Geçmişin Kar Taneleri

Son güncelleme: 22.07.2009 00:07
  • Geçmişin Kar Taneleri - Kenan Çetin
    Bugüne kadar dedesi hep yanındaydı; fakat bir gün de o, çorba ısmarlayamamıştı.
    O günün çorbayla gelen muhabbetinde dedesi:
    ─ Yıllarca kara yolu yapımında çalıştım. Sigorta yapmadılar. Şehre, tuğla fabrikasına gittim. Tuğla fabrikasından aldığım parayla karnımı doyurdum, akşamları da tren istasyonunda kereste indirdim. Oradan aldığım parayı da biriktirdim. Baktım olmuyor, geri döndüm.
    Bütün bunları hatırladıkça, pazaryerindeki üşümelere keşke katlansaydım, diyordu.
    Yokluk günleri tekrar gelir diye herkes korkuyordu.
    Asıl cimri olanlar onlar değildi; varlık içinde, varlıklı yaşayıp yok diyenlerdi.
    Şimdi, iyi giyimli çocuklar kıskançlıkların, çekememezliklerin yarışçısı olarak kasaba meydanına salınıyor, işte tam burada okulun bahçesinde kasabalıdan uzakta yarış tamamlanıyordu.
    Kimse parasının olduğunu söylemiyordu; fakat artan gelirlerinin reklâmcısı olmaktan da geri kalmıyordu. Mahalle aralarında ve kasaba meydanlarında, kim ne aldıysa telaffuzu yanlış da olsa dedikodusunu yapmadan edemiyordu.
    Parasını gizleyen; fakat övünmekten geri durmayan ailelerin öğrencileri, işte tam bu kapının ardındaki okul bahçesinde saatlerce bekletilirdi.
    Müdür, veli toplantısı adı altında sürekli odun, kömür parası topladığı için hiçbir veli toplantıya gelmezdi.
    ─ Yine para isterler.
    Hiçbir veli, öğrenci için yapılacakların muhasebesi olarak bakmazdı toplantılara.
    Onun babası da çözmüştü durumu. Belki de bu nedenledir ki eğitim hayatının sonraki hiçbir yılında babası, veli toplantılarına katılmamıştı. Beyinlere kazınmıştı bir kere; veli toplantısı para demektir.
    Birkaç yıllık eğitimin ardından öğretmen sıfatı kazanan, saygı duymakta kusur etmediği insanların yanlışları çok fazlaydı ve düzeltmek için gayretleri yoktu.
    Kendi hayatını etkileyenler emekli olurken kendisi de öğretmen olmuştu.
    Pek çok söz vermişti.
    İlk başta verdiği söz de odun parası toplamak için veli toplantısı yapmayacağım, olmuştu.
    İşkence salonlarını aratmayan okulun bahçesinde dayak yediği günlerden hiçbir işaret yoktu. Kar beyazı bahçe çok masumdu. Mekânın suçu yoktu, sadece yaşanan kötülüklerin ister istemez taşıyıcısı olmaya zorlanmıştı.
    ─ Topu bize at!
    Kendilerini parçalarcasına futbol oynadıkları sahaya kızların oynadığı top kaçmıştı. Herkes kendini kaptırmıştı, kimse kızların ricasını duymuyordu. O da kalenin etrafındaki tehlikenin uzaklaştığı bir anın sonrasında hafifçe dokunduğu topu kızların yanına gönderdi.
    ─ Alın işte, geliyor.
    Sınıfın en çok konuşanı sayılan Gamze diye bir kız topu yakaladı ve sen nasıl küfredersin, diyerek okulun kapısına yöneldi.
    O kadar çok konuşunca böyle oluyordu; insanların dinleme ve duyma yetenekleri köreliyordu.
    ─ Müdür seni bekliyor.
    ─ Nasıl yani?
    ─ Kötü konuştuğun için şikâyet ettim.
    ─ Ben böyle bir şey yapmadım.
    Kız kendi söylediğinde ısrar ediyor ve ekliyordu.
    ─ İnanmazsan inanma ben söyledim, seni bekliyor.


    Kenan Çetin
#19.07.2009 18:23 0 0 0
  • sağolun...gerçekden süper olmuşş..
#22.07.2009 00:07 0 0 0