Dilencinin Duası

Son güncelleme: 15.07.2009 08:00
  • Dilencinin Duası - Mustafa Çetin
    Evimizin karşısındaki dilenciye gözüm takıldı. Kırklı yaşların başındaydı. Zayıf, orta boylu en az üç çocuğunun olduğunu bildiğim esmer bir kadındı. Her geçişimde birini duyduğum dilencilik sebeplerinden farklı olarak bu sefer tatlı dileniyordu.
    Önünden geçerken beni her gün gördüğü için bir şeyler istemez diye düşündüm. Bugüne kadar tavrını değiştirmeden beni sanki ilk defa görüyormuş gibi dilenen kadın yine aynı şekilde davrandı ve çocukları için tatlı istedi. Birkaç mazeret geveledim. Birden aklıma yarın açıklanacak olan iş başvurum gelince hemen cebimdeki en küçük kağıt parayı çıkartıp verdim. Kendimi rüşvet veren biri gibi hissettim, hemen geriye dönüp apartmana girdim. Arkamdan benim için dualar ettiğini duyuyordum.
    Dışarıya çıkış sebebim önemsiz olmalıydı ki niye çıktığımı unuttum. Canım sıkıldı. Dilenciye mazeret uydurmak mı yada bir dilencinin tatlı dilenmesi mi canımı sıkmıştı tam anlayamadım. Biraz kitap okudum. Müzik dinledim. İçimdeki sıkıntı azalacağına daha da arttı. Camdan dışarıya baktım. Yağmur hafiften yağmaya başlamış, dilenci teyze de iki çocuğuyla tatlıcının girişindeki tentenin altına sığınmıştı. Diğer çocuğunu göremedim. Ben camdan onları izlerken yarım saat içinde en az üç kişi tatlıcıdan iki çocuğuna da tatlı ısmarladı. Bu kadar tatlıyı nasıl yerler diye düşündüm. Bu arada üçüncü çocuğu tatlıcının arka bahçesinde gördüm. Elinde iki üç poşet vardı. Bulunduğum camdan net göremedim. Yağmur da hızlanmış görmem iyice zorlaşmıştı. Daha fazla bu mesele üzerine düşünmek istemediğim için camın kenarından ayrıldım. Yarınki iş başvurumu düşünmeye başladım.
    Bu belki de onuncu iş başvurumdu. Bir kısmı beni kabul etmemiş, diğerlerini de vaat ettiklerinin yarısını bile veremeyeceklerini söyleyince ben işleri geri çevirmiştim. Bu başvuru elimdeki son şanstı. İsteklerimin birçoğundan feragat etmeye hazırdım. Bu duygu ve düşüncelerle girdiğim mülakat odasından büyük bir şaşkınlık içinde çıktım. Kemal Sunal'ın filmlerinde olduğu gibi onlar benim şaşkınlığımı yanlış anlamış ve tekliflerini az bulduğumu sanıp tekliflerini daha da güzelleştirmişlerdi. Ne zaman müsait olursam gelip başlayabileceğimi söylediler. Ben bunun bir şaka olduğunu söylemelerine fırsat vermemek için hemen oradan uzaklaştım. Kimse arayıp şaka yaptık demedi. Mutluluktan uçmak üzereydim.
    Eve yaklaşmıştım ki yine aynı sahneyle karşılaştım. Teyze yine çocukları için tatlı dileniyordu. Anladığım kadarıyla dünkü tatlılar yetmemişti. Ben o anda bütün bu başıma gelen güzelliklerin sebebinin bu teyzenin duaları yüzü suyu hürmetine olduğunu anladım. Nasıl anlayamadım bunu. Şimdiye kadar birçok kapıdan dönmüştüm ama bugünkü kadar güzel bir fırsatı hiç yakalayamamıştım. Dünden farklı ne vardı ki bugün? Teyzenin duaları tabi ki. Çocukları için dilenen teyze hakkında yanılmıştım. O kalbi temiz biri olmalıydı. Duası kabul edildiğine göre sahtekar olamazdı herhalde. Cebimdeki bütün parayı verme fikriyle yanlarına yaklaştım. Bu arada benim geldiğimi fark etmeyen küçük çocuk annesine soruyordu:
    'Anne tatlıcı Hasan amca dünkü tatlıların parasını ne zaman verecek? Bana uzaktan kumandalı arabayı ne zaman alacaksın?'
    Çocuğun soruları devam ediyordu. Ben ötesini dinleyemedim. Bir elim cebimdeki paraları tutar halde hiç bozuntuya vermeden yanlarından geçtim. Yaptıkları plan insanın ufkunu genişletecek kadar zekiceydi. Dilendikleri kişilerden aldıkları tatlıları geri götürüp parasını alıyorlar ve aynı döngü devam edip duruyordu. Dün bu yaptıklarını fark etseydim dünyayı onlara dar ederdim ama hala bu işe kabul edilmemde dilenci teyzenin katkısı olduğunu düşündüğümden hiç sesimi çıkarmadım. Ben evde işe ne zaman başlasam, ilk maaşımla neler alsam diye düşünürken onlar da dışarıda bir gün önce uyguladıkları mükemmel planı devam ettiriyorlardı.

    Mustafa Çetin
#15.07.2009 08:00 0 0 0