Masalların Ana Fikirleri

Son güncelleme: 27.04.2013 14:38
  • Çoçuk değilim ama :D şu masalların ana fikirleri lazım bu ana fikirlerden denemeler falan yazacağız.Eğer bilen varsa söylesin basit aslında ama ben pek yapamıyorum :)


    Kurbağa ile Fare masalı



    Şırıl şırıl bir ırmak
    Ve bir yalnız kurbağa
    Bağırıp vırak vırak
    Arkadaş arıyordu
    Ormanın içerisinde şırıl şırıl akan bir ırmak vardı. Bu ırmakta, yalnız başına bir kurbağa yaşıyordu.
    Kurbağa mutsuzdu. Arkadaşsız yaşamak ne kadar da zordu. Yalnızlık canına tak etmişti.
    Yaşadığı çevrenin güzelliği ona yetmiyordu.
    Taşların arasında
    Bir fare tek başına
    Arkadaş özlemiyle
    Boğulup gözyaşına
    Günlerdir yanıyordu
    Bir gün ırmak kenarındaki taşların arasında bir şeyin hareket ettiğini gördü. Dikkat etti. Bu bir fareydi. Bir arkadaş bulmanın sevinciyle ona koştu.
    - Günaydın, dedi kurbağa. Burada mı yaşıyorsun? Günlerdir yalnızlıktan bunaldım. Dileklerim kabul oldu, seni gördüm dedi.
    Gün boyu neşe ile
    Birlikte dolaştılar
    Yaşama sevincini
    Doyasıya tattılar
    Fare de yalnızlıktan şikayetçiydi. O da bir arkadaş bulduğuna sevindi.
    - Ne güzel, dedi fare. Birlikte gezer, birlikte oynarız, arkadaşlığımızın tadını çıkarırız.
    O günden sonra kurbağa ile fare, candan iki arkadaş oldular. Gün doğuşundan batışına kadar birlikte oynadılar, ırmak çevresinde dolaştılar. Irmağın şırıl şırıl sesine eşlik ederek şarkılar söylediler. Yaşama sevincini doyasıya tattılar.
    Bu mutluluğu gün batışından sonraya taşımak istediler. Öyle ya, akşam olunca birbirinden ayrılmak zorunda kalıyorlardı. Biri taşların arasına, diğeri su dibine çekiliyordu. Gece bir türlü geçmek bilmiyordu.
    Birbirlerini sabaha kadar nasıl da özlüyorlardı.
    Bu duruma bir çare düşündüler.
    Fare kurbağaya:
    - Buldum, dedi kurbağa kardeş. Bir ip bulalım, bu ipin bir ucunu senin, bir ucunu da benim ayağıma bağlayalım. Gece birbirimizi özlediğimizde ipi çekelim. Böylece birlikteliğimiz, arkadaşlığımız gece gündüz sürsün.
    Bu teklif kurbağanın da hoşuna gitmişti. İp ayaklara bağlandı. İki arkadaş böylece geceleri de birlikte olacaktı. Günler geçti. Bu birliktelikten mutluydular.
    Bir gün, bir karga taşların arasından çıkan fareyi gördü. Ona pusu kurdu, akşamı bekledi.
    Hava karardı. Karga fareyi yakaladığı gibi havalandı. Ayağı aynı ipe bağlı olan kurbağa da havalandı ve karganın avı olmaktan kurtulamadı.
    Fareye iple bağlı
    Kurbağa da karganın
    İkinci avı oldu
    Fareyle birliktelik
    Hayatına mal oldu



    Tavşan İle Kaplumbağa


    Tavşan ikide bir böbürleniyor:

    -Kimse benden hızlı koşamaz, diyormuş. Sonunda kaplumbağa dayanamamış:

    -İstersen yarışalım, demiş.

    Koşuya başlamışlar. Tavşan epeyce yol aldıktan sonra, "Hıh, o sırtı kabuklu hayvancık sürüne sürüne kim bilir ne zaman sonra bana yetişir?" diye düşünmüş.
    -Şu ağacın altına biraz uzanıp dinleneyim, demiş. Uyuyakalmış. .

    Kaplumbağa ağır yürüyüşü ile yürümüş yürümüş, hiç dinlenmeden yol almış.

    Tavşan bir ara gözünü açmış. Bir de ne görse beğenirsiniz, kaplumbağa neredeyse yarışı bitirmek üzereymiş. Hemen fırlamış, rüzgar gibi koşmaya başlamış. Ama ne çare, kaplumbağaya yetişememiş.

    Böylece tavşan yarışı kaybetmiş. Aldırış etmemenin cezasını çekmiş. Kaplumbağa ise düzgün adımlarla, durmadan yürüdüğü için yarışı kazanmış.


    Güvercinle Karınca
    Cok susayan bir güvercin, su içmek için bir dere kıyısına inmiş. Tam eğilip içerken bir karıncanın suya düştüğünü görmüş. Zavallı karınca, sudan çıkmak için çırpınıp duruyormuş. Güvercin, karıncaya çok acımış. Kıyıdan aldığı bir çöpü suya bırakmış. Karınca da çöpe tutunarak kıyıya çıkmış.

    Bu sırada oradan geçen bir avcı, güvercini görünce sevinmiş. Ne güzel bir av." diye düşünmüş. Her şeyden habersiz güvercine silahını çevirip nişan almış.

    Karınca bunu görunce, avcının çıplak topuğundan ısırmış.
    Avcı da acı ile haykırmış. Avcının sesini duyan güvercinde havalanıp ucmuş. Böylelikle karınca da güvercinin yaptığı iyiliğin altında kalmamış


    İki Katır
    İki katır yürüyormuş yan yana,
    Biri yulaf yüklüymüş, biri para:
    Köylülerden tuz vergisi toplamışlar,
    Koca bir heybe dolusu mangır.
    Para yüklü katırda bir çalım, bir çalım,
    Başı havalarda,
    Boynunda çıngırak şıngır mıngır:
    Zenginim zengin der gibi, sağa sola.
    Derken eşkıyalar sökün etmiş;
    Doğru vergi katırının üstüne tabii...
    Yakalamış geminden, durdurmuşlar.
    Katır diretmiş, savunmaya kalkmış parayı.
    Eşkıyalar da veryansın etmiş sopayı.
    İşte o zaman ağlamış katır,
    Ve dert yanmış tanrılara:
    — Ben böyle mi olacaktım, demiş, Yulaf yüklü katıra
    Fiske bile vurulmasın da, Ben dayak yiyeyim ölesiye!
    — Ya, kardeş, demiş öteki;
    Yüksek işler iyilik getirmez her zaman; Yulaf taşımakla kalsaydın benim gibi, Başına bir belâ gelmezdi.



    Aslanla Fare
    Ormanlar kralı aslan ormanda bir gün avlanmaktan gelmiş, yatmış uyuyormuş. Minik bir fare aslanın üzerinde dolaşmaya başlamış.Aslan sinirlenerek uyanıp fareyi yakalayış. Tam öldüreceği sırada fare yalvarmış:

    -Ne olur beni bırak! Gün olur benimda sana bir iyiliğim dokunur, demiş.

    Aslan farenin bu sözlerine gülerek:

    -Sen küçük bir faresin, bana ne iyiliğin dokunur ki deyip,fareye acımış ve fareyi bırakmış.

    Fare sevinerek oradan uzaklasmış

    Aradan zaman geçmiş, Aslan birgün avcıların kurduğu tuzağa yakalanmış.

    Aslan çırpınmış, bağırmış ama tuzaktan bir türlü kurtulamamış. Oradan geçmekte olan minik fare aslanın bu durumunu görmüş. Hemen dişleri ile tuzağın iplerini kemirerek kesmiş. . Aslanı tuzaktan kurtarmış.

    Fare aslana:
    - Beni küçük diye beğenmiyordun. Bak. senin canını kurtardım, demiş.

    Aslan, böylece yapılan bir iyiliğin karşılıksız kalmayacağını anlamış.




    Tilki İle Leylek
    Tilki hocanın iyiliği tutmuş bir gün
    Hacı leyleği yemeğe buyur etmiş
    - Ama, demiş tilki, bizde misafir
    Umduğunu değil bulduğunu yer.
    Meğer tilkinin cimrisi hepsinden betermiş
    Bir çorba çıkarmış topu topu
    O da sulu mu sulu
    Hem nerden getirse beğenirsiniz? Tabakta.
    Leylek gagasıyla uğraşadursun
    Tilki bitirmiş hepsini bir solukta.
    Leylek . kızmış, ama çekmiş sineye.
    Bir zaman sonra
    O da tilkiyi buyur etmiş yemeğe.
    - Hay hay, demiş tilki, nasıl gelmem?
    Ben dostlara naz etmesini sevmem.
    Tam saatinde gelmiş.
    Leyleğe türlü diller dökmüş.
    Şu güzel bu güzel,
    Hele yemeğin kokusu
    Gel iştahım gel!
    Gerçi tilkilerin iştahı
    Pek nazlı değilmiş ama
    Et kokusu başka şeymiş.
    - Kuşbaşı galiba, demiş
    Bayılırmış etin böylesine
    Hele kıvamında pişmişine.
    Derken yemek sofraya gelmiş,
    Gelmiş ama nasıl?
    Kokusunu al, eti arada bul!
    Dar boğazlı upuzun bir çömlek içinde
    Tam leyleğin gagasına göre
    Tilki burnunu burgu etse nafile.
    Kısmış kuyruğunu evine dönmüş.
    Aç kaldığına mı yansın
    Bir kuşa rezil olduğuna mı?
    El alemi aldatanlar
    Bu masal size:
    Bir gün sizi de sokarlar
    Kurduğunuz kafese ...




    Hırsızlar Ve Eşek


    İki hırsız, çaldıkları bir eşek yüzünden kavga etmeye başlamışlar. Hırsızlardan biri satalım, diyormuş; öteki ise satmamakta direniyormuş. Sonunda kavgaya tutuşmuşlar, Başlamışlar yumruk yumruğa kavga etmeye...

    Onlar sille tokat kavga ededursun, bir üçüncü hırsız gelmiş eşeği çekip götürmüş.

    Eşek, bazen bir ülkedir. Hırsızlar ise krallar.O kadar savaşırlar, uğraş verirler; fakat aldıkları . hiçbir ülke kendilerine kalmaz.Onlar savaşadursun, hatta üçü de savaşsın; bir dördüncü hırsız çıkar, üçünün de canına okur.

    Yapılacak en güzel şey uzlaşmaktır. İnsanlığa faydalı olan en güzel şey ne ise onu yapmaktır.

    Ne diyelim,anlayana.



    Kurt İle Köpek

    Bir köpek ormanda gezerken kurtla karşılaşmış. Hasta ve çok zayıflamış olan kurt, ayakta zor durabiliyormuş. Köpek kurdun bu haline çok üzülmüş. "Ne kadar kötü görünüyorsun böyle kurt kardeş?" demiş. "Herkes bizi düşman bilse de, biz uzaktan akrabayız. Doğrusu sana yardım etmek isterim."
    "Hiç sorma." demiş kurt. "Ağır bir hastalığa yakalandığım için uzun süre avlanamadım. Şimdi iyileştim ama bir av yakalayacak kadar gücüm kalmadı artık. Ben de böyle aç susuz dolaşıyorum artık."
    "Sen hiç üzülme." demiş köpek. "Ben sana yardım edeceğim. Bu akşam sahibimin düğünü var. Akşam olunca köyün dışındaki çalılıklara gel. Ben sana düğün yemeklerinin artıklarını taşırım."
    Birkaç gün boyunca köpek tarafından beslenen kurt, sonunda kendini toparlayıp eski kuvvetine kavuşmuş. Teşekkür edip vedalaştıktan sonra da ormana gitmiş.
    Aradan yıllar geçmiş. Köpek iyice yaşlanınca sahibi onu dışarı atmış. Ormanda aylak aylak gezen köpek, eski dostu kurtla karşılaşmış. "Hayrola?" demiş kurt. "Çok perişan görünüyorsun."
    Köpek içini çekip; . "Yaşlandım artık!" demiş. "Sahibimin işine yaramadığım için beni kovdu."
    Kurt; "biz eski dost değil miyiz?" demiş. "Şimdi yardım etme sırası bende. Hatırlasana, benim hayatımı nasıl kurtarmıştın? Hemen bir plan yapmalıyız. Tamam buldum! Senin sahibinin küçük bir çocuğu vardı değil mi? Şimdi ben gidip onu kaçıracağım, sen de geri götüreceksin. Böylece sahibin seni el üstünde tutacak."
    Bu sözleri söyleyen kurt, kaşla göz arasında gidip, çocuğu ormana getirmiş. Köydeki herkes silahlanıp ormana koşmuş ancak daha ormana girmeden, yaşlı ve işe yaramaz diye evden kovdukları köpeğin çocuğu geri getirdiğini görmüşler.
    Bu olaydan sonra yaşlı köpeğin itibarı öyle artmış ki, insanlar onun kahramanlığını yüzlerce yıl çocuklarına anlatmışlar.


    Oduncu İle Azrail

    Yoksul bir oduncu varmış ormandan odun keser sırtına yüklenip satarmış bir gün gene odunu yüklenmiş gidiyor yol yokuşmuş yaşlı amcanın dizlerinde derman kalmamış odunları yere bırakır der ki:
    nedir benim bu geçtiğim borçlar,çocuklar birde bu yıllardır bi rahat nefes alamadım Ey Azrail gelde şu canımı al der demez Araili karşısında bulur azrail der:
    buyur benimi çağırdın oduncu:
    şey şu odunları sırtıma koyarmısın ama sakın canımı alma elbet bir alacaksın zaten der:

    Dertlerden kurtulmak ölüm çare değil insan her çeşit güçlüğe katlanır yeter ki ölüm olmasın.



    Öküz Olmak İsteyen Kurbağa


    Bir varmis, bir yokmus evvel zaman içinde kalbur saman içinde öküz olmak isteyen bir kurbaga çikmis karsimiza:

    Kurbaga bir öküz görmüs çayirda, o kadar hoslanmis ki, bayilmis boyuna posuna. Kendisine baksaniz, boyu yumurta kadar ama kurbaga bu anlamaz ki , ille de öküze benzeyecek. Öküze bakmis kabarmis, kabardikça sismis., ikinmis, sikinmis , gerilmis. Bir görseniz gerginlikten nefes alamayacak hale gelmis. Esine sormus:
    - Nasil hanim öküz kadar oldum mu ?
    Hanimi söyel bir sagdan bakmis, birde soldan:
    - Nerdeee ? demis .
    Kurbaga daha bir hirslanmis
    - Al öyleyse demis. Simdi nasilim. Bunu söylemis ya, iyice sismis.Hanim gülmüs :
    - Vazgeç bu sevdadan demis.
    Bizimki iyice hiddetlenmis.
    -Sen dur hele bakalim demis.Sismis, birdaha, biraz daha. Biraz daha sismis. Derken çat diye çatlamis.


    Salyangoz ve Kaplumbağa

    Salyangozları bilir misiniz? Onlar da tıpkı kaplumbağalar gibi evlerini sırtlarında taşır. Bir zamanlar evini sırtında taşımaktan haşlanmayan sevimli bir salyangoz yaşarmış. Üstelik evinin rengini de hiç beğenmezmiş. Bizim sümüklü böcek kelebek ve uğur böceğini çok severmiş. Arada bir onlarla dertleşir evini şikayet edermiş. "Ah keşke evimi sırtımda taşımak zorunda olmasaydım. Hadi taşıyorum bari sizin elbiseleriniz gibi bol desenli ve renkli olsaydı."

    Kelebek ve uğur böceği bir gün sümüklü böceğe "Sevimli arkadaşımız hani evim renkli olsun diyorsun ya biz onun bir çaresini bulduk. Ressam olan bir tırtır var. Seni ona götürürsek evini rengarenk boyar."

    Sümüklü böcek buna çok sevinmiş. "Ne duruyoruz. Hemen gidelim." Demiş. Böylece düşmüşler yola. Tırtılın kapısını çalmışlar. Gelen misafirleri dinleyen tırtıl boyalarını ve fırçasını alıp çalışmaya başlamış. Sonunda tırtıl sümüklünün evini çok güzel desenlerle bezemiş. Sümüklü böcek yeni görüntüsünü beğenmiş beğenmesine ama yine de evinin sırtında olmasına çok üzülüyormuş.

    Dönüş yolunda üç arkadaş şiddetli bir yağmura yakalanmış. Kelebek ve uğur böceği öyle ıslanmışlar ki sele kapılmaktan son anda kurtulmuşlar. Oysa sümüklü böcek hemencecik evine girmiş. Yağmur dinip de evinden dışarı çıkınca arkadaşlarının perişan halini görüp üzülmüş. Sonra da kendi kendine şöyle düşünmüş. "İyi ki saklana ileceğim bir evim var. Rengi olmasa da beni yağmurdan koruyor ya." Sevimli sümüklü böcek bu olaydan sonra bir daha evini sırtında taşımaktan şikayetçi olmamış.



    Aslan Ile Kartal
    Evvel zaman icinde kalbur saman icinde hindistanin balta girmemis ormanlarinda aslan ve kartal yasarmis.
    Bu aslan ve kartal cok ama cok iyi birer dostlarmis.
    Bir gun gelmis ve aslan ve kartal bir tuzak kurup guzel bir ceylani tuzaga dusurup onu yemek icin planlar kurmuslar.
    Ama hic bir planda kendilerine bir . ceylan avi yakalayamamislarbirgun aslan guzel bir plan daha yapmaya karar vermis.
    Kartala demis ki ben bir plan kurdum bu planla kesin bir ceylan yakalariz demis ama kartal orali bile olmamis.Sonrada aslan kartali ikna etmeye calismis ama durum ne yazikki nafile aslanda demis ki en gidiyorum demis karal yine orali bile olmasis.
    Aslan geyik surusune iyice yaklasmis ve kurdugu plani uygulayip geyigi tuzaga dusurmus bunu goren diger geyikler arkaslarini kurtarmaya gitmisler ve tuzaga dusen geyik kurtulup arkadaslari ile birlikte kacmiş


    Meşeyle Saz
    Meşe bir gün saza demiş :
    " Doğrusu Tanrı size gadirlik etmiş.
    Minnacık bir serçe konsa üstünüze beliniz bükülüverir.
    Suları ürperten seher yeli baş eğdirir size..
    Bir de benim şu dağ gibi gövdeme bak !
    Güneş bile zor giriyor içime , fırtına dallarıma oyuncak..
    Her esen yel sana bora , bana kasırgalar meltem..
    Bari gelip gölgemde yaşasan da üzerine kanat gersem.
    Ama sizin soyunuz nedense gider sulu rüzgarlı yerlerde biter..
    Acıyorum sizlere , doğa haksızlık etmiş sazlara.."
    " İyi yüreklisin " demiş saz meşeye.
    Eksik olma ama bizim için üzülme.
    Benden çok sen kork rüzgardan.
    Ben eğilirim kırılmam..
    Doğru bugüne kadar dayanmışsın , dimdik durmuş , boyun eğmemişsin..
    Ama sertin serti var , bakarsan bir gün sen de rastlarsın.
    Demeye kalmamış rüzgar patlamış , öyle bir karayel ki ..
    O güne dek kimse rastlamamış böylesine.
    Rüzgarların anası kuzey , en azgın oğlunu salmış dünyaya..
    Saz eğilmiş , meşe dayanmış, karayel arttıkça artmış.
    Sonunda birdenbire gelmiş meşenin hakkından..
    Göklere değen başını sermiş yere , köklerini çıkarmış yedi kat yerden..


#19.05.2009 21:36 0 0 0
  • süperrrrr
#05.02.2012 20:12 0 0 0
  • guzel ...
#25.05.2012 12:57 0 0 0
  • hani ana fikirleri
#27.04.2013 14:38 0 0 0