Çanakkale Efsaneleri

Son güncelleme: 22.05.2010 13:12
  • Çanakkale Savaşı Efsaneleri - Çanakkale Efsanesi - Çanakkale Türküsünün efsanesi


    SAKA HÜSEYİN
    "İkinci Anafartalar taarruzundan sonra, Türk birlikleri Anafarta Ovası'na ve tepelere yerleşmişti 35. Piyade Alayı 2.Bölük erlerinden Hayrabolu'lu Hüseyin alayın su ihtiyacını gidermekle görevli idi sabahın alaca karanlığında katırı ile yola çıktı.Bigalı Köyüne gidip, kuyulardan tahta, damacanalara su doldurup geriye dönüşünü akşamın karanlığına denk getirmeye çalışırdı.
    Katır önde, bizim Saka Hüseyin arkada ama, yola çıkmadan evvel katırının kulağına eğilir, her defasında söylediği sözleri tekrarlardı: "Haydi, Büyük Anafarta Köyünün üstünden 35. Piyade alayının bulunduğu siperlere" katır gide-gele bu yollara alışmıştır.
    Fakat yolda, Hüseyi'nin çenesi durur mu? Savaş var imiş! Yığınla yaralı taşırlar imiş, umurunda mı? O bir türkü tutturmuş gidiyordu:
    "Pınar baştan bulanır
    İner dağı dolanır
    Al başımdan sevdayı
    Buna can mı dayanır.

    Rinna, rinna yarim
    Rinna, rinna."
    Saka Hüseyin damacanlarına suyu doldurarak "deh" deyip akşam karanlığında yola koyulur.Siperlerde 2. Bölük su bekliyor.Yaralılar daha da çok su bekliyorlar.Birden bire, yanı başında iki karaltı beliriyor.Gavurca haykırıyorlar!
    "Dur! kımıldama!"
    Hayrabolulu Hüseyin'in yapacak hiç birşeyi yok akıl almaz, gene de eşi görülmemiş büyük bir zeka kıvraklığı ile; düşman erlerine gevrek gevrek gülümsemeye başlar ve eliyle, koluyla katırının sırtında sallanan su damacanalarını gösterir, "Kumandan, kumandan?..." diye geveleniyor ve büyük bir saygı ile anzak kumandanını selamlayarak "Emret gavur kumandan!" der.Derhal bir tercüman bulunur. Saka Hüseyin anlatmaya devam eder.
    "Bu su damacanalarını kendi kumandanım gönderdi. Sizin yaralılarınıza hediyemizdir.Düşmanımız susamıştır, susuz kalmasınlar dedi Mülazım Efendi!" ve arkasından ilave etti.Bu sudan verinde bir bardak ben içeyim der!"
    Anzak Teğmeni kıpkırmızı kesilir... Gözleri dolar.İlk iş Hüseyin'i kucaklayıp iki yanağından öpmek.İkinci iş, Hüseyin'i tartaklayan devriyeleri bir güzel fırçalamak, üçüncü iş, Hüseyin'i siperin dibine oturtup soluklandırmak, o " comed bell" kutularından, Oxo et suyu özündeni sarma tütünden, cigara kağıtlarından, Topler çikolata paketlerinden bol bol yağdırmak...Bu aldıkları hediyeleri katırın sırtına vurur, kurnaz bir tilki gibi, siperden sipere zıplayıp kapağı ikinci bölük hattına atınca, bu sefer gözleri fal taşı gibi açılma sırası Mehmetçik' tedir."

    Baki Vandemir Paşa
    Çanakkale Savaşları Komutanlarından.


    KORE SAVAŞINDA TÜRKLER
    " 6 Temmuz 1951, Ramazan Bayramı'nın birinci günü idi. Bu Ramazan'ın çoğunu cephede geçirmiştik. Erat ve subaylarımızdan bir çoğunu muharebenin çok zor ve tahammülsüz şartlar, altında dahi oruçlarını tutmuş, buldukları her fırsatta namazlarını kılmış ve Kur'an'larını okumuşlardı. Bu bayram namazını ihtiyat bölgesinin ortasında ve etrafı yüksek kavak ağaçları ile çevrili zümrüt gibi yemyeşil büyük çayırlıkta bütün tugayca toplu olarak kılmayı kararlaştırdıktan sonra içimde bir ürperti hissetmiştim. Beş bin kişi namazda iken maazallah düşmanın bir uçak filosunun taaruzuna uğradığımız takdirde ne büyük bir felakete uğrayacağımızı gözümün önüne getiriyor ve bir türlü gönlüm razı olmuyordu. General Yazıcı'ya taburların kendi bölgelerinde ve ayrı ayrı namazlarını teklif ettimse de imam adedinin azlığı yüzünden imkan görülmemişti.
    Akşamdan verilen emir gereğince namaz kılınacak yerin dört tarafı uzaklardan ve yakınlardan erkence emniyete alınmış ve birlikler henüz ortalık ağarmadan abdestlerini alarak kendi bölgelerinden çayırlığa doğru gelmeye başlamışlardı.
    Hava çok açık ve berraktı. Havada en küçük bir parça bulut dahi yoktu. Birlikler çayırlık bölgeye gelirken onlarla birlikte bir sis tabakası da çayırlık üzerine çökmeye başlamıştı. Cemaat çoğaltıkça bu sis tabakası da kesafet peyda etmiş ve 10 metre ilerisi görünmez bir hal almıştı. Bir hikmeti ilahi bu sis tabakası yalnız bu kavaklık bölgeye inhisar etmiş ve bu bölgenin dışında kalan sahada sisten hiçbir emare görülmemişti. Cenabı Hakk'ın Türk birliğini koruduğunun en büyük nişanesi olan bu sis tabakası içinde namazımızı kıldıktan, duasını yaptıktan ve bunu müteakip birbirimizle sarmaş dolaş bayramlaştıktan sonra birlikler kendi bölgelerine giderlerken sis de birdenbire ortadan kaybolmuştu. Allah bizi yalnız burada değil her yerde koruyordu."
    Albay C. DORA

    Çanakkale türküsünün Efsanesi

    Çanakkale, I. Dünya Savaşı'nda İtilaf Devletleri ile Osmanlı Devleti'nin savaştığı cephelerden sadece bir tanesiydi. Ancak Çanakkale Savaşı'nın taşıdığı önem bunun çok ötesindedir.
    Çanakkale Savaşı, tarihi bir dönüm noktası, Dünya tarihini etkileyen önemli gelişmelerden birisidir. Bütün olumsuz şartlara rağmen burada kazanılan zafer, bir savunma savaşının kapsamını aşan, sadece savunulan bölge ve ülke itibariyle değil, dünya dengelerini sarsan ve değiştiren bir çerçeveye ulaşmıştır.

    Çanakkale zaferi, bundan tam 88 yıl önce 18 Mart 1915'te, Gelibolu Yarımadası üzerinde kazanıldı. İngiltere ve Fransa, Gelibolu Yarımadasını ele geçirerek Çanakkale Boğazı'nı açmak ve devamında da İstanbul'u işgal etmek niyeti ile bu harekâta başladılar. Böylece Türkler'in Avrupa ile olan bağlantılarını da tamamen kesmiş olacaklardı.

    Dönemin İngiliz Deniz Bakanı Winston Churchill Çanakkale Harekâtı'nın kendileri açısından çok farklı anlam taşıdığını ifade etmektedir. O'na göre Çanakkale Harekâtı ile dünya tarihi değiştirilecek, Türk imparatorluğu ikiye bölünecek, başkenti felce uğratılacak, düşmanlarına karşı Balkan devletleri birleştirilecek, Sırbistan kurtarılacak, Rusya'ya savaşta yardım edilecek ve savaşın süresi kısaltılarak sonsuz insan hayatı kurtarılacaktı.

    Bu beklentilerle 1915 Şubatından itibaren harekâta başlayan İtilaf Kuvvetlerinin donanması, 18 Mart 1915'te denizden gerçekleştirdiği büyük saldırıda başarısız olup geri çekildi. Daha sonra kara harekâtı ile Boğaz kıyısındaki mevzileri düşürüp İstanbul'a ulaşmak istediler ve yine başarısız oldular. Nihayet 1915 yılı sonunda tamamen çekilmek zorunda kaldılar.
    Gelibolu Yarımadası'nın bilindiği üzere Türk tarihinde ayrıcalıklı bir yeri vardır. Türkler'in Avrupa'ya geçiş yaptığı ilk bölgedir. Avrupa kıtasında sahip olunan ilk topraktır. Avrupa'ya atılan ilk adımdır.

    Bu zaferin belkide bizim için en önemli yanı, Milli Mücadele ruhunun ilk meşalelerinin burada yakılmış ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk temel taşlarını atan Türk Milleti'ne Mustafa Kemal Atatürk'ü kazandırmış olmasıdır.

    Çanakkale'de kazanılan bu Türk zaferi ile; Baltık'ta ve Avrupa'dan Almanlar tarafından ablukaya alınan Rus Çarlığı, Boğazlar ve Karadeniz'den de Türkler tarafından kuşatılınca yıkılmıştır.

    Çanakkale zaferi, emperyalist güçlerin mağlup edilebileceğinin işaretini daha o zaman vermişti. Çanakkale Destanı, Milli Kurtuluş savaşımızın verildiği 1919-1922 yılları arasında Türk Milleti'ne yol göstermiş, büyük moral kaynağı olmuştur.

    Bunun yanı sıra Çanakkale zaferi, hastalanmış, hatta ölmüş gözü ile bakılan Türk Milleti'ne şan, şeref ve güven kazandırmış, özbenliğini yeniden kazanmasına yardımcı olmuştur. Ayrıca, Türk Milleti'nin askerlik kabiliyetini, fedakârlık ruhunu, vatan ve millet sevgisini, manevi gücünü bir defa daha dünyaya göstermiştir.

    Bu türkü de Çanakkale savaşlarında şehit olan askerlerimiz için yakılmıştır.

#03.05.2009 17:41 0 0 0
  • fena değillllllllllllllll
#18.05.2010 15:49 0 0 0
  • ellerıne emeğine sağlık ablacığım cok guzel olmus
#22.05.2010 13:12 0 0 0