Zaman Kaçakları

Son güncelleme: 26.08.2009 23:44
  • Sessizliğin içinde öylece bekliyordu Selma . Buz gibi camlara dokundu elleriyle . Ruhsuzluğu böylesine hissetmemişti hiç . İçindeki karmaşa onu , ezeli rüzgârlara savuruyordu sanki . Ve korkuyordu . Yüreğinin diyeceklerinden korkuyordu . Kendisiyle konuşurdu sık sık , ama bu kez durum çok başkaydı . İç sesinin söyleyecekleri , onu pişmanlığa benzer dahası suçluluk duymasına sebep olacak bir ruh haline sokabilirdi şimdi ve bunu kaldıracak durumda değildi . Yoğun bakımın soğukluğu onu yeterince üşütmüştü zaten . Bir de üstüne , geçmişin dondurucu esintileri hiç çekilmezdi .

    Tam 35 sene önce , Kemal'le birbirlerini severek evlenmişlerdi . Mutluluk hayallerinde kızgın çanlar çalmaya başladığında , inanası gelmemişti önce. Geçer diye düşündü hep . Biter dedi içinden . Oysa hiç bitmeyecek bir savaşın tam da ortasındaydı . Hem de daha ilk günlerden itibaren .

    Kemal , öylesine agresif ve saldırgan bir tutum içindeydi ki , Selma duygusal bir felç geçiriyormuşcasına , asla tepki veremiyordu . Anne ve Baba'sıyla görüşmeleri yasaklandı önce , sonra da kardeşleri ve diğer akrabalarıyla . Ancak bir kaç sene geçtikten sonra , Selma ailesine gidebilme hakkını geri alabilmişti yalnızca , onlar yine gelemiyorlardı evine . Oysa nasıl da özlüyordu Ailesine evde bir yemek daveti yapmayı , onları keyifle ağırlamayı . Ama yasaktı .

    Önce ilk oğlu dünyaya geldi . Ardından ikincisi .... Selma artık kurtulma hayallerini kuramıyordu bile . Deli bir çarkın içinde kalmış , yazgısına boyun eğmiş , debelenip gidiyordu zamanın içinde . Eziyetlerin tiryâkisi olup olmadığını sorguluyordu zaman zaman , ama cevap bulamıyordu . Çocukları , her şeyden önemliydi artık , kendisinden bile . Yıllar sonra , bir de kızı oldu . Artık , yapabileceği hiç bir şey kalmamıştı ne yazık ki . Bu onun yazgısıydı ve yaşamak zorundaydı .

    Ailesi de artık bu durumu kabullenmiş , onu arada sırada görmeye razı olmuşlardı . Zaten yapacak başka bir şeyleri yoktu . Selma , rüzgârın yönünü değiştirememişti ama yelkenlerini rüzgâra doğru değiştiriyordu durmadan . Çocuklar giderek büyüyorlardı . Selma , ruhen çok yorgundu , Kemal ise halâ hiç bıkmadan , saldırganlığıyla ve agresif tavırlarıyla , çevresindeki herkese hayatı zehir etmeye devam ediyordu . Sanki dünyaya geliş sebebi buydu . Gülümsediği zaman hemen hemen hiç yok gibiydi . Nasıl yaşanırdı böyle ? İnanması çok zordu . Yıllar geçiyordu . Büyük oğlu evlendiğinde , Kemal yine yapacağını yapmış , bu kez de gelinini onaylamamış , onlara evine gelmeyi yasaklamıştı . Selma , tek başına oğluna gidip hasret gideriyordu . Ardından küçük oğlu evlendi . Kızı , üniversiteye başladı . Değişen tek şey çocukların büyümeleriydi . Acılar , sorunlar aynen devam ediyordu . Selma giderek , benliğinden uzaklaşmaya başlamıştı . Yaralı bir ceylan kadar ürkekti artık . Hiç bir talebi ve isteği kalmamıştı hayattan .

    Bunca yıl , dışardan bakıldığında pek çabuk geçmiş gibi görünebilirdi elbette . Ama , Selma geçmişi düşünmeye bile korkar olmuştu . Aynı acıları tekrar hissetme ihtimali vardı . Maziden kaçar gibiydi . Başka seçeneği de yoktu zaten .

    Ve , bir gün ansızın Kemal'i yerde yatarken buldular mutfakta . Beyincikte bir kanamaydı ve yoğun bakıma alınmıştı hemen . Doktorlar hiç bir umut olmadığını söylemişlerdi . Üç gün sonra ise, Kemal'in beyin ölümü gerçekleşmişti .

    Selma , yoğun bakım bölümünün soğuk camlarından Kemal'i seyrediyordu .Ve o Artık , huysuzluk yapamıyordu . Kimseye yasak da koyamıyordu . Öylesine ... sanki çok masummuş gibi yatıyordu derin bir sessizlik içinde . İçindeki hisler korkutuyordu Selma'yı . Yeterince üzülemediğini biliyordu . Ama , sanki yanılacak ve bu duruma sevinecek diye de çok korkuyordu kendisinden . İntikam ona göre bir duygu değildi . Hele şimdi böyle bir durumda , asla olmazdı . Fakat , neden ... neden çok üzülemiyordu ? Bunun suçlusu kimdi ? Saldırgan tavırlara , feda edilen koca bir ömrün hesabını verecek olansa , orada sakince yatıyordu .

    Şu an , deliler gibi üzgün olmayı nasıl da çok istediğini farketti Selma . Ama olmuyordu işte . Bu vicdan azabından sıyrılmalıydı . Yoksa , Kemal giderayak ona yine son bir oyun oynamış olacaktı . Sonunda ....

    --Bana neler yaptın bir ömür boyu , yetmedi mi ? Halâ mı uğraşıyorsun benimle ? Orada , öyle çaresizce yatarken bile ! .... Ve şu durumuna yeteri kadar üzülemiyorsam eğer , bu benim suçum değil . Ama , sana beddua da etmeyeceğim . Edemem ki , çocuklarımın Baba'sısın ne de olsa .... sadece Allah'a vereceğin hesabın var . Ben helâl ettim hakkımı sana . Ve bağışladım seni . Çünkü , tüm yaptıklarını değiştirebilme hakkı verilseydi bu gün , eminim ki sen de pişman olurdun ve hemen değişirdin . Sadece , yıllarımıza yazık ettin . Hayatımızı param parça yaşattın hepimize . Kahrolmuyorsam , ağlayamıyorsam benim değil senin yüzünden . Yaşarken çektiğin huzursuzluklar , umarım artık seni rahat bırakır . Artık dinlenme vakti . Rahat uyu , hayatımın zor adamı ! Güle güle , yolun açık olsun ! ...

    diyerek vedalaştı onunla Selma . Artık , üzülemediğine , üzülmüyordu . Bu onun seçimiydi . Herkes , kendi seçimlerini yaşıyordu . Ve Kemal , nedendir bilinmez asla sevilen biri olmayı istememişti yaşarken . Ve işte , sevilmeyen bir Baba , damat , eş ve insan olarak gidiyordu bu dünyadan . Kimbilir neden ? Neden ?

    Nilgün Paksoy
#26.08.2009 23:44 0 0 0