Yağmur, diğer ismiyle "bereket" hep yukarıdan aşağı doğru yağar.
Tane tane ve belirli aralıklarda, belirli boyutlarda.
Kimi zaman ismi "yağmur" olur çisil çisil yağar yaz yağmuru gibi, kimi zaman da "dolu" olarak yağar iri iri, sert, tıpkı misket gibi. Kışın, üşüyen damlalar kristalleşir ve buzdan
kar tanelerine dönüşür de yağar lapa lapa. Ama hep yukarıdan aşağıya, tevazu ile.
Hiç itirazsız toprağa karışır, tohumları bulur ve besler.
Gün gelir bu tohumlar toprağı yarıp yeryüzüne çıkar, yeşerir.
Onlar da tevazuundan başlarını yere eğer, rahmet yine yukarıdan aşağı tecelli eder.
Suyun subuharı halinde yükselip, soğuk havayla karşılaşması sonucu nem yüklü
tanecikler içeren bulutlar oluşur. Doyma noktasına ulaşan bulutlardan ise yağmur yağar. İşte bir âlim de önce - bilgiyle - yükselir, yükselir sonra soğuk havayla - imtihanlarla, sıkıntılarla - karşılaşır. İlme yeterince doyan, hemhâl olan âlim başlar yağmur gibi yağmaya, yukarıdan aşağıya ilim yağdırmaya.
Mevlâna'nın dediğince : "Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?"
Yağmur nasıl ki gökten yere iner ve toprağı besler, âlimlerimiz de su gibi önce bilgiyle yükselip sonra rahmet gibi aşağıdaki biz topraklara,topraktan yaratılmışlara - bilgi yağdırır ve bizi - bire bin veren başaklar gibi - bilgilendirirler.
Toprak için yağmur ne ise cahil için de âlim odur.Toprak bir seviyeden sonra suya doyar ama mü'min ilme asla doymaz. O yüzdendir ki Efendimiz (a.s.m.) : "İlim mü'minin yitik malıdır, onu nerede bulursa alır." buyuruyor.
Yağmuru seyretmek, toprakla bir araya geldiğinde etrafa yayılan kokuyu içimize çekmek ne kadar güzelse, ilim öğrenmek de bir o kadar güzeldir...değil mi ki sonsuz İlim Sahibi'nden gelir...
Allah (c.c.) cümlemizi, bağrında yeşermeye namzet iman tohumu bulunan "toprak"lardan eylesin. Amin...