Kendime kanadım dün bütün gün
içime kanadımyüreğime
ağrısına teselli buldu soluklanışım
ne bileyim gereksiz bir suskunluksüzülen garip bir kızıllık
belki de hatırlamak istemeyişimin verdiği umarsızlık
ne dersen deacı bir tebessüm sadece...
Yalnız bir gecehepsi bu.
Korkuyorum artıkeskisi gibi güçlü değilim
eskisi gibi değil çünkü yaşamım.
Sırf bu yüzden yalanlar buluyorum dilime
geleceksin meselabizi kıskanıp yazılar yazan denize bakıp o gülüşlerine sarılıyorum sonraherkesin mavi bir düşü vardır diyorsun yeniden
ve ansızın bir telefon geliyor sen pencereden bakarken;
ikinci şarkı senin için diyorumbak bu bile yeniden...
Efkarlıyım bu aksambir hasretle savaşan.
dert mı sardı bu Aksam sanki içtikçe artan.
ben bilemiyorum neden bilemiyorum herşey bomboş yalan
bir sen çekip gittinbilsem severmiydim dostum oldu hüsran..
Sence neye veda ettinsöyle hadi.
İliklerine kadar doldur benisevyalnızca sev
hiç uyanmayalım ne olur dedikten sonra
neye veda ettinneye ...?
Dokunduğun yüzüm kan revansöylehadi bir avuç toprağımdan al ellerine koklasarılöpne olursun söyle;
neye veda ettin sen?
Bu gece yalnızımoysa olmak istediğim yer senin yanın.Odanın bir köşesinde hani o bulmacalar bulduğum yere kıvrılıp gülen yüzüne bakmak isterdim sabaha kadar.
Yanlış anlama kavgam seninle değilkendimlehayatımlaumut damarı çatlamış yanımlane bileyim
hala sen kokarken tenimbedenimle.
Öyle yaçürümüş etim neden hayat koksunki
neden huzurunu döktüğün nefesine bulaşsınki açlığımneden?
Sessizlikten neredeyse damla damla kopandefalarca yeniden doğup yeniden büyüyen ben...
Zaman akşamı indirirken göğe
karanlığın kemikli suratına çarpar bakışımama hızla geçip giden her şeyin içinden bir tek seni görür bu gözler
tam da yalnızlık ortasından çatlamışken şimdi...
Kelimeleri söker kaldırımlardan
yığar köşebentleri kanatsa da ellerinievet sen
aklımda kalacak olan tek roman.
Hem kaç beyitlik şiir anlatabilirki seni yineyeniden
kaç asırlık çınarın gölgesi vurur senin gibi bedenime
bak hala çok şeyi öğreniyorum senden
hayatım boyunca hiç bir kitap
sayfalarını açtıkça başka dünyaların kapılarından heyecan ve umutla sürüklememişti beni
sende okuduğum her cümle ayrı bir anlam soluyordu gözlerimetuhaf çıldırtıcı bir eziklik ve yetersizlik duygusunun uyuşuk hissizliğinde geziniyordum sanki
şakağıma boşa yaşadığımın namlusunu doğrultup her sayfada bir mermi sıkıyordun geçmişe.
Aşk bu olmalı
kendini yeniden görmek
yitirdiğin onca zamanın bataklığında boğulduğunu anlamak.
Merdivenin yalnızca inilip çıkılan bir yapı değilbasamaklarına oturulup sohbet edilebilir bir yer olduğunu öğrettin.
Örneğinbatıyla doğunun birleştiği yerleri arıyormuşum meğer
kuzeyle güneyi gösterdi düşlerinne bileyimyedi milyar rengi vardır doğanın senden öğrendim ama mavinin anaçlığınısenden ibaretti dört mezhepli tek kitap...
...
ahh..yaşamıyorum çıkamam bu karanlıktan
Ahhhh deliriyorum ki sebebi yok anlarım aşktan.
Bu gece yalnızımoysa olmak istediğim yer senin yanın.
Üşüyorsun belkibelliki alıştın da ...
yok feryadım şimdiseni serpecek bir rüzgar yok tanrımın katında
kırk katır yılan otu uç uca iliştirilmiş her adımda yokluğunu kanatmakta bilmem kaç elmanın kurduydu kursağında kalan hadi silkiniver
salıver eskilerle sürme çektiğin gözlerine yapışmış görüntüleri
ne olur gitme uzaklarıma
bulamamak ne dehşet verici bir eylemdir
ki çiftleşeceğim başka bir erdem yok
işlemediğim cinayetlerin affı çıksın hadi nefesinde
ama yaşarmadı yastık
ama ağladık
ama çok korktuk
ama bilmediler
ama utanmadılar
sabah ezanıyla yollara açılan kapılar
kırk suali yoktur kırk yarama cevap
hadi kaybolma damarlarımdan...
Ben doğduğumda yağmur yağmış nisan ...
kırkım çıkmadan kolum çıkmış ağustos
derken bir öğle öncesi yine o yağmurlarla gelmiş körlüğümşubat
koca bir on yıl çocukluğum ve ansızın büyüyüp kalmışım haziran
ilk aşk ocak
ölüme kura çekmişim temmuz
uyumuşum ekim
dört duvar girmiş koynuma eylül
kanım aralamış sağ yanımı mayıs
ilk kez düşmüşüm mart
ağlamışım aralık.
Bir tek kasım kaldı sanahep hiç kalan kokumda adına yaslanarak yürüyebildiğim yalnızca kasım vardıonda da sanki sende kaldı bir yarım...
Sence neye veda ettin sen?
Otuzüç kasımı yüzüme bulaştıran yaralarıma mıyoksa sana baktığımda gördüğüm gözlerime mi söyle hadi.
haklısın demek yok artık
buram buram sen kokarken hala bu hayat
hiçliğimle seni sevmemden mi utandın yoksa
plastik kokusunu başucunda besleyen kaderim miydi veda ettiğin
hadi söyle kimim ben
yüzümün astarına dikilen karanlıktan başka neyim ben
binbeşyüz asrın tek tanrısından beklediğim gelmişken söyle şimdi;
neye veda ettin sen?
İstediğim tek şey denize bakıp seni görebilmektidenize dokunup seni hissedebilmekti
tek kalem sendin ülkemi savunan ve her saç telinde başka bir sebep vardı yaşama dair adına mavi demiştimadına sen demiştim ilk kez tanrıya tapar gibi sevebilmenin...
Hepsi senin kokun; temiz ve durutıpkı düşlerin gibine bileyim kanım karışmasın istedin belki bu duruluğadüşlerine sıvasız bir yüzün kokusu bulaşmasın istedin denizi taşırken içindealnımdaki lekeyi orada görmemek istedin belki de...
Kimim ben?
Bir ben bilemiyorum neden bilemiyorum herşey bomboş yalan...
..
Örneğin batıyla doğunun birleştiği yerleri arıyormuşum meğer
kuzeyle güneyi gösterdi düşlerin ne bileyim yedi milyar rengi vardır doğanın senden öğrendim ama mavinin anaçlığını senden ibaretti dört mezhepli tek kitap...