Mavi eteklerinden tutarak aşkın her sabah
Özlemin bıçağıyla doğrardık yüreklerimizi
Islak sokaklarda yıkardık tuzlu bedenimizi
İçimizdeki asi çocuklarla masum oyunlar oynardık.
Bir mermere kazırdık hüznün sancısını
Maviye vurgun yüreğim akardı içinden
Küflü zincirlere çivilerdim gök gözlerini
Zamansız aşk astığımız kerpiç duvarları yıkardık...
Sipersiz korkularımız yansırdı düşlerimizde
Hüznün ince basamaklarına ağar, fışkırırdık
Gece sürerdik yanık yüreklerimize, hıçkırırdık
Sıcak denizlerde düşlerimizi arar, hep hayıflanırdık.
Oysa, sen bir slaytı izlerken dalardım gözlerine
Sonsuz bir rüyaya yürürdük el ele ve birlikte
Uçurtmalar salardım, en ulaşılmaz göklerine
Bakışların Leyla olurdu, mecnun olur dağlar aşardık.
Bir yangın aleviydi gözlerindeki uzaklık, gece olurduk
Yarısı karanlık bir gecede yine de birbirimizi bulurduk
Tutsak iki yüreğin sevdasıydı taşıdığımız, yorulurduk
Gece uykulara dalınca canlanır, birbirimize sokulurduk.
Bu Şiirin Hikayesi
Kavuştuğumuz anların sarhoşluğu sindiğinde
geceye merhaba diyen yüreklerimizin akışıydı suların dansı.
Coşup kabaran, dinginleşip süzülen suyun senfonisi ile daldığımız düşlerin
masalsı ilerleyişinde gün ağarana değin birbirimizin olur,
yükümüzün ağırlığı sökse de
tanı yorgun ama sevili gözlerimizle karşılardık mavi sabahların şavkını