaşılmalara yol açacak türden davranış
    Ambiralance : Bocalama, tereddüt
    Ameliorate : İyileştirmek, geliştirmek
    Amend : Düzeltmek, farklı bir politika benimseyerek uyguladığı siyasete çeki düzen vermek
    Amendment of the constitution : Anayasa değişikliği
    Amiability : Diplomatların akredite oldukları ülkelerde, ülke, hükümet ve de resmi görevlileri ile kişisel ilişkileri geliştirmesi
    Amendment of treaties : Anlaşmaları değiştirme
    Amicable : Barışçıl bir şekilde, iyi niyetli olarak
    Aminesia : Toplumsal hafıza kaybı
    Amnesty : Genel Af kanunu
    Analysis : Tahlil etme, analiz etme
    Analytical Report : Analiz Raporu
    Ancillary information : İlave bilgi
    Ancient Regime : Eski Rejim
    Annotated Agenda : Ayrıntılı Gündem
    Announce : İlan etmek, kamuoyuna duyurmak
    Annuity : Yıllık ödenek
    Anomic Group : Herhangi bir ön çalışma ve örgütlenme söz konusu olmaksızın oluşan grup
    Antagonist : Muhalif
    Anthem : Ulusal Marş
    Anteriority : Öncelik, kıdem
    Anti Imperialism : Anti Emperyalizm
    Anti Seminizm : Yahudi Düşmanlığı
    Anticipate : Sezmek, tahmin etmek
    Apart from : Bundan başka, ayrıca
    Appear before the court : Mahkemeye çıkmak
    Applicant country : Aday Ülke
    Apply for : Müracaat etmek, başvurmak
    Aplly for membership : Üyelik başvurusu yapmak
    Appoint : Atamak, tayin etmek
    Appointment : Tayin, atama, randevu
    Appreciate : Takdir etmek, beğenmek
    Approach : Yaklaşmak, başvurmak
    Appropriate : Uygun, yerinde
    Approval : Onaylama, tasdik
    Approximation of laws : Avrupa Birliği sürecinde üye ülkelerin yasalarının topluluk müktesebatına uyumlu hale getirilmesi
    Arbitrage : Uluslararası döviz piyasalarındaki kur farklarından yararlanarak, dövizi ucuz olduğu piyasadan alıp pahalı olduğu piyasada satmak
    Arbitral Award : Tahkim kararı
    Arbitrary Arrest : Yasal dayanağı bulunmayan ve herhangi bir hukuki dayanağı bulunmayan gözaltı
    Arbitrary regime : Hukuk kurallarından ziyade yöneticilerin kişisel ihtiraslarının hakim olduğu siyasal rejim
    Arbitration : Tahkim, hakemlik (Uluslararası uyuşmazlıkların barışçı ve hukuka uygun bir biçimde çözümüne yönelik yöntemlerden birisi ki 1907 La Haye Sözleşmesi ile yasalaştırılmıştır)
    Area (region) : Bölge, alan
    Area of seperation : Tecrit alanı (Çatışmaya taraf olan 2 devlet ya da örgütün askeri güç yerleştirmeme konusunda anlaşmaya vardıkları hatlar)
    Argue : İtiraz etmek, sebep ve delil göstermek
    Argument : Tartışma, müzakere
    Armament Expenses : Silahlanma harcamaları
    Armed Conflict : Silahlı çatışma
    Armed Offshoot : Bir grup ya da örgütün silahlı kanadı
    Armed Rebellion : Silahlı ayaklanma
    Arming : Silahlanma
    Armistice : Mütareke
    Arms race : Silahlanma yarışı
    Arms Sales : Silah satışları
    Arms transfer : Silah transferi
    Arrange (organize) : Takip etmek, düzenlemek
    Arrest of foreign vessels : Yabancı gemi alıkoyma
    Arsenal : Tersane, cephanelik
    Arson attack : Kundaklama saldırısı
    Articles of agreement : Anlaşma maddeleri
    As approved : Onaylandığı gibi
    Ashore : Kıyı, sahil, kıyıya asker çıkarma
    Asian Crisis : Asya Krizi (1997 senesinde Tayland'da başlamıştır)
    Asile Right : İltica hakkı
    Ask for the floor : Söz hakkı talep etmek
    Assasination : Suikast
    Assembly General : Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
    Assent : Onaylama, tasdik etme
    Assent procedure : Onama prosedürü
    Assertion : İddia, sav
    Assess : Değerlendirmek, yorum yapmak
    Assign : Atamak, göreve getirmek
    Association : Ortaklık
    Association Agreements : Ortaklık Anlaşmaları
    Assume : Sormak, farz etmek
    Asylum Seeker : Sığınma hakkı arayan kişi
    At the country level : Ülke düzeyinde
    Attack : Saldırı
    Attain : Elde etmek, maksadına kavuşmak
    Attempt : Teşebbüs etmek
    Attention : Bir şeye dikkat çekmek
    Attribution : Mal etme
    Authentic Copy : asıl nüsha, resmi kopya
    Autonomy : Özerklik
    Available : Mevcut, hazır, kullanılabilir, olası
    Average : Ortalama
    Avoid : Kaçınmak, sakınmak
    Aware of : Olayın farkında olmak
    Awekening of peoples : Halkların uyanışı
    Baath Party : Baas Partisi (Orta Doğu siyasetinde büyük etkisi olan Arap Milliyetçisi sosyalist parti)
    Back the motion : Önergeyi desteklemek
    Background : Arka plan, geçmiş
    Background of the candidate: Adayın özgeçmişi
    Backwash : Bir olay bittikten sonra da devam eden etkisi ve buna yönelik tepkiler
    Bad paper : Sahte para
    Baghdad Pact : Bağdat Paktı
    BakuCeyhan Pipe Line : Bakü Ceyhan Boru Hattı
    Balance of payments : Ödemeler dengesi
    Balance of power : Güç dengesi
    Balance of trade: Dış Ticaret Dengesi
    Balanced Manner : Dengeli bir tarzda davranma
    Balanced element (force) : Dengeleyici unsur
    Balkan Entente : Balkan Antantı
    Ballot : Oy
    Bargain : Pazarlık yapmak, siyasi pazarlığa girişmek
    Battle : Savaş, muharebe
    Beg for : İstemek, dilemek
    Behaviour : Tavır, tutum
    Benefit : Yarar, fayda, menfaat
    Benelüx : Benelüx ülkeleri (Belçika, Hollanda, Lüksembourg)
    Berlin Wall: 1961 yılında Batı Berlin ile Doğu Berlin'i birbirinden ayırmak için inşa edilen ve 1989 yılında Doğu Bloku'nun çekilmesine kadar Soğuk Savaşın açık sembolü olan duvar
    Beyond controversy : Tartışmasız
    Beyond the shadow of doubt : Hakkında en küçük bir kuşku olmaksızın
    Biannual : Yılda 2 defa
    Bilateral Agreement : İkili anlaşma
    Bilateral relations : İkili ilişkiler
    Bill: Kanun tasarısı, yasa önergesi
    Bill an budget allocations : Bütçe kanunu
    Binding and valid : Bağlayan ve geçerli
    Biological warfare : Biyolojik savaş
    Black Market : Karaborsa
    Blackmail : Şantaj yapmak
    Brain Drain : Beyin göçü
    Brain washing : Beyin yıkama
    Breakdown of negotiations : Görüşmelerin kesilmesi
    Bring about: Meydana gelmek, sebep olmak
    Bring to conclusion : Sonuçlandırmak
    Budget : Bütçe
    Budget Appropriations : Bütçe ödenekleri
    Build up opposition block : Muhalif bir cephe oluşturma
    Building decisions : Yapıcı kararlar
    By election : Ara seçim
    By turns : Nöbetleşe
    By virtue : Gereğince, hükmünce
    Cabinet : Bakanlar Kurulu, hükümet
    Cabinet Crisis : Hükümet Krizi
    Call upon : İstemek, rica etmek
    Campaign : Sefer, harekat, askeri operasyon
    Camps of refugees : Mülteci Kampları
    Cancel : İptal etmek, ertelemek
    Candidacy : Adaylık
    Candidate : Aday
    Capability :Güç, kudret
    Capital Sentence : İdam cezası
    Capitulate: Teslim olmak, taviz vermek
    Carnage : Katliam
    Carry onto international platform : Uluslararası platforma taşımak
    Case parties : Siyasal bir anlaşmazlıkta rakip olan taraflar
    Cash resources : Maddi kaynaklar
    Casualty : Zaiyat, şehit, ölü
    Cease fire agreement : Ateşkes Antlaşması
    Census : Nüfus sayımı
    Central Authority : Merkezi otorite
    Chair : Başkanlık makamı
    Challenge : Meydan okumak
    Chamber: Daire, oda, resmi konut
    Change of government : Hükümet değişimi
    Charitable institution: Hayır kurumu
    Cheat : Dolandırmak
    Checks and balances (seperation of powers) : Kuvvetler ayrılığı
    Chiefly : Belli başlı, başlıca
    Circular : Genelge, yönerge
    Circuit : Tur, sefer, görev gezisi
    Citizen : Vatandaş
    Citizenship : Vatandaşlık
    Civil Defense : Sivil savunma
    Civil Law: Medeni Kanun
    Civil Servant : Memur
    Civil service : Kamu Görevi
    Civil status: Medeni durum
    Civilization: Medeniyet, uygarlık
    Claim: İddia etmek, hak talep etmek
    Classification: Sınıflandırma
    Clause : Şart, koşul, anlaşma maddesi
    Clause of adhesion: Katılım koşulu
    Clear up : Açıklamak, aydınlatmak
    Closing statement (address) : Kapanış konuşması
    Coalition government : Koalisyon hükümeti
    Code of conduct : Davranış ve protokol kuralları
    CoEducation : Karma eğitim
    Coequal : Denk, rütbesi eşit
    Coersive measures : Baskı yapmaya yönelik önlemler, zorlayıcı tedbirler
    Collapse : Çökmek, yıkılmak
    Colleague : İş arkadaşı, siyasal olarak muadil
    Combat : Savaşmak, dövüşmek
    Combat operation : Askeri operasyon
    Combine : Birleştirmek
    Combined efforts : Ortak çabalar
    Come into force : Yürürlüğe girmek
    Come into power: İktidara gelmek
    Come out : Ortaya çıkmak, yayılmak
    Come to end : Sona ulaşmak
    Commission of Human Rights: İnsan Hakları Komisyonu
    Commitments of negotiations: Müzakerecinin taahhütleri
    Committee: Komite, kurul, heyet
    Common action: Ortak hareket
    Common Currency: Ortak para
    Common customs tariff: Ortak gümrük tarifesi
    Common External Trade policy: Ortak Dış Ticaret Politikası
    Common Goal : Ortak hedef
    Common Ground for Discussion : Tartışmanın ortak paydası
    Common market: Ortak pazar
    Communal Subversions : Toplum içindeki değişik gruplar arasında meydana gelen ayrılık
    Community : Topluluk
    Compare : Mukayese etmek
    Compensation: Tazminat
    Compete: Rekabet etmek
    Competence : Yetki, güç, iktidar
    Competent organes : Yetkili makamlar
    Complementary protocol: Tamamlayıcı Protokol
    Comprehensive: Geniş kapsamlı
    Compromise : Uzlaşma, fikir birliği
    Concentration Camp : Toplama kampı
    Concern (to all it may) : İlgililere
    Concession: Taviz, ödün
    Conclude : Bitirmek, sonuçlandırmak
    Concurrence : Oy birliği
    Confess: İtiraf etmek
    Confident of: Den emin, -ya güvenir
    Confidential: Gizli
    Confirmation: Onaylama, tasdik etme
    Confusion: Şaşırtma, yanıltma
    Conflict of interest: Çıkar çatışması
    Conjuncture: Belli bir zaman dilimi içinde belli bir olayı, eylem ya da etkinliği çevreleyen şartların tümü
    Consecutive Interpretation: Simultane Tercüme
    Consecutive Meetings: Art arda yapılan seri toplantılar
    Conservative Parties: Muhafazakar partiler
    Consensus: Konsensus, fikir birliği
    Conspirancy : Komplo, gizli plan
    Constituent Assembly : Kurucu Meclis
    Constitution: Anayasa
    Constructive Conversation: Yapıcı görüşmeler
    Consultant : Müsteşar, danışman
    Consultation : İstişare, müzakere
    Contemporary : Çağdaş, modern
    Contract: Sözleşme, mukavele
    Convention: Sözleşme, kural koyucu nitelikleri bulunan çok taraflı anlaşma
    Convocate a meeting: Toplantıya davet etmek
    Cooperation: İşbirliği
    Coordination: Koordinasyon
    CoPartner : İş ortağı
    Copenhagen Criteria : Kopenhag Kriterleri
    Counter attack : Karşı atak
    Council of ministers: Bakanlar Kurulu
    Counterpart : Denk, muadil
    Criteria : Kriter, ölçüt
    Custody: Koruma, himaye
    Custom tariff: Gümrük tarifesi
    Cycle: Dönem, çağ
    Cyprus problem (dispute): Kıbrıs Sorunu
    Caspian: Hazar bölgesi, Hazar Denizi
    Conundrum:Uluslararası olaylarda belirsizlik,bilmece anlamında kullanılan bir sözcük
    Caspian Conundrum: Hazar Bölgesindeki Belirsizlik
    Defeat: Yenmek, galip gelmek
    Defective Ballet : Geçersiz Oylama
    Defence Policy: Savunma politikası
    Deficiency: Eksiklik, yetersizlik
    Deficit: Gelir ve giderler arasındaki olumsuz fark
    Delay : Ertelemek
    Delegate: Delege
    Demand (v): Hak iddia etmek, istemek
    Demarcation line: Sınır çizgisi
    Democrative Aspects: Demokratik göstergeler
    Deny: Reddetmek
    Department: Bölüm,servis
    Dependence: Bağımlılık
    Destruction: Yıkma, harap etme
    Determination: Belirleme, anlaşma
    Development: Kalkınma
    Development Process: Kalkınma süreci
    Developing 8. Group: D8 (Gelişmekte olan 8 İslam ülkesi: Türkiye, Mısır, Endonezya, İran, Malezya, Nijerya, Bangladeş ve Pakistan)
    Dam : Baraj
    Damage : Zarar, hasar
    Damn : Yasadışı ilan etmek, lanetlemek
    Date : Tarih, çağ
    Date of effect : Yürürlük tarihi
    Day to day pronouncemenets: Günü gününe açıklama
    Deal : Anlaşma, sözleşme
    Deal with: İlgilenmek, alakadar olmak, ele almak
    Debate (v): Tartışmak, müzakere etmek
    Decade: 10 yıl
    Deceive: Aldatmak, kandırmak
    Decisive: Kararlı , azimli
    Decisively: Kesinlikle, muhakkak
    Declaration: Bildirge
    Declaration of Human Rights: İnsan Hakları Bildirgesi
    Diary: Gündem, ajanda
    Dichotomy: İhtilaf, fikir anlaşmazlığı, bölünme
    Differ: Farklılaşmak, benzememek
    Difficulties: Zorluklar, güçlükler
    Dilemna: İkilem, çıkmaz
    Dinner Dress: Smokin
    Diplomacy: Diplomasi
    Diplomatic Bargaining: Diplomatik pazarlık
    Diplomatic Immunities: Diplomatik dokunulmazlıklar
    Direct Democracy: Doğrudan Demokrasi
    Directive: Yönerge, talimat
    Directorate General: Genel Müdürlük
    Disaccord: Uyuşmazlık, anlaşmazlık
    Disangagement: Bağlarını koparmak, savaşa son vermek
    Disannual: Geçersiz kılmak, iptal etmek
    Disapproval: Onaylamama, reddetme
    Disarmament: Silahsızlanma
    Discharge: Sorumluluktan kurtulma, görevine son verme
    Disclaim: Hakkından vazgeçmek, reddetmek
    Discrepency: Tutarsızlık, çelişki
    Discrimination : Ayrımcılık
    Discussion(debate): Tartışma
    Disfranchise: Vatandaşlık hakkından mahrum etmek
    Disintegration of the Soviet Union: Sovyetler Birliği'nin parçalanması
    Dislocation: Ayrılma, bölünme
    Dismissal: Kovma, uzaklaştırma
    Disobey: İtaat etmemek, başkaldırmak
    Display: Açıklamak, açığa vurmak
    Disposal: Düzenleme, tertipleme, imha
    Dissent: Muhalefet etmek, karşı fikirde olmak
    Dissenter opinion: Muhalif görüş
    District: Bölge, sınır
    Disturbance: Toplumda karışıklık, kargaşa
    Diversity of views: Görüşlerin çeşitliliği, farklılığı
    Docket (agenda): Meclis ya da kurulun bir günde yapacağı işleri gösteren liste
    Document: Belge, liste
    Domination: Egemenlik, hakimiyet
    Dodecanes: 12 adalar
    Draft: Yasa tasarısı
    Draw attention: bir şeye dikkati çekmek
    Due process of law: Kişisel hakları korumak şartıyla bir kimsenin yasal anlamda suçlu olup olmadığını belirleme süreci
    During the considered period : Belirlenmiş süre zarfında
    Duty free: Gümrükten muafiyet
    Early election: erken seçim
    Eastern question: Şark meselesi
    Economic Crisis: ekonomik kriz
    Economic Development: Ekonomik gelişme
    Economic Growth: Ekonomik gelişme
    Economic Sanctions: Ekonomik yaptırımlar
    Effective: Geçerli, yürürlükte
    Election: Seçim
    Electoral quotient: Salt çoğunluk
    Electrorate: Seçmen
    Embassy: Elçilik
    Elimination: Eleme, bertaraf etme
    Emigrant: Göçmen
    Emeute: İsyan, ayaklanma
    Emigration: Göç etme
    Emphasize: Vurgulamak, önemle belirtmek
    Encaenia: Anma töreni
    Encircle: Kuşatmak, çevrelemek
    Endorsement: Onaylamak, uygun bulmak
    Enemy state: Düşman ülke
    Energy resources: Enerji kaynakları
    Enfranchisement of woman: Kadına seçme ve seçilme hakkı verilmesi
    Engaged efforts: -ye yönelik gayretler
    Enlargement: AB genişlemesi
    Enounce: Resmen ilan etmek, bildirmek
    Ensign: Bayrak
    Entry into force: Yürürlüğe girmek
    Equal basis: Eşit temelde, eşit temel üzerinde
    Equilibrium: Eşitlik, denklik, adalet
    Equipment: Teçhizat, donanım
    Era: Dönem, çağ, devir
    European Commission of Human Rights: Avrupa İnsan Hakları Komisyonu
    European Court of Human Rights: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
    European Union: Avrupa Birliği
    European Union Law: Avrupa Birliği Hukuku
    Except as otherwise provided: Aksi öngörülmediği takdirde
    Excessively: Aşırı şekilde, abartarak
    Exhaust internal authoroties: İç hukuk yollarının tüketilmesi
    Expansion strategy: Genişleme stratejisi
    Expectation: Beklenti, ümit
    Expiration: Bitme, sona erme
    Exploitation of man by man: İnsanın başka bir insan tarafından sömürülmesi
    Explore appropriate guarentees: Yeterli güvenceyi almak
    Explosion: Patlama, infilak
    Explosive devices: Patlayıcı maddeler
    Export: İhracat
    Express concern: Kaygılarını ifade etmek
    Expropriation: Kamulaştırma,müsadere
    Expulsion: Koruma, uzaklaştırma
    ExSoviet Republics: Eski Sovyet Cumhuriyetleri
    Extend an invitation: Davet etmek
    Extended consultations: Uzun zamana yayılmış görüşmeler
    Extension of delay: Tanınmış olan müddetin bitimini biraz daha erteleme
    Exterminate: Yok etmek, kökünü kazımak
    External customs tariff: Dış gümrük tarifesi
    External influence: Dış etki
    External Relations: Dış ilişkiler
    Extremely: Uç noktada, aşırı
    Face to face meeting: Yüz yüze görüşme
    Faciliate: Kolaylaştırmak, çabuklaştırmak
    Failure: Başarısızlık
    Fair: Adil, yasalara uygun
    Faith: Güven, inanma
    False money: Sahte para
    Famine: Kıtlık, ideoloji
    Fatherland: Anavatan
    Favourable Conditions: Uygun koşullar
    Feasible: Akla yatkın, uygun
    Federal State: Federal devlet
    Fees : Harçlar, vergiler
    Fellow traveler: Üyesi olmadığı bir partinin ideolojisini benimseyen ve destekleyen kişi
    Fight against terrorism: Terörle mücadele
    Figures(data): Rakamsal veriler
    Fill the seat : Koltuğu doldurmak
    Final agenda: Nihai gündem
    Final clauses: Son hükümler
    Financial crisis: Mali kriz
    Financial implications: Mali etkiler, mali yansımalar
    Financial support: Finansal destek
    Findings: Bulgular, hükümler
    First and foremost: İlk önce, her şeyden önce
    First priority: İlk öncelik
    Fixed exchange rates: Sabit kurlar
    Flag: Bayrak
    Floathing rates: Dalgalı kurlar
    Flows of population: Nüfus patlaması
    Focus: Odaklanmak, bir noktaya toplanmak
    Food aid: Gıda yardımı
    Forbidden zone: Yasak bölge
    Forecast: Tahmin, beklenti
    Foreign Capital: Yabancı sermaye
    Foreign Delegations: Dış Temsilcilikler
    Foreign Intervention: Dışarıdan müdahale
    Form of government: Hükümet biçimi
    Forward plannings: İleriye dönük planlar
    Framework: Çerçeve, çalışma alanı
    Franchise: Oy verme hakkı
    Free market economy: Serbest pazar ekonomisi
    Free movement of persons: Serbest dolaşım
    Free movement of goods: Malların serbest dolaşımı
    Free of duties: Gümrük vergisinden muaf olma
    Free port: Serbest liman
    Free trade: Serbest ticaret
    Freedom of worship : İbadet özgürlüğü
    French Revolution: Fransız Devrimi
    Friction of views: Görüşlerin farklılığı
    Fulfil its responsibilities: Sorumluluklarını yerine getirmek
    Full candidate: Tam üye
    Full participation: Tam katılım
    Functional immunities: Görev dokunulmazlığı
    Fundamental rights of freedoms: Temel hak ve özgürlükler
    Gap: Fikir ayrılığı, ihtilaf
    General Amnesty: Genel af
    General Assembly: Genel Kurul
    General Elections: Genel Seçim
    General trends: Genel eğilimler, toplumsal yönelim
    Genocide: Soykırım
    Geopolitic: Jeopolitik
    Geopolitical Concept: Jeopolitik görüş
    Give Account of: Açıklama yapmak, bir şeyin hesabını vermek
    Give mandate to: Yetki vermek ve sorumluluğu devretmek
    Gibralta: Cebelitarık Boğazı
    Global Threat: Global tehdit
    Globalisation: Küreselleşme
    Goal: Hedef, amaç
    Good: Mal, ürün
    Good and due form: Şekil ve mevzu açısından
    Goodwill ambassador: İyi niyet elçisi
    Government house: Hükümet binası, başbakanlık
    Government reshuffle: Hükümet değişikliği
    Govern: Yönetmek, idare etmek
    Goverment party: İktidar partisi
    Grant in aid: Devlet yardımı
    Greatest majority: Büyük çoğunluk
    Gross national product: Gayri safi milli hasıla
    Growth: Gelişme, büyüme
    Growth rate: Gelişme oranı
    Guidelines: Tüzük, kural
    Gulf Crisis: Körfez krizi
    Habitat: Beşeri yerleşim, ikametgah
    Hague Conferences: Lahey konferansları
    Hammer out a difficulty: Anlaşmazlığı gidermek
    Handicap: Engel, mani
    Harmonisation: Uyum
    Headline: Başlık, gazete manşeti
    Headquarter: Karargah, genel merkez
    Head attention: Dikkat kesilmek
    Hegemony: Bir devletin diğerleri üzerinde belirgin bir üstünlük kurması
    Hesitate: Tereddüt etmek, şüpheye düşmek
    Highest priority: En büyük öncelik
    Highly indepted poor countries: Ağır borç yükleri altındaki fakir ülkeler
    Highly disputed issues: Üzerinde en fazla tartışılan konular
    Hijack: Uçak ya da başka bir taşıtı silah zoruyla kaçırmak
    Hinterland: Bir devletin gerideki toprakları, iç bölgeleri
    Hit and run: VurKaç
    Hold further talks: Yeni görüşmeler yapmak
    Hold the conference: Konferans düzenlemek
    Holder of diplomatic bag: Diplomatik görevi sahibi kişi
    Holocaust: Katliam, ırk ayrımı
    Home rule: Özerk yönetim(autonomy)
    Honor his commitment: Verdiği sözü tutmak
    Host country: Ev sahibi ülke
    Hostage: Rehine, tutuklu
    Hostilities status: Savaş hali
    Human rights: İnsan hakları
    Human rights abuse: İnsan hakları ihlali
    Humanitarian Aid: İnsani yardım
    Hunger: Açlık, kıtlık
    Hyprocrisy: İkiyüzlülük
    Ideal: İdeal, gaye, amaç
    Identity of interests: Ortak çıkarlar
    Idle: Temelsiz, gerçeklere dayanmayan
    Ignorant: Cahil, bilgisiz, kaba
    Intention: Niyet
    IMF: Uluslararası Para Fonu
    Immigrant: Göçmen
    Immixion: İçişlerine karışma
    Immunity: Dokunulmazlık
    Impartiality: Tarafsızlık
    Implementation: Uygulama, hayata geçirme
    Imperative: Zorunlu, gerekli
    Import: İthalat
    Imposition: Dayatma, yükümlülük
    Impression: İzlenim
    Improper use of public money: Halkın parasının uygunsuz bir şekilde kullanılması
    Improvement: İlerletme, geliştirme
    In all its parts: Tüm yönleriyle
    In the meantime: Bu esnada
    Inadequacy: Yetersizlik, noksanlık
    Inalienable rights: Devredilemez haklar
    Inapplicable: Uygulanamaz
    Incentive: Teşvik edici, özendirici
    Incident: Olay, hadise
    Include an item: Bir madde eklemek
    Income: Gelir
    Incompatibility: Anlaşmazlık, uyuşmazlık
    Incompelence: Yetersizlik, ehliyetsizlik
    Increase: Büyütmek, çoğaltmak
    Indigenous populations: Bir ülkenin yerli nüfusu
    Indirect democracy: Dolaylı demokrasi
    Indoctrination: Aşılama, beyin yıkama
    Industrial revolution: Sanayi Devrimi
    Industrialization: Sanayileşme
    Inefficiency: Verimsizlik, yetersizlik
    Infiltration: Sızma, gizlice sokulma
    Inflation: Enflasyon
    Inflexibility: Katılık, sıkı sıkıya bağlılık
    Information media: İletişim araçları
    Infrastructure: Altyapı
    Inherent right to life: Temel yaşama hakkı
    Initial round of enlargemenet: Genişlemenin ilk aşaması
    Initiate: Açılış yapmak, üyeliği kabul etmek
    Innocence: Masum, suçsuz, yasal
    Ins: İktidardakiler, yöneticiler
    Insoluble: Çözümsüz sorun
    Inpection: Teftiş, denetleme
    Inspiration: Esin, ilham
    Instability: İstikrarsızlık, dengesizlik
    Instanteneous: Ani, ansızın
    Institute effective actions: Etkili önlemler almak
    Institutional arrangement: Kurumsal düzenlemeler
    Institutionalization: Kurumsallaştırma
    Instruction: Emir, talimat
    Insure: Güvence vermek, temin etmek
    Intelligence Service: Haber alma servisi
    Interdependence: Karşılıklı bağımlılık
    Interest: Çıkar, fayda
    Interference: Müdahale, araya girme
    Interim: Geçici
    Intermediate goods: Ana mallar
    Internal market: İç pazar
    Internal regulations: İç yönetmelikler
    Internal waters: İç sular
    Internally displaced people: Ülke içi mülteci
    International initiative: Uluslararası girişim
    International monetary fund: Uluslararası para fonu
    International recognition: Uluslararası tanınma
    International relations: Uluslararası ilişkiler
    International sanctions: Uluslararası yaptırımlar
    International strait: Uluslararası boğaz
    International trade: Uluslararası ticaret
    Internee: Savaş esiri
    Interpellation: Gensoru
    Interpret: Bir dilden başka dile çeviri
    Interpretation of treaties: Anlaşmaların yorumlanması
    Interrupted: Yarıda kesilmiş, tamamlanmamış
    Intervention: Karışma, müdahale
    Interview: Röportaj
    Introduce draft resolution: Karar tasarısı sunma
    Invasion: İstila, akın, saldırı
    Invest: Yatırım yapmak
    Invited country: Ev sahibi ülke
    Invoke: Yürürlüğe girmek
    Involvement: Karışma, müdahale
    Iron Curtain: Demir perde
    Irrevelant: İlgisiz, alakasız
    Irrevocable: Feshedilemez, değiştirilemez
    Islamic movements: İslami hareket
    Islamist currents: İslami akımlar
    Issue: Sorun, mesele
    Items of the agenda: Gündem maddeleri
    Join up: Asker olmak, orduya katılmak
    Joint approach: Ortak yaklaşım
    Joint declaration: Ortak bildiri
    Joint undertaking: Ortak proje
    Jurisdiction: Yetki, görev
    Jurisdictional immunity: Yasal dokunulmazlık
    Justice: Adalet
    Justify: Haklı çıkarmak
    Kashmir issue: Keşmir sorunu
    Keep currently informed: Sürekli bilgi edinmek
    Keep the matter under review: Dikkatle izlemeyi sürdürmek
    Key disputes: Başlıca sorunlar
    Key of the situation: Meselenin anahtarı, çözüm yolu
    Kidnap: Kaçırmak, fidye için alıkoymak
    Knowledge: Bilgi, malumat
    Knuckle under: Teslim olmak
    Kosovo Force: Kosova barış gücü
    Kosovo İssue: Kosova sorunu
    Labour: Çalışma, iş, emek
    Labour force: İşgücü
    Lack of majority: Herhangi bir oylamada çoğunluğun sağlanamaması
    Laicism: Laiklik
    Land: Memleket, ülke
    Landlocked: Denize kıyısı olmayan kara ülkesi
    Lap: İktidar
    Large scale: Geniş kapsamlı
    Latter: Zaman olarak daha sonra meydana gelmiş olan
    Lawful: Kanuni
    Lawless: Yasadışı, kanunlara aykırı
    Lead up: -ye neden olmak, -ya yol açmak
    Leader of the opposition: Muhalefet lideri
    Leadership: Yöneticilik, liderlik
    Leading: Başlıca,belli başlı
    Least developed countries: Az gelişmiş ülkeler
    Legal adviser: Hukuk danışmanı
    Legalization of documents: Belgeleri tasdik etme
    Legislate: Yasama, kanun yapma
    Legislative assembly: Yasama meclisi, parlamento
    Legitimate: Yasal, kanuni
    Liberation movements: Bağımsızlık hareketleri
    Liberty: Özgürlük, bağımsızlık
    Link: Bağ, bağlantı
    Littoral states: Kıyı devletleri
    Local administration: Yerel yönetim
    Long term: Uzun vadeli
    Lost of credibility: Güven kaybı
    Magnitude: Büyüklük, önem
    Maintenance: Sürdürme, devam ettirme
    Majority opinion: Çoğunluk görüşü
    Management: Yönetim, idare
    Manner: Yöntem, tarz
    Market: Pazar
    Market price: Piyasa fiyatı
    Martial law: Sıkıyönetim
    Martyr: Şehit
    Mass media: Kitle iletişimi
    Matter of fact: Olgu, vaka
    Mean: Araç, vasıta, yöntem
    Meddle in domestic affair: Bir devletin içişlerine karışma
    Meeting: Toplantı, oturum
    Middle East question: Ortadoğu sorunu
    MidTerm: Orta vade
    Migration: Göç
    Migrant workers: Göçmen işçiler
    Military base: Askeri üs
    Military zone: Askeri bölge
    Minimum price: Asgari fiyat
    Minister: Bakan
    Ministry: Bakanlık
    Minor party: Azınlık partisi
    Minority: Azınlık
    Misconduct: Kötü yönetim
    Misinterpretation: Yanlış yorumlama
    Misunderstand: Yanlış anlamak, yanlış yorumlamak
    Misuse: Suistimal, kötüye kullanma
    Mobilization: Seferberlik
    Modernization: Çağdaşlaşma, modernleşme
    Monetary unit: Para birimi
    Monopoly: Tekel
    Monument: Anıt, heykel
    Most appropriate: En uygun, geçerli
    Motion of confidence: Güven oylaması
    Move an amendment: Değişiklik önerisinde bulunmak
    Multicultural: Çok kültürlü
    Multifaced problem: Çok yönlü sorun
    Multilateral: Çok taraflı, çok uluslu
    Multinational: Çok uluslu
    Mutual guarantees: Karşılıklı güvence vermek
    Nation: Millet, ulus
    National: Ulusal
    National anthem: Ulusal marş
    National assembly: Ulusal meclis
    National boundaries: Ulusal sınırlar
    National income: Ulusal gelir
    National interest: Ulusal çıkar
    National power: Ulusal güç
    National security: Ulusal güvenlik
    National self determination: Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı
    National unity: Ulusal birlik
    Nation's verdict: Halkın kararı, kamuoyunun kanaati
    Navy: Donanma
    Negotiate: Müzakere etmek
    Negotiant: Müzakereci
    Neighbouring countries: Komşu ülkeler
    Neutrality: Tarafsızlık
    New round of talks: Yeni tur görüşmeler
    Nominate: Aday göstermek
    Nominee: Aday
    Non committal: Çekimser, tarafsız
    Non member state: Üye olmayan ülke
    Non intercourse: Bir devletin başka bir devlet ile diplomatik ve ticari ilişkilerini kesmesi
    Non self governing countries: Kendi kendini yönetemeyen ülkeler
    Notice, notification: İlan, bildirim, duyuru
    Nuclear free: Nükleer silah ve maddelerden arındırılmış toprak
    Nuclear installation: Nükleer tesisler
    Obey: İtaat etmek, boyun eğmek
    Object: Muhalefet etmek, karşı gelmek
    Objection: İtiraz, ret
    Obligation: Yükümlülük, zorunluluk
    Obligatory: Gerekli, zorunlu
    Oblivion: Af, genel af
    Obvious: Apaçık, aşikar
    Occasion: Fırsat, vesile, sebep
    Occupy: İşgal etmek, zapt etmek
    Off the record: Gayri resmi olarak, yayınlanmaması kaydıyla
    On equal footing: Eşit zeminde, eşit koşullarda
    Open up to the world: Dünyaya açılmak
    Opening of the debate: Tartışmanın açılması, tartışmayı başlatma
    Opening sitting: Açılış oturumu
    Opinion: Görüş
    Opinion matter: Görüş meselesi
    Opportunity (occasion): Fırsat, vesile
    Opposition parties: Muhalefet partileri
    Oppressive regimes: Baskıcı rejimler
    Order of priority: Öncelik sıralaması
    Ordinary session: Olağan oturum
    Organ (unit): Heyet, idari birim
    Original members: Asil üyeler
    Outlines (headlines): Taslak, ana hatlarıyla belirleme
    Outlooks: Bakış, görüş tarzı
    Overlook: Gözden kaçırmak, dikkatinden kaçmak
    Overseas countries ve territories : Deniz aşırı ülke ve topraklar
    Overthrow: İktidardan düşmek
    Own resources: Öz kaynaklar
    Ownership of land: Toprak mülkiyeti
    Palestine Question: Filistin sorunu
    Paraphrase: Açıklama, açıklık
    Participation: Katılım
    Parlimentary regime: Parlamenter rejim
    Partly: Kısmen, bir dereceye kadar
    Partnership: Ortaklık
    Pass the amendment: Herhangi bir yasa maddesindeki değişikliğin parlamentodan geçmesi
    Pay special attention: Özel bir önem vermek
    Pay tribute: Kutlamak, onurlandırmak
    Peacemaking: Ara bulma, uzlaştırma
    Penetrate: Nüfuz etmek, etkisi altına almak
    People's assembly: Halk meclisi
    Per annum: Her yıl yapılan
    Per annum session: Yıllık olağan toplantı
    Per capita real income: Kişi başına reel gelir
    Periodic review: Periyodik kontrol
    Periodical publications: Periyodik yayınlar, gazete ve dergiler
    Permanent seat: Daimi üyelik
    Perspective: Görüş, öngörü
    Persuade: İkna etmek
    Petition: Dilekçe
    Phase: Evre, safha
    Pipeline: Boru hattı
    Place of honour: Şeref konuğu
    Place of residence: Resmi konut
    Plot: Suikast düzenlemek
    Point of view: Bakış açısı
    Political rights: Siyasal haklar
    Policy: Politika, siyaset
    Political asylum: Siyasi sığınma
    Political believes: Siyasi inançlar
    Political circles: Siyasi çevreler
    Political regime: Siyasal rejim
    Political rights: Siyasi haklar
    Political solidarity: Siyasal dayanışma
    Political solutions: Siyasal çözümler
    Political system: Siyasi sistem
    Politician: Siyasetçi
    Poll: Oylama, oy verme
    Polling stations: Oy merkezleri
    Poor image: Olumsuz imaj
    Population exchange: Nüfus değişimi, mübadele
    Population explosion: Nüfus patlaması
    Pose a threat: Tehdit oluşturmak
    Position: Mevki, konum
    Postpone: Ertelemek, geciktirmek
    Potentials: İmkanlar, olanaklar
    Power sharing: İktidar paylaşımı
    Precendition: Önkoşul, önşart
    Prediction: Beklenti, tahmin
    Predominance: Hakimiyet, üstünlük
    Prefer: Öncelik tanımak, tercih etmek
    Prejudice: Önyargı, peşin hüküm
    Preparation stage: Hazırlık dönemi
    President: Cumhurbaşkanı
    Press conference: Basın konferansı
    Presumption: Olasılık, ihtimal
    Prevail: Yürürlükte olmak
    Previously: Önceden, daha önce
    Prime Minister: Başbakan
    Privacy: Mahremiyet, özel
    Private conversation: Özel ya da dışa kapalı görüşme
    Privatization: Özelleştirme
    Privilege: Ayrıcalık, imtiyaz
    Probability (expectation): Olasılık, ihtimal
    Proclamation: Halka duyurma, resmi olarak açıklama
    Production: Üretim
    Proficiency: Ustalık, beceriklilik
    Progress: İlerleme, gelişme
    Prohibition: Yasaklama, men etme
    Prominent: Önemli, tanınmış
    Promulgate: Resmi olarak duyurmak
    Proposal: Önerge, teklif
    Prospect: Beklenti, olasılık
    Prosperity: Refah, zenginlik
    Prove: Onaylamak
    Provide with: Temin etmek, donatmak
    Province: Eyalet, şehir
    Provisional: Koşullu, şarta bağlı
    Public: Halk, kamu
    Public aids: Devlet yardımları
    Public indeptments: Devlet borçları
    Public opinion: Kamuoyu
    Public order (public peace): Kamu düzeni, asayiş
    Publication: Yayın
    Pullback: Askeri kuvvetleri geri çekme
    Purpose: Amaç, gaye
    Put into effect: Yürürlüğe koymak
    Qualification: Nitelik, yetenek
    Quite so: Elbette, kuşkusuz
    Racial discrimination: Irk ayrımcılığı
    Raise a question: Konuyu gündeme getirmek
    Reactionary: Gericilik, tutuculuk
    Reactive: Etkinleştirme, faal hale getirme
    Reassurance: Güvence vermek
    Receiving state: Ev sahibi ülke
    Recession: Gerileme, durgunluk
    Recognition: Tanıma
    Reconstruction: Yeniden inşa etme
    Reduction: Azaltma
    Refrain: Kaçınmak, alıkoymak
    Refuge: İltica
    Rejection: Reddetme, kabul etmeme
    Relationship: İlişki
    Remission: Muafiyet
    Renewal: Yenileme
    Representation: Temsil etme
    Reprisal: Misilleme
    Republic: Cumhuriyet
    Reservation: Çekince
    Residence: Mesken
    Resignation: İstifa, çekilme
    Resistance: Direniş, karşı koyma
    Resolution process: Karar alma süreci
    Resolutions: Resmi karar
    Restrain: Engellemek, alıkoymak
    Restrict: Sınırlandırmak, kısıtlamak
    Retreat: Geri çekilme
    Revise: Gözden geçirmek
    Revolt: İsyan etmek, ayaklanmak
    Right of asylum: Sığınma hakkı
    Rule out: Hükümsüz kılmak
    Ruling party: İktidar partisi
    Sacrifice: Fedakarlık, özveri
    Sanction: Müeyyide, yaptırım
    Saticfactory: Tatminkar, memnuniyet verici
    Scarcity: Kıtlık
    Schedule: Planlamak, program yapmak
    Seal: Mühürlemek, damgalamak, onaylamak
    Seat: Yer, makam, koltuk
    Secretary General: Genel Sekreter
    Security: Güvenlik
    Self confidence: Özgüven
    Self abnegation: Özveri, fedakarlık
    Self defence: Meşru savunma
    Self determination: Kendi kaderini tayin
    Self sufficiency: Kendine yeterlilik
    Sentence: Hüküm, karar
    Session: Oturum, celse
    Settlement: Uyuşma, uzlaşma, anlaşma
    Shortage: Açık, noksanlık, eksiklik
    Short Dated: Kısa süreli, kısa vadeli
    Similarity: Benzerlik, yakınlık
    Situation: Durum, vaziyet
    Society: Toplum, cemiyet
    Solution: Çözüm, halletme
    Sovereignty: Egemenlik
    Specification: Şartname, ayrıntılar, teferruat
    Spread: Yayılmak
    Stand by: Desteklemek, arka çıkmak
    Stability: İstikrar
    Stand by: Desteklemek, arka çıkmak
    State: Devlet
    State visit: Resmi ziyaret
    Statement: Açıklama, beyanda bulunma
    Statue: Yasa, kanun, yönetmelik
    Strengthen: Güçlendirmek, takviye etmek
    Stress: Vurgulamak, önemle belirtmek
    Submit: Onayına sunmak, arz etmek
    Suggest: Önermek, teklif etmek
    Summit: Doruk, zirve
    Supplementary: Ek, ilave, tamamlayıcı
    Support: Destek, takviye
    Take a stand: Tavır takınmak, tutum belirlemek
    Take advantage: Avantaj elde etmek
    Take into account: Hesaba katmak
    Target: Hedef, amaç
    Territory: Ülke, memleket
    Topic subjects: Önemli konular, önemli maddeler
    Treaty: Antlaşma
    Troop: Askeri birlik
    Try to have influence: Nüfuz edinmeye çalışmak
    Turning point: Dönüm noktası
    Unanimity: Oybirliği
    Umconfirmed news: Doğruluğu kesinleşmemiş haber
    Unconstitutional: Anayasaya aykırı
    Underdeveloped countries: Az gelişmiş ülkeler
    Underestimate: Küçümsemek, önemini azımsamak
    Underline: Önemle vurgulamak
    Underlying causes: Ardındaki sebep
    Understanding: Anlayış, kavrayış
    Undertake: Üstlenmek, bir şeyin sorumluluğunu almak
    Unemployment: İşsizlik
    Unexpected: Beklenmedik, umulmadık
    Unfair: Haksız, adaletsiz
    Unification: Birleştirme
    Union: Birlik
    Unprecedented scale: Daha önce görülmemiş boyutta
    Update: Güncelleme
    Uprising: Ayaklanma, isyan
    Urbanization: Şehirleşme, kentleşme
    Urgency case: Acil durum, olağanüstü durum
    Use up: Tüketmek, bitirmek
    Useless: Yararsız, faydasız
    Utility: Fayda, yarar
    (Ahmet Emin Dağ tarafından hazırlanmış olan
    "Uluslararası İlişkiler ve Diploması Sözlüğü" kitabından alınmıştır)
#03.05.2009 11:02 0 0 0