Oruç Babı

Son güncelleme: 25.06.2009 14:00
  • Oruç Babı - Oruç Babı Hakkında

    75- Hadis:[1] Ahmed b. Hanbel ve Müslim, Sa'd b. Ebi Vakkas'ın şöyle dediğini rivayet ederler: "Rasulullah (s.a.v.) bize

    çıkageldi. O, bir elini diğerine vurarak şöyle diyordu: "Ay şu kadar, şu kadir, şu kadardır. Sonra üçüncüsünde bir parmağını eksiltti. (Yani parmaklarıyla 29 olduğunu işaret etti."


    76-Ahmed, Buharî ve Müslim, Ibn Ömer'in şöyle dediğini rivayet ederler: "Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Ay, 29 gündür. Onu görmeyince oruç tutmayınız ve yine onu görmeyince açmayınız. Eğer hava kapalı olursa hesab ediniz."



    77-Sebep[2]: Ahme'd ve Müslim, Cabir b. Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet ederler: "Rasulullah (s.a.v.) hanımlarından bir ay uzak durdu. 29. günün sabahı, bize çıka geldi. Bunun üzerine bazı kimseler, "Ey Allah'ın Rasulü! Biz 29 gün olarak saydık" dediler. Hz. Peygamber buyurdu ki: "Ay, 29 gündür." Sonra iki elinin bütün parmaklarını iki defa üstüste koydu. Üçüncüsünde, onların 9'unu birleştirdi."

    78-Buharî, Enes (r.a.)'ten şunu rivayet ediyor: "Rasulullah, bir ay müddetle hanımlarının yanına uğramayacağına yemin etti. Sonra kendisine ait yüksek bir yerde (seki'de) kaldı. 29. günde aşağı indi. (Kendisine) denildi ki: "Ey Allah'ın Rasulü! Sen bir ay yemin etmiştin." O da buyurdu ki: "Ay 29 gündür."

    79-Ahmed, İbn Ömer'den Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Ay 29 gündür." Bu mesele Aişe'ye zikredildi. O da dedi ki, "Ey Eba Abdirrahman, Allah sana merhamet etsin. Rasulullah (s.a.v.) hanımlarından bir ay müddetle ayrılmadı mı? (Nihayet) 29'unda indi (Yanımıza geldi). O'na bu durum sorulunca, buyurduki: "Ay bazen 29 gün olur."

    80- Hadis[3]: Ahmed ve Nesâî, Üsame b. Zeyd'den Rasulullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu rivayet ederler: "Kan verenin de alanın da orucu bozulmuştur."

    81-Ebu Davud, Sevban'dan Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Kan alanın ve verenin orucu bozulmuştur."

    82-Sebep[4]: Ahmed ve Tirmizî, Şeddad b. Evs'ten rivayet ettiğine göre Rasulullah, Bakî'de (Medine'de bulunan bir mezarlık) bulunan ve kan aldıran bir adama uğradı. -Adam o esnada- ellerimii tutuyordu. Ramazan'in 18'i geçmişti. Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Kan alanın ve aldıranın da orucu kaçmıştır."

    83-Beyhakî, Şuabu'1-îman adlı eserinde Gayyas b. Kellub el-Kûfî tarikiyle Mutarrif b. Semure b. Cündib'den, o da babasından şunu haber vermiştir: "Rasulullah, Ramazan'da kan aldırmakta olan bir adama uğradı. Onlar bir adamın gıybetini yapıyorlardı. Bunun üzerine buyurdu ki: "Kan verenin de alanın da orucu kaçmıştır."

    Beyhakî, senedde ismi geçen Gayyas1 in meçhul birisi olduğunu kaydeder.

    84-Ahmed b. Hanbel, tbn Abbas'tan şu haberi nakleder: "Rasulullah (s.a.v.), ihramda ve oruçlu iken kan aldırdı. Bunun

    .üzerine baygınlık geldi. Bundan dolayl da oruçlunun kan hoş karşılamadı."[5]

    85- Hadisti[6]; Ahmed ve Taberanî, Ka'b b. Asım el-Eşarî'den şöyle rivayet ederler: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Yolculukta oruç tutmak matlub ibadetten değildir."

    86- Sebep[7]: Ahmed, Buharî ve Müslim'in, Cabir b. Abdullah'tan haber verdiklerine göre, "Rasulullah bir sefer esnasında, insanların başına toplanıp gölgelendirdikleri bir adamı gördü. "Bu nedir?" diye sorunca onlar, "bu adam oruçludur" dediler. Bunun Üzerine Rasulullah (s.a.v.), buyurdu ki: "Sefer esnasında oruç tutmak matlub ibadetten değildir."

    87-Hadis[8]: Ahmed, Müslim ve Buharî, Ebu Hureyre'den şunu rivayet ederler: "Rasulullah buyurdu ki: "Ramazan'ı bir veya iki gün oruç tutmakla öne almayınız. Ancak Ramazan'dan önce (aralıksız) oruç tutan orucuna devam etsin."

    88-Ebu Davud ve Beyhakî, İbn Abbas'tan şunu rivayet ederler: "Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Ramazan'ı, bir veya iki gün oruç tutarak ileri almayınız."

    89-Sebep[9]: İbn Neccar, Tarih'inde tbn Abbas'tan şunu rivayet eder: "Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Hilali görmekle oruç tutunuz ve yine hilali görmekle iftar ediniz. Eğer hava kapalı olursa

    90- Hadis[10]: Ahmed, Buharî, Müslim ve Ebu Davud, Ebu Hureyre'den şöyle rivayet ederler: Rasulullah buyurdu ki: "Ramazan'ın dışında, kocası yanında olan hiçbir kadın onun izni olmadan oruç tutamaz."

    91- Sebep[11]: Ahmed, Ebu Davud ve Hakim, Ebi Said'den onun şöyle dediğini rivayet ederler: "Biz Rasulullah'ın yanında idik. Bir kadın O'na geldi ve dedi ki:

    "Ey Allah'ın Rasulü! Kocam (olacak) Safvan b. Mutıll, namaz kıldığım zaman beni dövüyor, oruç tuttuğumda ise orucumu bozduruyor." (Safvan b. Mutiîl de oradaydı) Nebî (s.a.v.), kadının söylediklerini kocasına (Safvan'a) sordu. Safvan (şöyle) cevap verdi:

    "Ey Allah'ın Rasulü! onun (karısının), "namaz kıldığım zaman beni dövüyor" sözü (şöyledir) ben, kendisini nehyettiğim halde o, iki sûre birden okuyor." Bunun üzerine Rasulullah buyurdu ki: "Okunan bir sûre de olsa insanlara yeterlidir."

    "Yine onun "orucumu bozduruyor" sözüne gelince, kendisi beni bırakıyor, oruç tutuyor. Halbuki ben, genç adamım. Buna sabredemiyorum." Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "(Hiçbir kadın kocasının izni olmadan oruç tutamaz (Bu lafız, Ahmed b.-Hanbel'e aittir). Sizden hiç biriniz kocasının izni olmadan oruç tutmasın."

    "Onun, "güneş doğuncaya kadar namazımı kılmıyormuşum"

    sözüne gelince; "Biz, Ehl-i Beyt'teniz. Güneş doğuncaya kadar uyanamadığımızdan, şüphesiz ki bize bu şekilde bildirildiği için böyle yapıyoruz." Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Uyandığın zaman, namazım kıl."[12]



    --------------------------------------------------------------------------------

    [1] Birinci hadis Ahmed b. Hanbel'in lafzıdır, 1/184, Müslim, Kitabu's-Siyam, 3/141, Nesâî, Kitabu's-Siyam, 4/112, İbn Mace, Kitabu's-Siyam, , 1/530, Ebu Davud, Kitabu's-Siyam, , 1/542,

    Ahmed, Müsned, 1/218. İkinci hadis, Ahmed, Müsned, 2/5, Müslim, Kitabu's-Siyam,

    Buharı, Kitabu's-Savm, 3/44.

    [2] Hadisin metni Müslim'e aittir. Kitabu's-Savm, 3/140,Ahmed, Müsned, 3/329, Bufıarî, Kitabu'n-Nikah, 7/41. Buharı, Kitabu's-Savm, 3/34 ve Kitabu'n-Nikah, 7/14, Tirmizî, Ebvabu's-Savm, 2/98,

    Ahmed, Müsned, 6/10, Nesâî, Kitabu's-Siyam, 4/111.

    Peygamber (s.a.v.)'in yemin etmesinin sebebi, hanımlarının kendisinden dünyalık talebinde bulunmalarıdır.

    Buharı, konuyla ilgili bu haberi, Kitabu'l-Mezalim'de zikreder: Abdullah îbn Abbas hadisidir. O şöyle demiştir: "Allah (c.c.)'ın, haklarında

    "Eğer her ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz, ne iyi. Çünkü ikinizin de kalpleri eğildi. (et-Tahrim-4) buyurduğu Peygamber'in zevcelerinden ikisinin kim olduığunu Ömer (r.a.)'den sormaya hırslanır dururum.

    Nihayet onun beraberinde hacc yaptım. Dönerken yakın bir yerde Ömer saptı. Ben de deriden bir su kabı ile onun beraberinde yoldan saptım. Ömer, helaya gitti. Nihayet benim yanıma geldi. Ben de ellerine o su kabından döktüm. O da abdest aldı. Ben:

    "Ey Mü'minlerin Emİri! Peygamberin zevcelerinden o iki kadın kimdir ki, Allah onlar için, "Eğer ikiniz de tevbe ederseniz..." buyurmuştur.?" diye sordum. Ömer bana:

    "Hayret ederim sana ey İbn Abbas! Onlar Hafsa ile Ayşe'dir" dedi.

    Sonra Ömer, hadiseye yönelerek onu anlatmaya başladı ve şöyle dedi:

    "Ben, Ensar'dan bir komşum ile beraber Benû Umeyye İbn Zeyd yurdunda (oturuyor) idim. Burası Medine'nin Avalî denilen semtindedir. (Birşey öğrenmek ümidiyle) Peygamber'in yanına nöbetleşe inerdik. Bir gün o iner, bir gün ben inerdim. Ben indiğim zaman o gün, vahiy ve diğer şeylere dair (ne duyarsam) haberini komşuma getirirdim. O da indiği zaman öyle yapardı.

    Biz, Kureyş topluluğu, kadınlara galebe ediyorduk. Medine'ye Ensar üzerine geldiğimizde bir de gördük ki, onlar, kadınları erkeklerine galebe eder bir kavim. Derken bizim kadınlarımız, Ensar kadınlarının edebinden almaya başladılar. Bir gün ben hanımıma karşı bağırdım; o da bana cevap verdi. Ben onun, bana söz çevirip, cevap vermesinden hoşlanmadım, azarladım. Bunun üzerine o, şunları söyledi:

    "Benim sana karşı mırıdanmamı niçin münasib görmüyorsun? Vallahi Peygamber'in hanımları bile O'na karşı mırıldanıyor ve birisi o gün geceye kadar Peygamber'in yanma uğramıyor"dedi.

    Karımın bu sözleri beni ürküttü ve ben, "onlardan kim bunu yaparsa perişan olur, büyük günah işlemiş olur" dedim.

    Sonra elbisemi üzerime topladım, yani giyindim ve Hafsa'nın yanına gittim. Ona:

    "Ey Hafsa! Sizlerden herhangi biriniz, bütün gün ta geceye kadar Allah Rasulü'ne dargınlık eder mi?" dedim. O: "Evet" dedi. Ben:

    "O kadın, perişan olmuş ve zarar etmiştir. Her biriniz kendine Allah'ın Rasulü'nün öfkesinden dolayı öfke etmesinden emin mi bulunuyor? Bu yüzden helak olursunuz. Sen Allah'ın Rsulü'ne karşı çok istekte bulunma. O'na karşı her hangi berşey hususunda söz çevirme yansına girme. O'na danlıp, O'ndan ayrı durma. Bir ihtiyacın olursa, onu benden iste. Ve sakın arkadaşının Rasulul-lah(s.a.v.)'a senden daha güzel ve daha sevgili olması da seni aldatmasın." (Ömer Aişe'yi kasdetmiştir)

    Ve biz o sırada: "Gassanlılar bize (karşı) gaza etmek için atlarını nallatıyorlarmış" diye havadis alıyorduk. Arkadaşım, kendi nöbetinde Peygamber'in yanına girdi ve yatsı vaktinde döndü. Kapıma şiddetli bir vuruşla vurdu ve: "O, uyuyor mu?" dedi. Ben korktum ve hemen onun yanına çıktım. O:

    "Büyük bir iş meydana geldi" dedi. Ben: Nedir o? Gassanlılar mı geldi?" dedim.

    "Hayır fakat ondan daha büyük ve daha uzun: Rasulullah (s.a.v.) hanımlarını boşamış" dedi.

    Ömer dedi ki: "Hafsa isteğine ulaşmadı ve ziyana uğradı. Ben bunun yakında olacağını zannediyordum." Elbisemi üzerime topladım ve Peygamberle beraber sabah namazını kıldım. Peygamber, birkaç basamakla çıkılır, kendisine ait bir meşrubeye (şerbetlik denilen sekili bir hücreye) girdi ve orada yalnız kaldı. Ben, Hafsa'nın yanına girdim, gördüm ki ağlıyor. Ben:"Seni ağlatan nedir? Ben, seni sakındırmış değil miydim? Rasulullah (s.a.v.), sizleri boşadı mı?" dedim. Hafsa:

    "Bilmiyorum. O,' işte ta şu meşrubede" dedi. Bunun üzerine mescide çıktım ve minberin yanına geldim. Gördüm ki minber etrafında bir takım kimseler var; Bazıları ağlıyorlar. Yanlarında biraz oturdum. Sonra vicdanımdaki duygum bana galebe etti. Peygamber'in içinde bulunduğu o meşrubeye geldim ve Peygamber'in siyah uşağına: "Ömer için izin iste" dedim. İçeriye girdi. Peygamber'le konuştu. Sonra çıktı ve: "Seni Peygamber'e söyledim, bir şey demedi" dedi. Oradan ayrıldım. Nihayet mescidde minberin yanındaki topluluğun beraberinde oturdum. Sonra yine vicdanımda hissettiğim şey bana galebe etti. Uşağa geldim. O, önceki gibi söyledi. Ben yine minberin anındaki topluluğun beraberinde oturdum. Sora vicdanımdaki hissettiğim şey bana galebe etti. Tekrar uşağa geldim, ve:

    "Ömer için izin iste" dedim. Uşak, bir öncekinin benzerini söyledi, ben de döndüm. Giderken baktım, uşak beni çağırıyor:

    "Rasulullah (s.a.v.), sana izin verdi" dedi. Bunun üzerine huzuruna girdim. Baktım ki Rasulullah (s.a.v,) bir hasırın kumlan üzerine yan yatmış, kendisiyle hasır arasında bir döşek yok, kumlar vücudunun yan tarafında iz yapmış; kendisi İçi hurma lifi doldurulmuş deriden bir yastığa dayanmış idi. Kendisine selam verdim. Sonra ayakta dikilerek: "Kadınlarını boşadın mı?" dedim. Gözünü bana doğru yükseltti de: "Hayır" buyurdu. Sonra ben yine ayakta dikilerek (Rasulullah hoşnudluğa dönüyor mu? Yahut O'nun kalbini hoş edecek veya öfkesini sakinleştirerek bir söz söyleyeyim mi? diye) bakınarak şöyle dedim:

    "Ey Allah'ın Rasulü! Eğer beni düşünürsen, bilirsinki biz Kureyş topluluğu kadınlara galebe ediyor idik. Sonra bir kavim üzerine geldik ki kadınları, onlara galebe ediyorlar." Ömer, bu sözü söyleyince Peygamber gülümsedi. Sora ben şöyle dedim:

    "Eğer beni düşünürsen bilirsin. Ben Hafsa'nın yanına girdim de; "Sakın arkadaşının Peygamber'e senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın (Aişe'yi kasdediyor)" dedim.

    Peygamber bir daha gülümsedi. Ben O'nun gülümsediğini gördüğüm zaman hemen oturdum ve gözümü kaldırıp evinin içine baktım. Vallahi, evin içinde tabaklanmamış üç hayvan derisinden başka gözü döndürecek hiçbir eşya görmedim. Bunun üzerine ben:

    "(Ey Allah'ın Rasulü!) Allah'a dua et, ümmetine genişlik versin. Çünkü Farslılar ve Romalılar'a genişlik verilmiş ve onlara dünya ihsan olunmuş. Halbuki onlar Allah'a ibadet etmiyorlar" dedim. Bunu söyleyince dayanmış iken doğruldu da:

    "Sen bir şek içinde misin ey Hattab'ın oğlu? Onlar, hpşlukları dünya hayatında peşin verilip geçiştirilen birer kavimdir" buyurdu. Ben de:

    "Ey Allah'ın Rasulü! Benim için istiğfar ediver" dedim. ay kadınların yanına girmeyeceğim" buyurmuştu. Bu zaman içinde Allah (c.c), Peygamber'ini uyardı (et-Tahrim: 1-4). 29 gece geçince Rasulullah, Aişe'nin yanına girdi ve Aişe ile başladı. Aişe O'na:

    "(Ey Allah'ın Rasuîü) Sen bizim yanımıza bir ay girmemeye yemin etmiştin. Halbuki biz, 29. gecenin sabahında olduk. Ben bu geceleri hakkıyla sayıyorum" dedi. Bunun üzerine Peygamber:

    "(Kendisine yemin ettiğim) ay 29'dur. işte bu ay da 29 oldu" buyurdu.

    Aişe dedi ki: "Müteakiben muhayyer kılma ayeti Ahzab: 28-29) indirildi. Peygamber ilk kadın olarak benimle başladı ve şöyle buyurdu:

    "Ben sana bir emir anlatacğım. Cevap hususunda acele etmemenden dolayı sana bir serzeniş yoktur. Ta ki ebeveynine danışasm."

    Aişe dedi ki:

    "Katî biliyorum ki, ebeveynim, bana Sen'den ayrılmamı emretmezler."

    Sonra Peygamber şöyle buyurdu:

    "Allah şöyle buyurdu: "Ey Peygamber! Zevcelerine şunu söyle: Eğer siz dünya hayatını ve onun zinetini istiyorsanız, gelin size boşama bedellerinizi vereyim de hepinizi güzellikle salıvereyim. Yok eğer Allah'ı ve Rasulü'nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız haberiniz olsun ki Allah içinizden güzel hareket edenlere pek büyük bir mükafat hazırlamıştır." (Ahzab: 28-29)

    Ben de:

    "Ay! Ben bunun hakkında mı ebeveynime danışacağım? Ben elbette Allah'ı, Rasulü'nü ve ahiret yurdunu isterim" dedim.

    Sonra Rasulullah, bütün kadınlarını böyle muhayyer kıldı. Onlar da hep Aişe'nin dediği gibi söylediler.

    1: Hafsa'nın açıkladığı söz şudur: Peygamber, Aişe'nin gününde, Mariye ile yalnız kalmış, Hafsa da bunu bilmişti. Peygamber, Hafsa'ya, "Şunu gizli tut. Ben Mariye'yi kendime haram kıldım" demiş. Hafsa da bunu Aişe'ye açıklamış, Aişe de öfkelenmişti. Nihayet, Peygamber (s.a.v.) kadınlarına bir ay yaklaşmamaya yemin etmiştir.

    İşte Peygamber, Hafsa, Aişe'ye açıkladığı zaman1, o sözden dolayı ayrılıp inzivaya çekilmiş ve kadınlarına küsmüş olduğundan dolayı "bir

    [3] Ahmed, Müsned, 5/210, 6/156,

    İkinci hadis (yani 81 nolu hadis) Ebu Davud, Kitabu's-Siyam, 1/552,

    Ahmed, Müsned, 5/283, İbn Mace, Kitabu's-Siyam, 1/537

    [4] Hadisin lafzı Ebu Davud'a aittir. Kitabu's-Siyam, Ahmed, Müsned, 4/122-123-124, Darimî, Kitabu's-Savm, 1/347, Ahmed, Müsned, 5/280-282, Hakim, Müstedrek,' 1/427.

    [5] Geniş bilgi için bakınız: Tirmizî, Ebvabu's-Savm, 2/111,

    Buharî, Kitabu's-Savm, Babu'l-Hacame ve'l-Kay1, 3/42.

    [6] Hadisin lafzı Ahmed b. Hanbel'e aittir, 5/434,Nesâî, Kitabu's-Siyam, 4/146,Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, 3/161,ibn Mace, Kitabu's-Siyam, 1/532.

    [7] Hadisin lafzı, Ahmed b. Hanbel'e aittir, 3/299,Buharî, Kitabu's-Siyam fi's-Sefer, 3/44,Müslim, KıtabuVSiyam, 3/175,Ebu Davud, Kitabu's-Siyam, 1/561,Tirmizî, Ebvabu's-Savm,

    Nesâî, Kitabu's-Siyam, 4/148.Konu ile ilgili olarak Tirmizî, Ebvabu's-Savm'da şu rivayetlere yer

    verir:

    Cabir b. Abdullah'tan rivayet verilmiştir: "Rasulullah (s.a.v.), fetih senesi Mekke'ye müteveccihen yola çıktı. "Kuraü'l-Gamim Vadisi"ne varıncaya dek kendisi oruçlu idi. Ashabı da onunla beraber oruçlu idiler. Rasul-i Ekrem'e;

    "Ey Allah'ın Rasulli, artık oruç tutmak onlara güç geliyor ve Müslümanlar, Sen'in yaptığına bakıyorlar" denildi.

    Rasulullah (s.a.v.) ikindiden sonra olduğu halde bir kadeh su istedi ve Müslümanlar'ın gözü önünde içti. Bunu müteakib Ashab'dan bazısı oruçlarını açtı, kimi de oruçlu kaldı. Bu oruçluların haberi Rasul-i Ekrem'e ulaşınca: "Onlar asidirler" buyurdu. . Ebu Isa, Cabir'in bu hadisinin hasen olduğunu söylemiştir. Seferde oruç tutma konusunda ilim adamları ihtilaf ettiler. Hz. Peygamber'in Ashabı'ndan ve sonrakilerden bazı ilim adamları seferde oçuç yemenin efdal olduğu görüşüne sahip oldular. Hatta bir kısmı seferde oruç tuttuğu vakit, hakkında kaza geldiği görüşündedir.

    Ahmed ve Ishak seferde oruç yemek cihetini ihtiyar etmişlerdir. Peygamber'in Ashabı'ndan ve sonrakilerden bazı ilim adamları da şöyle diyorlar: "Kuvvet bulurda oruç tutarsa iyi -ki efdal olan da budur-ve tutmasa da iyidir." Süfyan Sevrî, Malik b. Enes ve Abdullah b. Mübarek bu görüştedirler. Şafiî diyor ki: "Peygamber (s.a.v.)'in, "Seferde oruç tutmak faziletten değildir" sözünün ve bazı kimselerin oruçlu kaldıkları haberini alınca, "onlar asidirler" buyurmasının manası şudur: "Bu söz Allah'ın ruhsatını kabul etmeyi gönlü kaldırmayan kişiye hamledilir. Fakat seferde oruç yemeyi mubah görür de oruç tutar ve buna dayanabilirce, o kişi bana daha çok sevimlidir."

    [8] Ahmed, Müsned, 2/521,Müslim, Kitabu's-Savm, 3/139,Ebu Davud, Kitabu's-Siyam, , 1/545,

    Tirmizî, Ebvabu's-Savm, 7/96-97,Nesâî, Kitabu's-Siyam, 4/122-123, İbn Mace, Kitabu's-Siyam, 1/528

    [9] Müslim, Kitabu's-Savm'da, bunu manasıyla rivayet etmiştir, 3/134. otuza tamamlayınız. Biz dedik ki: "Ey Allah'ın Rasulü! Ramazan'ı bir veya iki gün öne almayalım mı?" Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) gazablandi ve, "hayır" buyurdu

    [10] Lafız Ebu Davud'a aittir, Kitabu's-Siyam,

    [11] Ebu Davud, Kitabu's-Siyam, 1/572,Ahmed, Müsned, 3/80,Hakim, Müstedrek, 1/436,

    Ukbe, "bu hadis, Buharî ve Müslim'in şartlarına uygun ve sahihtir" demiştir. Fakat o ikisi bunu rivayet etmemişlerdir. Ebu't-Tayyib Şemsu'1-Hakk, Avnu'l-Ma'bud, Şerh-i Sünen-i Ebi Davud, 7/130

    [12] Celalü'd-Din Es-Suyûtî, Esbâbu Vurudi?l-Hadis Hadisler ve Sebepleri, İhtar Yayıncılık: 118-127.
#25.06.2009 14:00 0 0 0