Ya Resul

Son güncelleme: 08.07.2009 19:44

  • noimage


    Ya Resul!




    Üzmemişti onları hiç bir şey senin gidişin kadar


    Kendilerine 'kardeşim' diye hitap ettiğin Ashabının gözleri yaşlarla dolmuştu, son sözlerini işittiklerinde


    Bir daha sesini duyamayacak olmanın burukluğuyla doluyordu gözleri


    Artık takatin kalmamıştı konuşmaya, yavaş yavaş kapanıyordu nurdan gözlerin


    Beklide Makam-ı Mahmud'u seyre dalıyordun


    Beklide bir yanda ümmetinden ayrılışın incitiyordu mübarek yüreğini; bir yandan da varacağın yerin güzelliği cezp ediyordu seni


    Ve O anda Azrail Aleyhisselam kapının önünde beliriyor gözü yaşlarla dolu


    Kapını çalıyor tevazu ve edep kanatları yerlerde


    Başı önünde izin istiyor hane sahibinden


    Kızın Hz Fatıma radiyellahu anha açıyor kapıyı ve soruyor "Sen kimsin?" Diye


    "Beni gönderen Allah'ın elçisiyim, ben Azrail'im"


    Hz Fatıma anamızın dizleri çözülüyor, yığılıyor olduğu yere


    Ona yalvarmaklı, yaşlı gözlerle bakıyor


    Bakışıyla sanki "Babamın canını alma! Alma!" der gibi


    Çaresiz buyur ediyor içeriye Azrail aleyhisselam giriyor içeriye


    "Ya Resulellah! Allah'ın selamı üzerine olsun


    Senden izin istiyorum; eğer izin verirsen canını alacağım


    " Hz Fatıma Radiyellahu anhanın hıçkırıkları boğazında düğümleniyor


    Bir türlü aklına sığdıramıyor babasını kaybetmeyi, inci inci yaşlar dökülüyor o mübarek gözlerinden


    Ve ortalığı mis gibi bir koku sarıyor


    Her taraf gülistan olmuş Sanki her yer Sen kokuyorsun Ya Resulallah


    Senin o baş döndürücü kokun biraz olsun rahatlatıyor yürekleri


    Orada bulunan Sahabelerin, heyecanla bekliyor


    Resulellah sorulan soruya ne cevap verecek diye


    Ve Sen, Azrail Aleyhisselama:


    " Selam senin üzerine olsun, ey Rabbimin misafiri, hoş geldin


    Artık sevgiliye kavuşma zamanı geldi


    Ayrılık ateşiyle yanıyorum ben


    Buyur gel canımı kabzet" diye buyurunca ortalığı öyle bir feryat kaplıyor ki gök kubbeyi çınlatıyor


    Ve Resulullah'ın kudsi dudaklarından rabbine Şehadet'i dökülüyor, billur kaselerden dökülen Kevser şarabı gibi


    Ardından gözlerini kapatmıştı bu fani dünyaya, ebedi aleme uyanmak için


    Ya Resulellah! Üzmemişti onları hiçbir şey senin gidişin kadar


    Ashabın her biri mecnuna dönmüştü, çünkü artık en çok sevdikleri Resulullah aralarından ayrılmıştı


    Çünkü aşık oldukları Habibullah aralarından ayrılmıştı


    Öyle ki, bir sıkıntıları olduğunda mescide gelip onun nur gibi parlayan mübarek cemaline baktıklarında, acıları ve üzüntülerini bir anda unutuverir, mutluluk ve huzurla dolarlardı


    O güzide Ashabın adeta kanları donmuş bir şekilde, Resulullah' la beraber dar-ı ukbaya yürümek istercesine inliyorlardı


    Yürekleri burkuluyordu, Seni bir daha dünya gözüyle göremeyecek olmanın acısı kaplıyordu sinelerini Kimsenin dili varmıyordu, gönlümüzün gülü vefat etti demeye


    Ya Resulellah! Üzmemişti onları hiç bir şey senin gidişin kadar


    Fakat Sen etrafına gülücükler saçıyordun Ey Nebi! "Bu dünyadan ayrıldım ama ahirette sizlerle beraberim" diyordun sanki onları teselli edercesine


    Ortalığı tekrar bir mis gibi bir koku sarıyor


    Teninin güzel kokusunu güle sunan Sensin Ey Nebi!


    Ve saf saf melekler akın ediyor yeryüzüne


    Ziyaret ediyorlar, Resulullah'ın beytini


    Onlar bile hüzünlü, onlar bile ağlamaklı ve senin mübarek bedenini incitmeden teneşire yatırıyorlar, Seni melekler yıkıyor, kefene sarıyorlar velilerin imamı Hz Ali radiyellahu anh ile birlikte


    Senin yüzünü kapatmak istemiyorlardı


    Çünkü bir daha göremeyeceklerdi, bu güneş misali parlayan yüzü


    İşte Seni kabre, o küçücük yere koydular, toprağın şefkatli kollarına saldılar


    Seni Artık Sen yoktun


    Senin ayrılığına hiçbir yürek dayanamıyor, Ey Nebi!


    Hüzne boğdun bütün ashabını


    Ya Resul! Senin gidişin onlara dünyayı dar etmişti; Senin gidişin onlara toprağa yar etmişti


    Üzmemişti onları hiç bir şey , Senin gidişin kadar


    Ne Allah ve Resulü için çektikleri işkenceler, ne göçebe gibi oradan oraya savrulmaları, nede yarım hurmayla, aç biilaç giriştikleri mücadeleler


    Ve Biz biçare


    Senin kapına kıtmirleri, ahirzamanın belalı yollarından, gaflet ve isyanımızın derin kuyusundan sesleniyoruz Sana Ey Nebi! Ve diyoruz ki yine gel Ey Resul! O kudsi ruhaniyetinle yine gel, gönül bağımıza, sinelerimizin gülistanına


    Gel Ey Resul yine gel! Gel ki Resulüm!


    Senin aşkından viraneye dönmüş, ayrılık hasretiyle kavrulmuş yüreklerimizi ferahlat


    Ferahlat ki Habibim, bir çocuk heyecanıyla coşsun ümmetin!


    Bütün insanlık huzuru bulsun"




    Amin
#07.07.2009 10:43 0 0 0
  • tşkler paylaşım için.
#08.07.2009 19:44 0 0 0