DUANIN EDEPLERİ

Son güncelleme: 21.05.2007 10:53
  • Duanın edeplerinden biri, dua ederken kalp huzuru ile yapmak ve duadan gafil olmamaktır. Bu konuda Hz. Peygamber'in (s.a.v) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
    "Hiç şüphesiz Allah Teâlâ istediğinden habersiz gafil bir kalple dua eden kulun duasını kabul etmez."(Tirmizî, Daavât, 64; Ahmed, Müsned, 2/177; Hâkim, Müstedrek, 1/493. )
    Duanın kabul edilmesinin şartlarından biri, dua eden kimsenin yiyeceğinin (ve giyeceğinin) helâlden olmasıdır. Hz. Peygamber (s.a.v) Sa'd b. Ebû Vakkas'a (r.a) şöyle buyurmuştur:
    "Yiyeceğini helâlden yap ki, duan kabul edilsin."( Taberânî, el-Evsat, nr. 6491; Heysemî, ez-Zevâid, 10/291; Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 1/403; Münzirî, et-Tergîb, nr. 2568. ) Şöyle denilmiştir: Dua hâcetin anahtarıdır; bu anahtarın hâcet kapısını açacak dişleri ise helâl lokmalardır.
    Yahya b. Muâz şöyle derdi: "İlâhî, ben günahkâr bir kul iken sana nasıl dua edeyim? (Senden hangi yüzle bir şey isteyeyim?) Sen çok kerim ve cömert bir rab iken senden nasıl istemeyeyim?"
    Şöyle anlatılır:
    Hz. Musa (a.s), Allah Teâlâ'ya dua edip yakaran bir adama uğradı. Onu böyle yalvarırken görünce, 1İlâhî, şayet şu kulun hâcetini gidermek benim elimde olsaydı, onun hâcetini görürdüm" dedi. O zaman Allah Teâlâ kendisine şöyle vahyetti:
    "Ben ona senden daha çok merhamet sahibiyim. O bana dua ediyor, fakat kalbi bende değil koyunlarında. Ben, benden bir şey isterken kalbi benden başkasında olan kulumun duasını kabul etmem."
    Hz. Musa bu durumu o adama bildirdi; adam bütün kalbiyle Allah Teâlâya yöneldi, dua etti, hâceti giderildi
    Şöyle anlatılır:
    Bir genç Kâbe'nin örtüsüne yapışmış şöyle yalvarıyordu:
    "İlâhî! Senin bir ortağın yok ki (aracı olsun diye) ona gidilsin. Senin bir vezirin yok ki, işimizi görsün diye rüşvet verilsin. Eğer ben sana itaat etmişsem bu senin lutfun ile oldu. Sana hamdolsun. Şayet ben sana isyan etmişsem bu benim cehaletimden olmuştur. Sen benim aleyhime hüküm verecek her türlü delile sahipsin. Beni mahkum edecek bu delillerin sende olduğunu, benim ise kendimi savunacak hiçbir delilimin bulunmadığını itiraf ediyorum. Bu durumdan sonra beni kurtaracak ancak senin affındır."
    Bu yakarışından sonra, "Bu genç cehennemden âzat edilmiştir!" diye gizli bir ses duydu.
    Denilmiştir ki: Duanın faydası, Allah Teâlâ'nın huzurunda fakirliğini (O'na muhtaç olduğunu) ortaya koymaktır; yoksa Allah Teâlâ istediğini yapar.
    Şöyle denilmiştir: Halkın duası dili iledir. Zâhidlerin duası fiilleri iledir. Âriflerin duası halleri iledir.
    Yine denilmiştir ki: Duanın en hayırlısı (mevlâya karşı kusurlarına) hüzünlenip coşarak yapılan duadır.
    Bir âlim şöyle demiştir: "Allah Teâlâ'dan bir şey istediğinde, isteğin hemen görülmüşse, peşinden Allah'tan cenneti iste; belki o gün senin dualarının kabul edildiği gündür."
    Dua, günahkârların dertlerini yüce Allah'a açma vasıtasıdır.
    Dua, Allah ile kul arasında bir haberleşme ve dertleşmedir; bu devam ettiği sürece işin sonu güzeldir.
    Denilmiştir ki: Günahkârların halini anlatan dilleri, göz yaşlarıdır
    Allah c.c.Hakkı ıle Dua ve Niyaz Eden Kullarından Eylesin Bizleride..
#04.05.2005 13:17 0 0 0
  • ALLAH razı olsun abim eline canına sağlık
#09.08.2005 18:07 0 0 0
  • Allah razı olsun abim
#13.08.2005 20:57 0 0 0
  • sağol abi ellerine sağlık allahrazı olsun
#15.08.2005 13:10 0 0 0
  • Allah razı olsun abim eline sağlık
#16.08.2005 21:09 0 0 0
  • ALLAH razı olsun,ellerine sağlık
#05.09.2005 03:06 0 0 0
  • Allah razı olsun
#21.05.2007 10:53 0 0 0