Gregory Crewdson

Son güncelleme: 15.07.2009 20:46
  • Gregory Crewdson Kimdir - Gregory Crewdson biyografisi - Gregory Crewdson hakkında

    1962 doğumlu Gregory Crewdson, daha çok Amerika'nın kırsal kesimlerinde yaşanan olayları konu aldığı fotoğraflarındaki gerçeküstücü yaklaşımlarıyla ve devasa prodüksiyonlarıyla tanınan Amerikalı bir fotoğrafçıdır.

    Genç yaşlarında, "The Speedies" isimli, o dönemler New York'un ünlü bir punk rock grubunun üyesiyken yaptıkları liste başı parçaları "Let Me Take Your Photo" (Bırak Fotoğrafını Çekeyim), Crewdson'un yaşamının daha sonraki dönemlerinde onun ne olacağına dair isabetli bir tahmin ortaya koymuştur. Hewlett Packard ise 2005 yılında bu şarkıyı kendi dijital fotoğraf makinelerinin reklamını yapmak amacıyla kullanmıştır. 1980'lerin ortalarında Crewdson, Port Chester (New York) yakınlarındaki SUNY Purchase'de fotoğraf üzerine eğitim görür. Yale Üniversitesi'nde Güzel Sanatlar alanında Yüksek Lisans'ını yapar. Daha sonra hayatını doğmuş olduğu kent olan New York'ta sürdürmeye devam eder.

    Crewdson'un büyük format fotoğraflarındaki konular, Amerika'nın kırsal kesimlerinde anlaşılması ve açıklanması zor olayların etrafında toplanır. Anlaşılması kolay öyküsel hikayeler yerine, karmaşık ve esrarengiz anlatımları tercih eder. Her ne kadar birilerine benzemekten kaçınsa da, kendi çalışmalarının Alfred Hitchcock, David Lynch ve Steven Spielberg'in sinemasal vizyonlarıyla karşılaştırılmasının önüne geçemez. Aynı bir film yönetmeni gibi sahip olduğu kudret, onun fotoğraflarında devasa kurgusal bir dünya yaratabilmesine olanak tanır. Hatta son işlerinde Crewdson, bu sinemasal vizyonunu gerçekleştirebilmek için, otuz beş kişinin üzerinde büyük bir ekiple çalışmak durumunda kalmıştır.

    Erken dönem çalışmalarından Natural Wonder (1992 - 1997) serisi, kenar mahallelerde yaşamaya zorlanan kuşlar, solucanlar ve böcekler gibi vahşi yaşama odaklanır. Bu sahneler ritüellerin gizemli havasını taşırlar. Belirsiz aktiviteler içerisindeki bu hayvanlar insanlar tarafından tamamıyla göz ardı edilmişlerdir. "Hover" (1996 - 1997) serisinde ise Crewdson, insanlığın dünyasında geri döner ve onun karanlık yönlerini araştırır. Bu çalışmasında "Natural Wonder" serisindeki yakın çekim görüntülerinden kaçınır, daha yüksek, çok daha geniş kamera açılarına yönelir. Bu siyah beyaz fotoğraflar, rahatsız edici olayların meydana geldiği arka bahçelerdeki özel sığınaklardan bir anlık sahneler sunmaktadırlar.

    Crewdson'un en son çalışması, 1998 - 2002 tarihleri arasında gerçekleştirdiği "Twilight" (Alacakaranlık) serisidir. Bu serisinde Crewdson yine esrarengiz kırsal kesim motiflerine geri döner ve daha ayrıntılı bir üslupta onları sahneler. Bu karanlık tonlardaki görüntüler çoğunlukla gizemli ışık huzmeleriyle aydınlatılmışlardır. Sanki bazı dış güçler fotoğraftaki dünyanın sakinleriyle iletişime geçmek istemektedirler; kadının biri küçük şişme bir yüzme havuzunda ayakta durmaktadır. Fotoğraftaki ışık geleceğe ilişkin bir hakikati ön görürcesine, yukarıdan aşağıya doğru hamile kadının göbeğine doğru ilahi bir şekilde düşmektedir. Crewdson başka bir fotoğrafında da, arka bahçeden gelerek akşam yemeğindeki aile üyelerinin karşısına çıplak çıkan bir anneyi konu almaktadır. Aynı bu fotoğrafta masada oturan aile bireyleri gibi çoğunlukla onun karakterleri iç dünyalarında kaybolmuş bir izlenim sunarlar. Fiziksel olarak aynı mekanı paylaşmalarına rağmen duygusal olarak bir birbirlerinden çok uzaktadırlar.

    Büyük prodüksiyonlar gerektiren bu işler, filmden alınmış, öncesi ve sonrası meçhul durağan bir sahnenin tek karelik bir sunumu gibidirler. Kurduğu setler her ne kadar ayrıntılı ve üzerinde çok düşünülmüş olsa da, aslında Crewdson, ucu açık, sınırları keskin hatlarla belirlenmemiş bir anlam dünyası inşa etmeye çabalar - ki görüntülerin insan üzerinde yarattığı bu gizemli havanın kaynağı da gücünü aynı belirsizlikten alır. Onun bu tavrı seyirciye kendi bilinç ve bilinçaltı dünyasında serbestçe dolaşma fırsatı tanımıştır.

    Sözgelimi onun fotoğraflarında "Amerikan Rüyası" ideali, arka bahçelerdeki mahremiyetin karanlık gizemlerinde yok olup gider. Tek kelimeyle sahnelerin içine nüfuz eden esrar perdesi, seyirciyi bu oyuna göz yumması doğrultusunda zorlamaktadır. Bu bağlamda anlamı keşfetmek, sanki bir bilmeceyi çözmeye çalışmak gibidir. Sonuçta her durumda geriye kalan sadece alaca bir karanlıktır!
#15.07.2009 20:46 0 0 0