Ramazan'da Beslenme Öneri ve Uyarıları

Son güncelleme: 02.09.2009 20:11
  • Ramazan'da Beslenme Öneri ve Uyarıları

    Ramazan ayında iftar ve sahurda mideyi birden bire çok fazla yemekle doldurmak ve gereğinden fazla su içmenin mideyi rahatsız edebileceği gibi, bazı sağlık sorunlarını da beraberinde getirebileceği bildirildi. Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Hayoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ramazan ayında yemek seçimine ve beslenmeye her zamankinden daha fazla önem verilmesi gerektiğini söyledi.
    Bu dönemde midenin uzun süre aç kaldığını ve metabolizmanın bir ay boyunca uzun süreli açlıkla yavaşlatıldığını anımsatan Hayoğlu, herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaşmamak için azar azar, iyi çiğneyerek ve sık aralıklarla yemek yenmesi gerektiğini, kızartma türü yiyeceklerden ise özellikle kaçınılması gerektiğini belirtti.
    İftar saatinde yemek için harcanan zamanın mümkün olduğunca uzatılması yönünde tavsiyede bulunan Hayoğlu, mideyi zorlayabilecek yapıdaki sıcak, aşırı tuzlu, yağlı ve ağır tatlıların tüketiminden kaçınılması gerektiğini kaydetti. Bunların yerine daha kolay sindirilebilen, sebze ağırlıklı yiyeceklerin tercih edilmesi gerektiğini ifade eden Hayoğlu, şunları söyledi:
    ''Ramazan ayında iftar ve sahurda mideyi birden bire çok fazla yemekle doldurmak ve gereğinden fazla su içmek mideyi rahatsız edebileceği gibi, bazı sağlık sorunlarını da beraberinde getirebilir. Bu dönemde daha çok vücut direncini artırıcı gıdalar tüketilmeli. Ayrıca gün boyu kaybedilen mineral dengesinin yeniden kazanılması için komposto ve hoşaf gibi gıdalar tercih edilmeli.'' Doç. Dr. İbrahim Hayoğlu, kahve ve çay gibi içeceklerin vücudun gıdalardan alabileceği demir miktarını azalttığına işaret ederek, ''Mümkünse bu içecekler iftardan hemen sonra değil, bir iki saat sonra tüketilmeli'' dedi.
#02.09.2009 20:07 0 0 0
  • Ramazan Ayında Beslenme Önerileri

    Günümüzde sahura kalkmak yerine gece yatmadan önce yenilen yemek ya da kahvaltı tercih edilmektedir. Bu alışkanlıktan uzak durup; azalan öğün sayısını az ve sık yiyerek sahur ve iftar dahil 1-2 ara öğünle en az dörde çıkarmak gereklidir. Sahura kalkılmadan oruç tutulursa aç kalma süresi artacağından metabolik hız düşer, halsizlik, başağrısı, yorgunluk ve dikkatte azalmalar görülür.

    Gün içinde kan şekerinin düşmesini ve uzun süreli açlık sonrası iftarda aşırı besin tüketimini engellemek için sahurda yavaş sindirilen ve besin değeri yüksek gıdaların tüketilmesi çok önemlidir. Yemeklerin seçiminde çok yağlı, çok tuzlu ve aşırı tatlı besinlerden kaçınmak gereklidir.Bunların yerine hazmı kolay, mide-barsak sisteminde uzun süre kalabilen lifli ve sellüloz içeren sebze, meyve ve kepekli ekmek tercih edilmelidir. Sahur yemeği erken kahvaltı olarak da düşünülebilir. Protein içeriği yüksek olan besinler midenin boşalma süresini uzatarak acıkmayı geciktirdikleri için sahurda tüketilmeleri daha uygundur. Yumurta, süt, yoğurt, peynir, kurubaklagiller tercih edilebilir.

    Sahurda zeytin, peynir, esmer ekmek, çiğ sebzeler, süt veya yoğurt, meyve veya taze sıkılmış meyve suları, reçel ve komposto türü gıdalar veya kurubaklagil çorbaları, etli veya etsiz sebze yemeği, yoğurt, esmer ekmek ve meyveden oluşan posa içeriği yüksek bir öğün tüketilebir.

    Yetişkin bir insanın günde en az 1,5-2 litre su içmesi gereklidir. Gün içinde su kaybının önlenmesi için özellikle sahurda sıvı alımına önem verilmelidir. Geceden itibaren iftar zamanına kadar uzun süreli açlık ve özellikle sıvı tüketiminin olmaması önemli sağlık sorunlarına neden olabilir.İftar yemeklerinde yemekle beraber su tüketimini biraz daha kısıtlayarak iftar ile sahur arası 2 litre (10 su bardağı) su içmek doğru bir davranış olacaktır.

    Gün boyunca aç kalınacağı için yavaş sindirilen mide bağırsak sisteminde uzun süre kalabilen lifli ve kana geçiş hızı düşük olan esmer tahıl ürünleri, sebzeler, kurubaklagiller, salata gibi gıdaları tercih etmek iftar sonrası yaşanabilecek rahatsızlıkları engeller.

    İftar yemeği yavaş yavaş ve küçük porsiyonlar halinde yenmelidir. Azar azar, iyi çiğneyerek ve sık aralıklarla besin tüketilmeli; çok yağlı, çok tuzlu ve aşırı tatlı besinlerden kaçınmak gereklidir. Çorba ve kahvaltılık ürünler ve salata ile oruç açıldıktan 1-2 saat sonra ana öğün tüketmek hem metabolizmayı çalıştırmak hem de boş mideye birden yemek yemenin yol açabileceği sağlık sorunlarını engellemek adına önemlidir.

    İftardan birkaç saat sonra tüketilen ana öğünde etli veya etsiz, az yağlı sebze yemeği ile az miktarda pilav, makarna veya börek yenebilir. Bunun yanında yoğurt, ayran veya süt tüketimi ihmal edilmemeli; günde 2-3 su bardağının altına düşmemesine özen gösterilmelidir.
    Yemeğin ardından şerbetli hamur tatlıları, kızartılan tatlılar yerine sütlaç, güllaç gibi sütlü tatlılar veya meyve tüketilmelidir.

    ÖRNEK İFTAR VE SAHUR MENÜSÜ
    İFTAR:

    1 kase çorba
    1 dilim az yağlı beyaz peynir, 3-4 zeytin
    Salata
    1-2 ince dilim esmer ekmek

    İftardan 1-2 saat sonra

    1 tabak etli veya etsiz sebze yemeği veya
    2-3 köfte kadar ızgara tavuk/balık/ kırmızı et
    3-4 yemek kaşığı pilav/makarna veya 1 dilim börek
    Salata
    1 kase yoğurt veya cacık
    1-2 ince dilim esmer ekmek

    2 saat sonra

    1-2 porsiyon meyve ile 1 bardak süt veya yoğurt veya 1 kase sütlü tatlı

    Yatmadan

    1-2 porsiyon meyve

    SAHUR:
    1 bardak süt veya ayran
    1 haşlanmış yumurta
    1-2 dilim az yağlı beyaz peynir
    Domates - salatalık
    1-2 porsiyon meyve
    Esmer ekmek

    veya;

    1 kase çorba
    1 tabak sebze yemeği
    2-3 köfte kadar ızgara tavuk/balık/kırmızı et
    1 kase yoğurt
    1-2 dilim esmer ekmek

    Doğru beslenmenin en önemli ilkelerinden biri sık sık ve az az yemektir. Günlük aldığı enerji miktarı aynı olan, aynı kilodaki ve aynı genetik yapıdaki ikizler eşit miktardaki yemekleri farklı şekilde tüketirlerse sonuç farklı olur. Yemeği hızlı tüketen de sonuç yağlanma olurken az az ve sık sık tüketen böyle bir sonuçla karşılaşmayacaktır. Ramazanda zayıflamaktan çok bahsedilmesi gereken tehlike şişmanlıktır. İftar sofraları genellikle oldukça zengin olup, yüksek kaloriler tatlı ile birlikte bu öğünde tüketilmektedir.

    Erken saatlerdeki iftarı düşünürsek akşam saatlerinde acıktığımızda yanlış yiyecekler tercih edilirse (çikolata, cips, kuruyemiş) üstüne sahur yemeklerinde tüketilen hamur işleri börekler, gözlemeler eklenirse ramazan boyunca ciddi kilolar alınması muhtemeldir. Bu nedenle özellikle erken iftar yemeği yenilen ramazan aylarında iftarı bölüp akşamın ilerleyen saatlerine bir öğün daha eklemek doğru olacaktır. Özellikle Ramazan ayında tüketimi artan tatlılar şişmanlığa neden olan önemli yiyeceklerdir. Ramazan ayında şişmanlamak istemeyenler tatlılardan kaçınmalı, tatlı tüketilecekse az olmak şartıyla sütlü tatlılar tercih edilmelidir.
#02.09.2009 20:08 0 0 0
  • Ramazan'da beslenmeye dikkat !
    Özellikle çalışanlar için oruç tutmak, metabolizmayı yavaşlattığı için oldukça zordur...
    Halk arasında oruç bazen zayıflamak için bir alternatif olarak değerlendirilir. Fakat bu yanlış bir düşüncedir.

    Gün boyu aç kalmak, metabolizmayı yavaşlatmakta, bu da zayıflamayı zorlaştırmaktadır.

    Diyabet, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları gibi sağlık sorunları olan kişiler, doktora danışmadan oruç tutmamalı; oruç tutmak isteyenler de diyetisyen kontrolünde beslenme düzenlerini oluşturmalı."

    RAMAZAN AYI VE BESLENME

    Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölüm Şefi Diyetisyen Ayşe Korkmaz

    Toplumsal hayatımızda önemli bir yer teşkil eden Ramazan ayında, gün içerisinde yemek yenilemediği için sahur ve iftar yemeklerine ayrı bir özen gösterilmekte. Sahur normal kahvaltıdan, iftar ise akş** yemeğinden daha zengin hazırlanmakta; bu nedenle Ramazan ayı ile birlikte beslenme alışkanlıklarında da değişiklikler meydana gelmektedir.

    Her zaman önerildiği gibi Ramazan ayında da amaç, yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayabilmektir. Bu sebeple Ramazan ayında da öğün sayısının en az üç olacak şekilde planlanması tavsiye edilir. Bu beslenme şekline dikkat etmeyen sağlıklı kişilerde bile zaman zaman sindirim zorlukları, mide ve bağırsaklarda aşırı gaz birikimi, ani tansiyon yükselmesi gibi rahatsızlıklar görülebilir. Özellikle bu dönemde tüketilen hamurlu tatlılar, pideler, börekler ve yüksek kalorili besinlerin tüketiminin artmasına bağlı olarak kilo artışı yaşanır.

    Yeterli ve dengeli beslenmenin Ramazan ayında da sağlanabilmesi için gün içerisinde en az üç öğünü tamamlamak adına, sahur öğününün atlanmaması gerekir. Sahurda sadece su içerek niyetlenmenin veya gece yatmadan önce yemek yemenin son derece zararlı olduğu unutulmamalı. Çünkü bu beslenme tarzı, yaklaşık 12 saat olan açlığı, ortalama 18 saate çıkarmakta. Bu da açlık kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak günün daha verimsiz geçmesine neden olmaktadır. Bu durumun aksine eğer sahur öğünü ağır yemeklerden oluşursa; gece metabolizma hızı düştüğü için yemeklerin yağa dönüşme hızı yükselir ve kilo alma riski artar. Bu nedenle sahura mutlaka kalkılmalı ve bu öğünde ya hafif bir kahvaltı yapılmalı ya da çorba, az yağlı yapılmış sebze ve zeytinyağlı yemeklerden oluşan bir öğün şekli tercih edilmeli. Bu arada gün içersinde çok sıvı kaybedildiği için sıvı dengesini düzenlemek de son derece önemlidir.

    Günün ilk öğünü olan iftar, bir çorba ile açılmalı ve bir süre ara verildikten sonra yemeğe geçilmeli. İftara peynir, zeytin gibi basit yiyeceklerle başlanarak, normal yemeğe bir süre sonra geçilmesi daha doğrudur. Başlangıç için beyne doygunluk hissi veren çorba en uygun yiyecektir. Oruç süresince, midenin uzun süre boş kalmasından sonra bir anda çok yiyecek tüketilmesi sonucu mide ve kalp sorunları ortaya çıkabilmekte. Bunu önlemek için iftarda yavaş yavaş ve az miktarda yemek yenilmeli. Dengeli olmak kaydı ile iftar ile sahur arasına da mutlaka bir ara öğün eklenmeli.

    Ramazan ayında oruç tutarken beslenmeye daha çok özen gösterilmeli ve yağlı yiyeceklerden kaçınılmalı. Yemeklerin ağır olmamasına, az yağlı ve yağda kızartılmadan yapılmış yiyeceklerin seçilmesine, sık aralıklarla az yemek tüketilmesine dikkat edilmeli.

    RAMAZAN AYINDA EN SIK KARŞILAŞILAN İKİ SORUN: REFLÜ VE KABIZLIK

    Ramazan ayında en sık karşılaşılan sorunlar, mide asidinin yemek borusuna kaçması olarak tanımlanan reflü ile kabızlıktır. Reflüyü önlemek için kahve, kakao, çikolata gibi aşırı kafein alımından kaçınmak, yağlı yiyeceklerden uzak durmak ve yemeği yer yemez yatmamak gerekir. Bunun dışında kabızlık problemi çekenler için posalı besinlerin daha fazla tüketilmesi önerilir. Bunun için de meyve ve sebze tüketiminin artırılması; ekmek olarak tam buğday veya çavdar ekmeğinin kullanılması ve özellikle su tüketiminin artırılması gerekir.

    Halk arasında oruç bazen zayıflamak için bir alternatif olarak değerlendirilir. Fakat bu yanlış bir düşüncedir. Gün boyu aç kalmak, metabolizmayı yavaşlatmakta, bu da Ramazan ayının özellikle ikinci yarısından itibaren zayıflamayı zorlaştırmaktadır. İşte bu nedenle Ramazan ayı boyunca öğün sıklığını artırmak amaçlanmalı. Ayrıca gün boyunca vücut susuz kalacağı için bol bol su tüketilmeli, mümkün olduğu kadar ağır yemeklerden, kızartmalardan kaçınılmalı. Yemek sonrası yenilecek tatlıların hamur işi olmamasına ve kızartılmadan yapılmasına özen gösterilmeli, sütlü tatlılar tercih edilmeli. Ramazan ayının simgesi haline gelen güllaç, en uygun tatlı olarak kabul görmekle birlikte, tüketim miktarına da önem verilmelidir.

    RAMAZAN AYI İÇİN ÖRNEK MENÜ

    Sahur

    - 1-2 dilim ekmek ya da pide

    - 1-2 dilim peynir ya da 1 adet yumurta

    - 5-6 adet zeytin

    - Domates, salatalık

    - Meyve ya da 1-2 çay kaşığı bal veya reçel

    Veya

    - 1 kâse çorba

    - 1 kâse yoğurt

    - 1 porsiyon etli sebze ya da et yemeği

    - 1dilim ekmek

    - Domates, salatalık

    İftar

    - 1-2 adet zeytin ya da hurma veya peynir

    - 1 kâse çorba

    - 1 porsiyon et yemeği ya da etli sebze yemeği

    - Salata (az yağlı)

    - 2-3 dilim ekmek ya da pilav veya makarna veya 1 dilim börek

    Ara Öğün

    - 2 adet meyve + 1 su bardağı süt ya da yoğurt

    Veya

    - 1 kâse meyve kompostosu + gece yatarken süt

    Bu beslenme planı, oruç tutabilen ve beslenmeyi etkileyebilecek herhangi bir sağlık sorunu olmayan yetişkinler için uygundur. Haftada 2-3 kez ara öğün yerine sütlü tatlı (bazen güllaç) yenilebilir.

    RAMAZAN AYI VE DİYABET

    Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi

    Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Bölüm Şefi Dr. Tahir Haytoğlu

    Diyabet hastaları, Ramazan ayı boyunca oruç tutup tutamayacaklarına doktorları ile konuştuktan sonra karar vermelidir.

    Diyabet, ağızdan alınan ilaçlar ya da insülin ile tedavi ediliyor olabilir. Tip 1 diyabeti olan hastalar, insüline bağımlıdır. Bu sebeple, bu hastalar için uzun süreli açlık dönemleri, tehlikeli olabilir. Ancak modern insülin analogları ile yoğun insülin tedavisi alan veya insülin pompası kullanan hastaların tedavisi, oruç tutabilecekleri şekilde düzenlenebilir. Hasta ve doktorun bu şekilde kompleks bir tedaviyi üstlenebilecek düzeyde bilgi ve tecrübeye sahip olması, son derece önemlidir.

    Tip 2 diyabeti olan hastaların büyük bir kısmı ise insülin kullanımına ihtiyaç duymaz. İstenildiği takdirde, ağızdan alınan ilaçların desteğinde, düzenli bir beslenme programı ile oruç tutulabilirler. İnsülin kullanan hastalar ise tip 1 diyabet hastalarında olduğu gibi kompleks bir tedaviye ihtiyaç duyabilirler.

    Diyabet hastalarının oruç tutmasına engel olabilecek unsurlar:

    - Hipoglisemi (şeker oranının düşmesi)

    - Hiperglisemi (şeker oranının yükselmesi)

    Kişinin diyabet kontrolünün derecesi, hastalığın yan etkileri ile şeker kontrolü dışında, kullanılan ilaçlar da dikkat edilmesi gereken diğer unsurlar. Hastalar, şeker ölçümlerini yakından takip ederek, hipoglisemik ataklardan kaçınmalı. Hipoglisemi durumunda ise orucun bozulması gerekebilir.

    Diyabet tedavisi

    Diyabet tedavi edilirken kullanılan ilaçlar, sağlıklı bir insandaki normal fizyolojiyi taklit edecek, altta yatan metabolik problemi azaltacak şekilde üretilen ilaçlardır.

    Diyabet için kullanılan ilaçlar:

    - İnsülin salgılanmasını artıran

    - İnsüline karşı hassasiyeti artırarak çalışan ilaçlar

    Özellikle insülin salgılanmasını artıran ilaçların düzenlenmesi büyük önem taşır. İnsülin kullanmayan hastaların tedavisine eğer mümkünse insüline karşı hassasiyeti artırarak çalışan ilaçlarla devam edilmesi tercih edilmelidir. Ancak eğer bu tür ilaçlar ile glikoz kontrolü sağlanamıyorsa, kısa süre etkili insülin salgılatan ilaçlar kullanılmalı; uzun etkili insülin salgılatan ilaçlardan kaçınılmalı. Ramazan ayında tokluk kan şekerinin kontrol altında tutulması için yiyeceklerdeki karbonhidrat emilimini yavaşlatan ilaçlar kullanılmalı.

    İnsülin tedavisinde glargine insülin ve kısa etkili lispro veya aspart insülinler ile tedavinin düzenlenmesi, eğer hastanın kompleks tedaviye uyumu mümkün olabilecekse yapılabilir.

    Diyabetli hastaların Ramazan ayında dikkat etmeleri gereken unsurlar:

    Bir diyetisyen yardımıyla detaylı bir beslenme programı uygulamak, sahur ve iftarın yanı sıra, gece saat 22:00-23:00 arasında alınacak bir ara öğün ile gün içerisindeki öğün sayısını üçe çıkarmak, yiyecek seçiminde; ekmek, hamur işi yiyecekler, pirinç pilavı, makarna, patates ile şekerli yiyecekler gibi basit karbonhidratları kısıtlandırmak ve tek seferde büyük porsiyonlar seklinde beslenmek yerine, ölçülü porsiyonları tercih etmek gerekir.
#02.09.2009 20:08 0 0 0
  • Ramazan ayında ilaçlarınızı aksatmayın

    ADANA Eczacı Odası (ADEO) Başkanı Burhanettin Bulut, sürekli ilaç kullanmak zorunda olan kalp, tansiyon, şeker, astım ve kanser hastalarının ilaçlarını Ramazan ayında aksatmamaları uyarısında bulundu.

    Bulut, Ramazan ayının gelmesiyle birlikte 1 ay boyunca yaşamın önemli ölçüde değiştiğini, sürekli ilaç kullanması gerekenlerin bunları kullanım saatlerini doktora sormadan değiştirmemelerini söyledi. İlaçların değişik saatlerde yenilen ve içilen besinlerle farklı etkileşimlere yol açabildiğini ve sağlık için tehlike oluşturabildiğini vurgulayan Bulut, şöyle devam etti:

    "Ramazan ayında değişim yemek saatleriyle sınırlı kalmıyor. Oruç tutan ve rahatsızlıkları nedeniyle sürekli ilaç kullanması gereken kişiler ne yapacaklarını şaşırıyor. Hayatları boyunca sürekli ilaç kullanmak zorunda kalan hastalar, mutlaka diğer aylarda nasıl ilaç kullanıyorlarsa Ramazan ayında da ilaç kullanmaya devam etmeli. Özellikle tansiyon, kalp, şeker, astım ve kanser hastaları ilaçlarını aksatmadan almalı. Aksi takdirde hastalıkları ilerler ve zor durumda kalırlar. Çok önemli rahatsızlığı olmayan ancak, ilaç kullanan kişiler, özellikle 2 öğün ilaç kullananlar ilaçlarını iftardan sonra ve sahurda alabilir."

    Bulut, romatizma, kemik erimesi gibi rahatsızlıklarda da tedavinin olumlu sonuçlanması için ilaçların aksatılmadan kullanılması ancak, Ramazan nedeniyle ilacına ara vermeyi düşünen hastanın, uygulamaya geçmeden mutlaka doktoruna danışması gerektiğini kaydetti.

    Adana İl Müftüsü Mehmet Barış da, Kuran-ı Kerim'deki bir ayette, 'Allah insana gücünün üstünde bir şey yüklemez' ifadesinin yer aldığını belirterek, zorluklara karşı İslamiyet'te kolaylaştırılmış durumlar olduğunu söyledi. Ramazan ayında insanın 1 ay boyunca vücudunu dinlenmeye aldığını ve terbiye ettiğini vurgulayan Barış, kişilerin yolculuk veya hastalık nedeniyle oruç tutamadığı günler için daha sonra kaza orucu tutabildiğini söyledi. Sürekli ilaç kullanan hastaların ilaç saatlerini doktoru uygun görüyorsa iftar ve sahur olmak üzere değiştirebileceklerini anlatan Barış, şöyle konuştu:

    "Sürekli ilaç kullananlar günde 2'den fazla öğünde ilaçlarını almak zorundaysa oruç tutmayacak ve tedavisini olacaktır. Bu noktada doktorun söyleyeceği şey çok önemli. Doktor hastasına koşullar belirleyip, 'Bu koşularda tutabilirsin' de diyebilir, 'Kesinlikle tutmamalısın' da diyebilir. Eğer kişi oruç tutamayacaksa, her gün için 6 YTL olarak belirlenen fidye öder. Belirlenen 6 YTL taban fiyattır, tavanda sınır yoktur. İsteyen istediği kadar fidye verebilir. Bu fiyat genel merkezimiz tarafından sabah akşam bir kişinin normal bir sofrada yiyeceği gıda maddesinin para karşılığı olarak belirlediği tutardır. Diyelim ki Ramazan geçti, kişi fidyeyi ödedi. Ramazan sonrası tedavisi bitti ve düzeldi, o zaman tekrar kaza orucu tutmak zorundadır."
#02.09.2009 20:09 0 0 0
  • İftarda fazla tüketilen pide kalbe zarar

    ABANT İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Cihangir Uyan, Ramazan ayının vazgeçilmezlerinden pidenin iftarda aşırı tüketilmesinin, kalp krizi riskini artırdığını söyledi.

    Karbonhidrattan zengin olan pidenin kan yağları, kolesterol ve trigliseriti ciddi seviyede yükseltici etkisinin mevcut olduğunu belirten Prof.Dr. Uyan, "Uzun bir açlık döneminden sonra yenilen yemeğe bağlı olarak kan yağları, kolesterol ve trigliseritte yükselmeler, ciddi seviyelerde olabiliyor. O nedenle iftarda karbonhirattan zengin pideye çok yüklenmemek gerekir. Pidenin hem de yumurtalı olarak fazla tüketilmesi, kan yağlarının yükselmesine, metobilizmanın hızlanmasına yol açar. Kan yağları, kolesterol ve trigliseridin yükselmesi de kalp krizi riskini artırır. Damarların içerisinde kireç oluşumuna yol açarak kalp, beyin ve bacak damarlarının bozulmasına yol açar" dedi.
    Prof.Dr. Uyan iftarda aşırı yemek yenmesi ve tok mideyle teravih namazında harcanan eforun tansiyonu yükselterek kalbin işini artırdığı uyarısında bulunarak, şöyle konuştu:

    "İftarda oruç çorbayla açılmalı, teravih namazı kılındıktan sonra karın doyurulmalıdır. Tıka basa doldurulmuş bir karınla teravih namazı kılmaya kalkmak, namaz kılarken harcanan eforla birlikte tansiyonun ve kalbin işinin artmasına neden olur. Bu da beyin kanaması riski, nefes darlığı, çarpıntı, akciğer ödemi ve ritim bozuklukları riskini artırır."
#02.09.2009 20:09 0 0 0
  • Hastalara oruç uyarısı

    DENİZLİ Devlet Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Dr. Nevzat Bilal, şeker, yüksek tansiyon, hipertiroid hastaları ile böbrek üstü bezi, kalp ve karaciğer yetmezliği olan hastaların oruç tutmamasını; oruç tutanların ise beslenmelerine özen göstermesini, özellikle kepek ekmek tüketmesini önerdi.

    Bilal, su tüketimi konusunda kronik hastalıkları olanları da uyardı ve "Mutlaka insan vücudu için ihtiyaç olan 2.5 litre su içilmelidir" dedi. Karbonhidrat, protein ve yağ tüketiminde dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Endokrinoloji Uzmanı Dr. Nevzat Bilal, "Karbonhidrat ihtiyacının karşılanmasında ekmek beslenme alışkanlığımızın vazgeçilmezidir. Ancak beyaz undan yapılan ekmek tüketimini biz sağlık açısından önermiyoruz. Çünkü sindirimi kolay olduğu için çabuk acıktırıyor. Ramazan ayında yaygın olarak tüketilen pide için de aynı şey geçerli. Biz çok tahıllı kepek ekmeği yemeyi öneriyoruz. Oruç tutanlar için özellikle bol tahıllı kepek ekmeği oldukça faydalı. Çünkü sindirimi zor olup, geç acıktırır. Ayrıca makarna, pilav, mantı gibi yemekler garnitür olarak çok az yenilmeli, tüketimde bulgur daha çok tercih edilmelidir" diye konuştu.

    Oruç tutanlar için iftarda yenen yemeklerin önemine değinen Bilal, "İftarda çorba içilmeli, bol salata yenmeli, zeytinyağlı sebze tüketimi ön planda tutulmalıdır. Kadayıf ve baklava gibi tatlı türleri yerine ölçülü bir şekilde sütlü tatlı ve meyve tercih edilmelidir. Şeker oranı fazla olan incir, üzüm, muz, kavun, karpuz gibi meyvelerin tüketimi 2-3 porsiyonu geçmemelidir. Kırmızı et yerine beyaz ete özellikle balık etine ağırlık verilmeli, eğer kırmızı et tüketilecekse haşlama ya da ızgara yapılmalıdır. Sağlıklı bir beslenme 6-7 saati geçmeyen kaliteli bir uyku ile birleştirilmelidir" dedi.
#02.09.2009 20:10 0 0 0
  • Oruç tutmaya engel hastalıklar

    Uzmanlar, kalp, böbrek, şeker ve karaciğer hastalarını oruç tutma konusunda uyarıyor.

    Uzmanlar, Ramazan ayında oruç tutmaya niyetlenen kalp, böbrek, şeker, karaciğer ve rahatsızlıkları devam eden mide hastalarının tedavilerini aksatacak olmaları nedeniyle oruç tutmalarının sakıncalı olduğunu söyledi.
    Ramazan'ın bu sene aşırı sıcaklara rastladığını hatırlatan Uzmanlar, bu durumun mide hastalarını daha olumsuz etkileyeceğini belirterek, "Mide problemleriyle sık karşılaşabilirler. Mide kanaması, ülserlerinin artması gibi istenmeyen durumlarla karşılaşmamaları için Ramazan başlamadan kontrol olmalarında fayda var. Bunun dışında genel olarak bol sıvı tüketilmesi gerekiyor.
    Özellikle iftardan sahura kadar geçen süre içerisinde. İftarda yağlı yemekleri fazla miktarda yememelerini öneriyoruz. Oruçlarını açtıktan sonra, bir müddet dinlenip, yemeğe yavaş yavaş devam etmelerini öneriyoruz. Yemekleri daha çok sıvı nitelikle gıdalardan tercih etmelerini, kızartmalardan, yağlardan uzak durmalarını istiyoruz" dedi.
    Ülser kanaması geçirmiş olan hastaların eğer şikayetleri devam ediyorsa kontrolden geçmeleri gerektiğini belirten Uzmanlar, ülseri tamamen iyileşmeyen hastalara ise oruç tutmalarını tavsiye etmediklerini söyledi. Bu dönemde ağrı kesici kullanımının sık olduğu bilgisini veren Uzmanlar, hastalardan ağrı kesici kullanmamalarını istedi.
    Oruç tutacak yaşlı hastaları da aşırı sıcakların yaşandığı bu günlerde dikkatli olmaları konusunda uyaran Uzmanlar, "Çok yaşlı hastalarımızın genel durumları iyi olsa bile yandaş hastalıkları ve havaların çok sıcak olması nedeniyle kalp krizi riskiyle karşılaşmamaları için onlara da oruç tutmalarını çok tavsiye etmiyoruz" diye konuştu
    Karaciğer hastalarının sıvı ve tuz alımına dikkat etmeleri gerektiğini söyleyen Uzmanlar, şunları söyledi: "Karaciğer hastaları bizim için çok önem arz ediyor bu dönem içerisinde. Bu hastalarımızın da sıvı alımına ve tuz tüketimine dikkat etmeleri gerekiyor. Çok aşırı tuz alırlarsa ödem çok oluyor. Bu nedenle gün içerisinde rahatsızlıkları daha da artabilir. Tuz alımını kısıtlamalarında büyük fayda görüyorum."
    Oruç tutan hastaların yemeği sahura kadar yaymaları gerektiğini ifade eden Uzmanlar, "Yatmadan önce de ağır yemek yememelerini öneriyoruz. Yedikten sonra en az 1-2 saat dinlenmelerini, daha sonra yatmalarını tavsiye ediyoruz. Özellikle kalp ve şeker hastalarının bu dönemde diyetlerine daha fazla dikkat etmeleri gerekiyor. Tuzsuz yemek yemeleri gerekiyor" diye konuştu.
    Ramazan'da sindirimi zor gıdalardan mutlaka uzak durulması gerektiğine dikkat çeken Uzmanlar, çorba, meyve türü gıdalara yönelmek gerektiğini kaydetti. Özellikle yağlı, hamur işi gıdalardan, kızartma çeşitlerinden kaçınılması gerektiğini ifade eden Uzmanlar, "Türk mutfağı çok zengin, yemeklerimiz, tatlılarımız çok güzel ama bunları biz hastalarımıza çok tavsiye etmiyoruz ya da nefislerini köreltecek şekilde alıp idare etmelerini öneriyoruz" şeklinde konuştu.
#02.09.2009 20:11 0 0 0
  • İftar Sonrası Yorgun Düşmeyin


    Bazı yemeklerden sonra çoğu kişinin üzerine bir rehavet çöker ve uyuklamaya başlar. Bu durum özellikle Ramazan'da iftar sonrası ortaya çıkar.

    Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Yavuz Baykal iftar sonrası yorgunluğuna karşı hangi önelmerin alınmasını yazdı...

    Yemek sonrası neden uyku gelir?

    Gün içerisinde vücut ısısı iki kez düşer. Bunlardan biri sabaha karşı 03.00 suları, diğeri ise öğleden sonra 14.00-15.00 saatleri arasıdır. İnsanların öğle yemeğinin ağırlığına bağladığı bu rehavet dönemi, aslında vücudun uykuya en meyilli olduğu saat dilimi olup, bu saat aralıkları uykunun en kaliteli olduğu zamandır. Diğer bir neden ise ağır yiyeceklerin yenildiği öğün sonrası karbonhidratlı besinlerin insüline hızlı cevap vermesi sonucu gelişen kan şekeri azlığıdır. Yeteri kadar enerji alamayan beyin çalışmasını yavaşlatarak en ekonomik şartlarda görev yapmaya çalışır. Laktik asit de yemek sonrası uyku halinin önemli bir nedenidir. Laktik asit, vücut yorulduğunda oksijensiz solunum sonucu kaslarda üretilen bir ürün olup vücuda yorgunluk verir ve bu durum kişilerde uykuya eğilim oluşturabilir. Bazı durumlarda da yemek sonrası vücutta metabolik alkaloz gelişir. Mide içerisindeki besinlerin sindirilmesi için asit ortama ihtiyaç vardır. Mide bu asit ortamı sağlayabilmek için kandan hidrojen iyonlarını alır. Bu durum kanda hidrojen iyonlarının azalmasına neden olarak kanı alkalik ortama doğru kaydırır. Kanda oluşan bu alkaloz ortam ise uyku eğilimine neden olabilir.

    İftar sonrasındaki uyku halinin nedeni

    Uzun süren açlık sonrası, yiyeceklerle beyne hızlı glikoz ulaşmasını sağlayan şekerli yiyecekler alındığında, ani yükselen kan şekerine karşılık salınan insülin hemen kan şekerinde düşmeye neden olur. İşte yemek sonrası kişilerde ortaya çıkan rehavetin nedeni, bu tür biyokimyasal olaylardır.

    Sahurda sıvı ve protein alınmalı

    İftar ve sahurda mide, aşırı miktarda yiyeceklerle doldurulmamalı. Sahur yemeğinde, gün boyu ihtiyaç duyulacak sıvı ve protein gereksinimi ön planda olmalı, karbonhidratlar uyku ve uyuşukluk verdiği, düşünsel fonksiyonları engellediği için, sınırlı veya az miktarda tüketilmeli. İnsanlar, enerji kaynağı olarak organik maddeleri kullanırlar. Bunlar; karbonhidratlar, proteinler ve yağlardır. Yaklaşık, 1 gr. karbonhidrat ve 1 gr. proteinden 4 kalori sağlanırken, yağlardan 9 kalori elde edilir.

    Karbonhidratlar; en çok tüketilen besin kategorisidir. Gelişmiş ülkelerde günlük enerjinin ortalama yüzde ellisi karbonhidratlardan gelirken, gelişmekte olan ülkelerde oran yüzde yetmişi aşabiliyor. Kanda dolaşan başlıca yakıt, glikozdur. Beyin gibi bazı organlar, başka bir yakıtı hemen kullanmazlar. Açlık sırasında beyin; diğer organlara giden glikozun çoğunu durdurarak kendine alır ve sistemini korur. Bu durum, öncelik hakkı gibi düşünülmemeli. Proteinler de gerekli enerjinin sadece yüzde on beşini sağladıklarından, genelde kalori kaynağı şeklinde düşünülmezler. Çünkü sindirilmeleri ve yakılmaları sırasında harcanan enerji, verdiklerinin yüzde otuzuna kadar ulaşabilir. Esasında proteinler, hücre ve dokuların yapı taşları olmak üzere görev alırlar. Aynı zamanda, enzim ve hormonların yapımı için de gereklidirler. En yoğun enerjiyi ise yağlar sağlar.

    Bunlara dikkat!

    * İftarda fazla yemek tüketilmemeli, mide bir anda doldurulmamalı.

    * Karbonhidrattan fakir, proteinden zengin besinler tüketilmeli.

    * Kişinin kalp hastalığı yoksa yemek sonrası kafeinli içecekler içmemeli. Türk kahvesi tercih edilebilir.

    * Kısa bir yürüyüş yapılmalı.

    KAYNAK : Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Yavuz Baykal
#02.09.2009 20:11 0 0 0