Türkiye’de Fotoğraf Eleştirmenliği'nin Kurumsallaşma Süreci

Son güncelleme: 14.08.2009 11:57
  • Türkiye'de Fotoğraf Eleştirmenliği - Kurumsallaşma Süreci

    1. Eleştiri
    Eleştiri, Bir insanı, bir yapıtı, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işidir. Felsefede ise eleştiri; özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme, sınama, yargılamadır. İki tür eleştiri vardır: İzlenimsel eleştiri ve nesnel eleştiri. İzlenimsel eleştiri, bir eleştirmenin bir yapıtı kendi zevk ölçülerini göz önüne alarak incelediği eleştiri türüdür. Bu tür eleştirilerde öznel yargılar çok olacağından günümüzde bu tür eleştiri ilgi görmemiştir. Nesnel eleştiride ise her yapıtın değerlendirilmesinde kullanılabilecek belli ölçütler vardır. Eleştirmen mümkün olduğunca kişisel yargılarda bulunmaktan kaçınır. Bilimsel araştırmalardan yararlanarak, yapıtı ister beğensin ister beğenmesin, tarafsız bir gözle onun değerini ortaya koyar. Eleştiri, sanat yapıtını, doğru ve yanlış yönleriyle tanıtmayı amaçlayabileceği gibi, bu yapıtın doğru tanıtılmasını sağlamayı ve bir değerlendirmeyi de hedef alabilir. Kimi zaman bireysel yorum ve değerlendirmeler şeklinde; kimi zaman da estetik prensiplere göre sistemli bir şekilde değerlendirme olarak karşımıza çıkar. 3 temel eleştiri sistemi vardır: Yansıtma, Yaratma ve Dil. Yansıtma, yapıtın doğaya benzediğini savunur. Yaratma, yapıtın iç dünyasıdır, yani sanatçıdır. Dil ise, Rus biçimcilerinin yöntemidir ve yapıtı dil sistemi olarak görür.

    2. Eleştirmenlik
    Eleştirmen, bir sanatçının ya da bir sanat yapıtının doğru ve yanlışlarını ortaya koyarak gerçek değerini belirlemeye çalışan; sanat felsefesinden, sanat tarihinden, kısaca sanatın ruhundan çok iyi anlayan, kendisiyle barışık ve yapıcı bir kişilik altyapısına sahip olması gereken ve bu özelliklere sahip olması beklenen "mükemmelliyetçi" kişilikli sanat dostlarıdır. Eleştirmen objektif olmalı; yapıtı özenle inceleyebilmeli; analitik irdeleme ile yorumlayabilmeli, bilgi birikimi, gözlem ve deneyimleriyle yapıtı değerlendirebilme içsel zenginlik ve yetisine sahip olmalıdır.

    Eleştirmen, bir anlamda sanat yapıtlarının sanatseverler tarafından daha iyi anlaşılmasına yardımcı olan kişidir. Çünkü, bir sanat yapıtının değerinin farkındalığı, derin düşünce ve analitik değerlendirmelerle anlaşılır ki her izleyici bu içsel zenginliklere sahip olamayabilir. Bu nedenle eleştirmen, yapıt hakkında izleyiciyi de bilgilendirme çabası içinde olacağından, hem yapıtı üreten sanatçıya, hem de sanatseverlere yol göstericidir.

    Sanat eleştirmeni, topluma ve sanatın gelişimine katkıda bulunmak amacıyla eleştiri çalışmalarını yapar. Bu çalışmalar kimi zaman eleştiri sınırlarını zorlayarak amacını aşan boyutlara da varabilir. Bunun, toplumsal, psikolojik, düşünsel ve kişisel çıkar ve amaçlardan kaynaklanan birçok nedenleri olabilmektedir. Bu şekilde sınır ve amaçlarını aşan, doğruluk ve objektiflikten sapan eleştirilerin sonuçları, sanatçıları özgür ve öznel sanat yapıtı yaratımlarından sapmalara, eleştirilerin beklentisi ya da yönlendirmesine uygun çalışmalara yöneltmeye yol açabilir. Bu da sanatçıyı gerçekten olması gereken noktadan, sanatın değer ruhundan uzaklaştırır ve başarılı sanat yapıtlarının üretilmesine engel olabilir. Bu nedenle eleştirmenler, yaptıkları işin ciddiyetinin ve öneminin farkındalığıyla gerçek anlamda objektif ve gerçekçi olmak zorundadırlar.

    Eleştirmen, etik değerlere katı bir şekilde bağlı olmak ve öyle kalmak durumundadır. İçsel zenginlikleri ile evrensel doğrular ve etik değerler bütünü bağlamında eleştiriler yapılmalı, bireysellikten ve özellikle de bencillikten uzak, çok uzak durulmaya çalışılmalıdır. Felsefenin her türüyle içiçe bir yaşamı olmalı; duygularıyla değil, gerçek veriler ışığında aklını tüm ölçüleriyle kullanarak eleştirisini yapabilmelidir. Eğer eleştirmen kendi içsel yapısında ve kendi öz yaşamında: özgür, akılcı, objektif ve analitik bir düşünce yapısına sahip değilse, eleştiri boyutlarının gerektirdiği gerçekliğe yakın olamayacağından, yapacağı eleştirel çalışmalar da amacına uygun olamayacak ve bir anlamda "kaş yapayım derken göz çıkarabilecek(!)" ve sanata hizmet değil, sanat karşıtı bir tutum sergilemiş olacaktır.

    Eleştirmen, bir sanat yapıtını değerlendirmek üzere karşısına aldığı zaman, pek çok konudan uzaklaşmak ve soyutlanmak durumundadır. Eğer eleştirmen, kendi bireysel sanat anlayışı çerçevesinde yapıtı ele alırsa, tümüyle bireysel bir yaklaşım sergileyerek, kendi öznel değerlerini yapıtta arayacak ve bu verilerin ışığında değerlendirmeler yapacaktır. Bir başka ciddi sorun da, "sanatçısına göre" bir yaklaşımla yapıtı değerlendirmektir. Böylesi durumlarda, tanıdığı bir sanatçının değerlendirilmesinde asla objektif olamayacağı için, gerçek eleştiri de yapamayacaktır. Sanatçıyı tanısa bile, yapıtı, tümüyle genel ölçütler bileşkesi ile sanatın felsefesi ve ruhu ışığında değerlendirmek durumundadır. Aynı şekilde eleştirmen, eleştiri sırasında kendi öz değerlerini de bir tarafa bırakabilmelidir. Tümüyle etkisinde kalınmaması olanaksız olsa da; dinsel inançları, kültürel değerleri, kendi sanatsal geçmişi ve bireysel beğenileri, doğruları, değer yargıları bir sanat yapıtının eleştirisinde asla öncelikli ölçütler olmamalıdır.


    3. Fotoğraf, Sanatçısı ve yapıtların üretim süreci
    Fotoğrafın, görsel sanatların bir dalı olduğu kabul edildikten sonra, fotoğrafla ilgilenenler konuya daha bir anlamlı şekilde yakınlaşmışlar ve fotoğrafın, diğer sanat dallarındaki gibi açılımlar göstermesi beklentisi içinde olmuşlardır. Fotoğrafın sanat boyutuyla ilgili fotoğrafçılar, "Fotoğraf Sanatçısı" kimliğini zevkle ve onurla taşıma ve sahiplenme güzelliğini yaşamaya başlamışlardır. Fotoğraf ile fotoğrafçı; fotoğrafçı ile sanat ve Fotoğraf sanatı ile Görsel Sanatlar arasındaki duygusal, bilimsel ve mantıksal ilgi ve yakınlaşmalar sürecinde fotoğraf çok hızlı bir gelişim göstermiş, özellikle de sayısal (dijital) fotoğrafın yaşamlarımıza girmesindeki kolaylık ve hızlı teknolojik yenilikler ile de çok büyük ve güzel gelişmeler yaşanmış ve yaşanmaktadır. Bu hızlı, güzel ve olumlu gelişme sürecinde çok sayıda fotoğraf üretilmeye başlanmış ve bu fotoğraf yığınları arasında "değer" olabilecek sanat yapıtlarının ayrışmasını sağlamak, "Fotoğraf Sanatı" adına ciddi bir görev doğurmuş ve tüm fotoğraf sanatçılarına ciddi bir görev yüklemiştir. İşte bu noktada, fotoğraf eleştirmenliği kurum olarak eksikliğini hissettirmiş, bu konudaki arayışlar hızlanmış ve önem kazanmıştır.


    4. Fotoğraf Eleştirmenliği
    Bir sanat yapıtını üretmek ayrı bir konu, anlamak ayrı bir konu, anlatmak ayrı bir konu, eleştirmek ve yorumlamak ise apayrı bir konudur. Tüm bunların ne anlam ifade ettiklerini bilmek ise, sanatçı olmanın asgari gereksinimleridir. Kendisini "sanatçı" olarak gören bireylerden, öncelikle sanatın ne olduğu ve ne olmadığını bilmeleri beklenir ki, bu en temel haklı beklentidir. "Sanatın ne olduğunu ya da ne olmadığını bilmeyen bir sanatçı" ifadesine anlam vermekte zorlansak da, maalesef günümüz gerçeklerindendir. Felsefeden ve analitik irdeleme yetisinden uzak bireylerin "sanatçı" olmasını beklemek ciddi bir yanlış, ciddi bir eksikliktir. Sanatçının öncelikle sahip olması gereken özelliği, araştırmacı ve sorgulayıcı olmasıdır. Yaşamı, yanlışları ve doğrularıyla sorgulayabilen bireyler, sanatçı olmanın gerektirdiği altyapıya sahiplerdir. Sanatçı, yapıtını üretme sürecinde bu analitik irdeleme yetisi ve sorgulama gücüyle, yapıtına değer kazandırabilecek bir çaba içinde olacaktır ayırdında olmadan. Sanatçı öncelikle, tüm teknik altyapı bilgilerine sahip olarak, kusursuz ve sorunsuz bir şekilde yapıtını üretmeyi bilecek; bir sanat yapıtını üretmenin yanında ve çok daha önemle, yapıtına bir anlam vermeyi, anlam kazandırmayı, anlamlandırmayı bilecek ve bunu anlatabilecek düşünsel birikim ve altyapı zenginliğine de sahip olmak durumundadır. Tüm bunlara sahip olunduktan, tüm bu önkoşulları taşıdıktan sonra "eleştirmenliği" düşünebilmelidir.

    Eleştirmenlik, eleştirilecek konuya tüm yönleriyle bilgi ve düşünsel anlamda sahip olma koşulunu gerektirir; konusuna tüm yönleriyle vakıf olmayan bir bireyin, bir sanat yapıtını doğru değerlendirebilmesi, eleştirmesi olası değildir.

    Fotoğrafta eleştiriler, genel anlamda biçim ve içerik yönünden yapılabilmektedir. Bunların detaylarına girdiğimiz zaman; 1.Teknik yeterlik, 2.Yapıtta netlik (PinSharp) 3.Kompozisyon, 4.Konu, 5.Anlatım, 6.İçerik, bir fotoğraf yapıtında önemli temel unsurlardır. Bunlardan sadece bir ya da birkaçının yapıtta bulunuyor olması, o fotoğrafı, o sanat yapıtını değerli kılmaz. Bir fotoğrafın, genel anlamıyla bir değer olabilmesi için, bir bütün olarak yukarıda belirtilen tüm konularda yeterli, kusursuz ve mükemmel olması gereklidir. Bir yapıtın, bu konulardan herhangi birisindeki eksikliği, kusuru ya da yanlışı varsa buna göre değerlendirilecek ve eleştirilecektir.

    Resim sanatında olduğu gibi fotoğraf da, bir düzlem üzerinde iki boyutlu bir çalışma olduğundan, teknik ile düşüncenin birleşmesiyle aktarılan bir görüntü olduğu için, görsel sanatlardaki üçüncü boyut arayış zorunluluğu fotoğraf sanatının önemli açılımlarından birisi olmuştur.

    Bir fotoğraf yapıtının, yukarıda belirttiğim öz nitelikleri için doğru anlama ve doğru değerlendirmeler yapılabilir. Ama yapıtın felsefesini anlamak ve felsefi açıdan bir eleştiri getirmek ise çok daha önemli bir konudur. Çünkü, bir sanatçının yapıtını üretirken sahip olduğu düşüncelerinin derinlik ve boyutlarını tam olarak anlamak ve anlamlandırmak kolay olmayacaktır. Yapıtın netlik ya da kompozisyon gibi konularda eleştirilmesinde genel ölçütler olduğu için değerlendirilmesi ve varsa görülen eksikliklerin, kusurların ortaya konulması zor olmaz. Ancak, her bireyin diğer herkesten farklı ve tümüyle öznel bir düşünce biçimi ve sistematiği olduğu ve olacağı için, yapıtın felsefi içerik ve yapısını değerlendirmek ve objektif bir eleştiri getirmek zordur. Bu durumda, bir sanat fotoğrafının değerlendirme ve eleşirisi yapılırken, fotoğrafın teknik yapısı üzerine her tür eleştiri getirilebilir, ama yapıtın felsefesini eleştirmek kolay olmayacaktır. Sanatçının kendi öznel düşüncesini değil; sanat yapıtıyla ilgili düşüncesini (ki eğer açıklanmış ise ve biliniyorsa) yapıta ne denli yansıtabildiğini ve yapıtın bu düşünsel derinliği ne denli taşıdığı konusu değerlendirilebilecek, eleştiri getirilebilecektir. Bu noktada dahi ciddi sorunlar yaşanması olasıdır: Eleştiri yapanın, "sanat felsefesi" ile ne denli yakınlığının olduğu ve sanatın felsefesinde saygı gösterilmesi gereken öznel düşünce özgürlüğüne bakışı önemlidir. Eğer eleştiren, bu felsefi içsel değerlerden yoksun, eksik ya da uzak ise, gerçekçi bir eleştiri yapması olanaklı olmayacaktır.

    Fotoğraf eleştirmeni kendisini yapıtı yargılama durumunda görürse, bir yargıç edasıyla ve sanki karar makamı gibi, yapıta yaklaşımında psikolojik sorunlar da yaşanabilmesi olasıdır. Eleştirinin bir karar ya da hüküm değil, bir yorum ve değerlendirme, sanatçıya sanraki yapıtlarını üretmede yeni teknik veya düşünsel açılımlar kazandırma ve izleyicilere yapıtın sanat felsefesi ve sanat ruhuyla yaklaşımına bir örnekleme ve topluma da o sanatın, o sanat yapıtının ve sanatçısının "o eleştirmen" gözüyle ne olduğu ya da ne olmadığını anlatmak amacı içinde olması gereklidir. Yoksa, bir sanat veya fotoğraf eleştirmeni kendisini yargıç yerine koyar da; bir sanatı, bir sanat yapıtını veya bir sanatçıyı "mahkum etme" yetkisini (!) kendisinde görürse, sanatın ruhsal yüceliği adına çok ciddi bir suç işlemiş olur.


    5. Ülkemizin gerçekleri ve çözüm önerileri
    Günümüz sanat dünyasında fotoğrafın yeri maalesef hala tartışılmaktadır. Kimileri fotoğrafın sanatsal boyut ve içeriğini kabul edememekte, konuyu çok basite alarak: "iyi bir ekipman, biraz da teknik bilgi ve eğitim, hepsi bu!" yakıştırması yapabilmektedirler. Ülkemizde dahi kimileri "fotoğraf sanatçılığı"nı kabul etmemektedirler. Ama dünya geneline baktığımızda bu sorunun ciddi boyutta aşıldığını sevinerek görmekteyiz. Fotoğrafın sanat boyutuna yaklaşımın daha objektif ve tutarlı olmasının ardından, görsel sanatlar kategorisinde "fotoğraf"ı daha sıkça görmeye başlamamız da ayrı bir sevindirici gelişmedir. Fotoğraf, görsel sanatların bir dalı olduğu kabul edildikten sonradır ki, fotoğrafın sanat boyutunda bir sanat eleştirmenliği: "Fotoğraf Eleştirmenliği" gündeme gelmiş, tartışılmaya başlanmış ve aşılan gelişim süreci ile yakın bir gelecekte bu kurumun yerine oturacağına inanılmıştır.


    a. Bugüne kadar yapılanlar:
    Fotoğraf eleştirmenliği'nin bir kurum ve kimlik olarak henüz oturmadığı fotoğraf geçmişimizde, eleştiri adına yapılanlar çok sınırlı kalmıştır. Bunlar, en basitinden "fotoğraf okumaları" biçiminde, bireysel değerlendirme ölçütü ile genel bir boyut kazanamadan yapılmış ve yapılmakta olan çalışmalardır. Fotoğraf okumaları, sanatçıyı doğruya yönlendirme ve yapıcı eleştirilerle fotoğrafa sanat boyutu kazandırma çaba ve girişimleri olarak çok olumlu bir süreç yaşamış ve yaşamaktadır.

    Fotoğraf yarışmalarındaki seçici kurullar, jüriler de bir anlamda eleştirmenliğin bir başka boyutunda çalışmalar yapmış ve yapmaktadırlar. Ancak yanlış bir yöntem olarak, seçici kurullar kararlarının gerekçelerini açıklamamakla sanatçılarda soru işaretlerine neden olabilmektedirler. Gerekçelerin açıklanmaması, seçici kurulları eleştirmenlikten uzaklaştırarak bir yargıç konumuna getirmiş ve eleştiri; "ben öyle uygun buldum" deyişiyle tümüyle bireyselliğe dökülmüştür. Oysa yarışmalara katılan her yapıt için seçilme veya seçilmeme gerkeçesinin açıklanması, seçici kurul üyelerine eleştirmenlik yolunu açabilecek bir sistem olabilirdi.

    Bu kurulların önemleri ve gerekliliği tartışılmaz bir gerçektir. Ancak, maalesef, bu kurulların varlığı değil ama çalışma ve değerlendirme ölçüt ve esasları çoğu zaman tartışılmışlardır. Özellikle de, sanatçısı ya da kime ait olduğu bilinen bir yapıta yaklaşım taraflı olabilmekte ve gizliliğe uyulmama nedeniyle kurullar kimi zaman yaralar alabilmektedirler. Kurul üyelerinin karar ölçütleri de farklılık göstermekte ve yapıt sahipleri çoğu zaman yanlı kararlardan rahatsız olmaktadırlar. Hatta yaşanan birtakım güvensizlikler sonucunda artık yarışmalara yapıtlarını göndermeyen pek çok fotoğraf sanatçısı olduğu da bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, fotoğraf eleştirmenliğinin kurumsallaşma öncesindeki önemli bir boyutu olan seçici kurul üyelikleri yeterlik konusunda sorun yaşamamalı ve bu kurul üyelerinin sadece "fotoğraf sanatçısı" olmalarının yeterli olamayacağı ve felsefi yeterliklerinin de olması gerekliliği görülmeli ve kabul edilmelidir.

    Çok az sayıda da olsa, görsel veya yazılı basında "fotoğraf eleştirmenliği" ünvanını kendiliğinden üstlenen kimi fotoğraf sanaçılarımız, ya az sayıda eleştiri yapmakta ya da yaptıkları eleştiriler basında yeterince ilgi görmemekte ve yer verilmemektedir. Zaten az sayıda mevcut olan fotoğraf eleştirmenlerine sanat medyasında daha çok yer verilmesi, konunun kurumsallaşmasına yardımcı olacaktır.


    b. Yapılması gerekenler:
    Öncelikle, fotoğraf eleştirmenliği yapmaya yönelen, bu konuda yeterli olduğu düşünülen veya varsayılan; geçmişte üstlendiği misyonuyla fotoğrafın sanat boyutuna katkılar sağladığı bilinen, ya da kendisini sürekli geliştirme çabası içinde olan; konunun felsefi, sosyal ve psikolojik boyutu ile de doğrudan bağı olan fotoğraf sanatçılarına, fotoğrafla ilgili sanal ve gerçek ortamlarda daha çok yer verilmesi gerekir. Fotoğraf eleştirmenliğine yönelen, kendilerinde bu yetenek ve analitik değerlendirme gücünün var olduğu bilinen ya da bizzat kendisinin bu yeteneğe sahip olduğunu savlayan fotoğraf sanatçılarına, tüm fotoğraf sanatı kurum, kuruluş ve çevrelerinin destek vermesi gerekir. Oluşturulacak bu kurumun, kimi sanatçı veya kurumların tekelinde olmadığı ve olamayacağı da önceden herkes tarafından dile getirilmeli ve kabul edilmelidir. Medya gücü ve kimi etkili(!) çevreler kullanılarak oluşturulacak eleştirmenlik kurumları ile elde edilecek ünvanların asla gerçekçi olamayacağı ve asla "Fotoğraf Sanatı"nı temsil edemeyeceği de bilinmeli ve kabul edilmelidir.

    6. Sonuç
    Her sanat dalının gelişmesi için eleştiriye gereksinimi vardır ve bu durum yadsınamaz bir gerçektir.

    "Fotoğraf Eleştirmenliği" kurumu, ülkemiz fotoğraf sanatının ciddi bir eksiğidir. Sanat ve fotoğraf çevrelerinde bu konunun sürekli işlenmesi ve gündemde tutulması için tüm fotoğraf kurum ve kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir. Bu amaçla, böylesi önemli bir konuyu gündeme taşıyan "FOTORİTİM" e-Fotoğraf Dergisi'ne Fotoğraf Sanatı adına teşekkür ediyorum.

    Mahmut ÖZTURAN
#06.07.2009 12:30 0 0 0
  • teşekkürler misss...
#23.07.2009 00:04 0 0 0
  • çok guzel bı paylasım
#14.08.2009 11:57 0 0 0