Görmek

Son güncelleme: 12.09.2009 11:37
  • Görmek - Erdi Demirci

    Bir kış vakti yolda yürüyordum. Aralığın 28.indeydik. Çok iyi hatırlıyorum; çünkü Zeynep'le iki sene önce bugün tanışmıştık. Karışık düşünceler içinde gidiyordum bir yerlere; ama nereye gittiğimi ben de bilmiyordum; ta ki kırmızı arabanın ışığı gözümü alana kadar. Arabanın ışığı kendime getirmişti beni. Başım çok ağrıyordu. İçkinin etkisiydi büyük ihtimal. Ben kendime gelmeye çalışırken bir ışık daha belirdi karşıda. Sonra arabayı gördüm. Çok hızlıydı. Aldırış etmedim; çünkü kendimi toparlamaya çalışıyordum hala. Biraz vakit geçtikten sonra bir ses duydum. Ne olduğunu tahmin ediyordum ama içimden bakmak gelmiyordu. Vicdanım mı zayıflamaya başlamıştı? Yoksa içimdeki kara ruhum bedenime engel mi olmaya çalışıyordu? Hangisiydi beni engelleyen?... Bir süre sonra dayanamadım, baktım, tahmin ettiğim gibi araba duvara çarpmıştı. Arabayla aramda yüz- yüz elli metre kadar anca vardı. Ne yapacağımı bilemedim ilk başta. Bir yandan arabaya doğru hızla giderken bir yandan da 112 acile telefon ettim. Bir kadın açtı telefonu. Kazayı anlatmaya başladım ve yerini bildirdim. Telefonu kapatınca adımlarımın hızını artırıp arabaya doğru koşmaya başladım. Arabanın yanına geldiğimde durumun tahmin ettiğimden çok daha kötü olduğunu gördüm ve istemsiz bir şekilde yüksek bir sesle bağırdım:
    -İçerdekiler sesimi duyuyor musunuz?
    Ses gelmedi . Arabadan içeri bakmak kapı deliğinden birilerini gözetlemekten farksızdı. İçerde sadece iki kişi görebiliyordum. Biri kızdı sanırım; diğeri ise erkek. Evet evet arabayı kullanan erkekti. Bunu anlamakta çok zorluk çekmiştim. Ben bu metal yığınıyla nasıl başa çıkacaktım? Allahtan 112 yardım görevlileri 10 dakika içinde geldiler. Arabanın yanına geçtiler. Uzun uğraşlar sonucunda erkeği çıkardılar. Tanınmaz haldeydi. Ben merak içinde bakarken arkadan polis seslendi?
    -Siz gördünüz mi kaza anını
    -Evet, sizlere de haber veren benim
    ...........................
    Gördükleri mi ayrıntısına kadar anlattım. Sonra da ifade tutanağını imzaladım. Tam bu sırada bir ses daha geldi:
    -Kızı çıkardık
    .......................
    Arabadaki kız da ölüydü. Tanınmaz haldeydi. Başka da kimse çıkmadı arabadan. İki kişi varmış. İkisi de ölü.Ne biçim bir gündü bugün. İsyan noktasına gelmiştim artık. Ben gidebilir miyim diye sordum polise. Çünkü eve gitmek istiyordum artık. Polis gidebileceğimi söyledi. Ben yola koyulduğum da enkazı toplaya başlamışlardı. Tam o sırada ilerde gözüme siyah bir şey takıldı. Arabadan 10 metre uzaktaydı. Sırt çantasına benziyordu. Cisme doğru hareket etmeye başladım. Arabadan fırlamış olacaktı. Kızın olmalıydı bu çanta. Merak ediyordum kimdi bu kazayı yapanlar. Bu merakımı gidermek için polislere çaktırmadan çantayı aldım. Evime doğru yola koyuldum. Yaklaşık bir saat sürdü evime gelmem. Bugünü ömrümün sonuna kadar unutamayacağım herhalde. Çantayı bir kenara bıraktım. Vakit geçirmek için bilgisayarımı açtım. Ama gözüm çantadaydı. Yaptığım doğru değildi. Geri götürüp polislere mi versem diye düşünürken kendime hâkim olamadım. Çantaya doğru yürümeye başladım. Aldım çantayı elime koltuğa oturdum. Yavaşça açmaya başladım. Kalbimin hızı giderek artıyordu. Bunu çok rahat hissedebiliyordum. İçinde defterler vardı. Büyük ihtimal okuldan çıkmıştı kız. Elimi içine attım, çantadan bir defter çıkardım. İlk sayfayı açtım. Defterde Süslemeli bir şekilde sadece Zeynep yazıyordu. Dondum hiçbir yere kıpırdayamadım. Bu defter onun olabilir miydi?. Milyonda bir ihtimaldi ama yinede tedirgindim. İçim rahat değildi. Sonra başka bir kitap aldım içinden 'Hukuk'a Giriş` yazıyordu kitabın üstünde. Kanım dondu. Akmıyordu sanki. Zeynep de hukuk okuyordu çünkü. Milyonda bir ihtimal bende yüzde bir ihtimal olmuştu. Sevdiğim halde intikam almak istedim hep; ama ölümü hiç düşünmemiştim. Ölüm çok ağır olurdu. Ne yaparsa yapsın ölmesini istemezdim. Son bir defter vardı çantada. Yavaşça elimi çantanın içine attım son kalan defteri aldım. Zeynep yazıyordu yine fazladan da yanında öğrenci numarası vardı. '03.950.394'. Derin bir nefes çektim içime. Bu zeynebin numarası değildi. Defteri karıştırınca artık kesinlikle emindim. Onun değildi. Zeynep'e olan öfkem o anda bitmişti. Nasıl oldu anlayamadım, bitmişti işte. Tamam, beni aldatmıştı. Bu çok ağır bir şeydi; ama intikam almak beni küçütmekten başka bir işe yaramayacaktı. O an bunu çok iyi anlamıştım. Acınacak durumda onun olması gerekirken ben acınacak duruma düşmüştüm. Artık çok rahat görebiliyordum kendimi . Gözlerim açılmıştı açılmasına ama iki kişi ölmüştü. Bunları düşünürken defteri karıştırmaya devam ettim. Küçük bir yazı gördüm. El yazısı ile yazılmıştı. Şöyle yazıyordu:
    "Biz neden Âdem ile Havva, Kerem ile Şirin, Mecnun ile Leylalın gibi sevgilerini kanıtlamış kişilerin sevgisine erişemedik. Biz nerde hata yaptık. Bu soruyu cevabını bulana kadar soracağım " yazıyordu. Altında bir tarih vardı ve yazı devam ediyordu.
    28/11/1997

    " Onlar birbirinin asla kaşını gözünü sevmediler, dış dünyalar farklıydı belki ama umurlarında değildi. Çünkü onlar birbirlerinin iç güzelliklerini sevdiler. Sevgilerini iç dünyalarında yaşadılar. Ben ise Anlamsız sevgilerin peşinden hep koştum. Artık koşmayacağım" kız cevabını bugün yazmış olmalıydı. Tarih bugüne aitti..
    Sabah uyandığımda tek duygu vardı içimde. mutluluk .. evet mutluluk ... iki gerçek beni çok mutlu etmişti...
    Birincisi gördüklerim gerçekti ...
    İkincisi ölenler gerçekten ölü değildi

    Erdi Demirci
#12.09.2009 11:37 0 0 0