Dildeki Edep

Son güncelleme: 30.05.2009 18:50
  • edep hakkinda bilgiler - edep nedir

    HAKK'IN İŞİTTİĞİNİ
    UNUTMAMAK
    Mü'min söylemiş olduğu sözlerin ilâhî kameraya anbean kelime kelime kaydedildiğini hiç aklından çıkarmamalıdır. Nitekim âyette şöyle buyrulmuştur:
    مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ اِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ
    "İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın." (Kāf, 18)
    Cenâb-ı Hakk'ın «Semî'» yani her şeyi işiten olduğunu bilen ve bunu yakîn ile kalbine yazan bir mü'minin, lisanın edebinde hataya düşmemesi iktizâ eder. Müsbet ilim de bugün seslerin kaybolmadığını, kâinat içerisinde dolaştığını haber vermektedir. Dünyada bile kaybolmayan sesler, kim bilir ilâhî kamerada nasıl silinmez bir kayıt hâlinde! Bir gün ses kayıtlarımızla karşılaşacağımızı unutmamamızı bildiren Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh-, bizlere şu tavsiyede bulunur:
    "Ne söylediğini, kime söylediğini ve ne zaman söylediğini unutma!"
    Dilin âfetlerden muhafazasında, sözün edebi için zarurî olan ilk vasıf, sözün doğru olmasıdır. Dilimiz bir hakikati dile getirmiyorsa, gerçekleri konuşmuyorsa sözlerimiz ne kadar zarif, ne kadar tatlı veya ne kadar tesirli olursa olsun beyhudedir. Cenâb-ı Hak buyurur:
    وَالَّذٖ۪ينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ
    "Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler." (Mü'minûn, 3)
    Bu sebeple Cenâb-ı Hakk'ın umumî bir vasıf olarak îman emri, doğru sözdür. Yani;
    KAVL-İ SEDÎD/ قول سديد/
    DOĞRU SÖZ:
    يَاۤ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ
    وَقُولُوا قَوْلًا سَد۪يدًا
    "Ey îmân edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin!" (Ahzâb, 70)
    Cenâb-ı Hak, doğru sözlü olmanın mükâfatı sadedinde âyet-i kerîmenin devamında şöyle buyurmuştur:
    "(Doğru söz söyleyin ki) Allah da işlerinizi ve hâllerinizi düzeltsin, günahlarınızı affetsin. Kim Allâh'a ve Rasûlü'ne itaat ederse, pek büyük bir mutluluk ve başarıya nâil olur." (Ahzâb, 71)
    Doğru söz dünyada da âhirette de ıslahın, huzurun anahtarıdır. Doğru sözlü olmanın asıl mükâfatı âhiret yurdundadır. Âyet-i kerîmede buyurulur:
    "Bugün, sâdıklara, sıdklarının fayda vereceği gündür." (Mâide, 119)
    Yalan ise îmanla bir arada duramayacak bir âfettir. Fahr-i Kâinat Efendimiz, yalanı sâir günahlardan çok daha fecî, en büyük günahlar arasında saymış, ashâbına yalancılığın felâketini defalarca tekrarlayarak beyan etmiştir.

    Nüfey bin Hâris -radıyallâhu anh- şöyle rivâyet eder:
    "Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- birgün;
    «-Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi?» diye üç defa sordu.
    Biz de:
    «-Evet, yâ Rasûlâllah!» dedik.
    Rasûl-i Ekrem Efendimiz;
    «-Allâh'a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek!» buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve;
    «İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmak!» buyurdu.
    Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, daha fazla üzülmesini istemediğimiz için, keşke sükût buyursalar da yorulmasalar, diye arzu ettik." (Buhârî, Şehâdât 10, Müslim, Îmân 143)

    Yalanın temeli münafıklıktır ve münafıkların kalpleri de virüs ve hastalık merkezi gibidir. Cenâb-ı Hakk'ın o yalancı münafıklara hazırladığı âkıbet de, ancak acıklı bir azaptır. Âyet-i kerîmede buyurulur:
    "Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için acıklı bir azap vardır." (Bakara, 10)
    Diğer taraftan nice îkazlara rağmen geçici dünya menfaatine kapılıp da ilâhî adaletin bir gün tecellî edeceği hakikatinden gafil olarak bilhassa yetim malına tasallut için yalan beyanlara tevessül edilmemesini de Cenâb-ı Hak çok ciddî bir şekilde ihtar etmiştir:
    "(Kendileri) geriye eli ermez, gücü yetmez çocuklar bıraktıkları takdirde (hâlleri ne olur?) diye korkacak olanlar (yetimlere haksızlık etmekten) korkup titresinler; Allah'tan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler." (Nisâ, 9)
    Doğruluk mü'minlerin en mühim vasıflarındandır. Yalan söylemek ve vaatten caymak ise münafık vasfıdır. Mü'minler; «Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır!» buyuran Cenâb-ı Hakk'ın ahlâkıyla ahlâklanmalı; Fahr-i Kâinat Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gibi el-Emîn ve es-Sâdık olmalıdır.
    Doğruluk; sözün en mühim vasfıdır, fakat tek vasfı değildir. Doğru sözün de yeri ve üslûbu çok mühimdir. En acı hakikatleri, en ciddî ihtarları, en ağır îkazları muhatabın gönlüne sunmanın yolu, bu sözleri en güzel üslûpta, en güzel sözlerle ifade etmektir. Bu umumî ölçü de; «güzel söz» yani;
    KAVL-İ HASEN/قول حسن /
#09.05.2009 19:06 0 0 0
  • Allah razı olsun canım
#09.05.2009 19:10 0 0 0
  • paylaşım için teşekkürler, Allah razı olsun
#12.05.2009 22:02 0 0 0
  • emegine sağlık yalan imanın kurdudur sağol
#24.05.2009 23:36 0 0 0
  • Yüreğine sağlık arkadaşım Allah (c.c) razı olsun
#25.05.2009 15:04 0 0 0
  • yüreğine emğine sağlık çok güzel (:
#25.05.2009 15:13 0 0 0
  • Dildeki edep çok önemli bir insan edepli konuşmuyorsa zaten o insan düzgün insan değildir..
#25.05.2009 19:08 0 0 0
  • Allah islah etsin ne diyelim.teşekkürler paylaşımın için.
#25.05.2009 19:11 0 0 0
  • yüceler yücesi mevlam razı olsun...
#27.05.2009 19:05 0 0 0
  • emeğine sağlık
#30.05.2009 18:50 0 0 0